Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 EYLÜL1995. SAYI493 BARIŞ 5 BAŞKENT GUNLERİ Körfezde Aziz Nesinli günler MÜŞERREF HEKİMOĞLU Geçen hafta Aziz Nesin'i konuştuk saatlerce. Günlerce sürebilir söyleşıler. Burhanıyeli öğretmen Mehmet Özgüçlü geldı, anılara daldık balkonda. Aziz Nesin'in ören'de geçırdığı yaz günlennden çağnşımlaria Körfez köylerini dolaştık yenıden. Karaağaç'a uzandık, Pelitköy, Taylıeli kahvelerinde dinlediklerimız çınladı kulağımda. Akşam saatlerinde köy köy dolaşıyor, eskı kuşaklardan savaş öykülerini dinliyoruz. Yaşam boyu yan yana, can cana yaşayanlann, RumTürk aynmı bilmeyenlerin, birbiıierini nasıl öldürdüğünü gözleri bulanarak anlatıyor köylüler. Savaşın acımasızlığını kanıtlıyor tüm öyküler. Aziz Nesın en uzun tatilini o yaz yaptı sanırım Çalışmaktan gerı kalmadı elbet. Ankara'dan Oren'e geldiğim akşam Mehmet uzguçlü çaldı kapıyı. Aziz Bey burada, öğretmen evlerinde kalıyor, dedi, bir solukta vardım yariına. Evde elektrik yok, mum ışığında çalışıyor Aziz Nesın. Merhaba, yann kahvaltıya gel, dedım. Ben yalnız değilim, oğlum, torunum da var, dedı. Tamam, hepinizi bekliyorum. Güzel bir sofra donattım balkonda, Aziz baktı, bu padişah sofrası, dedı. öyle bir sofra ören'de kurulur ancak. Her şey ev üretimi. Doğrudan doğadan, sütü sağılınca getirmış Küçük Hakkı, zeytinler Pelitköy'den, reçeller anneciğimden ve kardeşlerimden, yumurtalar ılk Kurşun Okulu'nun öğretmeni Şinasi Erdem'ın bahçesinden, tayuğun kıçından sofraya geliyor bir anda, sıcaklığı geçmeden. Ben de özendim, beyaz örtüler, çıçeklerle güzel bir sofrada ağırlamak istedim üç kuşak Nesinler'ı. Süt kaynadı, çay demlendi, ekmekler kızardı ama olaylı başladı kahvaltımız. Küçük torun koluma çarptı, çay döküldü örtüye. Aziz Nesın gülümseyerek baktı ona, zaran yok, Müşerref Teyze bir çay daha getırır, dedı, ama bu kez de reçel tabağı devrildı, beyaz örtüde kırmızı çilekler açtı, Aziz yine güldü, sevgiyle seslendi torununa, zarar yok, oraya bir peçete koyanz şimdi. Peçeteyı koydum, sen ne tatlı dedesın, diye gülümsedim Ara Giiler, Mustafa Plevneli bir arada Aziz Nesin'/ anddar. Aziz Nesin'e. Babamı anlattım ona, canıma can katanlar diye severdi torunlannı. Kahvaltıdan sonra oğul ve torun deniz kıyısına gitti, Aziz de şöyle dedi bana: Bu torunum ılk evlilığımden olan kızımın oğlu, güç bir çocukluğu var. Onu biraz şımartmak istiyorum. Benim hiç olmadı ama herkesin şımaracağı biri olmalı yaşamında, sevgiye, hoşgörüye yaslanmalı. Beni çok duygulandıran sözcüklerı de hâlâ çınlar kulağımda: Ben de sana şımardım bu sabah. Tatili uzun sürmedi ama Aziz Nesin ile güzel günlerimiz var bu kıyılarda. Çocuklar için yazdığı Kurtuluş Savaşı öykülen de buradan esinlenıyor. Dinlediklerini yazdı. Hayyan öykülerini de dinledi, bizim Küçük Idol'un öyküsünden de çok hoşlandı, kitabına da aktardı sonra. Kahvede konuşurken sorduğu sorular, tepkilen, yorumlanyla onu daha iyi tanıdım. Mavi günleri güzel yaşıyor, görmediği yerlere gitmekten çok hoşlanıyordu. 27 Mayısçılar'dan Sami Küçük'un arabasıyla Babakale'ye gıttik bir gün. önce Ayvacık, keçı ahırlannda dokunan güzel kılimlen seyrettik, Ayvacık Kaymakamı'nın odasında kahveler içtik. Kaymakam kim biliyor musunuz? Saffet Ankan Bedük, Sonra Emnıyet Genel Mudurü oldu, şimdi de Kayseri Valisi. O zaman genç bir yönetici, bizi saygıyla selamladı, yollara kadar uğurladı. Geyıkli'den geçtik, Assos'un maviliğine daldık sonra, oradan Babakale, Anadolu'nun batı ucu, Aydın'dan gelen yaşam boyu hükümlülerin yaptığı kaie. Tepede bir çardak, Küçükkuyu'dan bir öğretmen de katıldı bize, deniz kıyısındayız ama balık yok. Genç öğretmen bir kooperatif kurarak balıkçıhğı geliştirmekten söz ediyor uzun uzun. Midilli'yi seyredıyoruz, Safo'yu konuşuyoruz. Bu mavi denızın eşcinsel sevgilerle de dalgalandığını düşünüyoruz. Sevgıden soz ederken buruk bir gülüşü var Aziz Nesin'in. Doyasıya yaşayamamanın burukluğu belki de. Kitaplannda da var bence. Bir gün sordum, yanıtı hâlâ düşündürür beni: Sevgiden yana çok duyarlı bir kişi Aziz Nesin. Kocamdan aynlınca ne sıcak seslendi bana! Güzel bir anımız da var. Avni Arbaş'a pasaport venlmiyor, özlem dolu mektuplar yolluyor Paris'ten. Bir gün yine bir kart, Avni güzel bir gemi resmiyle selamlıyor beni. Benden haber alamadığı ıçın üzüldüğünü söylüyor, ya sen gel, ya beni oraya aldır, diye bir gemi resmi yaptıgını söylüyor. Resme daldım, kocaman bir mektup yazdım Avni'ye. Ona yazamadığım günlerin öyküsünü, Kuvvet'ten aynlmanın üzüntüsünü, ama bu aynlığın da, tüm üzüntülerin de yaşama sevincimi soldurmadığını anlattım. Sonra da şımardım, şimdi al eline fırçanı, bana güzel bir resim yap, dedim. Çok geçmedi, Ara Güler telefon etti, Paris'ten selamlar, Avni'den bir resim getırdiğini söyledı. Resımle birlikte kapıyı çaldı sonra. Aziz Nesın de Ankara'da o gün. Cengiz Bektaş, Tahsin Saraç ile çaya geldıler bana. Ara'nın getirdiği ruloyu açtık. Bu resim ıçin ne düşünüyor, nasıl bir yorum yapıyorsunuz, diye sordum onlara. Aziz baktı, sen Avni'ye bir öykü anlatmışsın, o da mavi deniz ve çiçeklerle selamlıyor seni. Solmayan bir şeyi vurguluyor, dedi gülümseyerek. Avni'ye ne yazdığımı, neyin solmadığını iyi biliyordu. Sonra uzun süre görüşrnedik ama bu anılar da solabilir mı? O mavi tabloyu Avni'ye teşekkürle seyrederim her zaman. O çay saatını de özlemle düşünür, duygulanırım. Avni Arbaş Foça'da şimdi. Ara sıra sesleniyoruz birbirimize, yakında buluşacağız. Foça'da ya da ören' de. Dostlarımızla buluşmak büyük mutluluk değil mi? O mutluluğu çok güzel yaşıyorum ben. JAPONYA HİROŞİMA1945 Bir kız vardı Japonya 'da ufacık, tefecik bir kız. Bir bulut vardı dünyada işi: öldürmekti yalnız. Bu bulut bu kızcağızın öldürdü nineciğini, külünü göğe savurdu, sonra, yine apansızın gelip babasını vurdu, sonra da kızın kendini. Ve doymadı ve doymadı yeni kurbanlar arıyor. Atom ölümdür onun adı, kanınlıkta bağınyor. Büyük bir birlik kunılım, canavarı susturahm. Savaş cengine gidelim, canavarı yok edelim. Nâzım Hikmet NAGASAKİ1945