Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 BAŞKENT GUNLERI Kozak yolunda MÜŞERREF HEKtMOĞLU O Rodos'ta sizi ilk karşüayan liman vesurlar oluyor. Türkiye'den heryıl Rodos'a beş altı bin turist gidiyor. Ada'dan Türkiye'yegelen de çok. gibi tepelerindeki Bizans ve Ortaçağ şovalyelerdönemindenkalmamanastırlar.macera içeren farklı seçenekler sunuyor. Macera içeriyor çünkü kırsal ycrlerde başıboş dolaşan yaban domuzu sürüleri ile karşılaşmak yüksekbirolasılık. Türk turistler, alış verişe olan düşkünlüklcrincdeniylecsnaftarafındançokmakbule geçiyor. Gerçckten dc el emeği göz nuru dantel işlemeler, seramik vazolar, deri ve tahtadan yapılmış ürünler alış verişe karşı olanları bilebaştan çıkarıyor. Türklerin alış veriştutkusununyanındaRodoslularlaolan kültürel yakınlığı da cabası. Yarı tngilizce yarı Türkve hemen koy u bir muhabbet kuruluyor. Hepsi de en az bir kere lzmir, ya da Marmaris'e gitmişlcr. Balay ını Izmir'de geçirmişbiroteltemizlikgörevlisiilederinbir sohbetdoğabiliyor. Eshaf çok nazik ve sıcak. Pazarlıklarisccoksıkı.Sırasıradükkânlann yer aldığı alış veriş merkczinde dolaşırken kimse kolunuza yapışmiyor, bakıp daalmadığınızda tezgâhtar yüzünüze tükürür gibi bakmıyor. kezinde, geri kalanı ise adaya dağılmış küçük yerleşimlerde oturuyor. Kkonomisi tümüyle turizm ü/erine kurulmuş olan Rodos ' a turizm sezonunda adanın nüfusu kadar kişinin, Yunanistan'dan çalışmaya geldiği söylcniyor. Yaklaşık 64 bin 500 turistik bclgeli yatağın bulunduğu adaya yılda bir milyonu aşkın turist geliyor. Bunlar arasında Türk turistlerin sayısı geçen yıl 56 bini gcçmemiş. Rodoslular,dahafazlaTürkturistin gelebilmesi için vizenin kaldınlmasını istiyorlar. Türkiye'nin Rodos Başkonsolosu Atilla Sunay, Rodos halkının, vizc sorunu olmasa Türk turistlerin Oniki Ada'ya önemli döviz bırakacağının farkında olduğunu vurguluyor. Geçen Kurban Bayramı'nda Rodos'a gelen 3 bin 500 Türk turistin Rodos esnafınıihya ettiğini anlatan Başkonsolos Sunay, Rodos'taki gazetclerde "Biz para harcayan Türk turistler istiyoruz" yorumlannın yapıldığını söylüyor. tzmirTicaretOdasrnın Türk işadamlanndan oluşan heyctle Rodos'ta başlattığı girişimler, öncelikle vizenin kaldınlmastnayönelik. Türk işadamlan.ayrıcaRodos'un turizm gelirinin bir öncekiyıla oranlagerilediği ve Uzak Doğu'da yeni turizm cazibe mcrkezlerinin oluştuğu gerçeğine dikkat çekerekturizmdeişbirliğiönerisindebulunuyorlar. Bu öncriye en sıcak ilgi de yine Rodoslu işadamlarından geliyor. Oniki Ada Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı George Karagiannis, ne de olsa Fethiye'nin Kaya Köyü'nden. Kültürel yakınlıkların yanısıra ckonomik ilişkilcrdeki canlılığın da "siyasetin olumsuzluklannı" altedeceğine inanıyor. Birbirine bu kadar benzeycn ve bu kadar yakın iki halkın arasındaki engellerin yapaylığı, Rodos'taki insanları tanıdıktan sonra dahaiyi anlaşılıyor. ^ Yalnız kum ve güneş değll Rodos, turizmin yalnızca turistik tesis, deniz, kum ve güneş demek olmadığını anlatan en iyi örnek. Turizmin öncelikle bir hizmet sektörü olduğunu, işletmecilik anlayışının en az tesislerin kalitesi kadar önemli olduğunu burada anlıyorsunuz. Sanki evine gelen bir konuğunuağırlar gibi hizmet veren becerikli, cliçabukve nazik garsonlan gördüğünüzde, "manken olmak yerine garson olmayı tercih ettiklcrine göre iyi para alıyorlar" diye düşünmeden edemiyorsunuz. Çünkü masadaki tabakları taşırken bir yandan da dansebileediyorlar. Yüzölç ümü 1412 ki lometre kare olan adadayaşayan lOObinkişininyansı Rodos mer ren'dedoğanıngüzelliğiyle zenginleşen dostlukların mutluluğunu yaşamak çok hoş! Klmi milattan önce başlıyor, eskiyor aşınmıyor. Sıradağlar arasında yükselen tepelere benzetiyorum onları, giderek yüceliyor, denize açılır gibi giderek derinleşıyor! Sevda Şener ile Kozak Yaylası'na gittik geçen gün, ormanın yeşıline daldık, havada çam kokusu, söyleşimizde Marmari3 yangınları, selde yıkılan evler, yaşamını yitirenler. Ver elini Bergama! Başta Belediye Başkanı Safa Taçkın, siyanürlü altına hayır diyen, saygın bir direnişle demokratık haklarını sergileyen köylülere, kentlilere bir merhabal Dokuz yıldır sürüyor savaşları, olayı küçümseyen, acı gerçekleri örtmek için çabalarına ödün verenlerin Safa Taçkın'ın kitabını okumalarını dilerim. Parıltısına karşın yaşamı karartıyor altın! Sıyanür tehlikesini önemsiz gösteren biiimsel raporlar da çok ınandırıcı değıl doğrusu. Kımlerin, neler için, nasıl raporlar verdığini yaşayarak bilıyoruz değil mı? "loplumun her kesiminde, herdalda yozlaşma, kirlenme var. Neyı eşelesen çürüklük, pislık! Yalnız doğada değil her çevrede bir arıtma yöntemı gerekiyor. Elbet acı bir durum ama umutsuz değil, halkımızın direnci ve bilıncı ağır basıyor, duyarsızları uyarmak çabaları yoğunlaşıyor giderek. Yörük kızların dokuduğu halılar da siyanürlü altına bir tepkı bence. Yeşili çok çarpıcı biçimde kullanıyor yörük halıcılar. Solmasından korkar, Özlemini vurgular gibi. Her zaman yazarım, güzel bir halı ya da kilim sevdiğim bir ressamın yapıtı gibi etkiler beni. Dokuyan ellerin gizini de Emir kardeşlerden dinlerim, bahar dalları gibi pembe fışkıran bir kılimin, gecelerl yıldızlaria konuşan bir Bergama Kızının ya da üzüm salkımlarıyla danseden Yörük kızının öyküsüyle çiçekler açar kalbimde. Emir kardeşler Paris'te bir sergiye hazırlanıyor 1998 yılında Yörük halılarını sergileyecekler. Italya'da açtıkları sergi büyük ilgi gördü geçen yıl, birçok Italyatı evinde Yörük kızların ellerinde üreyen çiçekler var, diyor Feryal Emir. Parislıler de o çiçekleri çok sevecek bence, ünlü modacılan şaşırtacak pembeler, yeşıller var. Sevda Şener Ankara'ya döndü artık. Yeni bir kitap yazıyor. Yine tiyatro, hayli kapsamlı bir araştırma gerekiyor, kitaplar, belgelerle yetmiş beş yılık bir yolculuk tiyatro dalında. Yaşamın Kırılma Noktasında Dram Sanatı, adlı kitabını okudunuz mu? Sevda Şener gibi bir kltap bence, sade ve ıçten kişiliğinin güzel bir ürünü. Tiyatro, daha doğrusu görsel sanatlar dalında başka ürünler de var ufukta. Bu dalın kökeninde yer alan bir kişi, Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü'nün kurucusu Profesör Özdemir Nutku da ören'de tatil yapıyor. Uzun yıllardır Izmir'de yaşıyor, Ege Üniversitesi'nde çalışıyor, ben de ancak mavi günlerde görebiliyorum onu. Tatil yapmıyor, ağır ışçiler türü çalışıyor Özdemir Nutku. Sunar Sitesi'ndeki evinde kaç kitap birden yazıyor bilgisayar başında. Beş dilde bir sözlüğü bitirmek için güneşi de bilgisayarda selamlıyor kimi günler. Bir boşluğu doldurmanın sevinciyle durmadan çalışıyor. Kitaptan başka uğraşları da var. ABD'de Connecticut Üniversitesi'nde yapılacak bir toplantıya katılıyor. Ayrıca ünlü oyuncumuz Müşfik Kenter ile bir program hazırlıyor, ekimde uygulanacak. Sanırım hepsi gerçekleşecek, çünkü sevgiyle, coşkuyla çalışıyor. Güzel eşi Hülya Nutku'dan da büyük destek görüyor. Dunyaya, insanlara sevgiyle, hoşgörüyle bakan bir kadın, tiyatroya gönül veren bir kişi, bir öğretim üyesi Hülya Nutku, Mutlu bir evliliğın de iyi bir mimarı. Uzun yıllara karşın özünü, güzel düzeyini koruyor birliktelık. Yaz gelince kavuştuğum dostlardan biri de Fakir Baykurt. Köy enstitülerl ocağından sönmeyen bir ateş, bir yazar, bir tepe. Ürgüp dönüşü buluşacağız ancak. Eşekli kütüphanenin öyküsünü bir de ondan dinleyeceğim. Hülya Nutku anlatırken çok duygulandım. Fakir Baykurt nasıl anlatacak ve yazacak kimbilir! Peri bacalarına yaraşır bir öykü bence, bacalar ışıkla tütsün istiyor, kitapları yükleyip köy köy dolaşıyor eşekli kitaplıkçı. Uluslararası bir toplantıda ödülleniyor. Sekiz yıllık eğıtime direnenlere, dini politikaya araç eden yayınlara karşın eşekli kütüphaneciler de var ülkemizde! ören Tepe'de öğretmen evlerinde sergilenen kitaplar da hayli ilgi görüyor gençlerden. Kimi yabancılar da ilgiyle seyrediyor bu kitapları, biraz da şaşkın, kâğıdı, kapağı, baskıyı çok beğeniyorlar. Ben de efkârlanıyorum. Baskı eş düzeyde ama sayı sorun. Bir gün sayı da artacak elbet. Körfezin ayrıcalığı, öncülüğü de yadsınamaz doğrusu. llginç toplantılar, tartışmalar, şıır günlerı düzenlenıyor kıyılarında, bir gün ören Tepe'de, ertesi gün Güre'de, Altınoluk'ta. Bir gün ÖDP Başkanı Ufuk Uras dinleniyor, demokratik haklar, özgürlükler. Ertesi gün Halit Çelenk, Talip Apaydın. Orhan Veli'den, Ahmed Arif'ten, Fazıl Hüsnü'den, Mellh Cevdet'ten, Nâzım Hlkmat'ten dızeler.^ Fakir Baykuu. L^UI kitaphğın öyküsünü yazmaya hazırlanıyor. Profesör özdemir Nutlıu. Üretkenliğini güzel yasıyor.