Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MEKTUPLARDAN Osman Senemoğlu Ahmet Hamdi Tanpınar'dan Ahmet Kutsi Tecer'e Ahmet Hamdi Tanpınar Şair ve yazarlığının yanı sıra edebiyal öğretmenliği de yapmış daha sonra da, 1939 yılında, İstanbul Üniversilesi Edebıyat Fakültesı'ne, yeni Türk edebiyatı profesörü olarak atanmıştır A hmet Hamdi Tanpınar (19011962). Şiiralanında olduğu ölçüde düzyazıda da belli bir ustalığa ulaşmış yazarlarımızdandır Tanpınar. öykülerindeki psikolojik gözlemlerin ağırlığı, o dönemlerde ilgi uyandırdı. Romanlarındaysa daha çok toplumsal yaşamdaki değişimler ve bu değişimlere ayak uyduramayan insanlarıelealdı. Bir çerçevede kültür sorunlan da Tanpınar'm değindiğikonulardandı. Şiirleri, genellıkle simge ve alegorilerin yardımıyla doğa, aşk, ölüm, geleneksel değerler, vb. izleklerin iştendiği ilginçyapıtlardır. Kimi eleştirmenler Tanpınar 'ın şiirinde, Yahya Kemal Beyatlı ve A hmet Haşim 'in etkilerinin yanı sıra halk şiirinden de izler bulunduğunu ilerisürer. Her şair mektubunu yayımlarken yaptığımızgibi, Tanpınar 'ı da bir şiiriyle anımsayahm: "Ne güzelgeçti bütünyaz, / Geceler kiiçük bahçede... / Sen zambaklar kadar beyaz / Ve ürkek bir düşüncede... / Sanki mehtaplı gecede / Hülyan eşiği aşılmaz / Bir masal gibiydi bize. / Hapsolunmuş gibiyim bense / Bir çözülmez bilmecede. / Ne güzel geçti bütün yaz, / Geceler küçük bahçede..." AixenProvence, 1 Ekim 1959 % Kutsi'ciğim, Hâlâ seninle oturup başbaşa konuşacağız. Ne yaparsın? Yaş, Nuh'un güvercini olacak yaş değil. Hastalık yüzünden tstanbul'dan darmadağın çıktım. Nihayet, yolculuğun tabiî dağınıklığı ve aç gözlülüğü, yerini yadırgaması var. Seyyah her yerde olabileceği için hiçbir yerde değil. O zaman da ayaküstü selâmlar kalıyor. Üç aydır etrafla münasebetim bundan ibaret. Yirmi gündür cenuptayım. (...) Acaip bir su otelindeyim. Düştük diyelim. Yemek salonu ihtiyar, kendi kendisiyle konuşan kadınlarla dolu. Tıpkı Anadolu Kulübü'nün lokantası gibi: Pepsinitn nerede? Ihkımı getirmemişim... Kendi içime bir türlü inemediğim için dış âlemde dolaşıyorum (...) Dün sabah Cezanne'ın (1'atelyesine çıktım. Çok sert bir peyzajda Marsilya civarında rastlanan cinsten ve bir boğazın kenarında güzel bir bahçe içinde. Fakat modern binalar peyzaja musallat olmaya başlamış. Cezanne'ın gizli hendesesinden, birkaç sene sonra, hiçbir şey kalmaz, sanırım. Fakat ilerileri var... Burada her taraf Cezanne. Görüyorsun nelerle meşgulüm. Dedim ya, içime inemiyorum. tçim memnu mıntıka <2>oldu. Bunu Sete'de ( 3 ) daha iyi hissetim. Valery'nin <4> mezarına giden yolda. Akdeniz güneşinde birdenbire kendimde herşeyi yapmacık buldum. Niçin buradayım? Halbuki yol boyunca bir mektepli kadar heyecanlı idim. Belki de yokuş ikinci bir iş olarak beni âdeta uyandırmıştı. Şurası var ki ben her zaman biraz böyleydim. Çalıştıkça kendini bulanlardan. Bu seyahatte ise yalnızlığın, muvakkat yaşamanın getirdiği ruh haliyle büsbütün arttı. Bakalım Paris'te n'olacak? Belki orada değişir. Çalışmaya başlayınca, demek istiyorum. (Bütün mesele şarabın, rakının yerini tutmamasında ve balıkların ıskara yapılmamasında). (...) İnsanın olabileceği şeyi seçip ona çalışması ne iyi şey, ne mazhariyet ... Yine kendimden şikâyet etmeye başlayacağım. Gözlerinden öperim aziz Kutsi'ciğim. (...) (5) 6 Fakültedekilere, bilhassa Mazhar'a, Taki ( >Beye ve Türkolojidekilere selâm. (Domates salatası, balık, kavun, beyaz peynir... Biraz çiroz. Daha fazla meze zarardır.)... % A.H. Tanpınar (1) Paul Cözanne (18391906), izlenimci arkadaşları gibi, genellıkle açık havada çalışan, ama kendine özgü bir resim tekniğı gelıştıren Fransız ressamı, modern sanatın önculerındendir (2) memnu mıntıka: yaşak bölge (3) Sete: Guney Fransa'da, Akdeniz kıyısında lıman kenti. (4) Paul Valery (18711945), şıırlerınin yanı sıra, sanatsal yaratım ve eleştırı üstune yazılarıyla da unlü Fransız yazarı Sete kentınde, denız. gören bir tepe üstunde gömülüdür. (5) Mazhar Şevket İpşlroğlu (19081985), Istanbul Ünıversıtesı Edebıyat Fakültesı Felsefe ve Sanat tarıhı bölümlerı öğretım uyesı. (6) Taklyettin Mengüşoğlu (19081984), istanbul Unıversıtesi Edebıyat Fakültesı Felsefe bölümü öğretım üyesi. Ahmet Kutsi Tecer Sorbonne Üniversitesi'nde başladığı/elsefe öğrenimini, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesı 'nde bitiren A hmet Kutsi Tecer (1901 1967) edebiyat öğretmenliği yaptı. Tecer Milli Eğitim Bakanlığı 'na bağlı çeşitli kurumlarda çalıştıktan sonra, Güzel Sanatlar Akademısi'ne öğretım üyesi olarak atandı. ' 'Milli ve halkçı'' bir sanat anlayısının savunucusu olan ve bunu yapıtlarıyla da örneklendiren Tecer, halk edebiyatına ve halk şairlerine gösterdiği ilgiyle de tanınır. örneğin Aşık Veysel'in kamuoyuna tamtılması onun girişimleriyle gerçekleşmiştir. Köy gerçekleri, kuylü sorunlan, sevgi, doğa ve ölüm izleklerinin ağır bastığı şiirlerinde halk yazının derin izleri görülürse de Fransız simgecilik akımmm etkisinde kalmasıyla, iki değişik kaynaktan kendine özgü bir şiir anlayışı çıkarmasını bilmiştir:' "Geçtiyazgünlerinin güzelliği, / Açıkpencereler, damlar, bahçeler... / Her şey ne sıcaktı, her şey ne iyi, / Hattâ o karanlık, aysız geceler. / Hani o gezmeler kırda, denizde? / Hani o cümbüşler, sazlar temmuzda? / Ağustos mehtabı tam üstümüzde, / Pilâjlarda neydi o eğlenceler?'.. 23