05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R "S AZARIN PENCERESİNDEN Selçuk Erez 'Kaybolan Bakırköy'de geçmişin anıları irkeciKüçükçekmece treninden inip istasyonun dik merdivenlerini nefes nefese tırmandıktan sonra Insan kcndlni oldukça tenha bir koprunun üslunde bulur. Safcda semtin çarşısı ve denbe kadar uzanan hafif kavisli bir cadde, solda da Londra Asfaltı diye bilinen Avrupa karayoluna baglantılı ıssız bir İncirli Asfaltı vardır." Bakırköy'de doğup büyüyenhalen lsveç'te yaşayan Rasin Örsan "Kaybolan Bakırköy" adlı kitabına (AFA Matbaası, lstanbul) böyle başlamış. örsan, Boğaz kıyılan, Adalar, Beyoğlu konusunda yeterli eser bulunduğu halde Sirkeci'den Çekmece'ye kadar uzanan kıyı şeridinde yer alan kazalarımızı, köylcrimizi anlatanlann yokluğundan şikâyeı etmektedır. Bu yokluğun (daha doğrusu azliğın) nedenini Örsan'ın eserinde bulmak kabil: Bakırköy'ün bir yüzyıl kadar önce ufak bir balıkçı köyü olduğunu belirtmiş. Bu yeri anlatacak donanıma sahip kişiler Bakırköy'e, Abdülaziz'in başlattığı demiryolu yapımı bitip Bakırköy'den şehre ulaşım makul bir süreye indiği zaman taşınıp yerleşmişlerdir. örsan, Bakırköy'ün bundan sonraki gelişimini de iyi saptamış: "Basmane denilen bez fabrikası, daha ötede çimento fabrikası faaliyete geçmiş. Bütçeleri mahdut halk sımfları Yenimahalle'ye, Domuzdamı'na taşınmaya başlamışlar. Hat boyuna yeni ahşap evler sıralanmış. Taş Mektep acılmış... Eski devrin Reşadiye Kışlası, Akıl Hastanesl'nc tadil edilmiş." Yazarın büyükbabası, büyükannesi, ailesinin diğer üyeleri, mahalle arkadaşları ile ilgili anıları kitapta, Bakırköy'e hemen hemen eşit bir yer tutuyorlar. Bu bölümleri okurken kitabın adının "Kaybolan Bakırköy" değil, belki de "Kaybolan Bakırköyüm" olması gerekirdi diye düşünüyorum. Ancak bu bölümlerde bile anlatılanların her birinin sosyolojik önemi var... örsan'ın büyükbabasının ahbapları arasında önemlı kişiler var: Neyzen Tevflk, Cenap Şehabettin, Mustafa Kemal'in silah arkadaşı Salih Pasa.. Örsan Bey bu kimseleri babasından, büyükbabasından dinleyip anlatmanın fırsatını kaçırmış, kendi belleğındeçocukluğunun yargı boyutlarındakalanları aktarıyor. Buna karşılık "yerler" konusunda gözleme dayanan önemli bilgiler yer alıyor bu kitapta: Miltiyadi Sineması, Baruthanc, Halkevi, Tasmektep, Çarjı hatta Gofa Koyu'nun açığında, yirmi kulaç dipte yatan Pelengi Derya gcmisi konusunda bilgiler edınıyoruz. Bulgar Dondurmacı, Balıkçı Andriko, Eskici Salamoniko gibi 1920'lerdc, 1930'larda Bakırköy'de yaşayanların anımsayacakları karakterler de güzel anlatılmış. "Yazılanların en dogru degeriendirilmesini eskl Bakırköylüler yapabillr" diye duşündüm. örsan'ın yazdıklarımn birkaçını okuduğumda, kitabın bu ilçenin eski sakinlerinin belleklerinde güzel kıpırtılara yol açtığını gözledim: • Tren istasyonunun dik merdivenleri mi? Dayımın ahbabı Bay Marinopulo bir kış günü kayıp düşmüş, kendi söyleyişiyle 'birzolalarım' kırmıştı! •Mlllet Bahçesi, Tahta Köprü'nün solunda, tren yoluna yakındı... Cumaları orkestralar gelirdi. Sahildekj Miltiadi Gazinosu'na da alafIşgal Istanbulu'nda ismaıl Hakkı Paşa'nın evı Soldan sağa, Paşa'nm eşı Ihsan Hanım'ın kızı Melıha Ihsan Hanım, Hasan Tahsın (Aynî) ve Mehmet Alı (Aynî). •\ı\\\ I ranga orkestralar gelir, konser verirlerdi. • Denize girmek için ya ömer'in Ga/inosu'na ya da Deniz Hamamı'na giderdik. Gazinoda kadmerkek beraber otururduk, ama denize ayrı gırerdik. Genç kızlardan hamamın tahtaperdelerini aşıp açılanlar olurdu. Hatta civardaki mavnalara çıkıp atlayanlar bile vardı. • Belediye Avukatı Karagoz Rahmi Bcy'i anlatmamış. Onu da herkes tanırdı: Deniz kenarında otururdu. Mehtaplı gecelerde eşini dostunu toplar, gecclik entarisini giyer, kayığında çilingir sofrası kurar, sazendeli, hanendeli ahenkler tertiplerdi. • Hat boyundaki Bulgar Dondurmacı'dan her gun 45 sularında beş kuruşluk dondurma alırdık. Külah filan yoktu; cam bardakta yerdik. Dondurmacının çocukları çok gUzeldiler. Kızları, Osmanlı Bankası mUdurlerıyle evlendiler. Yakışıklı oğulları Petro Şcnol, kulakburun uzmanı oldu. • Andriko kışın balık ve midye, yazın Sultan Selim inciri satardı. Dükkânı tstanbul Caddesi'nin köşesindeydi. BUyükannem nefret edcrdi bu adamdan. Çünkü Makedonyalıydı. Makedonyalılar balık sevmezler, balıktan anlamazlar, böreğeçörege meraklıdırlar. Kadıncağız saatlerdir uğraşıp evde her türlü yiyeceği ve mezeyi hazırladıktan sonra Andriko gelip de "Nefis balıklanın var Paşam!" diye dedem Ismaıl Hakkı Paşa'nm iştahasını kabartıp eve balık aldırınca büyükannem küplere binerdi. • Şair Cenap Şehabettin Bey Taşköpru'nun karşısında otururdu. Kadıköy Muhürdar'dan gelmişti buraya.. Kısa boyluydu, ayaklarının altında lastik top varmış gibi yaylanarak yürürdu.. Uçüncü kansı Azize llanım'dı... Azize hanım bir paşa kızıydı; babasından çok para kalmıştı; cahildi.. önce bir jandarma zabitiyle evliydi. Domuzdamı'nda otururlardı. Jandarma zabiti karısına her gece Catul M^ndes'in bir gazetedc tefrika edilen "Les Liones Rougis" adlı romanının çevırisini okurdu: Romanda sözü geçen "Müteveffa Konf'u "MeJofi Kont" diye okurdu jandarma zabiti... Cenap Bey, ablası Ayşe Hanım'ın Uomuzdamı'ndaki evinc gidip gelirken göz koymuştu ve kandırmıştı Azize Hanımı. Sonunda Azize Hanım'ı kocasından ayırmak için bir plan yaplı: Ablasının çopur evlatlığını Azize evde değilkcn jandarma zabitine yolladılar; ona içki sofrası hazırlattılar. Adam kafayı cekince de evlatlık "Yetişin bana tecavüz edlyor!" diye ha^kıra rak mahalleyı basına topladı. Böylece Azize Hanım'ın boşanması sağlandı. Örsan'ın kitabını eski Bakırköylu dostlarım scvdiler. Ben de scvdirn.. "Kaybolan Bakırkoy"de en beğendiğim bölüm sosyal, tarıhı, belgesel bir niteliği olmayan, ama insancıl bir pasajdı: "Büyükannem Behice Hanım kaç ya^ında olduğunu asla if>a ctme/di. Yaşını soranlara 'Benim yasım sizin neni/e lazım?' der, bir guzel terslerdi. Büyukbabam ise hantmın kendisinden buyuk uldugunıı iddia cder, karısııun damanna basardı. Büyukbabam 1868 dugumluydu. Zannımca ikisi de aynı yastaydılar. Fakat öldiiğunde Behice Hanım'ın ruhu sad olsun diye yaşını bir yıl küçulttiik, mezar tasına 1869 diye yazdırdık." Kitabı izleyen Bakırköylülerdcn dinlediklerim arasında da insani boyutuyla böyle etkileyici olan bir anlatı kaldı belleğımde: • Edibe Teyzemin dayısı Hlibrli Osman Bey Domuzdamı'nda otururdu. Filibe'den göç etmiş, doğrudan doğruya Bakırköy'e gelmişti. "Filibe'nin yolunu yaşmrım, bir daha bulamam" korkusuyla Ölünceye kadar Bakırt ö y ' d e n aynlmamıştı. Aslında Rasim Örsan'ın kitabı Bakırköy konusunda yazılmii ilk bu tür eser değıl. lkı yıl önce Yunanistan'da basılmış ve orada "best seller" olmuş bir yapıt var: M.Yorganidu'nun "Loksandra", adlı kitabı, Yuııanıstan'a göç etmiş Bakırköylu bir Rum kadının anılarını içeriyor.. Türkçeye çevrilse ne ilgınç olurdu. Biz örsan'a bu konuda ilk kitabı yazdığı için değil, dilimizde bu konuda ilk ve güzel bir escri kaleme aldığı için teşekkür borçluyuz. i 1 Bakırköy semtinde bir sokak: On dokuzuncu yüzyıl sonları Bakırköy Kartaltepe'de bir evın bahçesi. ismaıl Hakkı Paşa'nın eşl Ihsan Hanım, Eski Pans Büyükelçısı İsmaıl Erez'ın annesı Şahende Hanım, Hasan Tahsın Bey, Melıha Hanım ve Çerkes "Hacı Yenge " 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle