Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20KASIM1994.SAYI452 TOPLUM 3 Harran 'da giysilerin dıştnda tek bir renk var; susuz kalmtş karasart topraklar. Bu devyatırım, topraklan ne zamanyefile boyayacak? Yıllardır çekilenyoksulluk nastlortadan kalkacak? Gurbet elleregöç duracak mı? Kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla GAPinsanlarımn yüılerinde soru ifaretleri var. Çünkii sulayacak topraklanyok. Taaaşurası... Fıratneresi? Bilmem!.. Fırat'ı görmedin mi, hiç? Görmedim, bilmem... Babanncişyapar? Irgat... Kiminyanında? Ahmet Ağa'nın... Ağanın nc kadar toprağı var? (,'oook... Kaçkardeşsiniz? Yedi... Dün akşam nc ycdin? Ekmck... Başka... Bulgur... Düğmeye basıldı. Yıkan, öldüren, zaman zaman geçit vermeyen coşkulu Fırat suyu, yüzyılların aşkıyla Harran'a doğru akıyordu. Harranlılar, çatlak topraklann üzerinde bereket namazı kılıyordu. Tifo, tifüs, kolera, kanlı ishalvedizanteridenölençocuklargökyüzündc fısıldaşıyordu... Fısıltılar, rüzgârla birlikte kulaklarımıza doluyordu. Tl lüncliııin kapakları açıldı. Insanı ürperten suyun homurtusu, suya hasrct insanların gözünü faltaşı gibi açtı. Scvinenler ayağa kalktı, durdu. Çatlak dudaklardan sadece "su" sesi duyuldu. Kalabalık dalgalandı. Alkış yoktu. Su Harran'a ulaşmıştı ulaşmasına, ancak kentlcr yine susuzdu Çeşmclerden, hastalık akıyordu... Kadınlar, Harran'ın yükünü omuzlarında taşıyan kadınlar. Yorgun yüzleriyle erkeklerin yine bir adım gerisindeydi. Çocuğa scvgi, loprağa can vcren mübarek elleriyle bakıyorlardı uzaktan, su gibi akıp gcçen günlcrine. Sırtında, kollarında ve karnında taşıdıkları çocuklarının kaçını vermişlerdi, hastalığa vc çaresizliğe. Kaç çocuğu ölmüştü, öylc sessiz duran hızmalı gelinin. Ve yüreğini kaç kez dağlamıştı, karşımda duran yaşlı kadın... Dağları taşları aşıp kılometlcrce yol lcpen kançlığı bırakacak ve doğuracakmıydı?.. Kafada bin türlü soru, yürü ya Harranlı yürü. Taşı toprağı altın bu şchrı tstanbulkıskansınsenı Yolları çamur, beşon tuğlayla kurulu gecekondu tcpclcri duysun Fırat'ın sesıni. Sonra göç geriyc dönsun; çatlak ellerini optürüp de gurbete göndcrdiğin oğlunu geri çağır. Inşaatlarda soğukiliklerinc kadar işlcnıışken saç sobanın sıcaklığını özlcycn delikanlıların gözü ardına bakmasın bir daha Alnın açık ve ba^ın dik yürümek bclki çok gcç ama ençok sana yakışacak. Sonra Fato'yu almak için tahta valizini sırtlayıp gurbete gıtmek... Ölmek tahta yatakJarda, pusularda... Kız kaçırmak kuşluk vakti... Sevgilinin kollarında ve kör karanhkla...Ve git allah git bitmeycn yollar, inmeli analar sırttayken... Köyünü basan, yıkan Fırat'ın suyunu kanallarda uslu uslu gormckkcyılle . Sarmasigarıyıtüttürmekveyaşadığına şükrctmck sonra da... tnsanın, aracın yanında küçüldüğü, kımine göre düşlcrin gcrçek olduğu, kiminc görc görülecek daha çok hesabın olduğu Güneydoğu Anadolu l'rojesi.. Bilincn adıyla GAP; öyle küçümsenecek bir yatırım değil. Hıç olma/sa yıllardan bu yana itilmış, horlanmış insanlara, belki unutulmadıklarını gösterecck Yaraların sarılması için bir olanak bclki dc. Dahası, yeşile hasret Harran ovası, özlediği güzel günlerekavuşacak. . ^ yorgun Fırat suyunun yanında Reşo'yla yurüyoruz. "Su savaşlan çıkacak" diyor. "Neden?" diyoruz. Anlatıyor: "Şimdi silahı kapan, gücü olan tarlasının başına gidecek, 'Bcn suyumu kimseye vermem' diyecek. Bir tavuk içın 17 kişıyi öldürdü bizim millet. Su için dökemeyeceği kan olmayacak..." Yöresel şivesiyle uzun uzuıı anlattı Reso Sorunların biteceğine bir türlü inanamıyordu. Urfa'dan Akçakale'ye uzanan yol ü/erınde, onlarca kamyon vc traktör harekct cdiyordu Kasalarında, eşya vc ınsanlar vardı Harran, göç ediyordu. Fırat'ın gücü de, umudunyeşermcsine yctmemişti. Toprak cvlcrin duvarlarına tezekler dizilmıştı. KJŞ lclaşı, su hcyccanına karışmıştı. Su kanallan, gökyü/üylc sannaşdolaştı. Yol, bitccck gibi dcğildı. Giysılerın dışında, koskoca ovada anlatılacak tek bir renk vardı; karasarı bir toprak. . lşte bu toprak, ycşıle boyanacak mıydı? Karasabana koşulan okuzler hü/ünlü sayfalarda bir anı olarak mı kalacaktı 7 Toprak ana kıs