Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
G Ü N L Ü K SalâhBirsel Karga lar 5 Mart 1987 U ü n gece kafam yine felekmelek getirdi. Gözlerimin altında da kabarcıklar. Ama bunlar geçen hazirandan bcri sık sık yokluyor. Akşam balığı çokça kaçırmıştım. Daha önce de altına beyaz peynir çektiğimden, onların dokunmuş olabileceğini düşünerek bugün kalan balığa el sürmedim. Nedir, bir insan hiçbir şey yemeden kendini nasıl perhizde tutar? Kar sabahtan beri boyuna veriştiriyor. Radyo kar kalınlığının İstanbul'da 30santimi bulduğunu söyledi. Jale salonun camlarını açarak, önlerinde bu yıl ilk kez kümelenen karı temizledi. Kitaplıkta l saatlik bir düzenleme. Zamanla ayrı düşen yazarları bir araya getirdim. Kimilcrinin yerini de konulan bakımından değiştirdim. Bunu sık sık yapsam unları yine istediğim bağdaşa geçiremem. Ronikol'un damarlarımı çokça açtığına vararak onu devre dışı bırakıp yine papaverine saldırdım. Kar 19 sulannda azbiraz dindiyse de yarım saat sonra, fak fuk fok, yçniden indirmeye başladı. 19.50 Kar dindi. 00.30 Kar yine lâvallah atıştırmaya geçti. 6 Mart 1987 U ö a w U da uyandım ki kar dinmişti. Güneş. Kar mı topluyor, yoksa onu eritmeye mi çalışıyor, ilkin kestiremedimse de daha sonra sıcakiığın arttığını saptadım. 13.00 TV'den Başak Doğru lstanbul havaları üzerine bir konuşma (1 dakikalık) istediyse de arabalarına zincir bulamadıklarından, bir saat sonra gelemeyeceklerini söyleyerek özür diledi. 15.30 Bostancı seferi. 17.30 Eve dönüş. İki krikkrak, üç zeytin, 1 çekişte, 1 nes, 1 asabrin. 19.00 Asabrin çok iyi geldiğinden bundan böyle onun üstüne bastırmaya karar verdim. Geçen hafta cuma gilnü F. gazetesinden telefon eden Y.M.'den ses seda çıkmadı. 00.45 Tumba. 7 Mart 1987 U ü n gece yine uykuyu ele geçiremedim. İki saat salonladıktan sonra 1 tranxilene alıp 5'te yine yattım. On bire kadar temiz bir uyku çektim. Uyandığımda kar yağmıyordu. Kapıcı bakkalda taşdelen kalmadığı haberini getirdi. Her sabah, aç karnına, iki kilo su çekerken bu kez Jale ile daha çok içme kararı aldık. 12.30 Kar. 15.30 Güneş. Ama bugün kar topluyor. 17.30 Lapa lapa kar. 22.15 Kar dindi. 8 Mart 1987 Uokuzda karla uyandım. Bahçedeki kavağın dallarında iki karga. Boyuna yer değiştiriyorlar. Derken biri, sonra da öbürü uçup gitti. Yandaki 15 katlı camsız, kapısız yapıya hiç yüz vermediler. Dün akşam Talat telefon etti. O da Erenköy'deki bir ağacın üstünde yuze yakın karganın oturak olduğunu söyledi. Tarihçi Naima'nın demesine göre Tiryaki Hasan Paşa, 1601 yılında, Belgrad'dan dönerken yolda bir sürü kargaya raslamış. Çadırlar üzerinde birbirine girip cenk ettikten sonra Kanije'ye doğru kaçmışlar. Bir saat sonra da onların iki katı bir kartal kalabalığı büyük gürültülerle, yi»e çadırlar üzerinde, boğaz boğaza gelmişler. Görenler şaşkınlıkta kalmış. Tiryaki Hasan Paşa uyanık biriymiş. Demiş ki: Bu, bizeTanrının bir uyarısıdır. İki bölUk kâfirin savaşına işarettir. O sıralar tskender Paşa, Tiryaki'nin kethüdasıymış. Yanına çağırtarak buyruğunu dikmiş: Belgrad'a var. Kanije yakasına bir miktar asker tayin ettirmeyc çalış. Onu yolladıktan sonra kendisi de Kanije'ye varıp tedbir ve tedarikle uğraşmış. Zigetvar, Peçuy ve Pojga şancaklarına zahire için adamlar salmış, kâfirler yakasına da casus postalamış. Casus gitmiş, gelmiş: Kâfirlerin büyük topluluğu Yanık altında otururlar ve dillerinde Budin söylenir. Frengistan'dan 80 bin frenk gelecekmiş ona bakarlar. Zağra'da da, 1875 haziranının 19. cumartesi günü, ögle vakti, havada karga şamata ve çığhkları duyulmuştur. O hafta Rüştiye Okulunun genel sınavları olduğu için okul hayli kalabalıkmış. Zağra Müftüsü havadarlarıyla avluya çıkıp bakmış ki birkaç bin karga, gökyüzünde, iki bölük oluşturmuşlar. Birisi Zağra'nın kuzeyinde Yenimahalle kilisesi üstünde pervaz olurken, öbürü de kasabanın altında lncirli öyük ve Yahudi Mezarlığı tarafını çevirmişmiş. Derken birbirleriyle tutuşarak iki daire çizmişler. Böylece güneye doğru akıp gitmişler. Zağra Müftüsü de kargaların bu bağırtı ve çağırtılarından, Tiryaki Hasan Paşa gibi, bir uğursuzluk çıkarmış. Ve de gönlü urkmuş: Tanrı sonunu hayretsin. tşre Rusyalu'nun Ziştovi'den geçerek Tırnova ve Servi'yi ele geçirerek zulmunu yayması o günlere raslamış. Daha sonra Süleyman Paşanın gelişinde ise Osmanlı ile Rusyalu arasındaki volkanlı çarpışmalar da tam kargaların toplanıp döndukleri yerlerde olmuş. 11.00 Cik, cik, cik. 2025 serçe Japon elmasının ve çaınların alt dallarma kondular. Ama bir konup, bir kalkıyorlar. Yiyeeek arıyorlar. 13.20 Kar yine kar: Sokakta çocuklar kartopu oynuyor. Üç kişi kamburunu çıkararak geçti. 17.00 Kafamı bol oksijenle şenlendirmek için yarım saat süreyle caddeye gidip geldim. 19.00 Kar dindi. Gökte ay. 22.00 Yarım ay. İki, üç de yıldız. Ama meteoroloji yarın da kar yağacağını haber verdi. 10 Mart 1987 U « f a U U Kar yine veriştiriyor. Bugün artık ondan iyicc bezdiğimi anladım. Ben böyle bir kışı 1942 yılında görmüştüm. 1 ramvaylar günlerce işlenıemiş, işe gidenler kendi ayaklanna binmek zorunda kalmışlardı. 15.30 Karlar eriyor. Bir yandan da yine serpiştiriyor. 19.00 kar dindi. 11 Mart 1987 H a v a kaldı. Ikindiye değin de güneş iyisinden parlamaya geçti. Ne ki, sokakta gidişgelişler yoğun değil. Jale Suadiye'ye gidip gekli. Caddeden seller akıyormuş. 18.30 Bir tomar karga ağaç dallarına, yuang yuang sesleriyle yumu$ak iniş yaptı. 19.00 Gökte yarım ay. lecidiyeköy'de F/M Kitap Fuarında imza gunu. Can Yücel: Sözcükler şairlerden daha iyidir. Doğrusu, sözcükler kıskançoğlu kıskançtır. Birini kucağımza aldığınızı gördüler mi, ötekiler de hop omzunuza. Ama gerçek sözcükler her gün, her dakika karşınıza çıkan sıradan ve görgüsuz sözcükler değildir. Gerçek sözcükler ya amberparis adıyla çiçekler, ya vızlak adıyla böcekler, ya da gövkazı adıyla kuşlar arasında boy satar. Kimisi hayvanların boynuna takılan çandır, hongurdak denilir. Kimisi gökgürültüsüdür, güldürbaba diye anılır. Ve de duvardaki açık dolap ise körtaka, şaşkın ise şamşalak, işsiz guçsüzse lelevan ya da itgüden, çürük meyve ise atifütüf, tıknaz ve tombul ise zubuş, daha da şişmansa hekelek adlarını kuşanır. Tümünü sıralamakla akıllar hayran kalır. Açık yeşilse, ıhlamur yeşili, mor ise levarike pembesi, açık san ise turna gözü, sarıya çaİan yeşil ise rezeda olur. Başaran: Elbel sözcüklerle yazılır şiir Alnı kanayan sözcüklerle Kimisi (opraktan çıkanlmıslır. Kök kokar. Kimisi denizden yosun. Gökyu^ü kokanları da vardır. OnlArla kurulup bozulur diinya. M 5 Nlsan 1987 23