Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B J AŞKENT GÜNLERİ Müşerref Hekimoğlu Balo gecesi pırıltılarının ardından ohan Strausz'un valsleriyle kanatlandınız mı hiç, valslerin en güzeli diye tanımlanan Mavi Tuna'yla dalgalandınız mı? Dans etmek giizel bir olay, ama nerdeyse unutuldu. Kolu kanadı kırılanları Strauszun milziği de etkileyemez artık. Ayrıca valslerin, langoların yerini oryantal danslar, arabesk havalar aldı uzun süredir. Ankara Hilton salonlarında dü/enlenen festival balosunda buluşanlar da nostaljik bir gece yaşadılar bence. Güzel günlere, yıllara özlem duydular. Viyana'nın ünlıi bir orkestrasının çaldığı valslerle nelcr anımsadılar kimbilir! Kimi belleklerde Ankara Palas salonları da canlandı sanırım. Vals, Atatürk'ıin de sevdiği bir dans, özellikle Cumhuriyet balolarında bir başka başdönmesiyle dans edermiş başkentliler. O yıllarda başdöndürücü gü/el olaylar da yaşanıyor değil mi? Valsi, Cumhurbaşkanı Türgut Özal ve eşi de severmis meğer. Festival balosunda onlar da var. Her zamanki gibi hayli geç geldiler. Meclis Başkanı Kaya Erdem, Devlet Bakanı Giineş Taner, SevdaCenap And Miizik Vakfı Başkanı Mehmet Başman ve eşlcriyle aynı masada oturdular. Strausz'un müziğiyle bol bol dans ettiler. Hilton salonları bir cumhurbaşkanının dansına ilk kez sahne olmuyor. Daha önce de Sayın Evren dansetti aynı salonda, kızıyla birlikte gecenin en uzun dansını yaplı. O dönemin Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz ve eşi, Evren'i izlemekte giiçlük çektiler nerdeyse. Sayın Evren ve Sayın özal 1 ın dansta değişik çizgileri var kuşkusuz. Çizgiler bir yana özal'ların baloya gelmesi de dansetmesi de değişik yorumlara uğradı Strausz geeesinde. Turgut özal güzel dansediyor nvı bilmem; ama danstan hoşlanıyor, her zamanki rahatlığı içinde... Pistte karma bir kalabalık dalgalandı o gece. Kadınlar çok şık, erkekler smokinli, lnönü ailesi iki ku^ak bir arada dansettiler. lstanbul'dan Omer Inönü ve eşi, Hayri Inönü, Özden ve Melin Toker, Gülsiin ve Mustafa Bilgehan ve Mutlu İlmen. Onlar Johan Strausz'u nasıl çağrışımlarla dinledi kimbilir. Ya da emekli büyükelçi Semih Günverve Azize Günver. Gecenin yıldızı da o massada parIıyor.Serra Dural. Murat Dural'ın eşi, başkentin şıklığını ve güzelliğini de parlatan bir genç kadın her zaman. Benim gözümde de hâlâ çocuk; ne zaman büyüdü, iki çocuk annesi oldu, evinde güzel sofralar kuran, zarif bir evsahibesi oldu, biraz şaşırıyorum. Geçen gece Berna ve Feyyaz Tokar ile konuşurken zaman tünelini aştık. Esra ve Serra Tokar kardeşlerin çocukluğuna kadar uzandık, bir aralık da Gülistan Sarayı'nın kalabalığına karıştık anılarla. Iran Şahı'nın son düğününü izleyen gazetecilerden biri de Feyyaz Tokar; Berna Tokar da taze bir gelin o zaman. Şimdi de bir büyükanne, ama uzun yıllar hiç geçmemiş gibi. Serra Dural'ı özellikle gündeme getirdim bu hafta. Son günlerde "Atlı Spor" çevrelerinde adı çok geçiyor. Sevgili atı Bosfor Benji, önce Yugoslavya'da, sonra Ankara'da düzenlenen yarışmalarda en iyi notları aldı ve "Bölge Şampiyonu" oldu. Binicisi Avni Atabek de sahibi Serra Dural da çok mutlu. Başvali sıcak rüzgârlar estirdi başkentimizde. Güzel konserler, baleler, valsler, Ziilfü Livaneli, şimdi de uluslararası gençlik orkestrasını dinİemeye hazırlanıyor müzikseverler. Bilkent Üniversilesi Miizik Fakültesi'nde büyük bir coşku, bu yıl geniş ilgi var Bilkenl Orkestrası'na. Birçok ülkeden çok sayıda başvuru oluyor. Ersin Onay'ın girişimi giderek boyutlanıyor. Geçen pazar Müzik Fakultesi Dekanı Prof. Ersin Onay'ın evinde buluşanlar bu orkestranın öyküsunü anımsadılar. Güzel bir olayı gcrçekleştirmenin sevincini paylaştılar. Uluslararası bir gençlik orkestrası kurmak kolay iş değil. Oysa bu güzel olayın üçüncii yılı yaşanıyor. Gürer Aykal'ın yönettiği bir orkestrada değcrli sanatçımız Suna Kan'a eşlik etmek, genç çalgıcılar için unutulmayacak bir olay elbet. Ben de unutulmaz bir gece yaşadım Bilkent'te. Yeşil tepelerin ötesinde güneşi uğurlarken Ersin Onay'ın bir süre önce çaldığı Mozart konçertosuyla çınladı akşanı saatleri. Piyanoda guzel sesler üreten güzel ellerin başka ustalığı da var. Güzel mangal yakıyor, o mangalın ateşinde nefis bıldırcınlar kızartıyorlar! Safra kesemi iyi ki aldırmışım! Taşlı bir keseyle o sofranın tadına varamazdım. Zeynep Onay endüslri mühendisi, Ortadoğu Üniversitesi'nde öğretim uyesi, sofranın ortasında sevgili öğrencilerinden kocaman bir papatya demeti duruyor, son dersini anlatırken gözleri parlıyor. öğrencileri değerli bir piyanistin, bir müzik fakultesi dekanının eşine yaraşır biçimde selamlamışlar Zeynep Onay'ı. Bir gitar konseriyle... Bıldırcın şölenini yaşayanlar da ev sahibeliğini kutlayarak selamladılar. Uluslararası gençlik orkestrasının umudu ve coşkusuyla. Sanatçıları çok seviyorum. Yaşama sevirıcim onlardan kaynaklanıyor her zaman. Umut ve coşkularını hiç yitirmiyorlar. Güç koşulları yüreklice aşıyorlar. Büyük acılara karşın neşelerini yitirmiyorlar. Gürer Aykal'ın Istanbul konserlerinden kimi izlenimlerini dinlerken bıldırcınlar da güldü nerdeyse! Sonra Suna Kan'ın Bergama konserinin öyküsünü. öykü değil büyük bir serüven. ücrgamada antik tiyatroda Izmir Oda Orkeslrası ile çalıyor değerli kemancımız. Sanatçıları büyük coşkuyla karşılıyor Bergamahlar. Antik tiyatroda iki bin kişi dinlcyecek konseri, ama kıyamet kopuyor, rüzgârla notalar değil, orkestra da uçacak nerdeyse! Bergamahlar direniyorlar, bu güzel konseri dinlemekten vazgeçmiyorlar. Askerlerin yardımıyla antik tiyatronun tepesine kocaman bir çadır kuruluyor, çadınn ipleri erlerin ellerinde, konser başlıyor. Ama fırtma da artıyor. Bir an geliyor çadırın çökmesi, orkestranın ezilmesi tehlikesi de duyuluyor. Suna Kan şöyle diyor: "Benim ezümem önemli değil; ama kemanım ezilseydi ne olurdu, onu yerine koymak çok zor." Vivaldi'nin Dört Mevsimler'ini çalıyor İzmir Oda Orkestrası. llkbahar, yaz, bitince kışa geçiyorlar çaresiz, kara kış bastırınca da konser sona eriyor. D Ankara Hilton salonlarında düzenlenen balo gecesının yıldızı, Murat Dural'ın eşi Serra Dural idı. Serra Oural, başkentteki genç kuşağın güzel ve şık kadınları arasında... kentliler Atlı Spor Kulübü'nü çok seviyor; ama bu sevgi atlardan kaynaklanmıyor. Ata binen üyelerin sayısı hayli az. lngiltere Kraliçesi Elizabeth ile Prenses Anne"ın Ankara'ya gelişlerini anımsadım birden. Hipodromda geçirdikleri saatleri, atlara bakarken parlayan gözlerini. Prenses Anne, atlı spor deyince ilk anımsanan kadın dünyada. Uluslararası Binicilik Kulübü'nUn başkanı olarak kasını ayında tstanbul'a geleceğinden söz ediliyor. Atlı Spor Kulüpleri bu ünlü biniciyi, mavi kanlı başkanı nasıl karşılayacak bakalım? Bugünkü koşullar çok parlak değil. Atlı spordan buzlu spora geçelim mi? Başkent Ankara'nın buz pateni salonunu Ziilfü Livaneli'nin konserinde ilk kez gördü kimi başkentliler. Ankara Miizik Festivali de Zülfü Livaneli'nin şarkılarıyla sona erdi. Festivalin bu konserle sona ermesi güzel bir olay; ama buzlar arasında bir konser başkente yakışmıyor doğrusu! Kimi yöneticiler sanat olaylarına sıcak bakamıyor hâlâ! Anakent Belediye Başkanı Murat Karayalçın çağdaş kişiliğini bir kez daha kanıtladı bu olayda. Hava soğuk, arada buzlar var, yine de sıcak bir gece geçirdi başkentliler. ZUlfU Livaneli'nin şarkılarını birlikte söylediler. Bir şarkıyı hep birlikte söylemek, bir ses, bir soluk gibi bütünleşmek toplumda bir özlem bence. Kimi şarkılarda o özlemin doruğa vardığını hissettim o gece. Bir de Ruhi Su'yu çok özledim.. Zülfü Livaneli ikinci konserini de Açıkhavada verdi, ama hava çok kapalı ve soğuktu. Haziran ayında kar yağacağı kimin aklına gelir! Hava soğuk da olsa Ankara Müzik Festi 8