Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
'Mesleğim, yeni sesler üretmek' Macar kökenli bir ailenin çocuğu olan Hollandalı Istvan LeelÖssy, 15 yaşından bu yana yoğun bir kovalamaca içinde: "Alışılmamış sesler" arıyor. Enstrümanı da, bilgisayar teknolojisiyle donatılmış ses kayıt stüdyoları. Neşet Ruacan er müzisyenin bir enstrümanı vardır... Ama acaba bir kayıt stüdyosunu enstrunıan olarak hayal edebilir mısiniz? Istvan LeelÖssy hayal etmiyor, enslı ümanının başında ve hayatından memnun... Istvan, adını, onu 1957'de Amsterdam'da dünyaya getiren Macar kökenli ailes'nden almış... Istvan LeelÖssy, 15 yaşında kafi derecede okuduğuna karar verip kendıni iş ve müzik dünyasına atmış. Hoparlörler, ses tesisatları, konser seslendirmeleri ve yoğun bir ses kovalamacası... Istvan'la söyleşi yaptığımız yer tabii ki bir ses kayıt stüdyosu. Yani o enstrümanının başında, ben ise hem soruyor hem yazıyorum. Bu devasa enstrümanla ilk tanıştığı yılları anlatıyor. Pop müzik prodüktörü olarak, Amsterdam Radyosu'na ilk girdiğinde "canlı olarak" görmüş dev studyonun kırpıştırılan ışıklı göstergelerini, mikrofonlarını ve dev hoparlörlerini. Ve tabii onlarla ncler yapılabildiğini. tşte bu dev stüdyoda dev kararlarını almış; artık yaratma ruhu, egosu, hobisi, mesleği, gururu, aşkı, kısaca her şeyi burada yerını bulmalıymış Istvan'ın... Hollandalı "ses mühendisi" Istvan LeelÖssy: H Stüdyo 93, Istvan'ın üç yıllık radyo tecrübesinden sonra bilgilerini pekiştirdiği ve dört yıldır "bas kayıt mühendisi" olarak çalıştığı ufakça bir ozel studyonun adı. "Knstumanım" dediği kayıt studyosunun tunı muzıkal sorumluluklarını üstlendığı ilk studyo... Bu arada başka stüdyolara da çagrılıyor; oralarda da tecrübe kazanıyor ve çalışıvot... Bir studyonun başına geçip çalıştırmak iyi idi de ya en baştan kurınak, yalışır hale getirmek ve kayıt masasının başına geçmek? Alet seçimi, birkaç kilometre kablo döşemek, uygun mikrofon ve hoparlor seçimi, ses ölçüm sistemlerı, efekt aletleri, lehim telleri, empedans ayarları, bel kemcri kalınlığında teyp bantları, bunlann hepsinin doğru bağlanması doğru çalıştırılması?.. Alışılmamış sesler peşinde tşte bütün bunları, Peter Şchon ile 1984'tc tanıştıktan sonra yaşadı. Yani Peter ile bir stüdyo kurdular. Istvan artık "sef makinist" ve "prodüktör" idi. Alışılmış sesleri çok iyi kullanmakla birlikte alışılnıamışların da peşine çoktan düşmUştü artık... Bu yıllar bizim sevgili M.F.ÖInün (MazharFuatÖzkan) onu duyduğu, tanıdığı yıllar. Hollanda'da beraber kayıt yapıyorlar ve başarılı oluyorlar; sonra M.F.Ö. bizim Istvan'ı ses mühendisi olarak Türkiye'ye getiriyor. Türkiye'ye hoş geldiniz!... "Hoş bulduk!" diyor Istvan ve hem de "Bir dalıa burayı terketmem!" demecesine. Şimdi ben soruyorum hayretle; Hollanda gibi pop muziğinin kaynadığı bir Ulkeden sonra Türkiye'de aynı ortamı bulabilecek misin? Ya da oradaki düzeyde müzısyenler, yaratıcılık mhu, dinamizm?... "Buldum bile!" diyor Istvan. Bundan hiç şüphesi yok; "Türkiye'de çağdas pop müıiği var ve daha iyi bir