Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERGt 0* ettikleri Akademi öğretim kadrosuna alınmamasınabirtcpkiydi. Paris'teveTürkiyc'dckiilkdöncmlerindc yakın arkadaşı olan Ferit Edgü onun bu sessiz ölümii karşısında "Ölüm mü Çaldı Kapını Kuzgun, Yoksa Sen mi Ölümün" diye soruyor ve cevap anyordu sorusuna: "Böylesi bir yetenekçevresinin kendi üstündekietkisiniaş.masın,böylebiryetenek kendi kendini aşmasın, buna aklıın ermiyordu. Demck ki yetenek her şcy değilmiş.. ' Kuzgun çcvrcnin ilgisini görmediği için...'; 'Kuzgun berbat bir çocukluk geçirdiği için...','Kuzgun...'Amaniçinsürdürmekbu varsayımları? Biz Kuzgun değiliz ki. Ben Kuzgun olmadım ki. Eğer bugün ona acıyorsam, yakınıyorsam, ölümüne değil yaşamına. Bize çok şey bırakabilirdi. Eline geçen olanaklardan (içinde yaşadığıçöldebileelinegeçtibuolanaklar)yararlanabilirdi.Ama yapmadı. Yapamadi. Konuşmayı yaratmaya yeğ gördü. Her şeye karşın başarıya ulaşmamış biri olmay ı, başaran biri olmaya yeğ gördü. Bir zamanlar kendini adadığıyontu sanatının sorunsalını çözdüğü oldu. Ama kendi sorunsallığını çözmekcesaretini göstermedi. Buna yanaşmadı. Buncasözden sonra artık sorabilirım: Ölümc mi yenildi Kuzgun Acar, kendineıni'.'Nasılöldüğünübilmiyorum. Bilmekdeistemiyorum. Amabanaöyle geliyor ki, ölümden önce kendine yenılınişti. Yazık. Çünkü gerçekten büy ük bir yetenekti." DostuOnatKutlar'agöreisebirözyıkıcıydı Kuzgun: "Onun bulunduğu çevredc seviınti bir anarşi egemen olurdu. Kendi kurallannı hızla kendisi bozar, yaptığı hiçbir şeye 'kalıcı' gözüyle bakmaz, bereketli elleriyle ürettiği hcykcllerininşuradaburadasavrulupyokolmasını çelebi bir umursamazlıkla izlerdi. Belkibütünbunlardahaderinbirçelişmenin dışayansımasından ibarettir. Autodestruction'un(özyıkıcılık)sanattakiçarpıcıörneklerinden biriydi Kuzgun. Onu başarılar ve statüler ilgilendirmiyordu. Birinci Diinya Savaşıyıllannınanarşistlcrigibitünıkurulu düzene karşı bir başkaldırıydı Kuzgun." Belki "eline geçen fırsatlan" değerlendirememişti Kuzgun Aear. Çok yakın arkadaşlanna,buyöndeyakınmalarıdaolmuştu. ParisBienalibirinciliği, gerçekten deogünde bugün de cndergörülen başanlardan biriydi. Fırsatları değcrlendirebilseydi ne olurdu? Arkadaşlarının hep yakındıkları Akademi öğretim kadrosu içinde yer alsaydı ve zamanı gelince hey kcl profesörü olsaydı ne olurdu? "Ne olurdu" sorusuna cevap vermck kuşkusıi7 zor, hatta olanaksız. Belki o kadar maddisıkıntılar içinde olmazdı. Veyabubileolamaz.hcsabıkitabıfazlascvmediğiiçin yine sıkıntı içinde yaşardı. Bu nedcnle bu soru o kadar önemli değil. Önemli olan onun hiçbirzaman fırsatlan dcğerlendirmemiş ve bunun için çok istek göstermemiş olması. Çok sıkıştığı zaman daha sıradan fakat para getirecek bir iş yapmak yerine Boğaz'da balık tutup satmayı yeğlemesi. Eğer o, Onat Kutlar'ındediği gibi bir "başkaldıncı"iseki pekalış,ıldıkbiçimiyleolmasa,yumus,ak vc muzip bir görünüm içine saklanmış olsa da kuşkusuz böy ledir ondan bunlan beklemek depek yerindedeğildi. Belki de, benzerlcrinde olduğu gibi ve "normal olarak" kendinden bcklenenleri başaramadığı, fırsatlan değerlendiremediği için bugün hâlâ onun büy üsünün etkisindeyiz. Belki de bunun için yaratıcılığının özgür soluğunu hissetmişti. Kimbilir? Belki de onun için en doğru sözleri eneski arkadaşlanndanC'an Yücel söylüyor: "O hep çocukluğunu clinden tutup koş Namık Denizhan 'ın Kuzgun Acar heykeli ve Münire Abdülşej' (ilk e$i) ile Fersa Acar. Herşeyi kalın bir sis perdesinin altındaydı Kuzgun Acar'ın. Hayatı, eserleri... 1961'deParis Uluslararası Gençlik Bienali'nde ünlü sanatçılann arasından sıynlıp birincilik ödülünü almıştı oysa. Hiçbir şey "kalıcı" değildi Acar için, bir özyıkıcıydı...Şimdi, ölümünden 21 yıl sonra yeniden uzanıyor hayatlanmıza, başkaldırısıyla.... O, kuy ru klııv ıldızdı hcykelleri ilcdikkatleri çekti. Heykel sanatının çağdaş ve soyut bir düzleme sıçramasında dönüm noktası oluşturdu. 1961 yılında Paris Uluslararası Genç Sanatçılar Bienali'nde, ünlü sanatçıların arasından sıyrılarak birincilik ödülü kazandı. Bu ödül bir Türk sanatçısının o zamana kadar kazandığıen önemli uluslararası başanlardan biriydi. Henüz33yaşındaydı.Bienal tarafından burs verildi ve Paris'te yaptığı çalışmalar 1962'de Paris Modern Sanatlar Müzcsı'nde sergilendi. Aynı yıl 23. Devlet Resim ve Heykel Sergisi'nde birincilik ödülü kazandı. bettiği toprağı ifade edcn ve en önemli eserleri arasında yer alanbu heykel 1981 yılında söküldü. Yerine bir reklam panosu konuldu. Daha sonra yapılan araştırmalarda, Türkiye'nin bu boyutlardaki ilk duvar heykeli olan eserin 1988 yılına kadar bir depodabekletildikten sonra hurda olarak satıldığı ortayft çıktı. "\t stanbul'da 1928'dedünyayagelenKuzS gunAcar'ınannesiAyşcZehraHanım 'M zenciydi. Resmievlilikdışı birilisjki so* nucu doğan Kuzgun'u babası Nazmi Acar uzun süre kabul etmemiş ve nüfusuna kaydettirmemişti. Yoksulluk içinde ve zor koşullarda lise eğitiminitamamlayansanatçı,amcasıTogo Savrunluoğlu'nun desteğiyle 1949 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü'negırdi.ÖnccHeykelBölümü'nün kurucusu ve zamanın önemli sanatçıları arasında yer alanRudolfBelling'in daha sonra Hadi Bara'nınöğrencisioldu. DahaöğrenciykenAdaletCimcoz'unMayaSanatGalcrisi çevresinde yer aldı, dikkatleri çekti ve sergilerdüzenledi. Tlyatro ve maskları 196768'lere gelindiğindc heykel işleri durmuştu. Türkiye tşçi Partisi'nekaydoldu. Beykoz köylerinde 16mm'likbirmakineile film gösterileri yapıyorlardı. Heykelden uzaklaşıyordu. Bu sırada önüne tiyatro çıktı. Tiyatroilehepilgilenmişti. Bırgörüşmede, "Neden tiyatro?" diye soruyor ve sorusunu şöylecevaplıyordu: "Neden hep tiyatro? Yok canım, yani 'hobby' diyorlarya, öylesineözelbirtutku değil... Yaşamın bir parçası. Tiyatro bana kolektifnamusunnedemekolduğunuöğretti. Heykel, resim gibi bireysel bir sanatın kolektif olabileceğini, ortak amaç için nasıl kullanılabileceğini öğrerti." 1968 yılının toplumsal hareketliliğin en canlı olduğu ortamında, Mehmet Ulusoy, Ali özgentürk 'le birlikte "Devrim İçin Hareket" Hurdacıya satılan duvar heykeli Daha sonra Türkiye'yedöncnsanatçıo sıralarda yapılmaya başlanan büyük işhanı veya otel gibi yapılaraheykeli bir süsleme unsuruolaraksokmakiçingirişimlerdebulundu. 1966 yılında Ankara'da Kızılay Meydanı 'nda inşa edilen ve Türkiye'nin ilk gökdeleni olan Emck Işhanf nın bir cephesine, altı aylık bırçalışma ile bronzkullanarak 13 metre boyunda 56 metre eninde bir duvar heykeli yaptı. Sanatçının "Türkiye" adını verdiğive Anadolu'nunçoraklaşmasonucukay Paris Bienali'nde birincilik Kuzgun Acar, 1953 yılında, heykeltraş olarak Akademi'denmezun olduğu sıralarda sanat çevrelcrinde soyut sanat tartışmaları başlamış, heykel alanındamodern çalışmaların ilk örnekleri Hadi Bara vc özellikle IIhan Koman tarafından ortaya konulmuştu. Kuzgun Aearbugelişme içinde hocalarının izinden ilerledi, demir, tel, plastik vb. gibi değişik malzemelerle yaptığı soyut ve dinamik Kuzgun Acur'ıyeniden keş/etmek gibi birşeydi sergiyi hazırlamak. Değişik ellerdeki çalışmaları toplandı bir bir...