06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B AŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu Bugünün mutluluğu nostaljiyi kaldırır mı? S ıcak günleri bahçe partiierinde sona erdiriyor başkentliler. Bahçe partilerinde Ankara Palas'ın önceliği var. Terası başka güzel, bahçesi başka güzel. Güneşi uğurlarken tarihten yapraklar çeviriyor kimi konuklar. Bu terasta ya da bahçede yaşanan olaylan anımsıyorlar. Sonrada bugünkü partilerde dalgalanan kalababğa bakıyorlar. Tanıdık yüzler azalıyor giderek. Büyükelçi K>ya Toperi'nın düzenlediği partide Selim Sarper'i, Vedat Nedim Tör'ü, Halinı Alyot ya da Nedlm Veysel tlkin'i anımsayan kaç kişi vardı acaba? Kalabalıkta Altemur Kılıç ile karşılaştık bir aralık. O da neler anımsadı kimbilir. Genel müdürlüğü döneminde çok ilginç olaylar yaşadı. 'Bizim Yokuş', Ankara, VVashington, New York, Ankara arasındaki tırmanışları, inişleriçıkışları bir çizgiroman türü... "Bizim Yokuş" dönemini, gülümseyerek anımsarım hâlâ. Vatan'ın dış politika yazarıydı, Yolda karşılaşınca güzel bir öykü anlatır, kahkahalarla çınlatırdı ortalığı. Geçmiş yıllarda neşeh bir yokuşumuz vardı... Selim Sarper'i, Vedat Nedim Tör'ü değişik koşullarda tanıdım ben. Sarper nasıl bir Genel Mıldür idı, bılmiyorum. Vedat Nedim Tör'ün görev döneminden güzel ürünler anımsıyorum. Girit kökenli Halim Alyot'u da yakından tanıdım "Genel Müdür'Müğünde. Ankara'ya geldiğim zaman, özellikle Çankaya Köşkü'nde, BasınYayın'dan bir fotoğrafçı eşlik ederdı bana. Nimet Arzık'ı da ilk kez onun yanında tanıdım. Saçları saman sarısı, incecik bir kadındı... Halim Alyot Türkçe'yi Girit Türkleri'nin özellikleriyle konuşur, dostlan arasında "Alyotis" diye çağ^rılırdı. Sonra DP'den milletvekili oldu, Fatin Riişlii Zorlu'nun da seçim bölgesi Çanakkale'den. Bir de Nedim Veysel İlkln var Basın yayın Genel Müdürlüğü'nde. Eşi Eftal tlkin neşeli hoş bir kadın. O da Girit kökenli, Nedim Veysel ile evliliği ve sefireliği başkent sosyetesini hayli dalgalandırdı... 27 Mayıs Devrimi'nin ilk günlerinde Krtugrul Alatlı yürüttü bu görevi. Ahmet Yıldız da Basın Yayın'la çok ilgilenen bir Milli Birlik Uyesi; ama belli yanlışlardan kaçınamadılar. Örneğin "Kıyma makineleri" söylentisi hâlâ silinemedi belleklerden. Silinir gibi de değil. Ayrıca o doneme çok ters bir yöntem. Ters yöntemlere 12 Eylül'de de tanık olduk, asker kökenli genel müdürlerle. Sonra BUyükelçi Turgut Tülümen Genel MUdUr oldu Basın Yayın'a. Mesut Yılmazda Devlet Bakanı o zaman. Galiba Bakan ve Genel Müdür'ün yıldızları barışamadı. Turgut Tülümen Venezüela'ya elçi atanıncaya kadar geçen günleri kolay yaşamadı. Tülümen'den boşalan genel müdürlük koltuğuna yardımcısı Tuncer Topur vekaleten oturdu, ama başarılı oldu mu bilmem? Bir koltuğa oturmak çok kolay belli dönemlerde, ama o koltuğun hakkını vermek hiç kolay değil. Tuncer Topur'un asıl amacı genel müdürlük değil, büyükelçilik idi sanırım. Neyse Finlandiya'da o amaca ulaştı. Genel müdürlüğü için belli bir yargıya vardık, büyükelçiliğini de zaman Cumhurbaşkanlıflı Basın Sözcusü Büyükelçi Kaya Toperı, Ankara Palas'ın bahçesınde verdıfli açıkhava partısınde, konuklarıyla bir arada. yargılayacak. Bu göreve gitmekten çok hoşlandığı söylenmiyor, ama şimdi ayağı yere varmış olmaü. Dışişlerinde kimler, üstelik çok yetenekli kişiler hâlâ elçilik bekliyor değil mi? BüyUkelçi Kaya Toperi'nin Kanada dönüşü genel mudUrlüğe atanması çok olumlu karşılandı. önce sevimli kişiliği, sonra birikimi nedeniyle Dışişleri Enformasyon döneminden güzel diyaloglan var gazetecilerle. Kişiliğinin ve birikiminin ürününü gördük yıldönümü kokteylinde. Ankara Palas'ın koca bahçesine sığmayan bir kalabalık katıldı yıldönümüne. Istanbul'dan, lzmir'den ve Anadolu illerinden gazeteciler, yabancı diplomatlar, bürokratlar, milletvekilleri, bakanlar, akşamın geç saatinde de başbakan ve cumhurbaşkanı. Sayın özal'ın ilgisi çok doğal karşılandı. Sözcüsünü onurlandıracak elbet. Çankaya'ya böyle bir sözcü gelmedi şimdiye kadar. Kaya Toperi'yi çok acımasız eleştirenler de var, ama bir görevi üstlenince eleştirileri yadırgamamak gerekir. ötc yandan özel bir dönem yaşıyor Ulkemiz. Sözcülük kolay değil! Çünkü herkes susmuş, bir kişi konuşuyor. Her konuda öncelik onda, trafıği çok yoğun, her yere ulaşmak istiyor, basını dikkatle izliyor, haber ve yazıları da yanıtlamak istiyor. Basın Yayın ve Çankaya trafiğini yaşamak kolay değil sözün kısası, Kaya Toperi'ye kolay gelsin. Dışişleri ailesine de kolay gelsin! Merkezdekilere de, dışardakilere de... Geçen akşam bu güzel bahçede düzcnlenen yemekte çok neşeliler miydi bilmem? Mehtaplı bir gecede bu bahçenin başka bir güzelliği var. Ağaçların yapraklarında, havuzun sularında, uzakta "Banş Kızı"nın çizgilerinde mehtabın yankılarını seyretmek çok hoş, ama bir de "cadı kazanı" var! Sağlam bir yapıyı sarsmak için herkes kazanı kaynatmak yarışında. Yine de yarışı yitirebilirler! Çünkü diplomatlarımızın güzel bir soluğu var. Havuzbaşındaki yemegi kim duzenledi? DMEU değil mi? DMED niçin kuruldu, şehit diplomatlarımızın anısını yaşatmak için, belli bir dayanışma için değil mı? Vaktiyle ölüme meydan okuyanlar, kurşun yağmuruna gözlerini kırpmadan gidenler bir cadı kazanında umutlarını yitirebilirler mi hiç? Bu kırgınlığı, küskünlüğü de aşacaklar elbet. O yemekten önce bir de kermes düzenlendi, dışişleri ailesinin Urettiği güzellikler sergilendi. Resimle uğraşanlar giderek çoğalıyor. Ama diplomatlann asıl özlemi dış politikada güzel çizgiler oluşturmak sanırım. Ancak o özlemi dindirmek kolay değil. Çünkü siyasal ressamlar da var! Onların fırçaları çok değişiyor. Kalıcı renkler ve çizgiler üretmek ve asıl ulusal bir tablo oluşturmak için devlet yönetiminde başka bir deney ve birikim gerekiyor. özellikle ulusal tepkilerin yoğunlaştığı bir dönemde dar açılı, çağdışı ressamlara umutla bakamıyor başkentliler. Ankara Palas'ın terasında ve bahçesinde geçmişten bugüne ve de yarına köprüler kurarken siyasal ressamları da daha iyi değerlendiriyor insan. Kimler gelmiş. Kimler geçmiş, kimi hiçbir iz bırakmamış, kimi çok derin çizgiler bırakmış geride! Onları tanımak mı iyi, lanımamak mı, karar vermek güç. Kimi kuşaklar tanıyor ve tanımanın mutsuzluğunu duyuyor. Devler ülkesinden cüceler ülkesine gelmiş gibi bir şaşkınlık, düş kırıklığı da duyuyor. Kimi kuşaklar hiç tanımıyor, ama bu da mutsuzluk değil mi? ÇUnkü her şeyi cüce boyutlar içinde değerlendiriyor, iyileri görmedikleri için. Kötü örnekleri doğal sayıyorlar. Temmuza doğru havalar çok sıcak, ama başkent geceleri bu tür tartışmalarla daha çok ısınıyor bence. Bir parti, bir yemek, bir toplantı benzer tartışmalarla uzuyor çoğu kez, nostaljik esintilerle. Sonunda aynı soru geliyor gündeme: Bugünü mutlu yaşayabilsek, nostaljik söyleşiler yapar mıydık? D 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle