Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 BASKENT GUNLERI Gülümseten bir konser MÜŞERREF HEKİMOĞLU kalabalıkta Murat Karayalçın'ı da İTimur Erkman'ı da göremedim, benım gibi çok kişi arandı onları. Belki de çağrılmadılar, protokolün unutkanlığı belki, ama başkentliler unutmuyor. Portakal Çıçeği Vadisi de CHP'Iİ yöneticiler döneminde oluşan bir proje diye yer alıyor belleklerde. Ankara Oda Orkestrası'nın konseri de güzel bir olay Portakal Çıçeği Parkı'nda. Binlerce • •' başkentlı izliyor konseri, gözler Cumhurbaşkanı'nı da arıyor ama koltuklar geldi, o gelmedi. Her yere yetişemiyor kuşkusuz. Gürer Aykal'ın yönettıği Ankara Orkestrası'nda çalan Fazıl Say'ı da dinleyemedı. Çankaya tepeleri güzel çınladı o akşam. Binlerce başkentli izledi konseri, kimi koltuklarda, kimi çimenlerde, çalanlar da mutlu, izleyenler de. Fazıl Say da mutlu bir müzık olayı bence. Uçuk bir piyanist, notalar da soyutlaşıyor, elleri de. Mozart dinleseydi ne düşünürdü acaba. Dede Efendi'leri, Aşık Veysel'ı çağdaş yorumlarla çalarken geçmişten geleceğe köprüler devriminin istediği aşamaya ulaşmasına seviniyor belki de. Gerçekten sevindirıci bir tablo. ODTÜ yollarında dalga dalga genç öğrenciler, tribünleri dolduruyor, görkemli bir tablo oluşuyor, CSO'yu coşkuyla selamlıyor, alkışlıyor. Hava serin ama Pekin Kırgız'ın şarkıları çok sıcak, başta Gürer Aykal CSO'nun tüm üyeleri gençlere seslenmenin coşkusuyla çalıyor. Ben de bu tür konserlerin sık sık yaptlmasını, öğrenci orkestralarının da oluşmasını diliyorum. Sanırım bu yolda gırişimler de var. CSO'nun Erzurum Ünıversıtesi'ndeki konserınden sonra da çok güzel öyküler dinledım çalgıcı dostlarımdan. Genç öğrencilerın coşkusu, tepkisi de müzik türü bir olay bence. Bir özlemi, beklentiyi belirtiyor, bir çağrıyı yansıtıyor. ODTÜ yöneticileri bu çağrıya güzel yanıt veriyor doğrusu. Bin kişilik yeni kültür merkezi de bu doğrultuda bir olay bence. Kimbilir ne güzel etkinliklere yolaçacak. Siz bu yazımı okurken Gürer Aykal New York'a dönmüş, belki de El Paso'dakı müzık çalışmalarına başlamış olacak. ODTÜ'deki konser arasında konuştuk biraz. Kent dışına, göl kıyısında bir eve taşınmışlar, sessizliğin müziğini dınleyerek çalışıyor, Manhattan'ın gurültüsünden uzaklaşmaktan mutlu görünüyor. Ikı hafta sonra yıne burada, CSO'nun açılış konserini yönetecek. Sonbahar trafığı haylı yoğun son günlerde. Gidenler, gelenler, veda partılerıyle hızlı günler, akşamlar yaşanıyor. Yeni NATO Delegemız Büyükelçi Onur öymen içın de yemekler, kokteyller verildı ama koridordaki uğultu sona ermedi henüz. Yeni kararnameleri bekliyor bürokratlar. Ismail Cem'in işi kolay değıl doğrusu. Sonbahar trafiğinde eski başkentliler de var. Güzel ve şık çızgıleriyle dost sofralarına renk katıyor, özlem dindiriyorlar. Bırı Çiğdem önat, dört yıl sonra ılk kez gelıyor Ankara'ya. Rüzgârında Paris var ama yüreğı başkente dönük. Herşeyi izliyor, biliyor. ötekı Alev Bilgen, Dünya Bankası uzmanlarından. Eximbank ile bir görüşme nedeniyle geldı, yoğun çalışmalar arasında dostlarına da vakit buldu. VVashington izlenımlerıni dinlemek çok hoş. Onun da kalbi her zaman Türkiye'de çarpıyor. Hangi görevde olursak olalım, kalbimizin çarpıntısı çok önemli. Ankara'da oturup da kalbi hıç çarpmayanlar da var değil mi? Yazımı kalbi şıirle çarpan eski bir dostumun kitabıyla sona erdiriyorum. Büyükelçi Yüksel Söylemez emekli olduktan