03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

V ÎDEO SETİ İsmet Berkan Kraliçe'nin ülkesi karşıdan gelenin atının yaralanmasına neden olabilırmiş ve bu yüzden o zamandan beri trafik soldanmış!) Yalnız trafik değil tabii. Örncğin; elektrik prizlerinde bildiğimiz iki delik dcğil tam üç delik vardır. Neden? Bilmem! Tabii en vahimi, Ingilizlerin lngilizce problemi. Neyse, konuyu çok dağıtmayalım. Bütün bunları okuyunca Ingilizlerin kötü insanlar olduklarını, ingiltere'nin de aslında gidilmemc&i gereken bir yer olduğunu sakın düşünmeyin, çünkü hcm lngilizler çok hoş ve esprili bir ulus hem tngiltere çok güzel bir ülke. lngiliz milletinin bir özelliği var ki, bu, onlardan daha çok hoşlanmama neden olu yor. lngilizler, kendilerini eleştirtne ve kendi kendileriyle dalga geçnıe işini kimseye bırakmıyorlar ve kendileri yapıyorlar. Ustelik dışarıdan bakan bir göze görc çok daha başarılı bir biçimde yapıyorlar bunu. "Britanniu Hospital" (Neden Türkçeye 'ffastancde Panik' diye çevirildiğini hiç anlaınadım), iyi bir lngiliz olan Lindsay Anderson'un yönettiği, tngiltere ve lngiliz olmak kavramlarını acımasızca alaya alan bir film. lronik olmak konusunda Ingilizlerin üstüne yoktur. "British sense of humor" kavramı, aslında kinayeli bir ifadeyle yapılan ve espri mi küfür mü anlayamadığınız lngiliz usulü mizahı tanımlar. Britannia Hospital, bu tanıma giren çok başarılı bir film. Bir toplumun nasıl kokuştuğu, neden kokuştuğu, nasıl ikiyüzlü olduğu, nasıl acımasız olduğu, nasıl büyük umutlara bağlanıp büyük rezaletler gördüğü ve son olarak nasıl tarih boyunca başarısızlığa nıahkunı olduğu anlatıhyor bu filmde. Yönetmen ve senaristlerin elinden ne solcular kurtulabiliyor ne de gazeteciler. Galiba tngilizlerin bir özelliğini belirtmeyi unuttum: Hoşgörü. O hoşgörü ve tahammill kuvveti sayesinde bugün tngiltere diye bir ülke ve lngilizler diye bir millet var. Yoksa, tarihin böyle kocaman bir sillesini yiyen ulusların ayakta kalması (bakınız Osmanlı tmparatorluğu) epey düşük bir olasılık. n "Brıtannia Hospital" Ingiltere'yi acımasızca eleştıren Ingılız usulu mızahla ışlenmış bır film. HASTANEDE PANİK (Britacnia Hospital) Yönetmen: Lindsay Anderson. Oynayanlar: Joan Plovvrıght, Jill Bennet, Marsha Hunt, Malcolm McDovvell, Patvi Video. I elevizyonun 2. kanalında yayımlanan Harvey Moon'un Hayatı adlı diziyi izliyor nııısunuz? Eğer izlemiyorsanız yazık. Peki Sling'in "Knglishman in New York" şarkısını biliyor musunuz? Bilmiyorsanız yine yazık. Son bir şey de videodan: Warner Bros'un "New York'ta Bir tngiliz" adlı kasetini izle diniz mi? Yazık ki ne yazık. Ne mi yazık? Because, ilk çırpıda akla geliveren bu üç popüler kültür hadisesi, tngilizler denen milleti tanımanıza çok yardımcı olabilir. tngiltere, ilk bakışta insana bir açıkhava muzesi gibi ğelir. Bir zamanların "u/erlnde giineş balmayan imparatorlugu" kalmamıştır, arna sokaklarda gördüğünüz herkes ve her şey o eski mutlu günlcr devam ediyormuş "gibi yapmaktadır." Trafik, bütün dünyaya iııat soldandır, çünkü bir zamanlar at üstünde gidcn ve kılıç taşıyan şövalyelerin hâlâ yaşadığına inanılır. (Eğer trafık, şövalyeler zamanında sağdan olsaymış, belde asılı kılıç Ann Bancroff "84 Numara"da. kitapçılar ve sahaflarla geçınemeyen New York'lu bır kadını başarıyla canlandırıyor. Kitap tutkunları, video başına! 84 NUMARA (Charing Cross No. 84) Yönetmen: David Jones Oynayanlar: Ann Bancroft, Anthony Hopkins VVarner Bros. New York'ta oturan kadın, kitapçılara ve yayınevlerine ateş püskürtmektedir. Amerikan yayınevleri, lngiliz edebiyatına, hele hele eski lngiliz edebiyatına pek yüz vermemektedir. Kadının hayatı, kitapçılarla ve sahaflarla kavgayla geçer ve bir gün bir edebiyat dergisinde çıkan küçük ilan ilgisini çeker. Londra'da, Charing Cross'ta (Burası, gerçekten sahafların yoğun olarak bulunduğu bir yer) bir sahaf, ilgilenenlere postayla kitap gönderilebileceğini bildirmektedir. Mektuplaşma baslar. Yıl 1949. Onceleri sadece kitapseverlik üstüne yürütülen mektuplaşma giderek insani ilişkileri de içermeye başlar. Londra'daki kıtlık sırasında taa New York'tan etler, sosisler gönderiIir. Küçük dedikodular gırla gider. Koca film karşJıklı olarak gönderilen mek(upların okunmasıyla geçiyor. Ama inanır mısınız, benim gibi kolay sıkılan bir insani bile bir polisiye film seyrediyormuş gibi ekranın karşısına bağlayıverdi. Kitapseverlerin, kitaplar üzerine sohbet etmeyi sevenlerin, kitap müzayedesine katılnıayı sevenlerin kaçırmaması gereken bir film 84 Numara. fl Fırtına gibi avukata zor soru FIRTINA GİBİ (From the Hip) Yönetmen: Bob Clark Oynayanlar: Judd Nelson, Elizabeth Perkins, John Hurt, Ray VValston, Darren McGavin, Dan Monahan AVTAudio Visual Turkey Avııkatların suçlu olduğunu bildikleri sanıkları beraat ettirmeye çalışmaları doğru mudur? 'Mahkeme filmleri' diye adlandırılan filmlerin birçoğu bu soruyu kendine eksen edinerek izleyiciyi duşünmeye sevk eder. Fırtına Gibi de aynı şeyi yapıyor, ama izleyiciyi ekran karşısına dikmek için başka bir yöntem daha kullanıyor. Komedi. Film, gerçekten fırtına gibi bir komedi olalak baslıyor. Hırsh ve genç avukat, büyük bir davaya bakabilmek için küçük bir düzen çeviriyor ve yine aynı yöntemle (sen çok yaşa Makyavel) davayı kazanıyor. Kazanırken de, mahkemede öyle olaylar çıkarıyor, öyle kavgalara neden oluyor ki, TV haberlerine bile konu oluyor. Bu hızlı başan, aynı işyerinde çalışan "agabey"lerinceçok beğenilmiyor tabii ki ve ona kazanılması imkânsız bir davayı veriyorlar. Avukatımız hırsla başladığ) savunmanın bir yerinde sanığın gerçekte katil olduğunu anhyor ve meşhur sorumuzu kendi kendine soruyor. Komediyle ciddiyet arasında ustaca gidip gelen, genç olmasına rağmen değme komedi sanatçısına taş çıkaracak bir oyun sergileyen Judd Nelson ile sevgilisi rolündeki Elizabeth Perkins'in oyun güçleriyle sürüklenen Fırtına Gibi, fırtına gibi bir film.l !
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle