Katalog

t ÇİNDEKİLER 12 Eskisi gibi Beyoğlu'na çıkmak Gülrız Sururı, çocuk yaşında, kırklı yılların Beyoğlusu'ndan Tepebaşı'na, tek başına yürüyüp gidermiş. O yürüyüşlerden buüne yansıyan anılarının ışığında Gulrız Sururı bızi hem TaksımTünel hattında gezdırıyor hem de o günlerın ınsan manzaralarını bu serinin tanıtımını Monte Carlo'da Izleyen arkadaşımız Ayşen Gür anlatıyor... 4 Sinemadan Videoya den Her tstcınbullu için bir Beyoğlu vcırdır. Taşradun gelenler için de farklı Beyoğlu'lar... Kent yöneticilerinin, politikacıların da birer Beyoğlu'su vardır. Birbiriyle karışmış, iç içe geçip birlikte yogrulmuş, zenginleşmiş nice kültüru bağrında taşıyan Beyoğlu, yalnızca anacaddesi ile değil, loş ura sokaklanyla da bir koskoca mirastır. Dünyanın bütün biiyük ve eski kentlerindeki kozmopolit ınerkezlerde olduğu gibi, Beyoğlu nda da anacaddenin ışıllısı, hep ara sokakların loşluğuyla birlikte yaşamışttr. Ama anacaddenin dönem dönem öyle bir 'havası' vardır ki, Beyoğlu 'nu anlalan' kim olursa olsun, bu semte hangi pencereden bakarsa baksın, bize o 'havayı' isler istemez yansıtır. Bu atmosfer, yüzeysel bir nostaljik bakışın çok ötesinde, loplumun dönem dönem benimsediği ya da yadsıdığı değerlerin vitrinidir. Tam da bugün sorun, "düşlerde yaşayan Beyoğlu "nun peşine düşmek değil, bu semlin geçmişinde varolmuş değerleri, günün olanakları içinde, yeniden diriltmeyi düşlemektir. Tiyatrolan, sinemaları, mağazaları, lokanla ve eğlence yerleriyle, sanata ve duzenli bir yaşam tarzına duyarlı kentlilerin Beyoğlu 'sunu bize anlalan Giilriz Sururi 'nin yazısınt işte bu düsüncelerle kapak konusu yaptık. İyi pazarlar. Harrison Ford'un bir filmının yanı sıra bu hafta sayfamızda, 'makınelı adalet' RoboCop'un ikinci versiyonu da yer alıyor. 6 Haftanın Konuğu: Doç. Dr. Mehmet Özdoğan Rasgele 16 Mektuplardan 17 Sağlık Ocak ayının ortalarında gerçekleştırien "Eski Eser Kaçakçılığının Önlenmesinde Müzayedeler, Koleksıyonculuk ve Yasalar" adlı toplantının ardından, istanbul Üniversıtesı Prohıstorya Anabilim Dalı öğretim üyelerınden Doç. Dr. Mehmet Özdoğan'ın görüşlerine başvurduk. 7 Fotoroman İncir Çekirdeği inönü Vakfı'nın Çankaya'dakı Pembe Köşk'te düzenledığı toplantıyı dılle getıren Müşerref Hekımoğlu, toplantıya katılanların çizdığı yelpaze ıçınde biçimlenmış çağnşımlarını da aktarıyor bızlere... (Ozel kolekslyon) yeşertmenın yolunu yordamını düşündürtüyor bize. Haldun Aydıngün, geçen hafta başladığı Aladağlar tırmanışını bu hafta da sürdürüyor. Kapak Nazmi Ziya Gurğn'ın "Taksım Beyoğlu'nda Meydanı" adlı tablosundan bir delay yenıden 14 Doğada Yaşam 9 Sofra Bekri Çeşnici ıle Nışantaşı'ndayız bu hafta. Ama konumuz, Paris kaynaklı bir et yemeğı. Bugün için uluslararası planda bir seçkınlığe sahıp Cafe de Parıs bıfteğinin öyküsü de tadı kadar ilgınç. Selçuk Erez, bu hafta, Darüşşafaka Cemiyeti tarafından istanbul'un Yakacık semtınde yapılması planlanan ve henüz proje safhasında bulunan bir huzurevının öyküsünü anlatıyor. Bir album ve bir kırkbeşlık çıkıyor pıyasaya, ortalığı kasıp kavuruyor; ama kıme ait olduğu bilinmiyor. Ve bir gün, Rumen Asıllı bir prodüktör, Mıchael Cretu ortaya çıkıp açıkhyor: 'Enıgma benım"... Burak Eldem de bu hafta, ışte böyle bir 'muamma'nın peşınde... ı 10 Pazarın Penceresinden Arkadaşımız Şa/ıın Alpay. Hollandulı Herman ve Ingiliz Allan ıle gazetemız bahçesınde 11 Müzik "Croma 2. O Turbo ı e", FIAT'ın yenı beş kardeşınden bin. istanbul'a geldıklennde, Hollandalı Herman ve Ingıhz Allan, bir arkadaşlarının tavsiyesi üzerine ılk iş, arayıp tarayıp Şahın Alpay'ı bulmuşlar... Blz de bu sayede, ıkı yılı aşkın bir süredir dünyayı bısıkletle gezen 'ıki yabancı'nın serüvenlerını dınleyeceğız. 18 Bisiklet: İki yılda dünya turu O Otomotiv dünyasında Fiat, ekonomık modellerıyle tanınır. Ama ışte Fiat da dayanamadı, sonunda presti| kulvarına gırdi. Hem de tam beş kardeşlı bir aıle ıle Yenı serinin adı: Croma Kısa bir süre önce 15 Otomobil: Fiat'a yeni bir aile 20 21 22 23 Albümlerden Briç/Satranç Armağanlı Bulmaca/Çözmece Test: Şevkli misiniz, yılar mısınız? KUR MEKTUPLARI bu işi "hain" kasaplara bırakmışız. Böylece "katli insanlarca vacip" evcil hayvancıklar, bu "cellatlar" tarafından, üstelik hiç savunma şansı verilmeden öldürülürken, biz "medeni" insanlar bu işten yakayı sıyırmış oluyoruz. Avı lanetleyen beyler; "yaşamak için öldürtüyoruz" nedeni bile sisteminizin avcılıktan çok daha vahşi olmasını engellemiyor. Avın amacı cinayet değildir. Hatta bir hayvana ateş edilmesi olayın belki en son ve en üzücü noktasıdır. Avlanma zaten bu noktada başlamaz. Gün doğarken sabahın erken saatlerinde, hatta bir gün önceden o hava, o heyecan avcıyı sarıverir. Av, doğayla buluşmanın bir bahanesidir. Temiz havayı duymak, yeşili sindirmektir. Her şey bir bütündür. Köpeğinizle olan alışverişiniz (ki bu evdeki tinoyla ilişkinize benzemez!) hedefe yaklaşmak ve medeniyetin en son noktasında bile, hepimizde var olduğunu inkâr edemeyeceğimiz, doğanın bir parçası, gereği olanavı avlamak.. Evet sonsuz bir saygı duyduğunuz o avı avlayabilmek. Bunlar, güzeldir. Eve dönüşte bulduğunuz veya oracıkta yakıverdiğiniz ateş, akşam işten eve dö'nünce evde yanan kaloriferin konforundan üstündür. Ve son nokta şu olabilir: Becerinizle, emeğıniz ve saygınızla elde ettiğıniz, güzel bir günün ürünü olan avı, yıne kendi elinizle pişirmek. Bu, kendinizın tutup, ayıklayıp, kısaca yaşayıppişirdiğiniz istavritin, lokantada yediğiniz lüferden çok daha keyif vermesine benzer. Ama bunu duyulan bir garip