05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

25 ŞUBAT 1996. SAYI 518 Göz alabildiğine her yer kupkuru. SessizlikL.Sonrayinesessizlik!... Derken bir hışırtı duyuyorum. Kirli sarı giysiler içinde insanlar doluşuyor. Her biri bir fanus içinde. Kendi çevrelerinde dönüp duruyorlar dansedercesine. Hüzünlü bir dans! Banadoğrugeliyorlar.birşeylerfısıldayarak gidiyorlar. Ayağa kalkıp ne söylediklerini anlamaya çalışıyorum. Olanaksız. Kimileri birbirinin elini tutmaya çalışıyor amafanuslarengel. Fanuslann içinebakıyorum, dikkatle. Kalın camdan ötürü olsa gerck, içindekilerinyüzleri çarpılmış, kolları bacaklan olduklanndan daha uzun, y a da daha kısagörünüyor...Canlıtutulamamışsevgilerin, eskitilmiş birlikteliklerin yüzlerde açtığı derin çizgiler, üstünde bulunduğumuz topraktakiçatlaklargibi...Başkalannabakıyorum.Nelerdenumarbekleyipbulamamış, sonra daha büyük bir yalnızlığadüşüp birbirine sırtını dönmüşkırgın insanlar... Fanuslan içinde kendi çevrelerinde dönüp duruyorlar... Gezegenlerin yalnızlığını andıran bir devinim...Bez bebeklerinki kadar anlamsız gözlerle uyuşuk uyuşuk dönüyorlar... Mülk gibi, insan sıcaklığından uzak, birbirinin gözlerininiçinebakmayıbilmedenL.Dolaşıyorum. Kof suratlı, yanakları sarkmış erkeklerle kadınlar, fanuslan içinde bile yüzlerini eğmiş, omuzlarını kasmış genç insanlar... Kimi fanuslardan dışarı doğru kollar uzanmış, birilerine tutunmak istiyorlar... Aralarına birçok kişi girmiş bir kadınla bir erkek, fanuslarından kollarını uzatmışlar, kalabalığınüstündenbirbirlerineulaşmaya çalışıyorlar. lçlerinden birbirinin bakışlarını taşıdıklan sıcacık bakan gözlerinden belli... Kimi fanuslann içinigörmek olanaksız... Uyumsuzşarkılaryükseliyorfanuslardan. Herkes kendi şarkısını söylemekte. Sesler kulaklarımı tirmalıyor. Yüreğime, mideme çengellertakılmış,çekiliyorgibi.Kulakzarlanmdeğişikyönlerdengclenbasınçlarınetkisiyle patlayacak sanki... Elerimi kulaklanmakapatıyorum...Onlann her biri kendi şarkısının ritmiy le dönüyor da dönüyor... Kimi hızlı, kimi yavaş, çatlak toprak üstünde dönüp duruyorlar... Kimi sağdan sola.kimi soldansağa... Fanuslara çarpmamaya özen göstererek ağacın altına dönüyorum. Bıçağa bakıyorum. Tanıdık bir yüz, bana doğru uzanıyor. Kirli sarı giysi çevremde dolanıp, "O ne?" diye soruyor. önce fısıldıyorum: "Yalnızlığı öldüreceğim.!" Duymuş gibi değil bakışlan. Giysisibacaklannadolanarakfanusuiçinde döne döne uzaklaşıyor. Benim fanusum yok. Bu kel, toprağı çatlamış tepede, gölgelerin bile olmadığı, herkesin fanus içinde yaşadığı bu çıplak dağda,, bu fanuslar ormanında, benim fanusum olmayışı hiçbir fark yaratmıyor zaten. Belki bir süre sonra benim de çevremde bir fanus oluşacak. Hayır! Hayır! Oluşmasm. Oluşmasın!... Sapı güzel oymalarlabezenmiş bıçağı sıkı sıkı tutup kaldınyor, bağtnyorum: "Yalnızlığı öldürmek istiyorum. Yalnızlığı öldürmek istiyorum." Ağaç kupkuru, gölgesi yok. Toprak kuru, çatlak. Güneş sapsarı, kavurucu. İnsanlar kirli san giysileriyle fanuslan içinde dönüp duruyorlar, yürekleri donuk, gözleri anlamsız. Yakında o gözler de çatlayacak, üstünde döndükleri kupkuru toprak benzeri... Bıçağımı havada sallayıp bağırıyorum: "Yalnızlığı öldürmek istiyorum. Yalnızlığı öldürmek istiyorum." Bıçak onca çarpınmalanna karşın hiçbir fanusa bir çizik bile atamadan ayaklarımın dibinedüşüyor. Yereçöküyor, eğilipçarpık çurpuk olmuş bıçağa bakıyorum. Benim de çevremde fanus oluşur mu acaba? Fanus istemiyorum. Ben fanus istemiyorum! Ben yalnızlığı öldürmek istiyorum!....^ 1995, MODA 15 ~ P A Z A R GEZILERI 03 Man Darıdere 10 M»t Kapıorman 17 Marı Serindere UUs.nı kumanya, rehberlık dahll 1 000 000 PAZARIN PENCERESİNDEN Erdal Bey'in kitabı Ismet Paşa'nın oğlu Erdal Bey de bir bilim adamı olmayı seçer ama ortalığı tozduman bürüdüğünde korkan, pasif kalan, tepki rdal Inönü'nün yeni kitabının başlığı, göstermeyen bir bilim adamı olmaz. Babası "Anılar ve Düşünceler". Beşinci onu gerektiğinde kollarını sıvayıp siyaset * > baskısını okuyorum. Kısa bir süre • > alanında mücadele edebilecek biri olarak da içinde bu kadar baskı yapmasının nedenlerlni yetiştirmiştir. Mesela Türkkuşu'ndan bröve merak ediyorum. Erdal Inönü'nün, yakın almak için düzenlenmiş bir törende tarihimizin bazı önemli ayrıntılarını, konuşması gerekdiğinde Erdal Bey Paşa'dan devletimizi yönetenlerin aralanndaki ilişkileri şunları öğrenir: "Babamın yardımıyla kısa bir iyi yansıtan, iç ve dış politika konularında teşekkür konuşması yazdık. Ben rahatladım. objektif düşünceleri hatta özeleştirileriMesele kalmadı diye düşünürken, babam: sergileyen, bunların ötesinde, olaylar ve 'Peki, bunu nasıl okuyacaksın? Bir oku da deneyimler üstünde düşünen, düşüncelerini göreyiml' dedi. Ben, bu uyannın nedenini iyı sergileyen bir yazar olduğunu, yapıtının bu anlamadım. Içimden 'Basbayağı okuyacağım nedenle böyle bol baskı yaptığını anlıyorum. işte' demek geldi... Metini yüksek sesle Erdal Bey, kendine meslek olarak bilim okumaya başladım. Daha birinci cümleyi adamı olmayı seçtiği halde ve alanında bitirmeden babam sözümü kesti. 'Dur, dur' uluslararası düzeyde başarılı olduğu halde dedi, 'öyle hızlı okursan kimse bir şey siyasete niçin girdiğini şöyle açıklıyor: "Eski anlamaz, yavaş yavaş, tane tane CHP'lilerin büyük kitlesinin demokrasinin ' okuyacaksın.' Tekrar ve bu kez daha güvencesı olacak bir parti için bir araya yavaşça okudum. Babam gene durdurdu, gelmeleri için benim ortaya çıkmam şart ise, metni aldı. 'Bak böyle' dıyerek kendisi bir iki o zaman bunu yapmalıyım düşüncesine beni cümle okudu. Baktım, her kelimeden sonra götüren bazı önemli etkenler vardı. Babamın duruyor, akıcılığı bozmadan her kelimenin büyük bir eseri olan çok partili demokratik algılanmasına fırsat vermeye çalışıyordu. düzeni tehlikeden kurtarmaya çalışmak bana Onun üzerine bir defa daha, ama bu sefer büyük özverileri göze aldırabilecek bir onun yaptığı gibi okudum. 'Tamam, işte hedefti..." böyle oku!' dedi..." Bunları anlıyorum, 1973'te yeni doçent Kitapları biraz da, onları okuduğumuz olmuştum. Fakülte kuruluna katılmaya günlerde aklımızda esen ruzgârlara ayak başlamıştım. Günün bırinde bir göz uzmanının yasaların tanımladığı doçentlik sınavını usulüne uygun bir şekilde geçmediği halde Danıştay kararı ile doçent sayıldığını, gelip aramıza oturduğunu görmüştük. Tepki gösterdik. Bu doçent bizım şubemizde, bize rakip olacak biriydi de öyle mi davranıyorduk? Göz doçentiyle aramızda herhangi bir husumet, kişısel bağdaşmazlık mı söz konusuydu? Hayır. Benim tepkim, yaşamım suresince babamın, rahmetli Ord. Prof. Naşid Erez'in üniversiteyi ciddiye aldığını, üniversitelerın birimlerine ve kurullarına insan seçerken nasıl ince eleyip sık dokuduğunu gözlemiş olmaktan kaynaklanıyordu. Babamın bunca yıl bu titizlikle hizmet ettiği üniversitede bundan böyle akademik yöntemlerle seçilmemiş öğretim üyelerinin dolmasına tabii ki tepki gösterirdim.. Birkaç arkadaşımla aramızda para topladık ve Danıştay'da başarılı savunmalanyla ün sahibi olmuş Ankaralı bir avukatı tutarak bu davanın Danıştay genel kurulunda görülmesi sırasında alınmış yanış kararın düzeltilmesini sağladık. Erdal Bey'in mesleğini çok seven ve mesleğinde başarılı bir bilim adamı olmasına rağmen, en aşağı bunun kadar önemli olan başka bir sakıncaya, çok sevdiği eşinin muhalefetine rağmen babasının kurduğu, yaşamı boyunca savunduğu Cumhuriyet Erdal tnönü. bahis konusu olduğunda politikaya gimneyi kabul etmemesi imkan&ızdı; bunu yukarda uydurdugu, kalbimizden geçenleri bize, sözünü ettiğim deneyimler nedeniyle çok iyi bizden iyi yansıttığı için severiz. Erdal Bey'in anlıyorum. kitabında beni en etkileyen bölüm bu nedenle olacak 258'inci sayfadaki satııiar Aslında Erdal Bey'in babası da tıpkı onun oldu. Erdal Bey, burada babasının irtica gibi başından beri diplomat, siyaset adamı konusunda söylediklerinl aktarıyordu: "Biz değildi. Fsmet Paşa bir askerdi; Lozan'da genç subayken, laiklik anlayışımız bugünkü diplomat oldu. O da siyasete kurduğu gibi değildi. Din ile devlet işlerinin birbirinden cumhuriyeti şimdi de bu alanda savunmak tamamen ayrılması gerektiğini gerektiğinden ginmemiş miydi? Kitabın 22 düşünmüyorduk. O zamanlar devlet sayfasında Erdal Bey, babasının bu yeni yönetimindeki insanlan eleştiriyorduk; din görevi konusundaki izlenimlerini ulemasının kararlarını yanlış buluyorduk. Bu nakletmektedir: "Ben, Lozan'a gitmeden görevlere makul insanlar gelse, din ile devlet önce diplomatlara şık, değişik elbiseler işleri biriikte, başarı ie götürülebilir içinde dolaşmaktan başka fazla bir şey sanıyorduk. Ancak, imparatorluğun son yapmayan, her şeyden çok gösterişe önem günlerindeki savaşlarda, siyasal gelışmelerde veren insanlar diye bakardım. O elbiseleri de ve son olarak Kurtuluş Savaşımızda gözümde büyütürdüm. llk defa Lozan'da geçirdiğimiz deneyimler gösterdi ki devlet asker elbiselerimi çıkartıp Avrupai kıyafetler yönetiminde din ulemasına ortaklık hakkı giymeye başladım. O zaman ve orada tanımak yanlış. Çünkü bu hakkı tanıdıktan gördüm kı elbiseler işin en önemsiz tarafı sonra, artık; görevlere gelen insanların makul imiş. Diplomasi, meğer süreklı bir mücadele olup olmadığına, doğru davranıp imiş. Tıpkı muharebede olduğu gibi, her gün davranmadığına karar verme yetkisini de yeni birsınava hazır olmak gerekıyormuş. elden çıkarmış oluyorsunuz... Bir yanlış gidişı Bunu farkedince, murahhas heyetımızdeki önlemek için din ile devlet ışlerini kesın butun görevlilerı topladım ve Anadolu'daki olarak ayırmaktan başka çare yok. İşte savaşın burada başka koşullarda devam Cumhurıyetin laiklik anlayışına biz böyle ettiğıne işaret ederek herkesten bir geldık." muharebede imışız gıbı dısiplınh ve dikkatli hizmet bekledığımı söyledim. Butün Kıtabınızı sevdım, kızlarıma da önerdim, konferans boyunca da oyle davrandık." Erdal Bey. 4 TEMEl FOTOORAF SEMİNERİ b a ş 11 y o r SELÇUK EREZ 26 Şubat P tesi hafta ıçı yenı dönem başlıyor. P tesi, Perj., saat 19 0021 00 arası, 1 ay süruyor İ I E R İ FOTOORAF SEMİMERIERİ s ü r u y o r 28 Şubat Çarş.... Still Life N. Ozdemir 06 Man Çarş. ... Zone Sistem • B. özgören Lutfen ayrıntılı bılgı w bro}ur tçm bm araytnız FOTOGRAFEVİ Zambak Sokak, 15/4, Beyoğlu Tel: (0 212) 251 05 66/245 40 08 • ammHmJt TO«K V TMMUICI w m a ttfOfOMUM Kim i * Tom, m va ( w n OM.HAZMUAI »TMICHJUMA Ocmntt MATMI mt.w» DILTEM DİL OGRETİMİ BİZİM İŞİMİZ ••AŞLANOtÇ TARİHLUtlı OONDOZAKŞAMı 11.M ŞUBAT HAFTA SONU 11t,17 ŞUBAT •hMhra Cad. Nm14 (ClliMII YMI) İNGİLİZCEALMANCA TM. v» M X ı S70 T« 2021 Neredeyse heryıl bir ülke oluşturacak kadar toprağın kaybolup gitmesini seyredemeyiz. Bu sebeple erozyonla mücadele edelim. T.E.M.A. Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıklan Koruma Vakfı Tel.: (0212)281 10 27 268 09 85 tçinizde veya çevrenizde ülkemiz için çalışma potansiyelinin varlığını hissediyorsunuz, ama nasıl ve nereye yönlendireceğinizden emin değilsiniz Ç AĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ'ni aramanız, yaşamınızda yeni bir ışık yaratabilir. Tel.:(0212)275 50 82
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle