Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 Sanat, Türkiye'de giderek yaygınlaşan terapisthasta ilişkisinde pek kullanılmayan bir yöntem. Dans, drama, müzik, resim gibi çeşitli alanlanyla kişinin kendisini tanıma sürecine katılıyor. Bilincin bir kıyısına gizlenmiş olaylar, anılar renkler ve notalarla anımsatıyor kendisini. Bazen çocuksu bir gülüşle, ama çoğukezacıyla... CUMHURÎYET DERGİ Umıtuşun renge döndüğü an ELİFSU Kil, renkler, boyalar ve kendUerine ait bir oda. Rina Büberoğlu, Solmaı Havuz ve Selma Yücel 'in renklerin ele verdiği dünyalarmı değerlendiriyor. E Geri göndermedi bir daha çocuklugunu. Yaşanmamış saydıklannı lindeki kildi. Yoğrulmayı, öylece kabullendi. Anladı, anlattı. şekillenmeyi, yürekten ko Bir kez daha ağladı; ama biliyordu pup gelecek bir nesneye dö artık, o kendisiydi. Yaşanılanlar silinmeyecekti. Silgi elinden düştü... nüşmeyi bekliyordu. Biranürktü. Kil.beynininçoköteSoluksuz bir yolculuk... lerinde, çocukluğunun çamur dağına çarptı. Unutulmuşlann, yaşanBir gün uzaklara, çok uzaklara, mamış sayılanlann ayak seslerini yani kendi içine yolculuk etmek ister duydu. insan. Ben kimim, neden böyle düElinealdıkili. Parmaklanmnara şünüyorum, neden içim üşüyor, nesında şekilden şekle soktu. Ayak den gök gürültüsünden bu kadar korsesleri giderek yaklaşıyordu. Dinle kuyorum, neden insanlara hep"Bedi...Çocukluğu bilincinde bir yol ni seviyor musun" diye soruyorum, bulmuş geri geliyordu... neden babama benzemek bu kadar Başı yorganın altındaydı. Bir er korku veriyor bana? Sorulann ardı kekle kadının öfkeli sesleri pamuğu, arkası kesilmez. Çoğu kez verilen kumaşı delip kulaklanna vurdu. Bir her yanıt yeni bir soruyu doğurur: kapının açıldığını, birinin hoşçakal Kendim olmak neden bu kadar zor? sız çekip gittiğini, diğerinin ağladıEğer bir başına yanıt bulunamığını, öfkeyle kapıyı çarptığını duy yorsa sorulara, ya da yolculuk çıkdu... Sessizce ağladı... maz sokaklarda son buluyorsa ikinŞimdikil, kardanbiradamdı... ci bir göze, ikinci bir beyne, ikinci bir yüreğe sığınır insan. Bubilgidir aynı zamanda. Dinleyici, anlayıcı, açıklayıcı bilgi... Yani psıkologdur, yani psikiyatristtir, yani bir terapi sü* residir. Terapi ise hem kişiye hem soruna göre değişir. Ya bireysel terapidir y a grup ya da ifade terapisi yani sanatla terapi... Sanatla terapi ise müziği, dansı, psikodramayı, resim ve yaratıcı yazımı içerir. Türkiye 'de henuz pek tanınmay an sanatla terapinin ilk örneklerinden biri geçtiğimiz gunlerde lstanbul'da başlatıldı. Beş yıldır TelAviv'de hastane ve okullarda sanat terapisti olarak çalışan Rina Büberoğlu, bir grupkadmlabirliktehemiçgörünün hem de sanatın sınırlannı zorladı. Uygulamayakatılanlar,resim,çizim ve yazı aracılığıyla kendilerine ait alan ve sınırlan daha özgürce tanıtnlamanın kapısını araladılar. özgün bireyler olarak ne tür yaşam alanla nna gereksinme duyduklannın keşfine çıktılar. Duş ve gerçeklerini, hatıralanna ve hikâyelerine yükledikleri anlamları, onların kendilerini nasıl şekillendirdiğini boyalar, kalemler, kâğıtlar ve kil arasında aradılar... K*ndlmealtbiroda... Büberoğlu'nun uygulayıcılığını üstlendiği çalışmanın bir de adı vardı, "Kendime ait bir oda". Robert Kolej M sanat stüdyosu vebahçesinn de sürdürülen çalışmayaon iki kadın katıldı. ilk gün, gelişigüzel serpiştirilmiş minderler, dergiler, mumlar, rengârenk boy alarla donatılmış atölyede büyük bir kartonun önünde buldularkadınlar kendilerini. Büberoğlu, şimdi bir oda havasına bürünmüş stüdyoya ait ilk çağnşımları bu kartonayazmalannı istedi. Onlarda yazdı: Aydınlık, sıcak. Benim için önemli. Herzaman olmasını isterim. Etrafım renk renk. Bir kısmını keşfedememişim. Bir kısmı keşfedilmiş, diğerlerini keşfetmeye hazınm... Tümüyle kendimin olan bir mekân. Henüz nasıl dolduracağımı bilmiyorum. Tüm içimdekileri sınırsızca ortaya koyabileceğim bir mekân. Kendi düşüncelerim ve varoluşum, kesintisiz yaşayabileceğim, mınl mınl yanım... Çok bol, güneşli ve mehtabı görenrahatyatak... Sıcak, güvenli, dağınık ama benim... Sıra renklerin kullanımına geldiğinde her birinin yaptığı çizgiler elden ele dolaşmaya başladı. Bitmiş bir resmin anlamı her biri için farklıydı. Kimi için azgın deniz, kimi için uçuş, kimi için dalgalanma, kimisi için de özgürlük ve banş. Ikin