Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R "A AZARIN PENCERESİNDEN Selçuk Erez nnem bugün yetmiş sekiz yaşında. Hastalığı beş yıldır kendi işini görmesine, rahatça yürüyebilmesine engel olmakta. Kalça kemiğınde bir erime var, ayrıca gözündeki katarakt ancak yakından görmesine elveriyor. Beş yıldır her sabah evimden yedide çıkarım. Işim gereği gideceğim bütün yerlerin telefonlarını sırasıyla yazar bırakınm. Ben çıktıktan sonra annem iki saat yalnız kalır. Bu ara ona bir şey olsa, evde yangın çıksa yapılacak hiçbir şey yoktur. tki saat sonra mahalledeki kapıcılardan birinin karısı gelir saat dörde kadar anneme bakar. Annem azıcık rahatsız olsa açar telefonu beni çağırır: "Fenalaştı", der; "koş, gel!" ya da "Ishal oldu!" der. tşimi yanda bırakır koşar gider bakarım ki öyle önemli bir şeyi yok. Kapıcının karısı bu iş için dörtyüzbin lira alır. Pazarları ben beklerim. Bu nedenle beş yıldır ne sinemaya gidebildim ne de tatil yapabildim. Annem memnun oldu mu? Asla! Kapıcının cahil karısıyla konuşamıyor. Evde yalnız kaldığında başına gelebileceklerden korkuyor. Hep bir huzur evine katılmak istedi. Sonuçta bu yıl Şişli'deki La Paix Hastanesi Geriatri kısmına kabul edildi. Bu kuruma alınmayı bekleyen çok. Ancak dört yılda sıra geliyor..." Anasına bakabilmek, evini geçindirmek için yıllardır evlere gidip masaj yapan fizik tedavi teknisyeni Anahil Panosyan hanım bunları anlattı. Yaşlıların bakımı, onları rnutlu kılacak ortamın sağlanması Turkiye'nin önemli ve ciddi sorunlarından biri olmağa adaydır. Çünkü kentleşme arttıkça (hızla artmaktadır) ve yaşlı nüfus çoğaldıkça (kuşkusuz çoğalacaktır) huzur evlerine olan ihtiyaç büyüyecektir. Kenleşme, geniş, büyükbabalı, büyukanneli, teyzeli, halalı aileli yaşam biçiminden küçük, sadece ana, baba ve çocukları içeren "çekirdek" aile tipine göturdükçe eskiden olduğu gibi gençleri akıllarını oynatsalar bile, yaşlıları bunasalar bile evde tutabilenlerin sayıları giderek azalmaktadır. Bu gelişme, kaçınılmaz olarak yaşhlar için tasarlanmış huzurevlerinin çoğalmasını gerektirecektir. lstanbul'da, Etiler'de bulunan Emekli Sandıgı Dinlenme ve Bakımevleri'nin Müdür Vekili Sayın Soner Avcı bize bu konuda şunları anlattı: "Türkiye'de yaşlı hizmetleri, özellikle 1961 'den sonra Sağlık Bakanlığı'nın kurmuş olduğu Sosyal Hizmetler Akademisi'yle oluşan bir meslek grubunun bir dalı ile gelişti. Bu akademide yetişen gençlerimiz, bu mesleğin öncülüğunü yaprruşlardır. 1961'den 1982'ye kadar Sağlık Bakanlığı bünyesinde kalan bu kurum, 1982'de çıkarılan 2182 sayılı yasayta "Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kıırumu" olarak geliştirilmış ve başbakanlığa bağlanmıştı. Yaşlı hizmeti kavramının yurdumuzda gelişmesinde bu kurumu rolü büyüktür. Türkiye şu anda kentleşmekte ve geniş aile tipinden çekirdek aile tipine geçmekte, ancak eski örf ve adetler, eski duyarlılıklar halen yürürlüktedir. Bu nedenle huzurevi kavramına adaptasyonda güçlükler bahis konu Huzurevlerini neden önemsemeli?.. ğun bir talep bahis konusu. Ancak özel olmayan huzurevlerine başvuruşta ekonomik kısıtlılık rol oynadığından buradaki sakinlerin uyumu daha kolay olmaktadır. Bu kurumlarda devlet, Fakir Fukara Fonu, Milli Piyango, Spor Tolo gibi gelirlerinden ayırdıkları ile desteklediği bir bütçe ile çok sayıda vatandaşa hizmet göturmeye çalışmaktadır. Bugün ihtiyacın herhangi bir şekilde karşılanması bahis konusudur ama kuşkusuz bugünkü deneyler yarının daha donanımlı, daha doyurucu ve yeterli huzurevlerinin oluşturulmasına yol açacaktır. Yurdumuzun yaşlılarının geleneklerine, ihtiyaçlarına cevap verebilecek, aynı zamanda uluslararası standartlara uygun olacak bir huzurevi projef' üstünde çalışan Avusıuryalı mimar Rainer Pirker ile de görüşerek bu konudaki projeleri konusunda bızi aydınlatmasını rica ettik. Dariişşafaka Cemiyeti'nce Yakacık'ta yapılacak bu huzurevinin planlamasıyla görevlendirilen Delta Mimarlık Mühendislik Şirketi'ne danışmanlık yapan ünlü Avusturyalı mimar bize proje konusunda şunları söyledi: "En önemli faktör olarak bu evde yaşayacakların psikolojik nitelikleri goz önüne alındı. Böyle davranılmalıdır: Bir yurt, hastane, kışla ya da bir otel değil, yaşlı insanlar için bir ikametgâh bahis konusudur. Bu görüşle gelıştiren planda meskenler bir bina içinde sıralanmadı, ö/el konutlar, yarı özel yarı ortak kullanma alanlarıyla bir kent yapısının bir bina içinde oluşmasını sağlayacak şekilde yerleştirildi. Binaya girildığinde sokağı andıran çıknıalı, cumbalı, köprulu, merdivenli bir mekânla karşılaşılır. Bu mekân bizi ortak kullamlan bir hole götürur: Bura.sı bir kent meydanı gibi çevresinde yer alan iş^levler ve oraya ulaşan "sokak'Marıyla yaşa*yan bir holdür. Oturma nişleri, üç yandan bu mekâna, ev cephelerini andırır bu şekilde ~ her biri yön bulmayı kolaylaştırmak için farklı biçimlendirılmiş olarak açıhrlar. Kuş kafesleri, fıskiye sesleri nişlerin lavanından sızan ışıklar ve bitkiler buralarda yaşayacaklara eski doğası /engin kentlerde geçmiş gençliklerini anımsatır, mutluluklarına katkıda bulunur. Otel odaları misafirlerin kısa süreler kullandıkları mekânlardır. Oysa huzurevindeki oda, yaşlı insanın ikametgâhıdır. Bu nedenle en küçük birimde bile yatak ve oturma kısmını ayırdık ve onlann geniş görtinmesıni sağladık. Her odada banyo, tuvalet ve kuçük bir mutfak yer aldı. Bugun Türkiye'de, devlete ve özel sektöre ait tüm huzurevlermın sayısı, 4O'ı aşmış durumda... sudur: Mesela; huzurevlerinde bulunanlardan bazılarının akrabaları, çocukları anne ve babalarının bu tür bir kurumda olduğunu sanki ayıp bir şeymiş gibi tanıdıklarından saklıyorlar. Türkiye'nin bu konuda uzmanlaşmış elemanı az. Bu giderek önemi artan konudaki düzenlemeleri işte bu az sayıda eleman eski adet ve alışkanlıklarla savaşarak gerçekleştirecek. Adımların doğru atılması için bazı gerçeklerin iyi bilinmesı gerekmektedir. Emekli Sandığı dinlenme evlerini altmış yaşını aşmış, kendine bakabilecek durumda olan, emekli maaşı alanlar, dul, yetim maaşı, şehit maaşı alanlar var. Çalışmış ve emekli olmuş kimseler için ekonomik yoksunluk bahis konusu değildir, sosyal yoksunluk ön plandadır: Yalnız kalma korkusu, kuşak ça tışması, çocuğuna ytlk olmama isteği gibi nedenlerle huzurevine katılmış olan emeklilerin çalışma hayatından kaynaklanan alışkanlıkla iyi uyum gösterdikleri anlaşılmaktadır. Buna karşılık yetim ve dullar için ekonomik zorunluk ön plandadır ve özgeçmişlerinde çalışma hayatı yer almayanlar, ev yaşantısından gelenler arasında çocuklarından, akrabalarından şikâyet eden daha fazladır, bu insanlarda itilmişlik, atılmışlık duygusu egemendir, uyum konusunda güçlük çekerler." Sayın Avcı'nın yönettiği kuruluş, açılalı beş yıl olmuş. Şu anda bine yakın vatandaşın sıra beklemesi, bu huzurevine olan rağbeti yansıtır. Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü'ne bağlı devlete ait huzurevleri ve özel huzurevlerinin sayısı kırkı aşmış. Bu alanda da yo Binanın büyüklüğü, çeşitli ülkelerde yapılan psikolojik değerlendirilmelerle saptanmış olan yüz kişilik kapasitenin ideal olduğu gerçeğine dayandırılarak sınırlanmıştır. Darüşşafaka'nın Yakacık Huzurevi için yapılmakta olan bu çahşma, yurdumuz için ideal huzurevi tipinin gcliştirilmesine önemli bir katkıda bulunacağa benzer. Türkiye'deki huzurevleri konusuyla ilgilenmemek, yarın içinde yaşayacağımız ortam" ları gözardı etmek demektir. Bu konuya katkımız, bugün uygarlığımızı yansıtacak, yarınsa huzurumuzu sağlayacaktır. U