Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30NİSAN 1995. SAY1475 ÇEVRE 7 yargibi söktüler. tşlerini sonderece titizyapıyorlardı. Çıkardıklan bütün tahtalan boy boy istifliyorlardı. Birtekşeyiziyanetmiyorlardı. Ev hcr gün biraz daha yok oluyordu. Ustalarmorsalkımadokunmadılar. Sonra kocaman kepçe makinesi geldi. Evin taş kısımlannı yıkmaya başladılar. Ve bu arada morsalkımı da bir kepçe darbesiy le söküp sokağın ortasına koyuverdi. Duvarda, tellerde kalan dallan köksüz ne kadar yaşabilirlerse o kadar direndiler... Şimdieveskisinebenzerşekilde vapıldı, ama morsalkımsız... Otcki morsalkım ağaçlara sanlmıştı;dahadagösterişliydi. Yazsonuna doğru, yukarı mahallelerdcn kadınlı, crkekli ve çocuklu ağaç budayıcılan geldiler. Bunlar kışlık odun için bahçelerdeki ağaçlan gönüllü olarak buduyorlardı. tnanılmaz bir hızla yapıyorlardı işlerini. Erkekler ağaca çıkarak dallan kesiyorlardı. Sonra onlar yorgunluk sigaralannı içerken kadınlar ve çocuklar yerdeki dallara saldırıyorlar, işe yarayacak ne varsa ayınyorlardı. Biraz sonra ağaçtan geriye sadece Hıristıyan esaretınde erguvan ağacı Yahudaolayı ile birlikte anılıyor. Buna göre Isa'yı ele veren ve çarmıha gerilmesine neden olan "Hain" havariyyun Yahuda kendisini bir erguvan ağacınaasarak intihar ctmiş. O zamana kadar beyaz çiçekler açan erguvan bu olaydan sonra utancından kırmızıya boyamış çiçeklerini.... Bu söylcnceyi duyunca nasıl bir duyguya kapı 1 ırsınız? O "hai n" Yahuda kendıni asmak için bula bula onu bulduysa ne günahı olabil ir erguvanın? O güzelim erguvan, o büyük sevinç, o dirim nasıl olurda bir utanca kaynaklık yapabılır? Bir dünya varlığına bundan daha büyük birayıpyapılabilirmi?Oerguvanının erguvanisinde bir utancın kırmızısı gören bir hayalgücü ınsanoğlu. na ne renk katabilir ki?.. Erguvan ne imparatorluk sembolü ne de utanç anıtı, o bir aşk ağacı; ona bu yakışıyor. O kadar âşık ki, yapraklan bile, yukarda söyledik, kalp biçiminde... O kadar âşık ki o bol yapraklan bile yetişmiyor aşkını anlatmaya. O kadar âşık ki o dallarını budaklarını sarmış çiçekleri bile dindiremiyor içindeki coşkuyu... Yaşlandıkçadahadabollaştınyorçiçeklerini...(Eğerdoğarehbcr alınırsa, bu, yaşlandıkça aşk daha dagürleşiranlamındayorumlanabilirmiacaba.) Söylenccmizi sürdürelim. Erguvan saraydan kovulup kırları, korulan erguvana boyayınca önce âşıklar farketmış onu sonra şairler. Ve vandır. Sadece bizim yokuşta en az beş tane, irili ufaklı erguvan ağacı sayılabilir... Iki tanesi de manolya ağacının komşusu; yandaki arsada, tam karşımızdalar. Daha şimdiden bir pencere dolusu manzaramızı erguvana boyadılar bile. Geçen yaz sonu arsada bir inşaatbaşlamıştı. O günlerde keseceklcrdiye bayağı endişelenmiştik, komşum manolya ağacı ile birlikte. Ama neyse ki Boğaziçi'nin koruması kapsamında yeni binanın yanmış cski konağın yerine yapılmasma izin verilmişti. Hemdeaynıdışgörünüşle... Bizim erguvanlar da kenarda kaldığı için kurtuldu. Bu sene de, sanki bunun şercfine bir güzel çiçekleniyorlar görülmeyc değer; neredeyse tüm Boğaz'ı boyamak istergibiler. Daha yaprakJannı tomurcukJandırmadan ki ne güzeldir o kalp biçimli yapraklan, insanın üzerine bir ok saplayıp sevgilisinc armağan cdcsi gelir tüm çiçekleri patlatacağa benziyorlar; birtelaş, birtelaş... Manolya ağacı ile beraber hayranlıkla seyrediyoruzonlan. Manolya bıraz da kıskanıyor sanki. Bu gidişle en güzel çiçeklerini bu scne açacak, en kırmızı tohumlannı bu mevsim saçacak, nispct olsun diye... Erguvan ve Mr söylence Erguvanın anavatanı tstanbul değilmiş. O da tstanbul'a göç edenlerden. Ama o varlığıyla süslemiş tstanbul' u ve hatta bir karakteri haline gelmiş Istanbul'un... O kadar ki Bizans dönemindc imparatorluğun resmi ve kutsal rengi olmuş. Imparatorlar vc imparatoriçeler eflatun harmanilerle çıkmışlar Konstantiniyyelilerinkarşısına. lmparatorluk sancaklannı eflatun eflatun dalgalandırmışlar. Blakhema Sarayı'nın burçlarından. Fatıh Istanbul'uahnca saraydan kovuyor erguvanı. öykü burada bitiyor aslında, ama dilerseniz biz sürdürelim öykümüzü. Saraydan kovulan erguvan kendisini kırlara, ormanlara vuruyor... Başlıyor her tarafı erguvana boyamaya. Öyle oluyor kı bahar olunca tüm lstanbul erguvana bezeniyor.. Fatih bir sabah uyanıp da Topkapı Sarayı 'nın penceresinden baktığındaKadıköy'ün,Üsküdar'ın,Tophane'nin, Fındıklı'nın, Beşiktaş'ın tüm tepelerini erguvan görmüş tabii o zamanlarbugünkü gibi yapılaşmayokmuş şaşırmış. Çağırmış erguvanı yeniden saraya. Amatepelerden Boğaz'ı seyretmcyc, kırlarda sereserpe gezinmeye alışan erguvan bir daha dönmemiş eski günlerine. Fatih de Topkapı'yı renk renk çinilerledöşemiş erguvanı unutmak için... O gün bugündür tstanbul erguvani, erguvan lstanbuli olmuş... E rguvanın anavatanı lstanbul değilmiş. O da İstanbul'a göç edenlerden. Ama o varlığıyla süslemiş Istanbul'u ve hatta bir karakteri haline gelmiş şehrin. O kadar ki Bizans döneminde imparatorluğun resmi ve kutsal rengi olmuş. nihayet Baki; "Dürr ü yakut ile bir nahli murassa sandım/ Erguvan üzre dökülmüş kataratı cmtar" (yani "Inci ve yakutla süslenmiş sevgili sandım/ Erguvan üzerine dökülmüş yağmur damlalanm") dizesiyle mısrai bercesteyi yakalamış. Böylece kendini bulmuş erguvan, sevgi lilerdeonu... Bizim yokuşu süsleyen, renklendiren iki morsalkım bu sene yok. Birisi "restitüsyon" diğeri budama kurbanı oldu. Morsalkım, adı gibi salkım salkım, çok güzel, kokulu mor çiçekler açıyor. Bir tırmanma ustası; ağaçların dallarına, bahçe duvarlanna, kıremitlerc tutunarak çok yükseklere uzanabiliyor. Bahardâçiçeklerçokbol. Sonra hepsini döküyor ve bir süre dinleniyor. Yaz ortalannda tekrar açıyor. Ama bu scfer çiçekler çok az, ama kokuları çok yoğun oluyor. Morsalkımlardan birisi eski, ahşap birevin bahçesinden sokağataşmış, telefon direğine, tellere dolanmıştı. Ev tcrk cdilmişti. Molsalkım da bu terk edilmişliği vahşi bir görunümlc bütünlüyordu. Bir gün cski eve "restitüsyon" tabelasıasıldı.tki yaşlı usta geldi. Ahşapevi sanki so gövdesı kalıyordu. Fazla odun çıkarmak için fazla mı buduyorlardı acaba? Budayıcılar morsalkımlı ağaçlara da ulaştılar. Ve bütün dallan morsalkımlanyla birlikte sokağaindirdiler. Yokuş bu bahar çok çıplak... Akşamları eve giderken bir salkım çiçeğini aldığım, bütün evi kokutan o güzel morsalkımlan çok özleyeceğim... Komşum manolya ağacı, dallannın arasına gizlcnmiş güvercinlerlc sakin bir sohbete dalmış. Ama içi kıpır kıpır... Yine çiçeklerini açacak, mcyvelerini vcrecek, tohumlannı saçacak, ama bir başka manolya ağacı olmayacak... Çünkü bahçede toprak yok. Manolya agacı beton bir zemin üzerinden bir heykel gibi yükseliyorgökyüzüne... Ama baharda onlarla hâlâ güzel lstanbul...^