06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Clint Eastwood ile son filmi "Beyaz Avcı, Kara Yürek" üzerine: 'Yaşamaktan da korkuyorum, ölmekten de lint Eastvvdod, son fılmi "Beyaz Avcı, Kara Yürek" üzerine Liberation gazetesinin sorularını yanıtladı. • Filmi görünce insan, bunun sizin bir portreniz olup olmadığını merak ediyor. • Bir filmin bir portre olabileceğine inanmıyorum. Ele aldığım John YVilson kişiliğinde, benimsediğim yanlar var, bana çok ters gelen yanlar var: örneğin Afrika'ya dek gelmiş film ekibine karşı sorumsuz davranışt gibi... Ama film çekme konusundaki yürekliliğine ve bir kontrat imzalayıp gerisini oluruna bırakmaya dayalı Hollyvvood tavnna karşı çıkışına hayranlık duyuyorum. • John Huston hakkında ne düşünüyorsunuz? Sevdiğiniz bir yönetmen mi? • Filmlerini çok sevdiğim bir gerçek. Gerçi onu pek tanımadım. O, bol bol içen, hayatı günü gününe yaşayan bir yönetmenler kuşağının belki de son temsilcisiydi. GUnUmUzde ise sinema oyuncuları, artık birer macerasever değil. Bir anlaşma yaptıklarında, sadece bunun popülerliklerine ne katacağını ve çekimin ne kadar süreceğini filan düşünüyorlar. • Ama bu yaşam larzı, Huston'a pahalıya mal oldu, hep ve yalnızca iyi fîlmler yapamadı. • Huston, her filmde bazı şeyleri seven, ki 5 C "Beyaz Avcı, Kara Yürek'te Boy Mathias Chuma ve Clint Eastvvood. Sinemanın büyüleyici sözcüğü: "Kamera!.." Atillâ Dorsay C lint Eastvvood.. Hollyvvood'un "gizem adam"larından biri... Ucuz vvesternlerde veya TV dızılerinde başlayıp neden sonra Serglo Leone'nin "spagettiwestern"lerıyle erışılmiş bir "starlık statüsü" ile yet.nmeyip sıvandığı yönetmenhk uğraşının, onca hareket ve serüven fılminden sonra gelip "Blrd" ve de "Beyaz Avcı, Kara Yürek VVhlte Hunter, Black Heart" gibi (ilmlere ulaşacağı kestirilebilir miydi? Sinema tarihinin ünlü fllmlerinden John Huston'un "Afrlka Krallçesl The African Oueen" filminin çevriliş öyküsü üzerine Peter Viertel'in yazdığı kitaptan alınan bu film, yalnızca kendine özgü bir yönetmene ve onun bir başyapıtına şapka çıkaran bir "sinemasever filmi" olmakla kalmıyor. Bir yaşam biçimi, bir hayat felsefesi, soyu artık tükenmiş bir "evrenset sanatçı" türü üzerine de yarı nostaljik, yarı radikal bir bakış bu... Sonuç olarak yaşamın kendisini, yaşam karşısındaki tavrımızı ve tutkuyla sorumluluk kavramlarını işleyen iddialı ve zengin boyutlu bir film karşısındayız. Evet, tutku: Yapımcı Sam Spiegel, oyuncuları Humphrey Bogart (ve karısı Lauren Bacall) ile Katharlne Hepburn, senaryo yazarı Pete Verrtll (kitabın yazarı Peter Viertel) ve de yapımcısı Sam Splegel'le birlikte Afrika'ya gelen yönetmen John VVIIson'un (yani John Huston'un) tutkusu, beklenebileceğı gibi bu filmi bir an önce kotarıp Afrıka sıcağından kurtulmak değildir. Onun tek düşü. bir fil vurmaktır. Üç hafta boyunca bu düşü gerçekleştirme peşinde koşacak ve filmle hemen hiç ilgilenmeyeceklir. llgilenmesi gerektiğinde ise bu tam onun gibi "sert", hayatı dolu dolu yaşamış gerçek bir serüvenciye yakışır bıçımde olacaktır: Örnegin "Afrlka Krallçesi" olacak çüruk çarık gorünüşlü bir ça tana bulunup getirıldığınde ve herkes "Bu, çağlayanlara dayanamaz" dediğinde, VVılson / Huston'un çözümü basittir: Tüm ekibi, kendisiyle birlikte çatanaya yükler ve dayanıp dayanmıyacağını "bizzat" yerinde, azgın sularla boğuşarak denerl.. Yaşamla sinemanın karışması, filmin çoğu zaman gerçek yaşam karşısında öncelik sıralamasında geri plana düşmesi, her çevrimin, yönetmenin başta hayatı, her şeyini tehlikeye attığı ve kendi kendisini yeniden sınadığı bir büyük deneyim olması... Ve insanın, yüreğindekı gerçek tutkuyu, katıksız özlemi doyurmadan, bir film çevirmek veya başka bir şey, hiçbır şeye sıvanamaması... "Beyaz Avcı, Kara Yürek"ın verdiğı temel derslerden bazıları bunlardır Eastvvood, filmdeki oyuncuların (Bogart, Hepburn) gerçek modellerine benzemesini pek umursamaz Ama kendisi, bizzat tanımak fırsatını bulduğumuz unutulmaz Huston'a, konuşmasıyla sigarası ve içkisiyle gıderek bakışlarıyla oldukça yaklaşmasını bilmiştır. Bu arada Huston'un bir Hollyvvood emekçisı olarak bu "kâbekent" üzerinde pek de olumlu olmayan, ama acı ve sert görünümleri altında. yine de belli bir hayranlığı, özlemi yansıtan görüşleri veya her türden ırkçı suçlara karşı bağışlama kabul etmeyen radikal tavrı da belirir. Final ise oldukça görkemlidir: Artık tutkularını doyurmuş, fil karşısında beklemediği bir yenilgiyı tatmış ve ölümle ıstediği üzere bir kez daha burun buruna gelmiş VVilson / Huston, hiç belli etmese de kuşkusuz asıl tutkusu olan (ve ölüm döşegınde bıle kendisini çalışmaya ve "Ölüler" filmini tamamlamaya yönelten) sınemaya geri dönmüştür. Haftalardır bekleyen ekibe, bir filmin dogum sancılarını müjdeleyen ve sinemanın belki de en büyüleyici sözcüğü olan o sözü, yavaş yavaş, duraksayarak, gerçekten de içinden yükselmesını bekleyerek haykırır: "Kamera..1" • Clint Eastwood kameranm »rktsmda. mi sahneleri çekmekten özellikle hoşlanan bir yönetmendi. Kimileri içinse çekimde yan odada olmayı yeğlerdi. Filmlerinde bu duyumsanıyor. • O, aynı zamanda hep güvenli karta oynayan biri de değildi. • Yönetmen olarak, kimi zaman neredeyse bir rastlantı sonucu film yaptı. Kimi zamansa yaptığı filme müthiş önem verdi: "Altın Hazineleri"nde olduğu gibi... Koca bir ekibi toplayıp Afrika'ya gitmesi ve orada 3 hafta boyunca sadece vuracağı fili düşünmesi... Aslında o fili de hiçbir zaman vuramadı ya! Katharine Hepburn'un "Afrika Kraliçesi"nin çekimi üzerinde anlattığı ilginç bir öykü var. Hepburn, Bogart'la çatananın arkasında bir sahne çekiyor, Huston ise önde balık avlıyormuş. Hepburn, bir ara "Ama John, bize bakmıyorsun bile" deyince Huston şöyle yanıtlamış: "Ama sizi duyuyorum şekerim, sizi çok iyi duyuyorum." Hollyvvood'un hep aradığı güvencenin tam zıddıydı Huston... Ne var ki o ve onun gibiler Hollyvvood'un en parlak görüntülerini yarattılar... • Huston gibileri var mı artık Hollywood'da? • Hollyvvood, şu anda bir yokuşu tırmanır gibi... Akımları, modaları yaratan ve başarılı olanlar var; ama çoğu onları körü körüne izleyenlerden oluşuyor. • Ama siz de özellikle bu tür bir film yaptığınızda, güvenli karta oynuyor değilsiniz. • Evet, bu kesin. Ama eğer zarları atmazsanız, kazanmanız olasılığı hiç yok... • Peki, zarları attığınızda bir kaygı dönemi geçiriyor musunuz ve yaptığınızın beğenilip beğenilmeyeceğini düşündüğünüz olmuyor mu? • Yaşamaktan da korkuyorum, ölmekten de... Ama korkuya yer yok, ilerlemek gerekiyor. Böyle bir projeye sıvandığınızda, bunun örneğin "Hayalet Avcılan" olmadığını peşinen biliyorsunuz. Geniş bir seyirci kitlesinin' çılgın ilgisine mazhar olmayı umnıuyorsunuz. Ama bu filmi anlayıp sevecek bir metin, bir felsefe, bir sinema klasiğinden hoşlanabilecek bir takım insanlar olduğunu varsayıyorsunuz. Ayrıca şirketin, bu filmden dev bir kâr etmese de bu projeyle birlikte anılmaktan hoşnu{ kalacağını umut ediyorsunuz. "Bird"le de böyle oldu. Büyük bir kâr bırakmadı film. Ama Warner Bros, bu filmin yapımcısı olarak anılmaktan hoşnut kaldı. Ote yandan "gişe şampiyonlan" bir iki yılda unutulur giderken bu tarz filmlerin uzun yıllar sonra bile anılması olasılığı da var... • Filminiz, "patlamış mısır" meraklılan için değil, filmin bir yerinde de sö'ylendiği gibi... • Hayır, seyirciden bir çaba isteyen filmlerden bu. Sinema da bir anlamda TV gibi: Nasıl beğenmediğinizde uzaktan kumanda düğmesine basıyorsanız, filmi beğenmeyince de her zaman kalkıp gidebilirsiniz. Elbette seyircimin çıkıp gitmesini istemem, kalmasını yeğlerim. Ama bir çaba göstermesi de gerekir. Artık yetişkinler için de filmler yapılması zamanı geldi. Bu biraz da yumurtayla tavuk öyküsüne döndü: Yetişkinler sinemaya gitmez oldu, çünkü hemen hep çocuklar için film 14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle