Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
'Altın Çağ'ın dedikoduları Bu yıllar Hollywood'un "Alün Çagı"ydı. Hollvvood'da gerçek kahramanlar, imge gUcünUn sımrım zorlayan olaylar yaşıyorlardı. Inanılmaz derecede yakışıklı, baştan pkartıcı kişiler, tüm dUnyanın giyinişini, bakışını, konuşmasını etkiliyorlardı. Hollyvvood'u ise degil yanna inanmak, bugünden bile kuşku duyuyor. Bir çocuk oyuncu olarak Hollywood'a adım atan Kennelh Anger, daha sonra açık saçık filmlerin yönetmeni ve yapımcısı olarak tanındı. Kötücül gözlerle çevresini inceleyen Anger, "Babil" adlı 2 ciltlik kitabında Hollywood'un bütün "kirli çamaşırlarını" ortaya döktü. Örneğin, James Dean'ın sadomazohizm dünyasını keşfetmesini Anger şu sözlerle anlatır: "Dean, Hollyvvood'un dogusunda bir kenar mahalledeki "Club" adlı bara sürekli giderdi. Gecelerin bu seks avcısına, kuliip üyeleri "Kullük Adam" adını takmışlardı. Uyarıldıgı zaman, göğsiinü açıyor ve herkesten, sigarasını göğsunde söndürmesini isti>ordu. ölümüne yol açan kazadan sonra hekimler, gogsündeki izlerin anlamını sökememişlerdi. James Dean, içine kapanık, disiplinsiz, asi bir gençti. Klasik manidepressif tipi çiziyordu. Pandannı yatak içinde saklardı. Kaprisliydi. Son zamanlarda rollerini ögrenmekte güçlük çeklyordu. Çekimlerde bocalıyor, sonra da çevresindekilere kızıyordu. Hızlı bir marihuana tıikelicisiydi. James Dean, ölmese bile "Giant" belki son filmi olacaklı." Bu dönemin en belirgin örneklerinden biri, 1939 yapırnı "RUzgâr Gibi Geçti"dir. Bu kadar incelenen, uzun yıllar boyunca söz edilen başka film yoktur. "Scarlet O'Hara" rolü için titizlikle seçilen Vivien Lelgh'de romantikliğin bütttn öğeleri vardı: Kötülük, kıskançük, fırtına, tatlılık, öfke... Filmde rol alan 2 erkek de alabildiğine cömertlikle Hollywood mitosunu canlandınyordu. Belki de Nazilerin, uçağını Churchill'inkiyle kanştırmaları sonucu, trajik bir kazada ölen Leslie Hovnutl, Hollywood melankolisini simgeliyordu. Hüzünlü gözleri, yitmiş bir düşün peşinde koştuğu izlenimini veriyordu. Soylulugu, kederü sözleriyle dünyamn batışını haber vcrir gibiydi. O yıllarda, Spencer Trecy, 'Cesur Kaptan' olarak başka bir simgeydi. Katharine Hepburn ile yaşadığı mutsuz aşk, onu gerek beyazperdede, gerek özel yaşamında hayalci yapmıştı. Humphrey Bogard, evrensel bir romantizm yaşarken, yelken kulakh Clark Gable, kibar ve haşin ancak olağanüstü bir sevgiliydi. 1930'lu yıllarda Walt Dlsney'in Miki Fare'si bile gangsterlerle savaşıyordu. Bu kUçük, sevimli farecik, dönemin gUvencesini yansıtıyordu. Roosevelt Amerika'sında her şey, bir fare bile yaşama sevinci aşılayabiliyordu insanlara. Ancak, savaşın çıkması, doğal olarak gölge düşUrdU bu yaşama sevincine. Avrupa'da ve Pasifik'te savaşan Amerikan askerleri Betty Davis ile Lana Ibrnerın düşlerini kurup oyalanıyorlardı. lşin başka bir yönü, savaş öncesinin ve sonrasının John Wayne'i, Vietnam'da savaşan yeşil berelilerdi. Artık, romantizmin sözü bile edilmiyordu. Kuralları yıkan Marlon Brando, dramatik ve Kafka'nın tiplerine benzeyen yeni Hollyvvood kahramanlarına De Nlro'ya, Al Padno'ya, John iravolU'ya, Peter Fonda'ya,Dustln Hoffman'a, Jack Nickelson'a örnek oldu. Artık kadınlarda da Hollywood'da kim, kimin için, nedemiş\ Hollywood'un "görkemli geçmişini" dile getiren ve birbirlerini anlat ünlülerebakılırsa, "Altın Çağ" oldukça kayga ollyvvood, 19301960 yülannda duygubirzemin üzerine inşa edilmişü lar, sevgiler, romantizm dünyasıydı. Anger kitabında, Hollyvvood'un uyuşturucu bağımlısı yı dızlarından da şöyle söz ediyor: "Hollywood'un 'Cola'sız Coca' dönemi, Wood Allen'ı kansı Louise Lasser ile başladı. Biiyiik bir buliğin açılışınc yere olurdu ve uzun aramalardan sonra, dipsiz gibi gorünc cantasından çikolata kâgıdına sanlı bir çildet çıkardı. Bu, be hangi bir çlklet degildi. Tam o sırada, içeriye butik sahibini çagırdıgı polisler geldi. 'Mary Hartman' adıyla tanınan Lı uis, crtesi giınü bütün gazetelerin mansetindeydi: 'Mary Har man, kokain yüzünden tutuklandı!' Barbara La Mar kokaini kuyruklu piyanosunun uzerinde, gıimiiş bir lepsic saklardı. Otomobil kullanırken, aşırı dozda kokain alara agaca çarpan Richard Dreyfus da başka bir örnekli. Son yı ların genç yıldızı Jodie Foster de çantasında taşıdıgı bir tı tam uyuşturucu ile Logan Havaalam'nda yakayı ele vermişti. Kennth Anger'in kitabı, Hollyvvood'un "Altın Çağ" dt dikodularını aktaran birçok kitaptan yalnızca biri... Bu tt anı kitapları, biyografik yapıtlar, oldukça yaygır "Dedikodu" türü bu kitaplarırl yanı sıra, bir de Hollyvvoo ünlülerinin kaleme aldıkları anılar var. Biz bu yazımızda, sh lere, Richard Burton'un Joan Fontaine'in, tıpkı Anger git Hollyvvood'un çocuk yıldızlarından biri olan Jackie Cooper'ı ve Mariryn Monroe'nun anılarından da parçalar sunalım de dik! Bakalım Hollywooct'un ünlüleri birbirlerini nasıl anlaı mışlar? Şimdi onlara kulak verelim... D | tngrid Bergman'ın tanrısal aşkı, Greta Garbo'nun gizemli ve yalnız güzelliği kalmamıştı. Hollyvvood'un bütün kadınlan değişken, yırtıcı, tedirgin, tam birer dünyalı oldular. Janc Fonda'yı. Meryl Streep'i, Faye Dunaway'ı, Goldie Hawn'ı Jodie Foster'ı düşünün bir kez... Tümü hastalıklı birer kişilik labirenti sanki. Hollywood, "Rüzgâr Gibi Geçti"den "Apocalyps Now"a kadar pek çok şey yitirdi. Stil değişti. Rosella O'Hara, "Rüzgâr Gibi Geçti"yi şu sözlerle bitiriyordu: "Yann, yenl bir gündttr". Bu, yarına inanan Hollyvvood'un yeminiydi. 1980'lerin for