01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

S 0 F RA Ç E Ş N İ C İ havalarını oynuyor. Ama onda, göbek havasının ötesinde doğuştan dansörlere özgü bir yetenek var. Hafif içki göbeğine rağmen, lastik gibi dizlerini vuruyor, doğrulııyor, hiç de erkeksi havasını yitirmeden kıvrılıyor, bükülüyor. Sanki yerini bulamamış bir Gene Kelly karşısındaymışsınız gibi bir duyguya kapılıyorsunuz. Feleğin çemberinden geçmiş gibi görünen, müşteriler kimseyi rahatsız etmeden, kimsenin kimseye yan bakmadığı bu ortamda eğlencelerini sürdürürlerken, garson masamıza yaklaşıyor ve bir aileyi yanımıza oturtup oturtamayacağını soruyor. Esmer kıvırcık saçlı, yakışıkh bir adam ile Rumeli kökenli olduğu akça pakça teninden belli olan güzel bir hanım ve iki kızları oturuyorlar yanımıza. Çocuklara birer kolah içki söyleniyor, hemen mezeler düzülüyor, rakı açılıyor ve sessiz güzel hanım ile esmer yakışıkh kocası, hem sohbet ediyorlar hem de çevreyi izliyorlar. Kızlar biraz sonra, boş olduğu için bahçe işlevi gören otoparka çıkıyorlar. Orada arabalara bakan çocuk, içeride R A S G E LE B E K R İ Hamdi'nin cümbüşü Sirkeci'nin ortasındaki 'Kebapçı Hamdi'yi pazargünleri de ilginç ve değişik kılan, Sulukuleli bir saz heyeti ve müşteriler. Pazarın gediklilerini.kapıdaniçerigirergirmeztamyorsunuz. ir tablo as da duvara, ne olursa olsun, isterse Sirkeci'deki Büyük Postahane'nin yanında satılanlardan olsun, ister bir dergiden kesilmiş.. Bir zamanlar Hayat dergisi resim sanatının başyapıtlarını orta sayfasında verirdi. O ilkel teknikle basılmış olan, röprodüksiyonlar, kinıbilir kaç kişinin resme ilgi duymasını sağlamıştır?" Sirkeci'nin ortasında, mağmun bir kış pazarında, Kebapçı Hamdi'de sobanın arkasındaki duvarda, "Boğaziçi Sucuklan"nın reklamı yazılı saatin yanına asılı duran Sirkeci işi resme bakarken düşünüyorum bunları. Pazar günleri, yarım kentlikten de çıkıp, Türkiye'nin en büyük köy meydanı, köy pazarına dönüşen Eminönü'nde Mısırçarşısı'nın yanındaki otoparkın içinde, "Hamdo" diye de anılan Hamdi Et Lokantası'ndayız. 10 Haziran 1990 tarihli Dergi'de de Hamdi'den söz etmiş ve mevsimi geldiğinde, bu yeri yine anacağımızı söylemiştik. Sonbaharla birlikte, Hamdi'nin pazarlarımn da mevsimi geliyor. Hafta içinde, her gün gündüzleri açık olan Hamdi, pazar günleri bambaşka bir havaya bürünüyor. Başkalık yemeklerden kaynaklanmıyor. Pazar günleri de Urfa, Antep kebapları, acılı ezme, içliköfte, şiş karışık, fıstıklı, patlıcanlı kebaplann yanı sıra pek leziz bir lahmacun, lavas ekmek, zeytinli peynirli pide sunuluyor. Hatta, iş günü olmadığından bezelye, pilav, nohut gibi tencere yemekleri o gün yapılmıyor bile. Hamdi'de pazar günlerini değişik kılan Sulukuleli hemşehrilerimizden oluşan saz heyeti ve özellikle de müşterileri. Pazarın gedikli müşterilerini, kapıdan girer girmez tanıyorsunuz. Çoğu yaşını başını almış, eskiden Beyoğlu gazinolarında şarkıcılık ya da konsomatrislik yapmış ya da Tarlabaşı'nda oturup sinema gişelerinde çalışmış, gençlik yıllarını oldukça gerilerde bırakmış hanımlar, eski kulağı kesikler, şimdi o yolu tutmuş olanlar, rakılarını önlerine koymuş, kebapları ve mezelerini tadarken, saza eşlik ediyor, eski Eminönü yıkıhrken bir köşeye takılıp kalmış ezgileri terennüm ediyorlar. Birazdan, oyun havaları başlayacak, yan masadaki yaşhca hanıma daha önce çiçekler götürmüş, yaşlı Istanbullu sanki onu valse çağrıyormuşçasına önünde eğilecek ve sonra ortada göbek havası oynamaya başlayacaklar. Bu arada öbür masadaki platine saçlı 35'lerindeki güzel, madalyonu ve bileziğinden, oto galerisi sahibi olduğu ya da otomobil alım satım işleri yaptığı izlenimini veren bıyıklı esmer arkadaşıyla sohbeti koyulaştıracak, sonra da birden erkeği kolundan çektiği gibi piste fırlayacaktır. Uç çam ağacı avalar ısındı. Balkon penceresindeyim erken. lşte sabah namazından dönen ihtiyar. Bastonunu beline koymuş. Kollarıyla çengel yapmış. Sakalı yere deydi, deyecek... Ortayaşlı esmer delikanlı. Sanki koşarcasına yürüyor. Parmaklaı ınm arasından sigarası tütüyor. Ağ/ma en yakın yerde tutuyor. Sokağın eski sakinleri. Tanıyorum onları. Ama sokağı tanımıyorum. İhtiyar gibi ihtiyar delikanlı gibi. Yabancı gözlerle bakıyoruz... Bakırköy'de, (ncirli Caddesi'nde! Dikilitaş'tan Yücetarla SokagYna girince! Önünüze üç çam ağacı çıkardı. Sokak caddeleşince yolun ortasında kaldı. Hapsettiler! Kurgaz dalları, sarı yaprakları. Kalorifer dumanı, petrol gazı... Soluksuz bıraktı onları. Ayakları yok yer değiştirmeye! Bağlanmışlar kökleriyle yere. Adamışlar yaşamlarını sokağa!.. Bir ara sarhoş şoförler çarpıyor diye geceleri. Kesmeye kalktılar. "Yapmayın" dedik, "Klmcyin. Bu ağaçlar sarhoş şoförlerden daha eskisi sokagııı... Cadde olunca çok görmeyin..." lşte bu ağaçlar! Yok artık onlar! Kestiler! Bir kamyona yükleyip gittiler. Bir kuşluk vakti. Resmini çektim. Kepçelerle nasıl vurdular görseydiniz... Alıp götürdüler. Şimdi bir avuç toprak kararıyor yerlerinde. Trafik işareti bekliyor. "Sağından solundan geçebilirsinizl" Görunce ürperirsinu. Nasıl bir boşluk... Sokağın güzelliğiydi bu ağaçlar. Canlı, yeşil. Caddeleşince sarardılar, kuruduIar. Simgesi oldular çarpık kentleşmenin. Yapanlar sıküdılar. Yok ettiler... Her gün bir sokak caddeleşiyor. Teneke uygarlığı akın ediyor. Gaz, duman. Uy aman aman! "tstanbul'dan kaçan kurtulur" demişti bir zamanlar bir başkan. Kaçmanın kurtulmak olduğu... Hey tstanbul! Düşünebilir miydiniz? Bir düştü tstanbul bizler için. Yaşadık da o düşü. Beyoglu'su, Üsküdar'ı, Yeşilköy'ü. Nerde o insanlar, sokaklar, evler? Nerden çıktı bu caddeler? Yıkılıp dikilen apartmanlar? Yok oldu Istanbul'u tstanbul yapanlar!.. Kaçırdılar! Bakın ağaçlar ayakta ölüyor. İnsanlar da!.. Farkında değiliz! ölmeden önce ölüyoruz! Nerde o eski arkadaşlıklar, dostluklar? Komşular birbirine yabancı! Eşler, çocuklar uzak! Dolaşan kavga sözleri! Sofralar sessiz!.. Paylaşmanın mutluluğu... Arar olduk! RasgeleL 4 B H Hamdo dlye de anılan Eminönü'ndeki Hamdi Et Lokantası'nda her pazar, Sulukule'den saz heyeti var. Istanbul meyhanelerinin şık müdavimi Kürşat Bey, bir keresinde üniversiteli genç bir kızın nişanlısıyla buraya gelip masa örtüsünü beline dolayarak oynadığı göbek havasının eşsiz olduğunu söyleyecektir. Ama biz gittiğimiz gün salonun yıldızı, üniversiteli bir genç kızımız değil, sonradan kendisinden "Kasıınpaşa'da berber olduğunu, ama dükkânda fazla kalmadığını, asıl geceleri Emirgan'da çalıştığı gazinoda bulunduğunu söyleyen ömer Mastika. ömer Bey bildiğimiz geleneksel, göbek dans edenlerden birinin oğlunun plastik topuyla duvardibindeki kaleye şut çekiyor. "Kimseyi rahatsız etmeden eğlenenleri izlemeye ya da onlara katılmayı, buranın raconunu bozmadan efendi efendi eğlenmeyi isteyenlere salık vermeli" burayı diye düşünürken top oynayan çocuklara bir yenisi katılıyor. Haliç'in öte yanında Galata Kulesi'ni bir an aydınlatmış olan güneş yine bulutların arasında kayboluyor. Birazdan yağmur başlayacak ve ıslanan bir güvercin uşüyecek...4 CUMHURİYETİIİİİ3MART1991 SAYI2İİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle