Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
G Ü N L Ü K Salâh Birsel Sesler 30 Mayıs 1987 Darlas özarıkça Ters Adam romanının kişilerinden birini şöyle konuşturur: Evde en uzun kalabilme talimleri yapıyordum. Odasının, bahçesinin tenhasında saatlerce oturabilme başarısını gösterenler kendi üstlerine katlanmaktan korkmayanlar, kendindcn sıkılmayanlardır. Fransız thtilalini sıfır gümrükle gözlem altına alan o Gece Seyircisi Restif de la Bretonne'un, ne durumda olursa olsun canı sıkılmaz. Leautaud da bir koltuğa gömülüp kendini düşüncelere saldı mı, oh kekâ, gUnler boyu öylece kalabilirmiş. Walt \Vhitman: Olduğum gibi olmak bana yeter. Bunlar yazarlardır. En kuçuk şeyle yetinmesini, iğne deliğinden dünyayı geçirmesini bilenlerdir. Panait Istrati'yi de bir kahveye çökertin, kahvesini höpürdetmesine, nargilesini tokurdatmasına, kunduralarını boyatmasına ve de dilenciye sadaka uzatmasına izin verin onu, yeryüzünün en mutlu kişisi kılarsınız. Gelgelelim ki gelgelelim, bir insan yalnızlığa ne kadar soyunursa soyunsun, yine de yalnız olamaz. Düşünccleri, anıları, giyimkuşamı, odanın bağdaşı, açık pencereden koşup gelen kuş, yaprak ve insan sesleri buna izin vermez. Hugo bu konııda bir ayırım yapacaktır. Yalnızlığın büyük insanlar için iyi, bastıbacaklar için de tehlikeli olduğunu öne sürecektir. Ona göre yalnızlık, ışıklandırılmamış beyinleri alabora eder. Hcnry Miller "80 Yaşın Dönemeci" adlı denemesinde bir karşıoy'cu, bir yanbastıcı olduğunu açıkça ortaya döker: Hiçbir dinsel, siyasal ya da benzeri örgüte girmedim. Yaşamım boyunca hiç mi hiç oy kullanmadım. 28 Ağustos 1987 D u gece rahat ve deliksiz (daha doğrusu 1 karnıyarıklı) bir uyku çektim. Çünkü llaç Çagı'nın başından beri uykuma tebelleş olan o mendebur ve uyduruk rüyalardan hiçbirini görmedim. Cumhuriyel'te Melih Cevdet Anday, Ali Sirmen'in "Demokrasi, Mediokrasi, ldiokrasi" adlı yazısına dayanarak kimilerinin ülkemizi mediokrasi (yeteneksizler yönetimi) balçığından idiokrasi (eblehler yönetimi) batağına çekmek için ellerinden geleni ardlarına koymadıklarını yazıyor. Bencesi, yeteneksizlerle hebennekaları hiçbir işten ayıklayamazsınız. Aydınların oluşturduğu topluluklarda, derneklerde bile onlar en öndedir. Geçerse onların sözü geçer, onların türküsü çağrıhr. Bu, neden böyle olııyor? Neden kimse yaptığı işte haklı ve adaletli olmaya değil, kendi çıkarlarını kollamaya önem vermiyor? Neden, neden bilgeleri, aklı erikleri saf dışı bıraknıak, kiş kiş etmek, alana gölgelerinin biie düşmemesini sağlamak için her türlü oyuna başvuruluyor? Bernanos: Tek bir acı vardır, o da ermiş o l m a m a k tır. şurk" sesleri işitilmişse bu, bir tavladan yükseliyordur. "Çat çuf'Iar ise dominoyu haber verir. Pah pah gırrrr (Kadıköy vapuru iskeleye yanaşıyor). Vüüüyyy (kaldırıma kendini zor atan genç, otomobil yani ölüm korkusunu üstünden atmaya çalışıyor). Tıısss (yörede kazlar olmalO. Gıdı gıdı gıdı (komşu kadın keçisini çığırıyor). Bincişk bincişk (serçe ötüyor). Şıkkırak (biri evinin mandalını kaldırdı). Cak cuk (bir rospik ağzında sakızla geçti). Bu yansımaları say say bitiremezsiniz. Halkımız bu ses fısiıklamalarının çoğuna birer ad bile kondurmuştur. Tilkinin bağırması cimkirmedir. Tavuk kakan eder. fnce ve insanın içini buran keklik sesi de burgadır. Horoz ötüyorsa o da kığırıyor sayılır. Adalet, onların sözlüğünü bile yapmıştır. Dümtek, dümtek (ayıcı geçiyor). Cuıızzzz (hızann bıçkı sesi). Su sı su (korudaki tüm yeşillerin Adalet'i selamlaması). Vıjıjjj (araba patinaj yaptı). Tak tuka (üst kattaki kız takunyalarını ayağına geçirdi). Düttüru düdük (deli oyuncakçı geçiyor). Tangır tungur güm pat (tüpgazcı boş tüpleri pikaba yüklüyor, daha doğrusu fırlatıyor). Şak şak şak (Telli Babaya alkışlarla gelin alayı gidiyor). Gümmpıss (lastik patladı). Güm güm güm (çocuklar beton Uzerinde top oynuyor). Ay aman aman amanlar (bir koca kansını dövüyor). Inh ınh ınh (kasette arabesk var). Ya ya ya şa şa şa (Sarıyer takımı yandaşları). Ding deng dong (kilise çanı). Hırhiru (komşunun köpeğiyle mahalleden geçen bir kedi fıskos çalçenede). Şut (ağaçtan palamut düştü). Hışı huşu huşo (deniz piyasa caddesine salvo ediyor). Tak tik tak (yatalak kadın arkadaşını çağırmak için camı tıklattı). Şangır şungur (yetişin a dostlar bir türlü yerine asılamayan camlı büyük tablo Adalet'in kocası Halim'in başına geçti). 29 Ağustos 1987 Hoskoca ekmek bıçağını karpuzun bağrına sapladım ki "cirp, cirp" diye sesler geldi. Düuya bir onomatope, bir yansıma, bir ahenk taklidi, bir ses çakışmasıdır. "Şark 31 Mayıs 1987 Talnızlığı olmayan kişi, Chamisso'nun gölgesini yitiren adamıdır. 25 Ağustos 1987 Al sana aynalar. Çay taciri Bay Dupont, eski ortağı ve bozaya kapılmış düşmanı Bay Clay'e felek oturaklı evinı satmak zorunda kalınca, oradaki tüm alengirli ve kınalı kuzu eşyalarını yakıp yıkmış, geriye tüm odaları kaplayan Fransız boy aynaları bırakmıştır. Artık siz bilin, o güne değin yalnızca sevili ve şenlikli sahneleri görüntüleyen aynalar, kendi yitimine yol açan adama ceza tuzakiarı kuracak. Bay Clay hangi odaya girerse suratına aladışappak bir cellat portresi fırlatacaktır. (s.10) öykünün kara kuru Yahudisi Elişama: Kimi zaman bir desenin çizgileri ters yöne akabilir. Tıpkı aynadaki gibi. (s.40) a Karren Bllıen'ln Ölümsüz Öykü'sü. Danimarkalı kadın yazar Karen Blıxen'ın (18861962), "Afrıka'dakı Çıftlık" adlı yapıtı 1937'de yayımlanmıştı Yıllar sonra, 1986'da, yönetmen Sıdney Pollack'ın bu yapıttan beyazperdeye uyarladıjı "Out ol Afrıca" (Benım Afrıka'm) adlı film, yedı dalda Oscar alacaktı 'en Erol Çankaya'nın şiirlerinj pek sevmem. Daha doğrusu ilk şiirlerine gönül bağlamamışımdır da sonralan gördükçe durmamış, geçmişimdir. Bu ay Adam'da "Yeniden Duyuyorum Denizi" şiirini okuyunca kendimden utandım, o atladığım şiirlere de yüz bin lıayıf getirdim: Bakerloo, l'icadilly, Circle, British Kail Şimdi büluıı trenler hedefine vanyor Keyfine dala^ıyorum butun bilelvikrle lndirimli satışlar halinde insanlığımız VValkman bireyciliğini kimse anlamıyor Metro gürüllusü unutınuş tkinci Savaş'ı Hiçbir roket Buckhingham'ı vuramıyur Sorunsalı çok iyi kavrıyorum şimdi Bırakın, Home Office'i atlatmak benim işim Yoksa kurşun sıksan geçmez kapılanndan B 3 Eylül 1987 27 Ağustos 1987 Dir gazeteye verdiği demeçte Rıfat Ilgaz, 6 eylul oylaması için diyor ki: Eğer param olsa vc cezayı peşin alacaklarııu bilsem sandık başına gitmezdim. Ben ne diye sanatçıları bu gibi işlerde oy dışı bırakmazlar anlamıyorum. Devlet büyüklcri sanalçılan, edebiyatçıları TUrkiyc'nin İıiçbir işine karıştırmıyorlar, politikanın uzağından geçmeye bile izin vermiyorlar, ama ille de sandık, ille de sandık ciiyorlar. ikı dünya savaşı arasındakı dönemın düşkırıklıklarını yansıtan yapıtlann yazarı Georges Bernanos (19881948), geçen yıl Cannes Fılm Festıvah'nde "Altın Palmıye" odulünü alan "Şeytan'ın Guneşı Altında" adlı fılmın kaynaklandığı romanı 1920de yayımlamıştı Karen Blixen'in Ölümsüz öykii'sündeki bir Robenson (kitabı dün akşam bitirdim) şöyle konuşur: Adada çeşitli sesler vardı. BUtün gece dalgaların sesini dinlerdim. Sonra rüzgâr çıktığında dört bir yandan uğultusu gelirdi. Deniz kuşlarının sabah uyanışlarını dinlerdim. Bir keresinde bütün bir ay boyunca yağmur yağmıştı. Başka bir keresinde de tam on beş gün boyunca. Her ikisinde de gökler gürledi. Yağmur gökten bir şarkı gibi indi. GökgürUllüsüyse insan sesi gibiydi. (Fatih Ozgüven çevirisi). Adalet Ağaoğlu da Büyükdere'de Bülbül sokağındaki evinden, 1985 nisanının son üç günunde 60 çeşit ses saptamıştır. Bunların içinde taka patpatları, tanker borazanı, paten takırtısı, çocuk viyaklaması, demir, tahta, tokaç, mala, harç, çinko, çıngırak, rüzgâr sesi olduğu gibi kurbağa vraklaması, inek böğürmesi, köpek havhavı, arı vızıltısı, havadaki günıüş tellcrin bıcırdaması, bulbül, karga, ispinoz, puhu, seıçe konseri de vardır. Özellikle martılar yavrularını yuvadan uçururken delice çığlıklar atıyordur. 15 Eylül 1987 fcamandan kazanma ilkesi. Şap şap kalabalık için en kolay top, bu ilkedir. Bunlar bu ilkeye bağlı kalınarak döktürülmüş laf kepeklerine alaylar, bulaylarla biterler. Ne var, iki şapşuplu yazarlar da bunlara arka çıkar ve ilkeye bağlılıklarını göstermek yolunda yazılarını bir iki saatte, yo hayır, kâğıdı makineye taktıktan sonra 30 dakikada çırpıştımlar. Gerçek yaratıcılar, kendi kendisinin merakına düşenler ise sanatta zaman kazanma ilkesinin geçerli olabileceğine inanmadıklarından bir kcnarda asılı kalırlar mübarck. L J 16