sonra Tayvan'a gitti, Odalar Birliği'nin açtığı Türk Ticaret Ofisi'nde çalışıyor. Renkli kışiliğiyle güzel ilişkiler kuruyor, resim yapmaktan, şiir yazmaktan da geri kalmıyor. Sevi Bir Tas Tavuk Çorbası, adlı bir kitap yayımladı, Çince, Ingllizce, Fransızca, Italyanca, Türkçe, Arapça, Yunanca çevirılerı de içeren ilginç bir kitap. Tayvan'daki dostlarının ortak ürünü de denebilir. An Türkçe'ye özen gösteren bir diplomatımız Yüksel Söylemez. Uzun bir sevda öyküsüne ad verirken "sevi"yi seçıyor, bir tas tavuk çorbasına güzel bir tad, tuz, biber katıyor. Bir kaşık içerek yarım yüzyıla yaklaşan bir dostluğun güzel anılanna daldık. Sizin de bir kaşık içmenızi diliyorum. ^ Hoşgörü ve Tephrike . . . YAZI VE FOTOĞRAFLAR: DOĞAN GÜNDÜZ Divriği Külliyesi'nin arka sokaklarında sağlı sollu bakırcı dükkânları uzamyor. "Murat Karayalçın: Boşluğu göze çarptu" kurdu, büyük coşku verdi dinleyenlere. Onu hocası Kâmuran Güldemir'in yüzünde izledim bir aralık. Ankara Devlet Konservatuvan'nda onunla başlıyor pıyano çalmaya. Ankara Orkestrası'nın çalgıcılarını da sevgiyle, umutla kucaklıyor başkentliler. Park konserlerinin kapalı salonlarda da sürmesini, dahası özel salonları olmasını diliyorlar. Ekım akşamları hayli serin ama müziğe dalıyor, üşüdüğünü hissetmiyor insan. ODTÜ konseri de sıcak esintilerle geçti. Yaz Saşında gerçekleşmeyen CSO konserinin yinelenmesi bu. Güzel bir akşam, ODTÜ'nün tarihinde. Gökte ay, tribünlerde binlerce öğrenci, öğretim üyelerı, protokol koltuklannda yabancı elçiler, Rektör Süha Sevük ve eşı mutlu gülümsüyor, Gürer Aykal gülümsüyor, CSO üyeleri gülümsüyor, ama asıl Atatürk gülümsüyor. Sahnede kocaman bir portresi var, gülen bir Atatürk, bir de balon dalgalanıyor CSO'nun çevresinde, beyaz bir balon, o da bir Atatürk, ay değil güneş gibi parlıyor. ODTÜ öğrencilerini kucaklar gibi gülümsüyor. Müzik S elçuklu döneminc ait kültür yapıtlarının ' izinde yolculukıa, Sıvas'tanDivriği'ye yöneliyoruz. Gök Medrese, Şifaiye Medresesi,Çifte Minareli Medrese, Tarihi Kongre Binası, Madımak Oteli 'nc komşu binalann arka ccphesindeki siyah duman izleri, meraklı rahatsız edici bakışlar ardımızda kalıyor. YağdonduranÇeşmesi'ninbaşında mola verdiğimizde uza l lucumı \ c yıp giden ovayı seyire dalıyoruz. Yüzlerce yıl öncesinden günümüze ulaşan görkemli yapıtlan görmenin, onları yapan taş ustalarının ördükleri duvan nasıl yükselttiklerini duyumsamak birde buruklukbırakıyoriçimizde. Ayrıldığımızkentin sokaklarında, gördüğüm her yapıta onların dumandan yaşarmış gözleriyle baktığımın ayırdınavarıyorum. Kimbilir insanlık suçunun vd ayıbının işlendiği otelinbir utanç müzesinc dönüştürülmesi, ama öy le laf olsun diyc değil, gerçekten utanıldığı, bu duygu yürekten yaşanıldığı için hoşgörüsiizlük müzesi olarak ibretlegençkuşaklaragöslerilmesi ve onlardan özür dilenilmcsi bir parça olsun sıkıntımızıhafifletebilirdi. Kangal' ı gcçtikten sonra kent ve kent yaşamına dair ne varsa silinmeye hazır bir nokta olarak geride kalıyor. Sanki görünmez bir çizgiyi ansızın geçmişiz gibi yoksulluğun ortasına düşüyoruz. Ufukçizgisiyle birleşen kıraç topraklar, sırtını tepelerin yamacına yaslamış iki elin parmaklarını geçmeyen köy evleri, tekbaşına dost sürüsünü otlatan çoban yeni bir dünyanın ilk karşılayıcıları.Dingindoğanınortasındadevinen tek şey otobüsümüz, bir de arada bir görünüp kaybolan ırmak. Beş on evlik birköyün ke