01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

M O Ş E R R E F BASKENT GUNLERI H E K İ M O Ö L U Mimar Selçuk Milartn ardından Kırklı yılların başkentinde, KumrutarSokağı'ndaki Milar galerisinde birbirinden güzel sergileraçılırdı.Oyıllarda böylesine hoş bir öncülüğü yapabilende Selçuk Milar idi... ereden başlamalı, Kumrular Sokagı'ndan mı, Posta Caddesi'ndeki Gündoğlu Han'ının çatı katından mı, Selahattin Batu'nun Bahçelievler'deki evinden mi? Belki de 1950 seçimlerinden önce duvarlarda konuşan bir afişten. Bir el kalkıyor, yeter söz milletindir diye. Kararlı bir el. Toplumun kararını duyurur gibi. O el mimar Selçuk Milar'ın eli. Çizgisini hiç yitirmeyen bir mimarın, hiç ödün vermeyen, her şeyin en güzelini yapmaya çalışan, hiçbir ayfıntıdan vazgeçmeyen. Bu yapıda bir mimann çalışması kolay değil elbet. Selçuk Milar da kolay yaşamadı, güzel yaşadı, özİU ürünler verdi her zaman. N sınıf arkadaşı. Işık, Savunma Bakanlığı'nda iken odasını görmeye gelmiş, sessizce gülümsemişti. Bir mimar gözüyle neler gördü kimbilir. Sergilerde karşılaşır, ara sıra buluşur, okul anılarını tazelerlerdi. Aynur Milar hastahanedeki odasına yangın merdivenlerinden çıktığını anlatıyor gözyaşlanyla. Semih Günver ile gülümsüyoruz acıyla. Bir kuşak kayboluyor, bir dönem kapanıyor, derken Baysan Bayar'ın yanında genç diplomat Uğur Bayar'ı görüyorum. Aynur Milar'ın yanında da Kerim ve Kemal Milar kardeşleri. Uğur Bayar'ı kucaklarken Nuri Bayar'a sarıldığrnıı hissediyorum. Nasıl benziyorlar! Selçuk Milar'ın oğullan lstanbul yolculuğuna hazırhyorlar babalarını. Ikisini de sevgiyle kucakladım, güzel bir babanın oğullan onlar. Biri endüstri mühendisi, öteki elektronik dalında çahşıyor. Neden mimar olmadılar acaba? Araba yola koyulunca bir ses geliyor arkadan: ödün vermeyen bir mimardı Selçuk Milar. Gencay Kasapoglu da bir defterin kapandığını söylüyor. Selçuk Milar'ı çok yakından tanıyan bir sanatçımız, halya'ya gitmeden önce altı ay kadar Galeri Milar'da çalıştı vaktiyle. O dönem tek galeri Milar. Istanbul'da, Adalet Cimcoz'un Maya galerisi gibi. Şimdi kaç galeri var, belki yüzlerce, ama Milar'ın çizgilerinde bir galeri hâlâ az. Arabanın ardından bir süre yürüdük Kızılay'a. Yanımda Uğur Bayar. Babasmdan sonra bir dost amcayı yitirmenin üzüntüsü içinde. Yoldaki çukurlara düşmekten korkuyorum, çevremi seyretmekten daha çok korkuyorum. Başkentimizde Ödün vermeyen mimarlar da var ama bu çarpıkhğı önleyemiyorlar, diye düşünüyorum. Soluğu Şinasi Sahnesi'nde aldım o akşam. Fil Adam'ı seyretmeye gittim. Tiyatronun holünde güzel bir delikanlı, Gogol'Un "Müfeıtiş"ini okuyor. Melih Cevdel'in çevirisi. Cami avlusunda Sanat Kunımu başkanı ressam İmren Ersen'in söyledikleri çınlıyor kulağımda. Melih Cevdet Anday için özel bir gece dUşünülüyor Sanat Kurumu'nda önümüzdeki haftalarda. 1940'ların başkentinde değerli ozanımız da var. Oktay Rıfat'lar, Orhan Veliler ile Yaprak dergisinde yeni bir yaprak açıyorlar yaşamımızda. Yaprağın başyazılarını da Büyükelçi Mahmut Dikerdem yazıyor. O zaman genç bir diplomat. Şinasi Sahnesi'nin holündeki delikan lı ile tiyatrodan söz ediyoruz. Prof. Sevda Şener'den. Delidumrul oyununu görmemi öneriyor. Fil Adam'da çok beğeniyor, o akşam yeniden görmeye gelmiş. Seyrettikten sonra hak verdim Ahmet özaslan'a. Fil Adam güzel bir oyun. llginç bir rastlantı, provaları "Insan Hakları" gününde başlıyor. Baykal Saran da insan haklarına sunuyor oyununu. önsözünde böyle yazıyor. Düşündürücü bir sunuş bence. Çok ak, çok kara, çok zarif, çok kaba sahneleri var Fil Adamın. Kamburlar, yaralar, dayaklar içinde parlak yıldızlarından, oynadığı tüm rollere düzeyini katan bir oyuncu. Bu rolü başka bir aktör de oynayabilirdi diye duşünenler de var, ama güzel bir denge kuruyor Çetin Tekindor. Oyunun çarpıklıklannı, kuralları, kiliseyi, korseyi güzel boyutlandırıyor. Yerinde olmak da kolay değil doğrusu... Eşi Zerrin Tekindor da seyirciler arasında. Kocasını hayran seyrediyor. Henüz sahneden uzak, küçük oğluna bakıyor. Fil Adam'ı her gün yaşıyoruz aslında. Çirkinlikler, sömürüler, sevgisiz, hoyrat davranışlar alabildiğine, ama karanlıkta parlayan yıldızlar, dikenler içinde açan çiçekler de var. Kimi güzelliklerin yapaylığı sırıtırken gerçek güzelliğin özlemini dindiriyorlar. Güzel bir oyunda da bu güzelliği duyuyor insan. Fil Adam'ın eleştirilecek yanı yok mu derseniz, elbet var. Hele filmini de seyretmişseniz. Ama sahnede herkes yerine oturuyor. Sahne ile salon Bir "Eser" dergisi var 194O'lı yıllarda. Sayfalarında 1940'ların başkenti canlanır. Gündoğlu Hanı'nın çatı katındaki evde de güzel bir ocak tüter akşam saatleri. Ozanlar, ressamlar, yazarlar, politikacılarla bir başkent ocağı. Giizin ve Abidin Dino'lar, Melih Cevdet'ler, Oktay Rifallar, Orhan Veli'ler, Celal Gündoglu'lar, Ahmet Tahlakılıç'lar.. Ben de o evde tanıdım Selçuk Milar'ı. Çok mutlu bir dönemi, Kumrular Sokağı'ndaki Milar galerisinde birbirinden güzel sergiler açılıyor. Atilla Galatalı'nın, Seniye Fenmen'in, Gcncay Kasapoglu'nun, Orhan Peker'in, Bedri Rahmi'nin sergileri... O yıllarda öyle güzel, aydınlık bir galeriyi ancak Selçuk Milar açar. Başkent galericiliğinde güzel bir öncü. Cenaze töreni de kişiliği kadar güzel bence. Kocatepe Camii'nin avlusunda buluşanlar, kimi yitirdiklerini içten hissediyorlar. Mimar Vedat Dalokay, Lale ve Şevki Vanlı, Boni ve Yalçın Oğuz, özgiir Ecevit, Teoman Baykal, Yümaz Giiner, Mazhar Alanson, Hamiye Çolakoglu, İmren Erşen, Özden Erdem, Baysan Bayar, oğlu Uğur Bayar ve Semih Giinverin konuşmalarını Selçuk Milar da duyabilseydi! Herkesin söylenecek güzel bir sözü, güzel bir anısı var. Eşi Aynur Milar ile Hasan Işık'ı da anımsıyoruz, o da Yıl 1962: Galeri Milar'dakl sergislnde, Gencay Kasapoğlu, mimar Selçuk Milar İle blrllkte... bir Fil Adam, ilk anda itici bir çirkinliği var, giderek güzelleşiyor, Ustelik çevresindeki kişilerin çirkinliğini çok acı çizgilerle belirterek. Plastik makyajın başarısını kutlamak gerekir. Macit Kavuncu'yu da. Oyündan sonra Rüştıi Asyalı'nın yüzünde plastik makyajın inanılmaz ustalığını da seyrettik. RUştU Asyalı doğuştan Fil Adam gibi. Duyarlılığımızı tırmandırdı durmadan. Doktonı Preves'in gerilimini de tüm seyirciler yaşadı sanırım. Doktor, Çetin Tekindor oynuyor. Devlet Tiyatrosu'nun bütünleşiyor çok geçmeden, kafanızda şimşekler, yüreğinizde eziklik, bir tokat yemiş gibi sersemlik, bir çirkinlik içinde beliren güzellikle duyarlığınız ağır basıyor, boşlukları fark edemiyorsunuz artık. Fil Adamlar da öyle değil mi, çirkinliklerini hiç fark etmeyiz. Tersine çok güzel kişiler de çirkinleşir birden, içlerindeki fakirlik vurur yüzlerine. GUneş altında bile kararıverirler. Prof. Yavuz Abadan'ı anımsıyorum. Hiç güzel değildi, ama çirkinliği fark edilmez, kişiliği ile hayranlık duyururdu. 4 CUMHURİYETDER«İ3MART1991SAYI2M
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle