Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C EPECEV R E 0 K T A Y E K I N C I lardı. Kapadokya, zaten "cins atlar ülkesi" anlamına gclirdi vc Orta Anadolu'da, Kıztlırmağın gür sulanyla beslenen bu yaylalarda yetişen atlar, süvanleri vc kumandanlan hiçbir zaman mahcup etmezlerdi... Sonralan bu bölgc, Hıristiyanlığın Anadolu'daki en önemli mcrkezlerinden birisi oldu. Çok eski çağlarda, Erciyes Yanardağfnın püskürttüğü tüfler, volkanik küller ve tozlar, bölgedc geniş bir alanı kapladı. Derken, Damsa Çayı, binlerce yılda ve sabırla bu yumuşak topoğrafyayı oytnaya başladı. Böylece, dayanıksız topraklar eriyip giderken, güçlü kayalıklar birer doğa abidcsi gibi ayakta kalmayı başardılar. İşte, böylesi bir oluşumla sahneye çıkan "peribacalan" yarattıklan gizemli ve çarpıcı görünümleriyle ve belki de yapı ustalanna verdikleri ilhamla, insanoğlunu bu bölgede yaşamaya vc evlerinı dc "kayalara oyarak" yapmaya yöneltlı. Derken, rtıristiyanların yüzlerce kiliseyi de Kapadokya kayalannın "doğa üstü" güyelliklcn içcrisinde yaralmalanyla, bölgede yüksek bir kültüre sahip "dinsel uygarlık" yaşanmaya başlandı... Kapadokya' da "dinsel turizm" gerilimi... Z amanımızdan ıkibinbeşyüz yıl önce, coşkulu kalabalıklann bağnştıklan görkemlı Roma stadyumlarında Kapadokya atları yanşırrı değil. Bölgede ikibine yakın biiyüklii, küçüklü kilise var. Hıristiyanlığın merkezi burası. O nedcnle dini turizm çok yaygın. önceki yıl bize geldiler, bunca kilisenin arasında hiç değilse birkaç tanesini ibadcte acmamı/ı istediler. Turistlerin çoğu bunu özlüyor. Bölgeyi gezdiktcn sonra otcl odalarında, hatta boş buldukları kuytu yerlcrde ibadet ediyorlar. Kültür Bakanlığı'na durumu ilettik. Birazdan göreceğiniz kiliseyi bu amaçla istedik..." "Bunca kilise arasından seçimi nasıl yaptınız?" "Vatikan'dan, Kardinal Simon Laur Boladlye başkanına tepkilar Dereyamanlık vadısındckı küçük kilise, işte bu çabalann sonucunda, 1992 yılı ilkbahannda "dinsel turizmin" hı/metinc açılmış. Ilk ayinı yapmak ü/cre, Papa 2. Jean Paul'un temsilcisi ve Vatikan Papalik Adalet ve Barış Konseyi Başkanı Kardinal Reğer Etohegaray, 13 kişilik bir heyetle Kapadokya'ya gelmış. Bu gösterişli toplantıya Vatikan'ın Ankara Büyükclçisi Sebastiani Scrgio ılc birlikte, llalya'nın Grcgoriana Ünivesitesi'nden 11 din bilimcisi dc katılmış,. TurlstlepeibıdetHıkkı" Bu güçlü uygarlığın, binlerce yıl aradan sonra yeniden kullanılabilen bir yapıtını görebilmek için, Avanos'un beşaltı km. yakınlanndaki "Dereyamanlık Vadisine" gidiy'oruz. "Kullanılabilen" diyorum; çünkü, bırazdan sözünü edeceğimi/ küçük tarihı kilise, bölgedeki yü/lerce benzerinden sadece birisi olarak, yine yüzlerce yıl çektiği insan hasretini artık gidermenin sanki coşkusunu yaşıyor. Etrafına pek belli etmcse de, yıllarca "ahır olarak' kullanıldıktan sonra, yeniden "tarihine yakışır" bir yaşama kavuşmanın sevincini duyuyor... önce, Avanos Bclediye Başkanı Seyhan Duru'yu dinliyoru/. Soruyoruz: "Bir kiliseyi ibadete açma fıkri nereden aklınıza geldi?" "Kapadokya, Türkiye'de turizmin öncüsü bir bölge. Nedeni sadece peribacalaC U M H U R İ Y E T D E R 0 İ 1 9 A R A L I K Ne var ki, kilisenin böylesine bir ayinle ve hıristiyan dünyasının en ileri gelen temsilcileriyle ibadete açilmısı, Avanos'daki dinci ve muhafazakar