Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16TEMMUZ 1995. SAYI 486 İNSANLAR 9 pek bilemiyorum. Enteresan bir durum var. Çok geniş ve çabuk çağnşımlaroluyor. Diyarbakır'ın filanca sokağında köşebaşında karşıma kimin çıkabileceğini sanki hissedcbiliyorum. Bütün bunları ben hep böyle hafızama nakşetmişim. Yazarken de cımbızlabulupçıkanyorum. Ayncalstanburagcldiğimdcnbcri Diyarbakırlılarla yanyana geldiğimizde,' Yahu bilmem ne sokağında bilmem kim vardı, onun komşusu kimdi hatırlıyormusun'?' diye soruyorum, kimi hatırlıyor ve bana söylüyor. Ben de o zaman hatırlıyorum. Notalıyorum. Diyarbakır'ınyöresel kelimeleri vardır, Kürtçc anımsadıklarımı yazıyorum. Geçcnlerde Diyarbakırlı bir sinemacı bana dedi ki, 'Birkelimeyıkullanmamışsın. Çilleke! ' Diyarbakır lisanında kaltak demek. Bir hikâyemin adı Kaltak. Hatırlamadığım için kaltak demişim. Ama bundan sonra kullanacağım." Bu yoğun belleğin canlanmasının altında scvgi yatıyor mu? "Şuur altındadır belki dc. Diyarbakır'dan buraya geliş koşullanmın da etkisi olmuştur. Ben Diyarbakır'dan buraya kendi keyfımle gelmedim. Bir yerdc kovuldum. Nasıl kovuldum? Ailem tarafından kovuldum. Git lstanbul'da oku, ana lisanını öğren, büyük adam ol dediler. Diyarbakır'da okul yoktu ya.. Yani benim böyleçocukluğumuyaşayamadığım yöreden koparıldım. Yaşayamadığım yerlcr hafızama takılmıs, bugün hâlâ ben oralarda ,o sokaklarda yaşıyorum, dolaşıyorum sanki..." Söyleşi sırasında birdeözel haber sızdırdı Margosyan: Yaklaşıkaltı aydır, "Bu işi bilen kişiler" Gavur Mahallesi ve Söyle Margos'taki öyküler üzerine bir film scnaryosu çalışmasına başlamışlar. Belki de gelecek yıl beyaz pcrde ya da neden olmasın televizyonda Margos'un Diyarbakır'ınıgörebilıriz. MeselaErivan televizyonunda biriki öyküsü okunmuş şimdiye kadar. Çünkü Margosyan' ın üslubunda müthiş bir görselliİc var. Amaedebiyatestetiğini, yazı üslubunu bozmayan, yüzeysel olmayan ve hayal gücünü sınırlamayan bir görsellik. "Evet, ben tabii ki edebiyat aracılığıyla güzel sözlcr yazmaya çalışıyorum. Ama dikkat ederseniz, benim çizdiğim ya da yazdığım diyeyim resimler, fludur, öyle fotoğraf gibi çok net değildir" Margosyan'a Ermeni yazar dediler, azınlık edebiyatı yapıyor dediler, kimileri onu olduğundan farklı göstermeye çalıştı, üzerine çok şey yazıldı. O da izliyor tabii bütün bunları. "Benim azınlık kompleksim yok. Evet Ermeniyim, Ermeni yazanyım. Aslımı inkâretmem. Ama benim hikâyelerimde Ermeni toplumu öyle yalnız, soyut, bir başına verilmiyor ki... Ermeniyi anlatırken kapı* dan söz ediyorsunuz, ben onun ne olduğunu şimdiye kadar bilmezdim. Kitabınızdan öğrendim. Diyarbakır'dan gclen bir mektupta ise kıtabın yankısı şöyle anlatılıyor: Sizin kitap burada çok satıyor. Hele ikinci kitabınız geldi, hemcn bitti. Okurlarkitapçılardan istemişler. Yeni sipariş gelincc de "Margos'un Yeni Kitabı Gcldi" diye afiş astı kitapçılar burada. Eskiden eczanelerdc vardı böyle pankartlar. "Taze Naftalin Geldi" diye yazarlardı. Biz de şimdi kendi aramızda "Taze Naftalin Gelmiş, alıp okudun mu?" diye takılıyoruz birbirimizc... Margosyan'ınkitaplannı tanımlamak için biçilmiş kaftan bu "Tazc Naftalin" deyimi. 193853 yıllarını doğduğuDiyarbakır'ın GavurMahallcsinde geçiren yazar, o dönemi olağanüstü ince vc ironik aynntılarla anımsıyor. Ermeni, Kürt, Keldani, Süryani, Musevi, Arap vc Türklerin kardeşçe bir arada yaşadığı 5060 bin nüfuslu Diyarbakır'ın evlerini, sokaklarını, sofralannı, kilisc vecamilerini.doğan bebeklcri.ölenyaşlılan,haylazkedilcri, kaltak gelinleri anlatıyoröykülerindc. Hepgüzel şeyler, hep tatlı anılar. Erivan'da yaşayan insanlara benziyor Margosyan. OnlarınTürkçesi, TRT Avrasya sayesindc'İyiakşamlar, şimdi haberler, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel..." cümlesiyle sınırlıydı ama Türkiye'den, Istanbul'dan, Diyarbakır, Muş ve Kayseri'den söz edildiğinde mutlaka bir yakınlan çıkıyordu oralarda yaşamış. Anadolu'ya özlemleri vardı. Margosyan'ın da var. Kırık kulplu fincan Peki 50'sinden sonra giderek tanınmış bir yazar olmak nasıl bir şey? "Bizim Ermeni cemaatinde aslındaazkitapokunur. 400500adetba ^ sılırdı Ermenice kitaplar. Onlar da jü imzalanıpeşcdostadağıtıltrdı. Son gj ra bana bir arkadaşım dcdi ki 'Kita L U bın iyisi kitapçıda satıhr. lyi kitap 9 müşterisinikitapçıdabulur'. Bende ğ onun üzerine yakm çevreme 'Bakın ^j ben artık kitap imzalayıp vermeye "g ceğim. Çünkü böyle yapınca iki ha §" ta yapıyorum. Hem si/e bir kitabı ı£ zorla empoze etmiş oluyorum siz de Mıgırdiç Margosyan 'a Ermenistan 'dan, Diyarbakır 'dan, Marsilya ve Los Angeles 'tan mektup geliyor... nezaketen okumak durumunda kalıyorsunuz, hem de ben rahatsız olu nın üzerine. Ama okur rekoru Dikır'da ya da o yörede yaşamış insan gereği o zaman Müslüman olmuş. yorum. Benim kapı komşum bir lann yaşantısını anlatıyorum ben." yarbakır'da kınlıyor. Birkısmı kalmış, azbirkısmı Müsdoktor var. geçendebize geldi. Bana Ermenilerlc Türk ve Kürtlerin ne lümanlığa gcçtikten sonra yine Er"Geçen gün Diyarbakır'dan bir da bir hediye getirmiş. Açtım pake hanım aradı. Sizin bahscttiğiniz kadar iç içe yaşadığını gösteren bir meni olmuş." ti baktım. ıçindcn iki tanc kulpu kıbaşka örnek: "Bizim u/ak akrabaLüsyo Baco bilmem Sobacı Ramank fincan çıktı. Benim bir hikâycmzan'ın akrabası olan Lüsyo Baco mu mız bir hanım vardı. Bu 1915olayla Sevglnin belleğl de böyle kulpu kırık fincanlardan nnda yine bizim oradan bir Şeyhlc diye sordu. Ben de 'Hee evet odur' lsim, yer ve olayları olağanüstü söz ediyordum. 'Aldım kitabı okuevlenmiş. Neyse sonra bizi buldu deyince, 'O benim anneanncmin küçük ayrıntılarla anımsıyor Mardum' dedi bizim doktor." geldi evimizc. Böyle başörtülü filan gosyan. Nedir bunun sırn? Nasıl hayeğeni olur demck ki biz de Ermebir kadın. Yaşlı başlı. Ezan okundu tırlıyor bu kadar aynntıyı? niymişiz' dedi. Aslında insanlar, ya Margosyan'ın ünü Türkiye sınıtğunda sessizce odadan cıkar nama"İki gün önce yediğim yemeği larını aşmış. Ermenilerin yoğun ola bu kitaplan okuyanlar, büyük ölçüde kendi gcç mişlerini buluyor benim zını kılar gelirdi. Halbuki hem biz unutuyorum. Ne ilginçtir bende barak yaşadığı Ermcnistan'ın yanı sıra hikâyelerimde. Türk, Kürt, Ermeni, hemdekcndisi aslının Ermeni oldu zcn şaşırıyorum. Bütün bunlar beMarsilya, Los Angeles gibi kentlerğunubiliyor. Varböyleleri. Durum Süryani olsun o dönemde Diyarbanim hafızama nasıl nakşetmiş ben de den de sipariş mektupları var masa