Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Eyüp'te gece ışıkları Celalettin Çellk aranüğın örtüsü altındaki tstanbul'un büründüğü atmosferi gözlemlemek üzere giriştiğimiz yolculuk sürüyor. Saat 03.15 ve şehrin korunmaya çalışılan eski nüvelerinden; nice saray mensupları, nice hanım sultanlar, kumandanlar, nice fikir, sanat ve din adamının götnülü olduğu türbeler ve lahitler, çınarlar ve selviler beldesi Eyüp'e doğru ilerliyoruz. Bir yanda, Haliç'in karanlık sularında titreşen ışık toplan, kırışık çizgiler, diğer tarafta, gecenin derinliklerinde beliren ve nasılsa ayakta kalabilmeyı başarabilmiş ahşap ev rölöveleri; bugünün dünyasından kopup, geçmiş çağlann dingin atnıosferine dalmak Uzere olduğumuzu düşünüyoruz. Bu arada yağmur çiselemeye başlıyor, böylelikle sokak lambalarından dökülen soluk huzmeler ıslak yüzeylerden yansırken aynı zamanda kontrastları güçlü fotoğraflar verecek. Ttlrk Barok üslubunun önemli örneklerinden Eyiip cami çevresine öbekleşen türbeler, sinler, sebillerin ince parke sokaklar, zarif büklümler çizen Arnavut kaldınmlarla bütünleştiği Fesh«>ne, Beybaba, Boyacı sokaklarında geziniyoruz. Bızler zaman şeridinin, bir ucu yüzyülar öncesinin dennliklerinde yi tip gıden ince yollannda gezinirken, ışık gölgc oyunlanyla bezenmiş görsel imajlar birer ikışer karşımıza çıkıyor ve edindiğimiz zengin izlenimleri bir çeşit duygu sarhoşluğunda fotoğraf karelerine aktarmaya çalışıyoruz. Kimi zaman bir hazinenin zarif silueti, kimi zaman bir türbeye nakşedilmiş kitabenin coşkulu kıvnmlar içeren dokusu ay ışığının loş aydınlığında beliriyor. Bir gravürün dennliklerinde gezinircesine hissedilen yoğun sessizlık, arada bir uzaklardan gecen bir otomobilin sesiyle ya da bir köpek ulumasıyla kesiliyor. İstanbul 25. saat: 2. Bölüm Gece gezintilerimizin ikinci durağı Eyüp'te edindiğimiz zengin izlenimleri, bir çeşit duygu sarhoşluğunda, fotoğraf karelerine aktarmaya çalışıyoruz. K Yoğun bir huzfln Diz boyu otlara gömülü mezar taşlarının sarık ya da fes biçimine dönuşen veya üstlerine çiçek desenlerinin oyulduğu ince sütunları, göğe doğru uzanan neftı servilerle birlikte içli harmoniler oluşturuyor. Çatılan bu dekorun gerisinde, yoğun bir hüznttn, derin bir melankolinin ürpertisi yerine; doğanın kesintisiz oyunu zaman aşımının sürekli yinelenen temsillerine tanık oluyor ınsan. Sanki Dede Efendi'nin bir bestesi geziniyor havada. On dokuzuncu yüzyılın ortalarında bu mekânlarda dolaşan bir Fransız gezginin şiirli anlatımını anımsıyorum: "... mezar taşlarının altıada, genellikle, taştan, mermerden bir kapak bulunur. Ortasındaki birkaç parmak derinüğlndeld çukura, olunun akraba ve dostlan çiçek koyar, sıit ya da kokular doldunırlar. Bir gun gellr kl çiçekler solar ve arbk tazeknmez, çunkü sonsuz acı yoktur ve unutmak olmasa, yaşama imkansu olur. Güisuyu yerine o küçük çukura yagmur suyu dolar; küçük kuşlar, kalbin Közyaşlannın döküldügü yerde yagmunın gözyaşlannı içerler. Güvercinler ötüşerek bu mermer küçük banyoya kanatlannı batınr, yandaki me/ar taşına konarak da güneşte kurunurlar ve ölü, aldanarak bir yakınının iç çekmesini duydugunu sanır. Mezarlar üstünde uçuşup ötüşen bu kanatlı hayat kadar zarif ve taze bir yey (asavvur edilemeı..." (Çelik Gülersoy, İstanbul Estetiği, 1983) Eyup camisl çevreslnde öbeMeşen turbelerin bulunduflu sokaMarda, yaflmur çiselemeye başladıflında, sokak lambalanndan dökülen huzmeler ıslak yuzeylerden yansıyor. Çevremizi kuşatan arutsal yapılann dokularından sızan eski muziklerle kıvrıla kıvrıla giden evcimen yollarla, engebeli araziyi bezeyen süslü taşlann yükselip alçalan denizinde yakamozlanan ışık huzmeleriyle besleniyor ortamın büyüsü ve Haliç'in sabahın dördündekı panoramasını görmek Uzere Pierre Loti kahvesıne yöneliyoruz. Dolambaçlı ve dar geçitlerin olduğu Eyüp sırtlannda yolumuzu kaybettiğimizde, karşımıza çıkan uzun sakallı, yaşb bir adam, gecenin esprisi olacak biçimde, ilerlemiş saate karşın, ağzından tane tane dökülen munis sözcUlderle, en ince aynntılann altlanru özenle çizerek bizlere yolu an arda üç kez tarit ediyor. Kahvenin, nice karasevda oyküsünün sindiği pitoresk bahçesinde, meyve ağaçlarının diplerine dizili boş masa ve sandalyelerın arasında, yalancı akasyalann altlannda, taş döşeli ince yollarda geziniyoruz. Aziyade'nin mezarını umutsuzca arayan romantikler gibıyiz. Gecenin kalın örtüsü lstanbul'un ustunden henüz kalkmadı. Haliç'in çırpıntısız yüzeyındeki pınltılann oluşturduğu ışık şenliklerinin seyrine doyum olmuyor. Uyuyan metropol den yUkselen uğultu ise kesintisiz sürüyor Bizler sabah ezanını Süleymaniye camisinin avlusunda dinlemek ve doğan günü eski İstanbul evleriyle karşılamak Uzere otomobilimizi Eyüp sırtlanndan aşağıyı vuruyoruz. D 1 I III » l:f 10 Sabahın dördünde Haliç sırtlanndan, Pierre Loti kahvesi önünden bir İstanbul panoraması.