Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19ŞUBAT1995. SAYI465 rinden dolayı birbirlcriyle eşittirler. O halde, herinsansanatçıolabilir vebenzersizliğinindışavurumu olan sanat yapıtını yaratabilir. "Mutlak ve sürekli yaratmanın gizi" diyordu Filliou, "hiçbir şey yapmaksızın, orada öy lece scssizlik içinde oturmaktan ibarettir." Filliou bu düşünceyle, oyuncuların hiçbir şey yapmadan, yalnızlık "sessizlik içinde" oturdukları yokoyunlar yazdı. Aynı anlayışla Sanitas dizisini yaratan Tomas Schmit bir adım daha ileriye gidiyordu: "Hiçbirdüşünceye sahip olmamak yeterli değil, insan onları açıklayabilme yeteneğinden de yoksun olmalıdır." Spoerri, ziyafetler düzenledi. Ziyafetin ardından yemek masasındaki artıkları, kirli tabaklan, buruşmuş peçeteleri, sigara izmaritleriyle dolu tablalan toplayarak bunlardan duvara asılabilir tablolar meydana getirdi. Montaj ve kolaj teknikleriyle oluşturduğu bu tablolara, "tuzak resimler" (tableaux pieges) adını verdi. "İnsan, bir domates satın alırken" diyordu Spoerri, "bu domatesin bir sanat yapıtı olduğunun ayırdına vardığında, büyük bir gösteriye katılmış olur. Yapay olanın gerçeğe dönüştüğü bir gösteridir. Yeterki, insan bir kez bu oyuna katılsın." Spoerri, Paris yakınlannda oyunlannı oynaSchmit ayncabirgösyabileceği bir "sanat terimin sonunda izleyiparkf'kurdu. Buraya yeciye, "sizleri, bilmem mek artıklannı gömdü. kaç saat ve bilmem kaç Sanatla gübrelenen topdakikanızı sanata ayırrak ananın büyüttüğü otmaya özendirmiş ollar sürckliliği anımsatımaktan dolayı pişmanyorlardı. lık duyuyoruz" yazılı bildiriler dağıtmıştı. Diğer karşısanat anlayışlan gibi Fluxus da, Gustav Metzger'in "kendi kendisini yıkan akademik sanatla alay sanat" anlayışı, Fluetmede rastlantı metodxus'un müzaycdc salonlarını silah olarak kullarında satılabilinir sa Joseph Beuys. "ölü Bir Tavsan 'a Resim Nasıl Anlatıhr?" landı. Rastlantının izlenat objesi üretmeme ilyici bilinci ve çevre üzekesine denk düşüyordu. "Kendi kenha yaratılma sürecinde ve bizzat yarindekiönemini vurgulayanJohnCadisini yıkan sanat" aynı zamanda, ratıcısı tarafından yıkılıyordu. Yaratge, Fluxus militanlannı oldukça etkiHitler Almanyası'ndan kaçarak lnma ve y ıkma ey lemleri aynı anda gerlemişti.Çünküonlarda.ediIgenizlegiltere'ye sığınmış olan Metzger'in çekleşiyordu. y iciy i dönüştürmek ve aktif katılımıradikal sol politik inançlannın bir nı sağlamakamacıylayolaçıkmışlaruzantısıydı. Bir başka anlatımla bu Zlyafet sofrasından artan dı. Bu amaca, gerektiğinde şok etkianlayış, yazgısı atom bombası vc ler yaratarak ulaşmaya çalıştılar. ÖrDaniel Spoerri, sanatın gerçekte ölümcül teknolojiyle belirlenen bir neğin, avantgard besteci Le Monte sürekli bir değişim ve dönüşüm sürcçağa, doğaya ve kardeşlerine karşı kıYoung'ın Kompozisyon 1960 No.2 ci olduğunu degişikbir yoldan kanıtyıcı insana tepki olarak doğmuştu. başlıklı yapıtı, "izleyıcinin gözleri lamayagirişti. Yemek saplantısı olan Böy le bir çağ ve topl umönünde ateş yak" önerida, sanatın da yıkıcı bir siyle başlıyordu. Bir dieylem olması gerektiği ğer anlatımla, Fluxus düşüncesine dayanıyorgösterimlerinde bu tür du. Daha açık bir cleyişgerillataktikleri veşoketle, sanat ancak yıkıcı bir kileriyle, izleyici kendi eylem olduğunda devsanatını yaratmaya ve dorimci sayılabilirdi. Bu layısıyla kişisel dünyasıncdenle, kendisi dc dahil nı kurmayaözendiriliyorolmak üzere, her şeyi du. Bunun için, izleyicileama her şeyi yıkmalıydı. rin gündelik hayatlannda Hatta kendisini, her şcydefalarca karşılaştıklan den daha fazla (ve dolave kanıksadıkları olaylar yısıylada,henüzyaratılvegörüntüleraliijilmışın dığı anda) yıkmalıydı. çok dışında bir yaklaşımla çcrçeveleniyordu. FluMetzger bu anlayışı xus gösterimlerindeki hayatageçirebilmek için çerçevelerin en büyük tuval yerine bir çcrçcveözellikleri, izleyicileri ye gerilmiş naylon ii/.eher an içlerine çekebilerinde çalıştı vc boya yecek dcnli esnek olmalarine deasitkullandı. Asit rıydı. Çerçevenin içine değdiği anda naylon erigiren ve gündelik lıayayor,böyleliklc resim da Marcel Duchamp da bu akımı etkileyenlerden... tında dışarıdan bakmakla yetindigi olayları bu kez bir deneyim olarak doğrudan yaşayan izleyici yepyeni bir persfektif kazanacaktı. SANAT 9 doğrudan eylemler"di. 1960'larda Fluxus anarşizminin önde gelen sözcüleri arasında olan Nam June Paik, 1970 yılında Suya Abe ile birlikte, renklerin ekranda kanşmasını sağlayan 'video synthesizer'ıkeşfetti.Böylelikleimgekolajlan oluşturarak ekranı "elektronik bir tuvale" dönüştürdü. Viyolonselci Charlotte Morgan ilebirliktegerçekleştirdiğiçalışmalardanbirinde.parmaklarını olabildiğince az oy natarak çalgısını çalan ve bunun dışında kımıldamadan heykel gibi duran müzisyenin çıplak göğüslcrini iki minyatür televizyon alıcısı örtüyordu. Havalanmak ve koparmak 1960'larda lluxus koalisyonuna katılan öncü sanatçı Wolf Vostell, gerçekte tek bir kompozisyonun değişikdetaylannı oluşturan yapıtlanyla, izleyiciyi şoke ederek gündelik hayatın konformizminden kurtarmak,onaeleştirelbilinçveestetikduyarlık kazandırmak amacına yönclmişti. llk çalışmalarında dccoll/age adını verdiği birteknik kullandı. Bu tekniğin adını, !954yılındabirFransız gazetesinde okudugu bir uçak kazası haberinden esinlenerek vermişti. Okurlara, uçağın havalandıktan hemen sonra yere çakıldığını anlatmak için haber başlığında "decolla Tatarlar, keçe ve bal... Yirminci yüzyıl sanatının en yaratıcı ve devrimci adlanndan biri olan, aynı zamanda bir şaman olarak da kabul edebileceğimiz karizmatik sanatçı Joseph Beuys' da bir süre için Fluxus'akatılmıştı. 1921 yılında Almanya'nınkuzeybatısındaki Cleve şehrinde dünyaya gelen Beuys'un düşgücü, geniş ovalany la bir zamanlar barbar kabilelerine yurt olmuş bu yörcde, Germen folkloru ve "vizyoner köylü" Bosch'un karabasanlar dünyasıyla beslenmişti.Gençlikyıllanndayaşadığı bir travma hayatında ve sanatında dönüm noktası oldu: tkinci Dünya Savaşı'na Alman Hava Kuvvetleri 'ndepilot olarak katılan Beuys'un uçağı bir çarpışmada isabetalarak Kınm'adüştü. Ağiryaralı halde ve kar fırtınasında donmak üzereyken göçebe Tatarlar tarafı ndan kurtarıldı. Tatarlar keçeyle sımsıkı kaplanmış çadırlannda, yarı donmuş Beuys'u iyileştirebilmek için bedenini içine bal karıştmlmış hayvansal yağlarlasıvadılar. Beuys yıllar sonra, hayata yeniden dönüşünü sağlayan yağ, bal ve keçeyi heykel malzemesi olarak kullanacaktı. Yves Klein 1957 ge" sözcügü kullanılmıştı. Sözcük bu bağlamda, "yerden kalkmak, havalanmak" anlamına geliyordu. Vostell ise aynı sözcügü, belirli birdozda şiddet de yükleyerek, "koparmak" ya da "sökmek" anlamlarında kullandı. (Afişleri duvarlardan yırtarak çıkarmak, kuşkusuz şiddet ve saldırganlık içerenbireylemdi). Adı, video sanatının öncüleri arasında anılan Wolf Vostell, TV decoll/age'lannda izleyiciyi bu kezde, bilerek kötü ayarlanmış kanallar ve ekranagelişigüzclsürülmüşboyalarla beyaz camdaki görüntüleri bozarak tedirgin etti. Decoll/age çalışmalarında, tahrif edilmiş imgelere ve yanm kalmış sözcüklere yeni anlamlar kazandırarak sürekli değişimi vurguluyordu.'Happening'lerindetelevizyon, araba, trcn gibi makine çağının ve tüketim toplumunun arketip projelerini kullandı. Fakat, fütüristlergibi bu objelere tapınmak yerine, onlann yıkıcı potansiyelleri konusünda uyanda bulundu. En ünlü 'happening'lerinden biri bir arabayla bir lokomotifindcmiryolundaki çarpışmalarıydı. Ancak Vostell, Mayıs 1968 öğrenci başkaldınsının, tüm zamanlann en büyük veeniyi 'happcning'i olduğunu düşünüyor. Çünkü o gösterilcr "sanatsal araçlarla takviye edilmiş Ölü Mr tavşana anlatılan 1960'lardan itibarcn yapıtlarını, "heykel ve genelde sanat anlayışını dönüştürmeye yarayan uyancılar" olarak tanımlayan Beuys, "toplumsal heykel" kavramını ortaya attı. "Toplumsal heykel", insanın içinde yaşadığı dünyaya yeni bir biçim verecek ve sürekli değişimi yansıtacaktı. Daha açık bir anlatımla heykel, yontulmuş birtaşyada mermer değil; gelişme ve evrim süreciydi. Beuys da tıpki Metzger ve diğer Fluxus militanlan gibi, sanatı sürekli değişimle özdeşlcştirdi. Bu değişim, Beuys'un kullandığı malzemelerdeki kimyasal reaksiyonlarda, renk değişimlerinde, kuruma, mayalanma ve çürümelerde gözlemleniyordu. 1965 yılında (Düsseldorf) Schmela Gallery'de, "Ölü Bir Yaban Tavşanına Resimler Nasıl Açıklanır" adı altında en ünlü gösterimlerinden birini gerçekleştirdi. Duchamp'ın suskunluğunu bozduğu bu gösterimde,