zevktir" deme Sayın Toktamış, belki hiç dağlara avlanmaya çıkmadınız, belki maalesef hiç balık bile tutmadınız, hatta belki sadece yemek için ıspanak kopardınız da güzel bir çiçeğe eliniz gidemedi, ama tüm bunlar size, "Avcılık can almaktan duyulan bir garip zevktir " deme hakkını vermez. Siz, siz olun, medeni dünyanızda, •asfaltınız, kalorifehniz, kasabınız ve çiçek tablolarınızla mutlu mutlu yaşayın!.. Barut Berge/Bodrum değerini ve okunurluğunu gerçekten arttırıyor. Buna söyleyecek bir şeyımiz yok. Ama 2' yıldır bıkmadan aynı şeyleri, aynı stilde yazan başlıklı yazılar (örneğin mektuplardan, albümlerden) artık zor okunur hale gelmeye başladı. Daha canlı, daha güncel konularda yazmak, hem okumak hem de yazmak için daha kolay olsa gerek. Anket Defteri köşesi ise artık eskisi kadar ilgınç gelmiyor; çünkü sorulan sorulardaki amacın, sanatçıyı zor durumda bırakmak mı yoksa, 'Soru olsun da ne olursa olsun' düşüncesi ml olduğu anlaşılmıyor. Ralft Çukuril/İSTANBUL Avcılık nedir, ne değildir? Geçenlerde bu köşede, "Kandan spor o/maz" başlıklı mektubu okudum. Maalesef, Sayın Talip T. Toktamış avdan hiç anlamadığı gibi, biz avcılan da eli kanlı caniler gibi göstermiş. Avcılık, ne Sayın Meriç Vural'ın (Cumhuriyet DERGİ, 11.11.1990, Okur Mektuplan) dediği gibi, "Mukavemet gücünü arttırıcı, yardımseverliği, pratikliği öğreten bir şey" ne de Sayın Toktamış'ın dediği gibi, "Tüm romantik yaklaşımlara rağmen yalnızca sonu kan olan bir şeydir." Beyler avcılığın bunca karmaşa ile ilgisi yoktur. Çünkü av basittir, doğaldır, yalındır. Av avdır, avcı da avcı! Av olduğu sürece, dünyada avcı'da olacaktır. Yapılan şey güzeldir çünkü doğanın kendisidir. Ama biz akıllı ve medeni insanlar, ilk iş olarak yaban hayvanlannı evcilleştirip, sadece yemek için çoğaltıp sonra da kendi yetiştirdiğimiz bu hayvanlan kesmeye, öldürmeye elimiz varmadığı için (böyle vahşi bir sistemde nasıl varsın ki?) yine kendi aklımızın ürünü olan "kasaplık" müessesesını kurarak, Briç ve satrançta tanıtıcı yayınlara yer vermek... DERGİ'nizdeki 'Briç' ve özellikle 'Satranç' köşelerini yeni yeni izlemeye başladım. Bu köşelerdeki problemlerin yanı sıra, yeni başlayanlar için de bir bölüm ayrılamaz mı?.. Va da en azından yeni başlayanlara bu köşelerde, hangi yayınları, ne tür kitaplan alıp izleyecekleri, okuyabilecekleri anlatılamaz mı?.. Süha Açıkalın/ANTALYA Sabit sayfalarda canlılık ve güncellik... Cumhuriyet DERGİ 3 haftadır eskiye oranla biraz daha iyi. Ana konularm seçimi DERGİ'nin CUMHURİYET DERGİ Sahıbı Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecılık T A Ş adına Nadir Nadi Genel Yayın Muduru Hasan Comal Muessese Muduru Emine Uşaklıgıl Yazı Işlerı Muduru Okay Gönensin Yayın Yönetmeni: Lütfu Tınç Yayın Sekreterı. Turhan Günay