26 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

EV E K O N O M İ S İ Meral Tamer Şangırtılı bir taşınma macerası Bu hafta mektubunu olduğu gibi yayımladığımız Nilgün Süner'in "Nefes kesen" taşınma macerası, bir gün sizin ya da bir yakınınızın başına da gelebitir... vden e\e nakliyat" bugııne kadar bu koşemizde hiç değinmediğimiz bir konu. Koruma Tarım llaçları'nda görevlı okurumuz Nilgün Suııcr, bize aşağıdaki ilginç mektubu ya/.masaydı, belki de yine aklımı^a gelmeyecekıi. Mektup uzun. Onun için biz sözü kısa kesiyoruz ve Nilgün Süner'in akıcı bi üslupla kaleme aldığı "taşınma macerasını" sonuna kadar ibreıle okumanızı salık veriyoruz: Beşiktaş'taki evimi Koşuyolu'na taşımam gerekiyordu. Ve bu ara benim de eşimin de işlerimiz öyle yoğundu ki, evi tuttuk. Aradan bir aya yakın zanıan geçti, henüz eşya loplamaya başlayamamıştık. O ara dostlar öneride bulundular: Evden e\e nakliyat kolaylığından niçin yararlanamıyorsunuz diye. Bana da çok çekiei geldi. Hemen araştırmaya giriştiın, birkaç şirketle konuştum, Hyat aldım ve sonunda en ciddi görduğüm şirket olan Ganlur AŞ ile anlaştım. Bir gorevlileri eve geldi. Eşya \c ambalaj malzemcsi tespiti yaptı. "Çok özel eşyanız, ya da çok üzel evrakınız varsa istiyorsanız onları toplayın, onun dışında hiçbir şeye dokunmayın, biz o sabah ekip olarak gelecegiz, bütün evi toplayıp ambalajlayıp taşıyacak ve >eni evde kolileri ho^altıp yerleslireceğiz, yani sabah kahvaltısını cski evinizde yapacak, akşam yemegini yeni evinizde yiyeceksiniz, herhangi bir şey kırılırsa hepsini tazmin edeceğiz," dediler. "Aman Allahım," dcdim, kulaklanma inanamadıın \e öyle bir mııtluluk karşılıgında 250.000 lira ödenıeyi ve hıç onaylamadığım bir davranıs olduğu halde fatııra da istememeyi kabul ettim. Kararlaştırdığımız 1 Oeak sabahı son delece şık, bembeyaz, kapalı bir kaınyon kapının önıınde dtırdu \e içınden portakal rengi ıs tulunılaıı giynıiş 810 tane genç'indi. Havalaıı çok iyivdi yani. "L>garla>ıyoruz," dedını esime. Eh, uygarlığın nımcılcrındcn de yararlannıak la/ım. Aman etendim, keske oyle bir şeve, uygarlığın nimetlerinden falan yuıarlannıaya kalkmasayııu>ını. Uzerlerindeki portokal rcııgı ıs uılumu dışında uygarlıkla hiçbıı iliskileıi olıuayan bu gençlerin o evi ııasıl (upladıklannı, ııasıl taşıdıklarını bana ııasıl tuyleı uıperıiei saatler yaşattıklarını anlaırnaııı mııınkun değil. llk kayıp eski evde basladı. Bir "krislal ajaklı ıneyve labağı" henüz koliye gireıne den kırıldı. Neyse, "Ne yupulım, yok /ijanı" dedik. Eşya son dereee duzensiz, damıadağınık biçimdc, paldırkuldur kanıyonun içiııc adeta atıldı ve yeni evde de yine inanılmaz biı cehalet ve du/.ensizlik ıçirıde boşallılmaya başlandı. İlk açtığım koliden eıı az yuz yıllık, değerli bir anıika tabak parçalannıı> halde çıktı. Yeni alınnuş, hiç kullanılmamış, buyük boy bir Boreani kırılmı> v"'klı. Bir akşaın önceden kalma yarırn tencere nıakarnanı vardı. "Biz evden eve taşınıyorıız, akşam yeni evde yemek yiyecegiz ya."Herhalde bir koli bandı ile ağ/ını bantlayıp koliye koyarlar diye duşunnıu^tum. Bir buyük jut ^uvahn içi lencerc, tava gibi kırılıuayacak ınutl'ak ı doldurmuşlar. Bir de açarım ki makarna tenceresi de ağzı kapatılmadan aynı çuvala aiılmış, bu kadarla kalmıyor, tuz kutusu ve vim Nakliyat şirketlerinin kulağını çınlatan... Soyulmuş sosis satin aldığmızda... Yılbaşı tebrik kartlarının masamızın üzerine yığıldığı günlerde, Karaköy'den Günseli Akyut imzasıyla postaya verilmiş bir paket aldık. Paketin içinde bir yılbaşı kartı ve Maret'in naylon torbasında küflenmiş 4 adet sosis vardı. Günseli Akyurt mektubunda şöyle diyordu: "Maret'in bu sosislerini 11 Aralık 1987 günü, semtlmizdekl marketten aldım. Üzerinde üretim tarlhl olarak 24 Kasım 1967, son kullanma tarihi olarak da 8 Ocak 1988 yazılıydı. Ama soslsler 20 aralıktan itlbaren küflendller. Gerl vermek ya da Maret'e yazmak yerine slze bildirmeyi uygun buldum. Bu tür yiyeceklerln son kullanma tarlhleri neye göre saptanıyor? Siz bu konuda bir araştırma yapmış mıydınız? Bu soslslerl buzdolabmda sakladığımı söymeme herhalde gerek yok. Bu kadar çabuk bozulan bir gıda maddeslnln üretlmden mldeye uzanan süre içinde ne gibi bakteriler taşıdığı, sağlığımız açısından endlşe verici. Bu tür son kullanma tarihlerine nasıl güveneblllrlz?" Günsell Akyurt'un bu mektubu üzerine Maret'in Gebze'deki fabrikasına telefon açıp Genel Müdür Atıl öncü ile görüştük. Atıl öncü daha ilk cümlemizi bitirmeden, "Konu herhalde soyulmuş sosistl. Soyulmuş sosisler, paketl açıldıktan sonra kesinlikle bekletilemez," dedi. Günseli Hanım'ın bize gönderdiği paketteki sosisler, gerçekten de soyulmuş sosistiler. Atıl Öncü'den öğrendiğimıze göre, soyulmuş sosislerin üzerinde herhangi bir koruyucu tabaka bulunmadığı için bunları naylon torbasını açtıktan sonra tümünü birden tüketmek gerek. Zaten bu nedenle soyulmuş sosisler 5'lik, 9'luk ve daha büyuk paketlerde satılıyorlardı. Eğer bir kerede 5 sosis yeterliyse 9'luk paket alınmamalıydı. 5 sosısten daha azı kullanılmak isteniyorsa, o zaman ya soyulmamış sosis alınmalı ya da paketteki geri kalan sosisler alüminyum (olyo veya selafona sarılıp buzlukte bekletılmeliydı. Gerçi buzlukta bozulma olmazdı, ama sosisin lezzeti kaçabilirdi. Maret Genel Müdürü Atıl Öncü'den aldığımız bu bilgileri hem okurumuz hem de soyulmuş sosis kullanmaya niyetlenecek diğer okurlarımıza iletmekte yarar bulduk. Günseli Akyurt'un son kullanma tarihiyle ılgili sorusuna gelince demek ki ambalaj açılmamış olsaydı, sosisler 8 ocak tarihine kadar dayanacaktı. Bu konuyu Günseli Hanım'ın titizliği sayesinde biz de öğrenmış olduk. D fifi E kutusu da ağızlan kapatılmadan aynı çuvala atılmış. O çuvalın içinden her sey üzerlerine makarnalar yapı^mış olarak tu/lar ve vimler içinde çıktı. Onları yıkamam inanın 34 saatimi aldı. Mutt'aktaki baharat kavano/lnrı çocukların vamurlu ayakkabılarıyla aynı torbaya konmu>. Bu kadar da değil, bir de baktım ki tuvalet masam kırılmış ve aynası yok, yuvarlak, ahşap çerçeve içinde bir aynaydı, dört döndum bunun aynası nerde diye. Tasıyıalardan biri "Biz onu kırılmasın diye beze sardık, kolilerin birinden mutlaka çıkacaklır," dedi. Kolileri boşaltıp evi yerleştirme vaadine gelince tabii ki hak getire. Gaıdrop ve yatakların munlcsiııi yaptılar, "ArCık siz kencli duseninize göre ycrleşirsini/," deyip işin içinden çıktılar. Zaten ben de çok bunalınıstını, gilmelcriııı istıyoıdum. Ancak hıç değilse kitapları bo•jaltmalarıııı, kolılerın ortadan kalkmasını ıstedım. önee o kadar çok kitabımız olduğu için bizi bir guzel azaılayıp sonra gözunıüz gibi baktığınıız kitapları parçalarcasına boşalııp kitaplığın ratlarına attılaı. Bir azarı da e>yamı/ eski olduğu için i^ittik: "Eski esya (abii ki kırılırmıs. " Evet, biz on ikı senelik evliyiz ve on iki scnedir aynı eşyayı kullanıyoruz. Bılemiyorum dığer aileler her ikı senedc bir eşya nıı değiştiriyorlar. Ayrıea ne kadar eski de olsa lıerkesin eşyası kendisi için değerlidiı. Neyse iki gün boyunca evde ayna aradık. Bütıln koliler açıldı, ayna yok. Bir ara çocuklar, "Anne, aparlman kapısının öııünde biz ayna parcaları gorduk," dfinezler ıni? lııip baktım, gerçekten de bıı kcnaıa toplanmış ayna parçaları var. "Herhalde kırdılar" dedim. F.sim "Bari çerçeveyi hıılsak ayna laktırırız," dedi. Ve derken içini silmek ve yeılestirınek uzere tuvaleı masasının çekmecelerindcn birinı bir de açtını ki çerçevenin kırık parçaları duruyor, diğer çeknıeceyi açtım, diğer paıçalar da oradan çıktı. SaygiMZİığı düşünebiliyoı nıusunuz? Aynayı kırını.slar, çerçeve parçalannııs, çerçeve parçalarını çckınccelere saklayıp, "Biz onu kırılmasın diye be/e sarmıştık, kolilerin birinden çıkar," divorlar. Kendimi hiç bu ka dar aptal, hiç bu kadar enayi yerine konmuş hissetmemistim. 250.000 lirama mı yanayım, kırılan tabak çanağıma, tuvalet masama mı, çok enayice aldatıldığıma mı? Oturup bir guzel ağladım, ancak hırsımı alamadım. 4 ocak pazartesi günü, Ganlur AŞ yetkilisi (iökhan Beyi arayıp olanlan aynen anlattım ve kırılan eşyamın söz verdikleri gibi tazıninini istedim. Kendisinden daha yetkili olan Hakan Beyle görüşup beni arayaeaklarını söyledi. İki tam gün bekledim, arayıp soran olmadı. Bugun, 6 ocak çarşamba Ciökhan Beyi tekrar aradım ve sonucu sordum. Antika tabağı tazmin edemezlermiş, çünku zaten antika taşımıyorlarmış. Peki kabul! Kristal, ayaklı meyve tabağımla Borcam'ımı tazmin etmek için degörmelcri gerekiyormuş. Meyve tabağı dcdiğim gibi, daha eski evde koliye giremeden kırıldı ve farasla suprulup çope atıldı. Kırık tabak parçalarını yeni eve taşınıayı hiç du>unemezdim. Borcam'ı da sinirleriru bozulup yeni evde ben çöpe attım. Kırık bir Boıcaın'ı saklamayı anlamsı/ gordum. Ayrıca da tav.yıcıların başındaki taşıma işinden sorumlu Ozeaıı Bey adlı kisi her ikkinin de kınldığına lanık oldıı. Kırıkları görmemiz lazım demek beni yalaneılıkla ve hatta sahtckârlıkla iıham etmek olmuyor mu? Tuvalet masamııı aynasına gelinee iddia ettiklerine göre onun kırıldığını eşinıe sriylemisler, eşim de "Önemli degil, her lasınmada ufak tefek şeyler kırılır" demı>. (iökhan Bey bana "Siz eşinizle görüstünüz mü?" diye soruyor. "Ben esinıle aynı evde yaşıyor ve 3 günden beri de bu konııdan başka şey konusmuyorum," yanılını verdiın. Kırılan, dökulenin bclki üzerinde durmayabilirdim, ancak bu samimiyetsizlik, hatta yalancılık vc sahtekârlık her turlu tahammulumu astı. Sayın Meral Tamer, belki biraz uzun oldu ama mektubumu Cumhuriyet DERGİ'de yayımlarsani7 belki öfkem biraz hafifleyecek, ayııca da diğer ev hanımlarını "Gantur A Ş " ile ev tasımamalaıı konusunda uyarmış olııruz." İste böyle "jNefes kesen" bir taşınma macerası size!.. u
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle