Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ği. Bu tam bir delinin konuşmasıdır: O zihninde açılan uçurumun dibine düşmemek ve "normal" gözükmek için, sağdasolda duyduğu konuşmaları, cümleleri yaklaşık ve mekanik biçimde yineler durur. lşte bu, günümüzün konuşma biçimidir. • "Ayın Sesi"nde çocukluğunuza ilişkın birçok sahne var. Ve böylece film "Amarcord"u anımsatıyor... • Kitapta ayrıca sevdiğim bir şey, bana taşrayı anımsatması oldu. Tüm çocukluğum boyunca, yazları Rimini çevresindeki sayfiyede büyükannemin yanında geçirdim. Bu gece ve gündüzün, ağaçların, hayvanların, bulutların, fırtınaların ve mevsimlerin ülkesiydi. Efsaneler vardı, şakalar vardı, garip kişilikler, şehvet yayan kadınlar vardı. Soğusun diye ırmağın sularına bırakılmış kavunları alıp kaçar, birbirimize karanlık ve buz tutmuş suların, hayalet ve kurbağaların öykülerini anlatırdık. Köylu dünyasının yitip gitmesi Uzerine bir film yapmayı hep istemişimdir. Bunun Bergman'ı andıran bir de adı vardı: "Tarlaların Sessizliği". Güneyin büyülü ve korkutucu sessizliğinde, bir kuyu çevresindeki üç kayınağacı birbirlerine eski söylenceleri anlatıyorlar... Ve çeşitli değişikliklerden sonra, bu görüntülerden "Amarcord" doğmuştu. • Peki, ya ay? • Ay, taşrada kentten daha iyi görünür. Ay, gizemin büyüsüdür. Tommaso Landolfi'nin ay hayranlığını tümüyle paylaşıyorum: "Ay orada, kapapı pencerelerin ardındayken her şey olabilir. Ay gökyüzü boyunca geçip giderken, bizim uyuyabilmemiz tuhaf değil midır?" Sonra, ayı dev bir biçerdöverle yakalayıp hapsetmek gibi tipik çizgiroman bir düşünce de çok hoşuma gidiyordu. (Bu arada, çizgi romanın, Pinokyo, "Güliver'in Yolculuklan" ve Kafka ile birlikte, tüm temel kültürüm olduğunu da belirteyim!) • Filmde ay, bir kadın? • "Ayın Sesi", kadınlara adanmış bir filmdir. Tüm öteki filmlerim gibi. Tüm yaratıcılığım, kadınlara karşı bir minnet şarkısı, bir teşekkür, hayranlık ve büyülenme ifadesidir. Eski bir şiirin dediği gibi, kadın evrenin bedenidir. Bir kadının verebileceğinden daha büyük bir mutluluk olamaz. • Filminiz aynı zamanda güldürmeyi de amaçlıyor? • Güldürmeyi severim. En büyük isteklerimden biri, bir güldürü yaraiıcısı olmaktı. Komedi, tüm gösteri biçimleri içinde şiire en yakın olanıdır, çünkü gerçeği yorumlarken, icat etmek, gündelik ve yüzeysel olandan kaçmak olanaklarını getirir. YeniGerçekçilik döneıninde, bunu söylediğimde herkes kötü kötü bakıyordu. Ama en azından Chaplin ve Ren£ Clair, komiğin yaratmaya, icat etmeye ne denli uygun olduğunu çok iyi göstermişlerdir. • 70 yaşmıza baslınız. Bu sizde nasıl bir etki yapıyor? • Hiç. Sanki hep 70 yaşında oldum. Sanki hep kendimle yaşadım, dünyaya 20 yaşlarında geldim ve hiç büyümedim. Stüdyoya bir girdim, bir daha çıkamadım. Sanki uzun, çok uzun bir film çeviriyorum sürekli. Zamanı hep ebedi ve kımıltısız bir şey gibi görüyorum: 15, 20 veya 30 yıldır aynı şeyi yapıyorum. Işıldayan metal '900 rıng ınlikte filmi "Ayın Sesi'ni şöyle tanımlıyordu "Bugünkü gunde gerçekleştirilen bir gezi ve öyle bir gezi ki kendine en yakışan bir biçimde, şıddetlı bir tokatla noktalanıyor.. " Farklı duygularla beslenmiş bir yaşam değil, sanki hep aynı bitmeyen günü yaşıyorum gibi. Her şey, sanki değişmez bir fotoğraftaki gibi: Yarı karanlık bir plato, ortada sürekli hareket halindeki siluetler, başının üzerinde projektörlerin oluşturduğu bir ışık deniziyle, Aziz Paul gibi duran ben! Sarjki doğduğumdan beri elimde "Kamera!" diye bağırmak için bir megafon tutmuş gibiyim. Bunun öiesinde, özel hayatım yok gibi. • Bir önceki filminiz "Intervista", yıllarca çalıştığınız Cinecitta'ya adanmıştı. • Evet. Ama son filmim için onu terk ettim, çünkü bu filmde, kırsal görüntülerin büyük yeri vardı. Dolayısıyla, geniş mekânlara gereksinme duyuyordum, oysa Cinecittâ günümüzde göktırmalayanların arasında sıkışıp kaldı. • Çekim nasıl geçti? • 15 hafta sürdü. GünU gününe düşünüp çektik. Bu da basoyuncularım ve ttalyan seyircisinin gözdeleri Roberto Benigni ve Paolo Villagio'nun bana güvenleri sayesinde oldu. • Bu filminizde de hep olduğu gibi, TV'ye taşmızı atıyorsunuz? • Bu yine TV Uzerine, daha doğrusu onun yaptıkları uzerine bir filmdir: özellikle gerçeğin, artık yeniden bütünlenemeyecek biçimde parçalanması uzerine. TV'nin sinik bayağılığı ile simgeienen bir çağın duygu ve ahlak yoksunluğu uzerine bir film. Film başladığı anda bitmiştir, başısonu belli değildir. Bu, günümüzde yapılan bir gezidir ve bitmesi gerektiği gibi bir büyük tokatla biter. • Filminizi tek bir sözcükle özetlemeniz gerekseydi, ne derdiniz? • Bu, sessizliğe adanmış bir filmdir derdim. Rotring 900... zarifve çağdaş r®tring 15 Çeviren: A.D.