Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 ki adıyla Assos'a koştum. Güzel taş evlerin birçogu köylüden satın alınmış, bir iki tanesi yeniden düzenlenmiş, bazılannın da kapısına kilit vurulmuş, büyük kentlerdeki yeni sahiplerinin geleceği günü bekliyorlardı. Tki tane satılık da vardı. Köylüler önce küçük bir evi gösterdiler. Darbirsokakta, küçücük. Evet, büyüğü de vardı; Assos'un girişinde, tepede, tck başına. Bahçe olarak kullanılabilecek kocaman bir avlu, alt katında koyunların banndığı, ayn kapılardan girilen iki büyük oda. Odaların birinde orta yaşlı bir kadın, bizi görüncc hışımla ycrinden kalktı, yemenisini çözüp yeniden sıkıca bağlayarak tek söz etmeden çıktı, uzaklaştı. "Yeriniz çok güzel.." dedim adama, "..bütün ovayı görüyor." Ovadan ve güzclliklerden çoktan vazgeçmiş gibi terslcndi: "Oyledir." "Neden satıyorsunuz?" "Bizim de bir bildiğimiz var elbet!.." "Para hergün değerini kaybediyor; böyle manzaralı bir yeri tekrar bulamazsınız!.." Insanın yaşadığı evi satması için önemli nedenleri olmalıydı; kansı da durumdan hoşnut değilsc bir karışıklık vardemekti. Adam sonunda kendini savunmak istercesine yanıtladı: "Koyunalacağım!.."lşiçobanlıktı;koyun ticarcti konusunda hiç bilgim olmadığı için sustum. Çevreyi inceledim. Duvarlartavanayakınoymalı birrafla çevriliydi, üzerinde ibrikler, tencereler. Yanda kapakstz bir yüklükte yorganlar, yastıklar istifliydi. Çilek desenli danteller, kanaviçe işlemelerle süslü tertemiz yorgan çarşaflan, yastık kılıflan.. evini, ailesini scven titizbirkadını düşündürüyordu. Ocağın önünde yaygı içindeki hamurtahtasının üzerinde, yaprak dolması malzemesini öylece bırakıvermişti kadın biz gelince. tlerleyip camdan baktım. Ova bu yanda daha ağaçlıklıydı ve ufuk çizgisi kentli insanlann unuttuğu enginliklerdeydi. Odadan çıkarken duvara asılı eskiden kalma büyük gaz lambasını gördüm: "Ne güzel şey bu!.." "Evi alırsan onu da sana hcdiye edcriz!.." dedi adam umursamazlıkla. Düşsel dekorum böylcce tamamlanacaktı. O evi almadım. Tam da biriken param kadardı fıyatı: Yetmişbinlira. Ne az, neçok!.. Kadına haksızlık edeccğim düşüncesinden kendimi kurtara CUMHURlYET DERGİ Nursen Karas'tan bir öykü. SARARAN YEŞİLİM B ireşyanın, canı olmayan bir nesnenin yaşamımızda ycr cdinmesi doğal, öncminc görc vazgeçilmezliği de doğal ama bağlılıklann sonsuzadeğin sürmediğini, hele de insanlarla eşyalararasındakilerin.. biryerlerde noktalanması gerekeceğini bazen unutuyoruz. Hiçparabiriktiremedcn işyaşamımın sonlarına gelmiştim. Çevremde herkcsin kendince birarttınmı vardı. Arkadaşlarıma şaşırıyordum, bütün bir ay parasızlıktanyakınıpbirbirlerine çay ısmarlatmaya çalışarak günleri geçirirken ay başlannda, öğle paydosundan umulmadık alışverişlerle dönüyorlardı. Neleraldıklan günün akımınabağlıydı denilebilir. Bir kere evlerinde her şeyleri tamamdı. Ne olursa olsun, evlerin o ilk bakışta varsıllığı düşündüren halılan, salon takımlan, mutfak takımlan, makinelcri, mikserleri çoktan, dahabaşlangıçta alınmış, aldırılmıştı. Şimdi öncmli olan birinin hoş ve pahalı bir şey almasıydı. O şey elden ele geziyor, giyiliyor, çıkanlıyor, deneniyor ve gelecek aya ya da daha sonrakine, olmadı ikramiyede alınmasınakararveriliyordu.Nelerinsalgını olmadı ki böylcce!.. Giyim, çocuk eşyası, elmas yuzükten altın bileziğe, ucuzundan tilki, ya da tavşan, kürk cekete kadar. Şirkete kredi borcu bittiğinde hcmen ycniden borçlanıp Cumhuriyet Altını'na çevircnler de vardı aramızda. Altınlan kule gibi üst üste dizip bir elinden ötckine aktararak şıngırtısını düşler içinde dinleyenleri anımsıyorum. Bunları görüyordum da anlayamıyordum; benim param bir aydan ötekine hiç artmıyordu. En gercklilerin dışındaki harcamalarım da bu yüzden sürekli erteleniyordu. Küçük evimin kirasını ancak karşılıyordum; eşyam bile yoktu. Tek lüksüm kitaplanm, tiyatro merakım ve tatillcrdeki gezilerimdi. Onlar çol uk çocuk sahibiyken doyuyorlar, giyiniyorlar ve gösteriş yanşına girebiliyorlardı. Büyücü filan mıydılar, ben mi işin sırdum.Önce servisimizdeki odacıy la başladık. Ara sıra çocuklannı sorardım, okuyanlan, yolda olanı, cv durumu. Gecekondu yapıyorum deyince sevindim. Sonra bazı aylarborçlannı birlikteödemeyebaşladık. Kısasüreli krcdilerdi genellikle; aylığını borcuna veriyor, parası bitince benden alıyordu. Biri boynunu bükerek para istedi mi vermemem olanaksızdı. Onlar evliydiler, çocuklan vardı; e.. şimdi dc ev almışlardı; biraz kısıtlı davranırsam ne kaybederdim ki? Vermezsem ya aç kalacaklar çoluk çocuk, ya da evleri elden gidccekti. Şimdi gcriye baktığımda, aldığım parayla zorunlu harcamalarımın arasındaki farkın cok iyi hesaplandığını düşünüyorum. Üstelik birbirlerinden haberleride mi vardı ne, hiç, bir ayda iki kişi para istcmeyc gelmiyordu. Enflasyon yüzde yirmilcre çıktı denildiği sıralar, ayhklarımız iyicc küçülmüştü. Borçlaröncekilerin üzerine istenmeyebaşladı. Onlar dahaklıydılar; toplu sözleşme bir türlü imzalanmıyordu. Ne boğaz, ne çocuklann okul masraflan, ne de ev taksitleri durmuyordukü... Sonunda ben de iyiliğimin karşılığını gördüm. Toplusözleşmemiz imzalandı, iyi zamlaraldık vc yılbaşından beri birikmiş aylık farklannı da toplucaödediler. Bütün borcuolanlar dabirbirgetiripparalannı ödemesinlermi?.. Şaşırdımkaldım. Ne iyi şeymiş çevresindekilere borç para dağıtmak.. ne iyi şeymiş böyle bir toplu sözleşme imzalayıp da birikmiş altı aylık farkı birden almak. Bir sürii param olmuştu. İyi de.. ben şimdi ne yapacaktım? Bu paranın bir katı daha olsa borçlanarak taksitle bir daire alırdım belki, ama yoktu. Hem üstelik taksitleri ödeyemczsem nc yapardım? Borç isteycbileceğim kimsc var mıydı? Hayır. Hiç kimse yoktu. Düşlcdiğim cmeklilik yaşamında biryazlıkev, birdearabaolmalıydı. tlk bayram tatilinden yararlanarak Azra Crhat'ın yazılarından öğrendiğim Behramkale'ye, Antik Çağlarda Bir sabah yatağmda ölü bulunmuştu. Kalp demişlerdi, oysa kalbinden hiç yakınmamıştı o güne kadar. Dostumu son yoklamaya gittiğimde öğrenmiştim durumu: Boyanmış, yeni perdeler, modern eşyalarla düzenlenmiş odasında bir başkası kalıyordu artık. Görevliler gülücükler içinde çevresinde döneniyorlardı. madım. Evinin satılmasıyla kadının yaşamında olumsuz değişikliklerin gerçekleşeceği açıkça belliydi. Adam kuma mı getirecekti üzerine, büsbütün evsiz mi kalacaklardı?.. Kıyametlerin kopacağı güngibi ortadaydı. Düzeni bozan "fırsatçı" olmamalıydım. Kendimce çok geçerli başka nedenler de buluyordum. Elektriğin olmayışı, evin köyün girişinde, hayli dışarda kalışı gibi. Aslında böyle gönlümcc yerlerc duyduğum çekim, Istanbul'adöndüğümde, üzerime çökenağırlığakarşı yaptınm gücünü y itiriyordu. Assos'da o güzel im evde yaşamak kiiim.. ben kim? Evi alsam bile bir o kadar da para harcamakgerekirdi. Hemgüvenliğimi nasıl sağlayacaktım içinde tek başına? NURSEN KARAS 1938ytlındadoğdu. Babasının yargıç olmasi nedeniyle eğjtımıni değişik okullarda yaptı. Osmanlı Bankası'nda çalıştı. 1971 yılından sonra gazetelerde fotoğraflı tefrikaları ve yazıları yayımlandı. Parıs ve Londra'da fotoğraf sergileri açtı. Fotoğraf yazarı Seyit Ali Ak ile evli. Kitapları: "Gülümseyen Hayal" şiir (1959), "Sevgi Sizler" öykü (1967), "Türkü Olan Kadın" öykü (1972), "Ceviz Sürgünü" öykü, (1993) "Içinden Rüzgâr Geçen Sarı" öykü (1993). "Fotoğraf Çektiğim Dağlarda" gezi (1994). "Dağlardan Atlamak Istıyorum" çocuk öyküleri (1994). nnı bilmiyordum? Ev bile alıyorlardı; biraz biriktiriyorlar, ev kredisine ekleyip müteahhide de borçlandılar mı, sorun çözülüyordu. Taksitleri ödemek kolay olmasa da göze alınmakzorundaydı. Işbunoktayageldiğinde arkadaş. lığım olsun olmasın çoğu kişinin başvuru yeri oluyor Arabayayazıldım. O sıralar ithal araba gctirilmediği, yerli üretim de az olduğu için ön ödemeyi yatınp sıraya giriyordunuz; arabayı aldıktan sonra üç yıla kadar taksit olanağı da vardı. Steyşın Vagon'u yeğledim; eşyamı doldurup yolculuklara çıkabilmcliydim. Rengi yeşil olmalıydı, ormanlarıma aykın düşmcmeliydim. Steyşınlar yüz yirmi bindi. ö n ödemesi otuz bindi. Binck modeller doksan ve yüz bin. Paramın tamamını yatırdım ön ödemeye; sıram geldiğinde kolaylık olsun düşüncesiyle. Evden vazgeçmek birinci aptallıksa bu da ikincisiydi. Düşlerimde benimsediğim o çoban sarayının, şu günlerde fotoğrafları yayınlandı bir dekorasyon dergisinde, bilmem hangi iş adamının Assos'daki evi diye; duvarlannı çevreleyen raflan, "şömine"leşmiş ocağı, sade ama pahalı eşyalanyla. Sahiplenmeyi haksızlık gibi duyumsadığım düşsel konumluev, çobanın mutsuz karısına bırakılmamiijtıyani!.. Ikinciaptallığımdaotuz binin üstündelu parayı altın yadadövize çevirip saklamak yerine, araba hesabınayatınşımdı. Sıram geldiğinde arabanm bedeli, vergisi, kaskosu, işlem harcamalanyla beş yüz otuz iki bin beş yüz lira olmuştu. Gülerek kafa sallıyordu arkadaşlanm:" Yakında birmilyonolacak!.."Ve benim, iki yıl önce yctmişbinyatırmışken, otuz bin yatıranlarla aynıydı yükümlülüğüm; ön ödeme fazlamın, olası faizi bile düşülmüyordu faturadan. Oysa ilk bcdel yüz yirmi bin liranın yetmiş bin