Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
D Y OĞADA YAŞAM Haldun Aydıngün R ASGELE Raif Ertem Patika yollar kaybolmasın! urdumuz son on yıl içinde, 24 OECD ülkesi arasında en yüksek gayrl safl milli hasıla artış oranını gerçekleştirdi. Bunun etkilerini özellikle yurdun Ucra köşelerine yaptığırruz gezilerde, yıllar geçtikçe daha iyi gördük. Telefon telleri, yollar, elektrik hatları bu dönemde bildiğimiz her yere ulaştı. 1944 yılında Sir Kdward Peck'in Ankara'dan çıkıp Aladaglar'da 5 günde ulaştığı noktaya biz şimdi Istanbul'dan hareketle 15 saatte varıyoruz. Bu heyecan verici gelişmeden doğal çevremiz bir hayli zarar gördü, ancak buna paralel olarak, doğaya hiçbir zararı dokunmayacak; ama sadece biz yürüyüşçülerin işini çok güçleştirecek bir gelişme daha başladı. Açılan yollarla köylümüz hızla motorlu taşımacılığa geçti. Artık yurdumuzun çok büyük bir bölümünde, dağlardan katır sırtında ya da yürüyerek aşıp kasabaya ulaşma devri sona erdi. (En azından bizim gittiğimiz yerlerde bunu gözledik.) Değişen larım ekonomisi ve iç göçler yüzünden de olsa gerek, yüksek yaylalara çıkıp hayvan otlatanlann sayısında da azalma başladı. Bu nedenlerden dolayı dağlarda, belki asırlardır kullanılan pek çok patika kullanılmamaya ve kaybolmaya başladı. Köylüler bütün gün kan ter içinde ulaşacakları yerlere ya motorlu araçlarla gidiyor ya da hiç gitmiyorlar. Bu gelişmeler yıllar önce Batılı ülkelerde de yaşanmış, ancak sanırım her şey kaybolmadan, doğaseverler ve yürüyüşçüler bu patikaların pek çoğunu ya da başka bir deyişle en güzellerini kurtarabilmişler. Bir örnek verebilmek için, dünyanın en büyük yürüyüş parkuru olan, ABD'nin doğusunu neredeyse boydan boya geçen "Apalaş Yolu"na baktığımızda, 2100 millik bu yolun Kızılderililerden kalma olduğunu, ilk kez 1921 yılında Benlon MeKaye adlı bir doğasever tarafından önerildiğim, tum yolun 1937'de mevcut patıkalar birleştırilerek tanıamlandığını ve bütun olarak ilk kez 1948'de yüründüğünü görüyoruz. Günümüzde de yolu bakımlı tutabilmek için 10 bine yakın gönullünün çalıştığını duyduk. Bizim için çok mu geç?.. Şu anda değil, ama patikaların ne kadar önemli olduğunu kavrayacak, onları koruyup geliştirecek bilinçte ve yeterli sayıda yürüyüşçü doğaseverler yetişene dek, gerektiği kadar gecikmiş olacağız. Buna üzUlmeli miyiz?.. Pek sanmıyorum, çünkü bu ana kadar elimizden bu kadarı geldi. Daha on yıl önce, küçücük dağcılık camiası içinde, "yürüyüşçü" olduğunuzu söylediğiniz zaman, herkes size başka bir gezegenden gelıniş gibi bakıyordu. Şu anda da aktif olarak bu sporun içindeki bizlerin çok çok azı gerçek anlamında birer "doğa yürüyüşçüsü." Çoğumuz dağlarla, doğayla tanışmamızı ya Erciyes'in ya da Aladaglar'ın dik yamaçlarında yaptık. Bir dönem doğa sporu olarak, sırtta 2530 kg yüklerle karlı yamaçlarda bâta çıka, uçsuz bucaksız yanan çarşaklarda düşe kalka yürümek, tırmanmak, alışılmış, kabul edilmiş standarttı. Bu koşullan. Göçmen kuşlar evsimler üçe indi artık: Sonbahar, kış, yaz. Tepe aşağı sallandım. Yol, dereboyu uzanıyor. Dere yanı ağaçlık. Tek tek. Suyun getirdiği yeşillikler. Kırtık çalılar, ot. Karşı yan larlalar. Ekinler baş sarmış. Gündöndüler sarı sarı gülüyorlar. Boyunlarını eğmışler. CUce boylarıyla mahçup. "llkbahariar unutlu bizi", diyorlar; "Yagmıırlannı salmıyor artık." Yollarda üveyikler. Yiyecek arıyorlar. Tekerleklerin altında kalacaklar. Hız kesmesem. Savruluyorlar. Nedense şu yabanın hayvanı. Yavru zamanı. Kaçnıazlar insanoğlundan. Sanki sığınırlar... Ama şu saksağan. Ala kanallarıyla süzülmüş. Yuva arıyor. Anababa kalkmış, yem ararken. Yumurtalar cansız, yavrular güçsüz. Tek tek toplayacak. Ah saksağan ah! Karga soylu!... Üveyikler. Yuvalan ağaçlarda. Aileden birisi bekliyordur yuvayı. Saksağamn gezişinden belli. Gözler tarlalarda. Harmanı bekliyorlar, gündöndüyü. Çırpınıyorlar. Bir mevsim boyu içinde. Yavruyu çıkaracaklar. Doyuracaklar, büyütecekler. Uçmasını öğretecekler. Buğdayı, gündöndüyü yiyince güçlenecekler. Sonra göçl önümüz agustos. Yansı yaz, yansı sonbahar. Sonbahar demek, göç demektir. Üveyikler gidecek, büdırcın geçecek. Leylekler alaylanacak. Kırlangıçlar da dönecek. Arif Dumar, Demir O/lü döndü. Göçmen kuşlar yuvaya... Takılıp kalıyorum şu göçmen kuşlara. Kendilerine bir yurt verilir kitaplarda. Ana yurdu!.. Hiç durmazlar. Her yıl kıtalar aşarlar. Yavruyu başka yerlerde çıkarırlar. Yaban ellerde. Sanki konııklar Ulkelerinde. Ömürleri yollarda geçer. Milyonlar gider, yüzbinler döner. Yırtıcılara kısmet! Doyum aracı... Nedir onları çeken? Bir güdü mü? lklimlerin acımasızlığı mı? Doyunmak! Bannmak! Alışmışız. Beklerdururuz. Mevsimleri hatırlanz. Yıllar yılı... Üveyikler savruluyor. Saksağan ge/ıniyor. Durmuşum. Dalmışım. GUneş yitmiş. Gölgeler uzamış. Kuşlar yuvalarına dönecekler. Şu dereboyuna. Ben dönmeyeccğim. Ben de dere boyuna... Akşaml Dere yatağı şınl şırıl. Sanki ilk görüyorum. Buğulanıyorum. Yuvaya donüş başladı. Tepemde uçuşuyorlar. ötüşüyorlar. Konuşuyoruz. Doğada yalnız kalnuyor insan. Eğer dostca yaklaşırsan! Ateji çevrelediler. En glizel şarkılarını söylediler. Karanlıkl Uyku! Gece yırtıcılarının sesi geliyor yalnızca... Gitsem mi, kalsam mı? Sabaha... Koca Timur'u göreceğim. Yaşama döndü! TUrkiye'de doktorlar var! Yakında birlikte geliriz. Şarkılara katıbnz. Timur yaşamı sever. Güzel de makam tutar. Timur, kuşlar ve ben. Sevdiğim tüm dostlar, okuyucular; Rasgele!... D 1988 yazında genç yürüyüşçüler taradndan ınşa edilen patıkayla Boikarlar'da Horoz Vadısı'nden Medetsız'e artık rahatça çıkılabilıyor malarla başladığımız yürüyüşçUlükte de uzun yıllar iyi işaretlenmiş bir patikanın ne kadar güzel bir olanak olduğunu pek kavrayamadık. Düzenlediğimiz pek çok dağ yürüyüşünün düpedüz dağcılık olduğunu ve dünya standartlarının oldukça Ustünde zorluklarda bulunduklarını yavaş yavaş anliyoruz. Bu şekilde kolayını beceremeden, gereksiz zorlu seviyelerde tuttuğumuz yürüytlşçülük ve doğa sporlan, sanırım pek çok kişinin üniversiteden mezun olur olmaz bu işlerden elini eteğini çekmesine de neden oldu. özellikle bu yıl, Kurban Bayramı başlarken aldığım telefonlardan ve şahsen yaptığım görüşmelerden edindiğim çok olumlu bir izlenim, doğa sporlarına, dağcı olmadan önce bir yürüyüşçü olarak başlayanlann sayılarının hızla artmakta olduğuydu. Bu insanlar bizim gibi, "Şeytan azapta gerek" mantığıyla yetışnıedikleri için, yepyeni bir soluk getirme şansına sahiptiler. önümüzdcki yıllarda, özellikle bu yeni nesilden oluşacak gönüllü ekip çalışmalarıyla, pilot bölgelerde patika oluşturulmasına başlanacağına inancım tam. Bu mutlu gün geldiğinde genç insanlar köylerdeki yaşlılarla konuşacaklar, eski yolları öğrenecekler, en iyi seçenekleri bulabilmek için günlerce arazide dolaşacaklar. Belki NASA'dan alınmış uydu fotoğrafları bile kullanılacak! Bu tür bir çalışmada hiç olmazsa bazı büyük kuruluşların mali destek verebileceğini, Harita Genel Müdürlıiğü'nün de çok yardımcı olacağını umuyorum. D