hale getirccegu onu; Türkiyc, artık yalnu alıcı degil satıcı da olacak dış dünyaya" diyor. MazharFuat özkan grubunun "ses mühendisi" olarak Türkiye'ye gelen Istvan LeelÛssy. "Türkiye'de çafldaş pop müzifli var ve daha iyi bir hale getıreceflız onu, Turkıye artık yalnız alıcı değll, satıcı da olacak dış dünyaya" diyor Bir Phil Spector'un, Steely Dan'ın, Toto* nun, Tears for Feras'ın, Talk lalk'un, Super Tramp, Donald Feagan'ın tınılarını, dinamizmini kendine örnek alıp bu kalitede çalışmalara "Made in TUrkey" damgasını vuracak Istvan... Bunda kararlı ve kendinden enıin. Bu düzeyde pop çalışmalarına ayak uydurabilen Türk gruplarını sorduğumda, şimdilik M.F.Ö. ve Lokomotif i gosteriyor; "Ama bunlar artacak!" diyor. Önce melodi! Çalışma sistemi ile ilgili, daha teknik sorulara geçtiğimde, "Evvela melodi gelir" diyor, "Olabildiğince basit, anlaşılır güzel bir melodi ve guzel sozler. Ben basit bir adamım ve basit şeylerden hoşlanmm" diyor, bu birkaç kilometre kabloyu kesip doğru yerlere bağlayan ve olmayan, bilinmeyeh tınılann peşindeki adam... "Basit melodiden sonra, parçanın temposunu seçcrim; ardından başlayış ve hitiriş bö lümleri, armonisi sırayla yerlerine oturtulur" diyor. tşte artık Istvan orada paletini, tuvalini, boyalarını hazırlamış bir yaratıcı oluyor... "O basit melodiden başka her sey degişeblllyor, plak basılıp dagıtıldıktan sonra bile kafamda hfilâ degi^ebiliyor" diyor Istvan. Bu değışimlen gcrçeğe döndürebihnesinde en büyük yardımcısı, bilgisayar teknolojisi. Cîerçekten de onun dev estrümanı olan kayıt studyosunun ortasında kendi beyninden sonra gelen»en büyük beyin, bir bilgisayar. Müzik yapmak, kayıt, düzeltme, ton ve ritrn değiştirme gibi müzikal, olaylara yardımcı ve lıatta yaratıcı olmak üzere programlanmış bir bilgisayar... Bir müzik enerjisi: Stres... Ustalıkla kullandığıııdan çok emin olduğu bir başka kavram var Istvan'ın dünyasında. Adı: "STRES". tçinde yılana benzeyen iki " S " harfinı bir arada barındıran bu kelime, bu kavram, Istvan'ın bir oyuncağı haline gelmlş. Onu kendi lehine kullanmasını öğrenmiş, gerektığı zaman onu enerjiye çevirip kullanıyor, gerekmediğı zaman ise fcna halde kovuyor: "Her şeyden ölebilirim, razıyım, ama stresten aslai..." diyor. Tam bu sırada stüdyodan içeri, sağlam yapılı, kuzguni siyah saçlı, konuşkan, neşeli bir kadın giriyor. Bu Istvan'ın altı yıllık bir başka mutluluğu, Hollanda'dan yeni dönen eşi Yolanda. Siyah saçlannı Kızılderili soyundan, adını Meksikalı kökünden, belkı bir başka özellığini de Filipinli atalarından almış gerçek bir melez. O da aynı yolun yolcusu, Engelbert Humperdinck'e Dolly Dot's ve daha birçok ünluyc nıakyaj artistliği, şarkı sözü yazarlığı, arka plan vokalıstliği yapmış, vatanını 18 yaşında terk edip Avrupa'ya ve Istvan'ın kalbine yerleşmiş bir Californialı. Beraber mutlular, üretiyorlar ve çalışıyorlar. "VVelcome to Türkey Istvan! Welcome to Turkey Yolanda!" derken, arkamdan, "Hoş bulduk!" diye Türkçe nidalar yükseliyor ve avuçlarımda küçük mutluluklar, stüdyodan ayrılıyorum. fl