Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 P+ dert." Köyün kadınları yavaş yavaş toplanmaya başlıyor. 4550 yaşlanndaki Sevim Demirde kupon konusuna değinmeden edemiyor: "Bizim kız da inat etti, aldı. O kadar söyledim, dinlemedi. Şimdi çeksin cezasını.." Anlaşılan kupon biriktirme meselesi, bayağı bir dert olmuşkadınlannbaşına. Kupon muhabbetinden sonra kadınlar, köylerini an1 atmaya başl ıyorlar: "Buraları yazın göreceksiniz. Pirıl pırıl, yemyeşil biryeroluverir. Istanbul'danpikniğegelirler." "Yazın tarla işiyle uğraşırız. Şimdi ise, hayvancılıklauğraşıyoruz. Sabaherkenkalkar, ineklerisularız.besleriz. Sonra dasütünüsağar, şehirde satarız. Bizim ailemizin tek geçim kaynağı da bu zaten." 62 yaşındaki Bahriye Gül de ötekiler gibı güler yüzlü, candan. Evinin balkonundan katılıyorkonuşmaya: "Benim kocam çok yaşlı, çalışamıyor. Ama yine de halimize çok şükür. Geçinip, gidiyoruz işte. Biz ne günler geçirdik. Hiç unutmam, annem bayramda giymem için, şeker çuvahnı kahverengiye boyatıp, elbise dikmişti." "Burası sulamagöletidir. Aşağıda vanalar vardır. Köydekilertarlalarını sulamak istcdiklerindc, vanayı açarlar." Çocuklar, göletin kıyısındaki kayalardan birbirine zincirlenmiş salı, bağından kurtararak, kısa bir gezinti yapıyorlar. Sonra birden bir korku kaplıyor içlerini, telaşla iniyorlar saldan. Korkulannın nedenini de açıklıyorlar: "23 yıl önce, burada bir arkadaşımızın babası intihar etti. Çamura bulanmış cescdini buldularsuyunüzerinde..." Köy olur da kahvchanesi olmaz mı? Bu köyde de toplam dört kahvehane var. Ama köyün meydanındaki, adeta bir "yaşlılar cvi". "Yaşlılargelir,çünkükumaroynatmayız" diyor, kahvehanenin sahibi Kemal Ferit Eker. Kahvehanedengirenleri.eskibirsobakarşılıyor. Masa vc sandalyelerden oluşan eşyayı, duvarınköşesineyerleştirilmişbirkitaprafı tamamlıyor. Birkaçmüdavimdışındakimse, kitaplann tam karşısındaki televizyona yüz vermiyor. Ama ne zaman ki, haberlerbaşlıyor, televizyonun sesi açılıyor ve tüm kahve halki, pür dikkat haberleri dinlemeye başlıyor. Haberlerbittiğinde ise, televizyon yine kcndi haline tcrk ediliyor. CUMHURİYETDERGt "Ortaokulumuzun sağlık ocağımızın olmayışı da önemli birsorun." Tüm bunlar konuşulurken, yan masada oturan, konuşulanlara dikkat kesilmiş, 70 yaşlannda bir adam söze karışıyor: "Bizimbirbüyükderdimizvarki.asılonu anlatmak gerek." Kahvehanenin sakinleri, bu ufak tefek, güler yüzlü, tonton ihtiyann, köyün eski muhtarı Arif Yavuz'un neyi kastettiğini anlamış olmalıkihepbirağızdan: "O sorunu en iyi sen anlatırsın Arif Abi" diyorlar. Köylülerden biri söze karışıyor: "Boşuna anlatmaym. Mahmut Şevket Paşa canavarı gibi önemli birsorun olursa, bizimle ilgilenirler. Yoksakimsedönüpdebakmaz." Kahvehaneyehafıfbirgülüşmedalgasıyayılır. Sonra herkes, bütün ciddiyetiyle Arif Yavuz' u dinlemeye başlıyor: "Köyümüzün bir toprak sorunu var. annc babalanmıza, 1924'te, Selanik'ten geldiklerinde,devlettarafından,Selanik'tekievlerine, arazilerine karşılık tapulu araziler verilmiş. Zaman içinde,ailelerimizevlerininçevresindekı arazinin bir kısmını ekip biçmiş, sahiplenmişler. Bunun üzerine 1944'teköyümüze bir Toprak Komisyonu gelmiş ve herkesin tapudaki toprak hakkını tespit etmiş. Araziye sonradan katılan toprak 1 an n da 20 yıl vadeyle satılmasınakarar verilmiş. Ana babalanmız, 1964 yılına kadar, bu topraklann bedelini ödediler." ArifYavuz, asıl konuya girmeden önce çayından bir yudum alıyor ve devam ediyor. Köylüler, onun söy lediklerini başlanyla sürekli onayl ıyorlar: "Toprak]ann toplam bedelini ödediğimizden, bir tapu dahadüzenlendi. 1969 yılında Tapu Kadastro Müdürlüğü'nden gelip, arazilerimizi ölçtüler ve son durumu kesin olarakbelırlediler. Ama bir süre sonra Orman Komisyonu, tapulu tapusuz bakmaksızın, bu topraklann bizim olmadığını iddia ederek, bizi mahkemeye verdi ve sonuçta tapulu arazimiz,Hazine'yedevredildi. Heran,arazimizdençıkmamızistenebilir. Şu anda, Orman Teşkilatf nın merhametiyle oturabiliyoruz. 'Çıkın',derlerseneyaparız, bilmiyorum." Arif Yavuz. Köyün eski muhtaru.. nuşmaktanzarargelmeyeceğinibilirim." Zübcyde Sofu, kendisinin dc göçmen bir ailenin çocuğu olduğundan bahsediyor ve ekliyor: "Bizler muhaciriz ama, eşlerimiz Rizeli. Bizim için insanlann nereli olduğu önemli değil. Önemli olan anlaşmak vebizde anlaşabiliyoruz zaten, değil mi Selma?" "Doğru söylüyorsun." Tüm bunlar konuşulurken, köyün diğerkadınlan lafapek girmiyor. Anlatılanlan başlanylaonaylıyorlar. Zübeyde Sofu, köyün tek üniversitede okuyan kızının annesi olmaktan besbelli çok Köyün kadınlan... Köyün kadınlarsının şikâyetçi olduğu bir konudahavar.Oda"Köydesağlıkocağmın olmaması." "Biraz hastalansak, Beykoz'a inmek zorunda kalıyoruz. Ne olur, buna bir çare bulsunlar." Bu arada muhtarın hanımı Selma Safî, ısrarlatutupçekiştiriyor: "Hadi bize gidelim..." Bana sataşmayın.... Kahvehanenin 70 yaşındaki sahibi Kemal Ferit Eker, esmeruzun yüzlü, palabiyıklı, cin bir adam. Ceketi, elbisesinin modeliyle, köy filmlcrinin vazgeçilmez köy ağalarını andırıyor. "57 senelik kahveciyim, ama artık kahve işini oğlanabiraktım."diyor"Benimasıl işim dcfinecilik. 36 senedirdefine ararım. Trak Tapulara ne oldu? Muhtarlıktaazaolarakgörevyapan Kazım Güleryüz lafa giriyor: "Bu sorunu Yıldınm Aktuna'ya götürdük. Geçtiğimiz yaz, dört kere köyümüze geldi. Tapularımızı gösterdik, ügilendi. Tapu Kadastro Müdürlüğü ile görüşme yaptılar, sorunu çözeceklerini söylediler. Ama, sonra da meselenin Meclis tarafından çözülmesi gerektiğini belirttiler. Kısacası, bu toprak sorunu hâlâ çözülemedi." Arif Yavuz, olayaçok içerlemiş, öflceyle konuşuyor: "Devlet bize verdiği tapuyu, tanımadığını söylüyor. Peki yıllaryılı, taksitödeterekbizi niyeoyaladı?" Köylüler, bu sorunla, başta basın olmak üzere kimsenin ügilenmediğinden yakınıyorlar. Arif Yavuz, hcm öfkesinden hcm de ilerlemiş yaşından ötürü, nefes nefese: "Buülkedeyıllardırtutarlıbirpolitikaizlenmedi. Bunun en güzel örneği, devletin kendi tapusunutanımaması.Sonuçtahalkhiç kimseye güvenmiyor. Basın deseniz, birbaşka alcm.Hangi gazete, hangi televizyon bizim sorunlarımızdan bahsediyor? Onlar sadecekavgaeder.birbirlerinikaralarlar. Sonra da *Bu halk neden gazete okumuyor?' derler. Ben okuyorum da ne oluyor? Hükümet probleminden başka ne var gazetelerde?" Köylüler, ArifAmca'yı dıkkatle dinliyorlar ve sürekli onaylıyorlarsöylediklcrini: "Haklı,çokhaklı..." Anlaşılan, Mahmut Şevket Paşa Köyü'nün, büyük şehirlerin sorunları gibi, çözülmeyi bekleyen çokça sorunu var. Ama burada büyük s,ehirlerdeolmayan bir şey var ki, odainsansıcaklığı...Muhtannoğlununsöylediği tek cümle, bu sıcaklığı anlatmaya yetiyordaartıyorbile: "Akşam yemeğine kalmazsanız, sizi babamın tüfeğiyle vururum..." ^ Birşeyler anlatmak istiyorlar ama ne? Köylerini tanıtmaksa en biiyük zevkieri. Bir göletleri var ki, herkes görmelL. Eve girer girmez, insanın içini bir sıcaklık kaplıyor. "Kendi evin gibi davran" diyor Selma Safi."Rahatol." Selma hanım,evinedavet ettiği iki üç kişiye, misafirodasının kapısını açıyor. Sobanın bulunduğuodanın içi, dışarıyagöresıcak. "Deminyakmıştım,odaısınmıştır." İki çekyatın baş köşeye yerleştirildiği odada, ilk göz ağrısı "divan" da evin en torpilli yerine, sobanın yanınayerlcştirilmiş. Yerde kırmızıbirhalı.Odanınen çok dikkat çekcn eşyasıise,duvanboydanboyakaplayan"vitrin". Türlü türlü süs cşyalarıyla doldurulan vitrininortasındabirtelevizyon. Vitrininyanında, birtelefonsehpası.Sehpanınüzerine telefonlabirlikte, rengarenkplastikçiçekler konmuş.Duvardaçiçeklerin,kuşlarınişlendiği çerçeveli ctaminler. Pencerelerde ise, şehirusulü.yarımperdeler... Komşulardan Zübeyde Sofu lafagiriyor: "O kadar söyledinı, solıbetckimse gelmedi. Bu köyün insanı, korktıığundan değil, cahilliğindenkonuşmaktançekinir. Bendctahsilli değılim, ilkokul mezunuyum ama, kogururduyuyor. Sürekli olarak, kızından, okulundan bahsediyor. Diğerkadınlann dilindekiteksözise: "Inşallahbizimkilerdeokurlar." ya'da,Trabzon'da çok kazı yaptım. Şimdiyekadar bulamadım, ama şimdi elimde iki ruhsatımdahavar,kısmetsebudefabulacağım." Kahvehanede herkes birbirine takılıyor, birsataşma.birkızdırmacadırgidiyor: "Kazım Güleryüz, bugün hiç gülmüyorsun." "Bana sataşmayın, iyideğilim." "Bugün hiç sesin çıkmıyor Remzi." "Dişimiziçektirdik,diyoruzbeadam!Niyeanlamıyorsun?" Bu şakalaşmalarlabirlikte, her kahvehanede olduğu gibi, burada da devlct meselelcri konuşııluyor.alternatifçözümlerüretiliyor. 60 aşmdak i Remzi Canbaz, köyde hay vancılığın ölmeye başladığından, herkesin hayvanlarınıelindençıkardığındandem vururken, muhtarın kardeşi Hasan Safi, köyc hiç yatınm yapılmadığından yakınıyor: "Iş alanı açılmadığından, askerden dönen gençleriıniz, Beykoz'da iş arıyor. Ama onlardan da sadeceşanslıolanlar, işbulabiliyorlar." Marangoz Hüseyin Balta dayanamayıp atılıyor: Gerçek mi, resim mi? Köyün çocukları, bütün çocuklar gibi. I lep bir şcylcr anlatmak, konuşmak istiyorlar. Köylerini tanıtmaksa, büyük bir zcvk onlar için. "Bir göletimiz var ki, herkes görmeli." Göletc, kıvrıla kıvrıla uzanan, cğimli bir yoldangidiliyor. Yolunbiryanındakayalık, diğer tarafında ise, yemyeşil, boş bir arazi uzanıyor. Köy ise,gittikçeçukurdakalmakta. Ah,birdeçamurolmasa! "Kışınböyleçamur olur" diyor çocuklar. "Bu yolu ya/ ay larında ya da bayramda görseniz, bayılırsınız. Heradımbaşı âşıklarda olurozaman." Yokuşunsonundaenfesbirsubirikintisiyle karşılaşıyorsunuz. Çevrcdeki yeşil tcpelerin, yeşil aksi suyun yüzüne vuruyor. Çocuklar anlatmayabaşlıyor: