Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 TEMMUZ1995. SAYI 485 ÂRKEOLOJİ 13 Eski eseri çoğaltamazsınız "Aslında eski esef koleksiyonculuğunun kelebek ya da bocek toplamaktan pek farkı yok. Topladığınız anda o da ölüyor" diyor Cemal Pulak. ardından da eski eser koleksiyonculuğuna ilişkin gorüslenni aktanyor dergimize. CarâlZ bir şey ölmez ama onun küttüre) değerini, aktarabileceği bılgıyi yok etmış oluyorsunuz bu sefer. Üstelik, en çırkin bukJuğum yanı da eski esere parasal bir değer biçilmesi. Saraydan alınma bir parça, toprak bir kandil, üstelik estetik değerden bile yoksun fahiş bedeller ödeyip alıyorlar. Nedir buradakı toplama merakı? Tarıhe sahip olduğunu mu düşünüyor ya da sosyal bir statü kazandığını mı düşünüyor? Evet, çocukken eski harabelerde gezerken bir tane yerde bulduğum sikkeyi almadım desem yalan olur. Ancak onu almam malzemeyi yaktndan inceleme merakımdan kaynaklanıyordu. Adam eski eseri alıyor, evinde bir koşeye kaldınyor. Sonra eser size, siz ona bakıyorsunuz. Bunun ne değeri var connaisseur dedığımiz sanat pıyasasındakı tüketici değerinden başka. Şimdi eski eserierin rahat biçimde alınıp satılması yolunda gelişen düşürtceler var. Bu eserierden nasılsa çok var elimizde, üstelik müzelerimizde hem yerimiz yok hem de korunması, konservasyonu güç oluyor şeklinde mantık yürüterek eserierin yasal olarak satılmasını öneriyorlar. Ancak bu yapıldığı takdirde, önemsiz bir eski eser bile olsa, eski esere olan talep ve meraklı sayısı artacak. Talep çoğaldıkça oa esere biçilen değer yuksetecek. Eski eseri pul gibi basıp çoğaltamazstnız kı. Bu dunımda vatandaş gidip her tarafı haNac pamuğu gibi attınp kaçak kazdar yaparak piyasaya mal sürmeye çalışacak. Zaten hali hazırda olan da bu. Bir arkeolog için piyasadan temin edilen esenn hiçbir degari yoktur. Çünkü konteksinden yani ortamından, diğer buluntularmdan kopanlmış bir eser tarihsel niteliğinden yoksundur. Ondan bilgi sağlayamazsınız. Üstetik bu yolla gelen eserin bazen sahte olup oknatfcgru bile anlayamıyoreunuz. Çoğu kez, eserin nereden geldtğini bile bilmiyoruz. Kaçak olarak yapMığı için ya da gidip ordan befkası da mal almasın diye söylenmiyor Arkeologlar neden kazı yapıyor? Şunun için: Bir kazıda çıkan bir seramik parçası yıne aynı yerde bulunan sağlam elli küpten betki bizim'için daha değerli, çünkü şimdiye kadar bilmediğimiz bir soruna ışık tutabilir. Kaçakçı ne yapıyor? Küpler gıbı o güzel, sağlam eserieri bulabilmek için etrafı yerte bir ediyor, onlann gözüride connaisseur degeri olmayan seramik parçasınt da fıriatıp atıyor. Halbuki küpler ve seramik parçasının aynı ortamda bulunması belki de antik dünyanın değişik iki kutbundan gelen kültürleri bir araya getirerek bize tarihleme, kronoloji sırası hakkında bilgi verebilir. Bilimsel bir kazıda da tahribat söz konusu. Ancak arkeologlar kazarken her şeyi detaylı bir şekilde kaydederler, rölövesını çıkarırlar, kultür katmanları belırlenir. Böylelikle tahribatı yaparken her şeyi olduğu gibi kaydettiğimızden onu tekrar bir araya getirip değeıiendirebillr, ortamı yeniden restore edebiliriz. Eski eser onun verdıği bilgiler açısından değerlendırilmeli. Kaybolmuş bir kültürün bir parçasının tekrar restore edilip günümüze kazandınlması olarak düşünülmeli. Yoksa bir mal gibi, vrtrine koymuşsunuz, neyin ne olduğu belli değil. Devletin,eserierin yurtdışına kaçınlmaması için eski eser bulan vatandaşa para ödemesi yanlış. Sonuçta yıne parasal bir değer bindirilerek talep arttırılıyor. Adam müzeye bir parça getiriyor, parası ödeniyor. Bir ay sonra ikinci bir parça getiriyor. Oerken üçüncüsü, bir bakmışsınız adam bir höyük bulmuş söke söke müzeye taşıyor. Peki ne yapılacak? Eserter arkeologlar tarafmdan kazanılmalı ve müzelere verilmelidir. Böyle sağdan soldan gelen eserieri üstelik arkeolojik değeri de sıfır, müzelerimizde de bunları koruyacak ortam yok, niye satrnayalım denilebilir. Ben yine de satılmasına karşıyım. Söylediğim gibi talebi arttıracaktır. Sonra da geisin yağmalarna. Aynca müzelerde nasılsa aynı testiden 800 tane var diye 600'ünü satmak da buyük bir hata olur. Bir örnekle, George Bass'ın 1961 'de Yassıada batığından çıkardığı testilerin bir kısmını müzede yer olmadığından ortamında bırakmıştık. Yirrni yıl sonra gelişen teknık sayesinde yeniden inceledik ve daha önce kaçırdığımız son derece önemli bilgiler elde ettik. Benim önerim, bilmiyorum, belki pek gerçekçi olmayabillr, çeşitli müzelerde ya da ilgili devlet kurumlannda komısyonlar oluşturularak, böyle sağdan soldan köylülerın getirdiği teşvik amaçlı satın alınmış sanatsal değeri de fazla olmayan satılabılecek sınıttaki eserieri toplayıp çeşitli koleksiyonlar oluşturmak ve değlşık ülkelere sunmak. Bir Maya, Inka, Uzakdoğu, Kuzey Avrupa kültür variıklanyla takas etmek. Orta ve Güney Amerika, Avustralya, Çin gibi ülkelerde kültür alışverişi, takas yapabilecek bu tip müzeler var. Böylelikle kültürel mırası hem paradan arındırmış oluyor hem de başka kültürlerin mirasını kazanıyorşunuz." ^ "Virazon " araştırma gemisinden yüzeyle irübatı sağlayan "telefon kulübesi" suya böyle indiriliyor. ya da define avcılığı dcğildi. Hclc lüks bir serüven hiç değildi. lgneyle kuyu kazarcasına açığa çikardıklan binlercc bulguy la tarihi bütünlcmckti. Bu uzun yolda parasız kalmak, geçim derdine düşmek vardı ve arkeoloji, cebindeki son meteliğe kadar söküpalıyorduherşeyi. NitekimGeoıge Bass, 1973'te INA'mn Kıbrıs'taki çalışmalannı gerçekleştirebilmek için kütüphanesi ve çocuklannın piyanosu dışında her şeyini satmak zorunda kalmıştı. Cemal Pulak'ıniçindebastiramadığı"bilimsel merakı" ile "gelecek güvencesi" doğal olarak çatıştı bir süre. Dahaküçük yaşlarında, oyuncaklar yerine, clinc geçirebildiği böcekler, bitkilcr, doğaya ait ne kadar malzcmc varsa onlarlaoynamıştı. Babameslcği mühendislik ve doğayı gözlcmlcme, iki rakip şeytan gibi çekiştirdi durdu onu. karanlıktan mehtabın yuvarlaklığına birböcek düştü. Cemal, böceği yakaladığı gibi cebinden ufacık bir kâğıt parçası çıkardı. Sevinçten deliye döntnüştü. Evet, işte bu oydu, literatürde artık var olmadığı yazılan tür şu anda elindeydi... Sonra onun dişisini buldu,..." National Geographic Society 1 OO.yıl kuruluş ödülünü alan Georgc Bass, aynı kuruluşun dergisine kapak konusu olan Uluburun batık ka/ısını 1984yılındaonadevrederken $öyle diyecekti: "Onun inanılmaz araştırma ve gözlemleme yeteneği sayesinde gözümüzden kaçan pekçok eseri dolayısıyla arkeoloji bilimine katkıda bulunacak bulgulan kurtardık." Yine de yüzlerce operculayı (deniz salyangozu kapakcığı) neden topladığını sormadanedemeyecekti. Ancak daha sonra Pulak, operculalann doğal olarak deniz dibinde olmadığını, batığa ait kargo olduğunu kanıtlayacaktı. Sualtmdan bir testl getirmesini isteyince vazgeçmişti. Ve böcekler... Toprağı oynatan, solumasını sağlayan o ufak muhteşem yaratıklar. Gözdesi onlardı. Onun doğayı budenli tanıması eşi Sema Pulak'ı bile halen şaşırtıyor: "Hiç unutmam. Gökte muhteşem bir mehtap. Birden Konukları yarasalar Evin artık olağan misafirleri olan Tüm bunlar ne işe yarar? Milyonyarasalar, yılanlar, kelcbeklcr, hele larca hayvan vebitki türleri, mikroorganizrnalar, onlann ilişkafesinden sürckli kakileri, evreleri, dağıhmçan tarantula ve onlarla lan, ne yedikleri, ne içilgili yurtdışından gc tikleri, kaç doğum yaptirttiği yüzlercc makalc tıklan, popülasyonu, kıve kitap, küçük odasina sacası tüm yaşam öyküsığamaz olunca o da leri bir yerlerde birilcri canlılan yerinde inceletarafmdan yazıladurmek üzere Anadolu'yu sun, dünyanın merkezikeşfe çıktı. Ünivcrsite ne kurulmuş insanoğluyıllannda tüm Anadolu na aktarabilccck neyi ilve Yakındoğu kelebekginç olabilir ya da arkeleri üzennc 300400 olojik bir kazıda bulusayfalık bir kitap yanan küçük bir çömlek yııtılamak istcmiş, anparçasının hangi dcrccak yayınevleri kısaltcedepiştiğini, kil yapısımasını ve popüler hale Silindir miihiir ve baskısı Uluburun. Kral, tanrıça verahlp. nı bilmcnin? En«