çevrelerde büyük "infîal" uyandırmış. Belediye Başkam'ndaki dosyada yer alan küpürler arasında, 30 Nisan 1992 tarihli "tlk Adım" gazetesinin manşet haberını okuyoruz: "Duydunuz mu? Turizm aşkına bir hizmct daha (!). Kilise açıyoruz..." Haber, bu başlığın altında şöylesi yorumlarla sürüyor: "Vatikan'ın din adamlan, bu hizmcti gerçeklcştiren Bclediye Başkanı Seyhan Duru'ya teşekkür ettiler ve onu kutsadılar(...). İslanıi bir ibadete katıldığını, Avanosluların pek göremediği başkan bu ayine katıldı (...) yine Avanos'ta yarım bekleyen ve yıllardır bitirilemeyen imamhatip lisesi inşaatına hiç ilgi vc yardımı göriilmeyen başkanın bu hizmetini kutluyoruz (...) şimdi sormamız gerek, Selçuklu öncesine mi dönüyoruz? Orta Anadolu'yu hıristiyanlığın yeniden merkezi mi yapacaklar?..." Kayaların Içlndakl KIIİM'y* dar bir oyuktan 9*çll*r«k glrlllyor (Ustt*). Ma^aranın glrlfIn* takılan drnnlr kapı, buranın kllla* olduftunu göatmMttoklaarat (aoMa) Onbcş yirmi adım sonra da yine bir mağara girişine takılı demir kapıya ulaşıyoruz. Artık, Kültür Bakanlığı'nın "kültürel hizmetlerde kuUanılmak üzere" belediyeye tahsis ettiği 1600 yıl öncc kayalara oyularak yapılmış bir kilisedeyiz... Vatikan'lı kardinallerin törenle hizmete açtıklan, belediyenin ise tüm şimşekleri üzerine çekerek "ibadete hazır hale getirdiği" kilise, 2530 m 2yi geçmeyecek büyüklükte bir "şapel" sayılabilir. Yöredekı diğer örnekleri gibi, İcapısına gelinceye dek algılanması olanaksız bir ustalıkla, Kapadokya'nın özgün topografyasına "gizlenmiş". Sekizon tane eski ahşap sıranın dışında, ayin için kullanıldığını gösteren başka hiçbir belirti yok. Bir de, elbette, temizliği ve mumlan. İ.S.4. yüzyıldan kaldığı söylenen dinsel duvar resimlerini ise ancak dikkatli gözler farkedebiliyorlar... Vadiden aynldığımızda, yüksek bir kayaya çıkıp, peribacalanyla bezenmiş Kapadokya'ya ve Kızılırmağın kenanna kurulmuş Avanos'a doğru bakıyoruz. Anadolu uygarlığının zengin bir mozaiği, bölgenin özgün doğasıyla sarmaş dolaş olmuş, engin bir kültür denizini andınyor. Ve, bu binlerce yıllık insanlık mirası, "üçfinçü bin yılın" eşığine gelindiği şu zamanda bilc, hala dinsel çekişmelerin yersiz gerilimine tanık oluyor. < Dofiaya glzlenan uygarlık Bu denli kıyametler kopanldığına göre, oldukça görkemli ve şatafatlı bir kiliseyle karşılaşacağımızı umarak, Irmak Otcli'ni geçip, patika gibi bir yoldan vadının ılerilerine doğru gidiyoruz. Sürücümüz, "galiba gcldik, buralarda bir yerde olmalı" dedığinde, çevremizde kayalardan ve tümscklerden başka bir şey göremiyoruz. Arabadan inip, yürümeye başladığımızda, birden gözümüz, küçük bir mağara girişinin önünde, demirden bir kafesin takılı olduğuna ilişiyor. Nevşehir muhabirimiz Selahattin Şahin, bölgenin özelliklerini bildiğiden, bizim kadar şaşırmıyor ve "işte kiliseyi bulduk" diyor. dusomg geldi. Birlikte gezdik, en uygun bunu buldular. Hem Avanos'a yakın, hem de kolayca kullanılır hale gelebilirdi." "Restorasyon giderlerinı kim karşıladı?" " "Vatikan verdiği sözü tutmadı ve hiç ilgilenmedi. Biz sö/ümüzü tutmak için basit bir temizlik yaptık, birkaç ahsap sıra koyduk, demirden kapı, pencere takıp konımaya aldık, duvarlardaki dinsel rcsimlerin üzerlerini biraz temizledik o kadar. Bu kadarı bik aslında yetti..." 4 0 4 1 9 9 3 S A Y I