04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

betinin sürgünü ırın rahat keyfini unutan jzunayaklı Ünlü yazar Ahmed Rasim de, rakı nasıl içilir sorusunu, şöyle cevaplıyor: "Tiryakilerin kanaai ve içtihatlanna göre, akşam ezanının okundugu, meyhanelerde gaz lambalannın yakıldıgı zamandır, tarzında tespit ettigi, 'vakti kerah.et'tir. En ideal gelen bu zamamn seçiminde isabetin kuvvetidir. Vakli kerahetten başlayıp ne zamana kadar içilmelidir? Oyle ya. Ne zamana kadar? Evde bekleyenlere sofrada eski deyimlerden oldugu gibi, mangal başında sahanları ısıtıp indire indire yorularak mangal başında uyuklayanlara, 'Meyhaneler kapandı, sarhoşum neredc kaldı' şarkısını çagırtıncaya kadar mı? Elbette hayır; gıdayı alıncaya kadar. Bize genç iken içki içme usulunü ögretmiş olan Aziz Bey merhum, 'Vaktiyle gör hesabını dükkân kapanmadan' der ve 'Ben evden içeriye, müezzin minareye' söziinü de eklerdi. Gerçi bu söz eski zaman ayarıdır. Mahfaza içine saklı eski olduğu kadar degerli demiryolu saatlerinin saniye şaşmaz tam ayarlarına uygundur." ırlarınçerez tabaklarına Tarihin imbiğinde rakı Rakının tarihiyle ilgili araştırmaların herhangı bir belgeye dayanmayıp, sadece 'yakıştırma' ve rivayet lerden oluştuğunu bolirtiyor uzmanların çoğu... Emin olunan tek gorçek, uluslararası bir üne sahip rakının, şarap ve bira gibi eski bir geçrnişe dayanmadığı... Her bölgede çoşitli meyvelerden yapılan bu içkiye Yakındoğu ve Ortadoğn ülkelerinde, "araka", "araki", "arıki"den "rakı"ya kadar, değişik, fakat aynı kökten çıktığı belirgin isımler verildi. İlk defa Irak'ta yapılıp, komşu ülkelere yayılmış ve bu nedenle "ıraki" (Irak kökenlı) adını almış olma ihtimali, bazı kimselerin, "razaki" üzümünden üretildiği için bu ismi aldığı yolundaki iddıaları kadar tutartıdır. Gerçekten de bu iddiaya paralel olarak ünlü ney ve yergi üstadı Neyzen Tevflk'in, "Razaki rakıya kafiye olur mu?" sorusunu gülerek, "Yalnız kafiye değil, meze bile olur" cevabını verdiği eski tiryakiler arasında, çok yaygın bir nüktedir. Ancak Arap kokenli "arak"kelimesinin bu dilde "ter" ve arakinin de "terleten" anlamına geldiği; bu içkiyi fazla kullananları terlettiginden veya rakının imbikten kar taneleri gibi damla damla düştüğünden midir? Bu ismi almış olduğu, rakının geçmışiyle ilgili iddialar arasında... Sadece Türkiye'de yetişen anason ilavesiyle, bir Türk içkisi karakteri kazanan rakı, başka bazı ülkeler tarafından üretilir. Örneğin, Yunanıstan'da aynı maddelerden oluşan ve içinde sakız bulunan rakıya, "mastlka" adı verilirken, Slavca bir kelime olan "düz", "düze" sonra da "düziko"ya çevrilerek anasonlü rakı anlamında kullanıldı. Sonuçta, Arap ülkelerinden dünyaya yayılan ve damıtma sanatının bir harikası olan rakı, ilk kez üretiminden arta kalan cibrelerin (üzüm çekirdeklerinin) içinde bulunan şekerli maddelerın kıymetlendirilmesi sonucu doğdu. Rakıya ilişkin bir başka açıklama da, ünlü tarihçimiz Hlkmet Bayur'un "Hindlstan Tarlhl" adlı eserinde geçiyor. Bayur, bu kitabında, Kaçgarh Mahmud'un "Türk Dlllerl Sözlüöü"nde yer alan "suma" sözcügünün, Soma" şeklinde yazıldığında, Hindistan'da Agni kültüründe, dini törenlerde çok içildiği zaman tehlikeli bir sarhoşluğa yol açan bir içkinin adı olduğunu belirtiyor. Ünlü gezginimiz Evllya Ç*lebi ise, 1630 yılında yazdığı Şeyahatnamesi'nin birinci cildinde, istanbul'daki esnafı birer birer tanıtırken, Arakcıyan esnafından da bahsederek, o tarihlerde alkollü içkilerle ilgilenen bir örgütün mevcut olduğunu ortaya koyuyor. Evliya Çelebi, kitabında ayrıca her bitkiden arak yapıldığını yazarken, rakı kelimesini de kullanarak, bunun "keyif verici" ve sarhoş edici özellikler taşıdığını vurguluyor. Evliya Çelebi, Seyahatnamesi'nde saydığı içkilerin yanı sıra, rakı şarabı, muzlu rakı, saman rakı gibi o dönemde üretilen birçok rakı cinsi de sayıyor. D Ve "Karagöz göstermeliği" Bir de eskinin meze çeşitlerinde, "Karagöz göstermeliği" denen bir huy da varmış. Bazı akşamcılar, meze ile sofralannı donatır bunlara bakar bakar içlerinden birini seçer, ondan "çimlenirler"miş. El sürülmeyen bu mezelere, "Karagöz göstermeliği" denirmiş bu yüzden Osman Nihat Akın'ın içki mezeleri ise, daha değişik: Rakı, mevsim salataları ile ve meyvelerle içilir diyen Osman Nihat Akın, şöyle sürdürüyor açıklamasını: "Buna turşuları kanştırmamalı. Kışın yeşil salata, turp, peynir, portokal, mandalina, yazın kavun, karpuz, peynir, yesil salata, marul, roka, hafif ançuvezle içmek giizel olur. Acıkınca da, uykudan en az iki saat önce, bir kâse yoğurt yemek, ayran içmek, sürekli içki içenlerin ihmal etmeyecegi bir korunma rejimidir. tçki sofrasında ise, eger mecliste kadınlar varsa, mutlaka bir centilmen gibi, butun sofra kurallanna uyulmalıdır. Çiinkü rakı insana serbest konuşma özgürliiğü verdigi fçin, agızdan çıkan her kelimenin nereye varacagını bilmek zorunludur." lşte böylesine kuralları olan "rakı içme sanatı", geliştikçe edebiyatın içine girmiş, hatta İstanbul'un ünlu "mini mini vali"si rahmetli Fahrettin Kerim Gökay'ın göbeği ile özdeşleşen 25 cl'lik ya da "çeyrek" olarak tanımIanan dolgun şişe, biçimi ile politikada da adından söz ettirmiş. Mezeler, tiryakisine göre Peki, rakı mezesi ne olmalıdır? Tiryakisine göre çeşit çeşit mezelerden oluşan bu sofralarda nelerin yer alması lazımdır? Yine Ahmed Rasim'e göre, "meze" denilince, hatıra İIK önce "yumruk mezesi" geliyor. Daha sonra Ahmed Rasim şu açıklamayı yapıyor: "Her nevi salala, sardatya, çiroz likorinoz, ringa, ançuvez, taze balık, cigerin kebabı, tavası, yahnisl, fasulyenin piyazı, plakisi, sarı ve siyah havyar, beyin, her tiirlu peynir, muska böregi, lurp, midyenin tavası, pilakisi, istiridye, ihtenya, pavurya, istakoz, karides, kuzu sövüşu, lurşular, balık, midye, munbar, dalak, yaprak, lahana, patlıcan, biber, domates dolmaları, işkembe tuzlamaları, patates ezmesi, her tür köfte, hatta şiş kebabı, pirzola." Bu meze listesine, Ahmed Rasim kaymağı, yoğurdu, cacığı, baklavayı, tahin helvayı, her nevi zeytini, zeytinyağlıları, çerkes tavuğunu, kaz ciğeri ezmesi, sonbahar ve kış aylarında pastırma, sucuk ve sucuklu, pastırmalı yumurtayı da ekliyor. Şairlerln masasında Şair Orhan V«li Kanık'ın "Bir de rakı şişesinde balık olsam" mısrasıyla cumhuriyet sonrası edebiyatımıza da iyiden iyiye giren rakının daha sonraki yıllarjla, edebi metinlere iyice anason kokusunu sindirdiği görülür. 1938'de hapisteyken şair A.Kadir, düşüncelerin« mısralara şöyle döker: "Şöyle karşı karşıya oturup / seninle rakı içmek istiyor canım / Deniz güzeldir bu «nda, / gökyüzü giizel. / Bilmem ne dersin?" "Giiney Koktu Burnumda" şiirinde ise Hasan Hiiseyinrakıyınasıl içebileceğini şöyle anlatır: "Radyoda Çaykovski, / bununla da içilmez ki bu rakı / rakıya sogan gerek / sogana sumak, / hilal hilal dil soğanı / sevgilim / ince olsun / nazlı olsun azıcık bizli olsun / yatır sumak milletine Kürdili Hicazkârdan / biberin de varsa eger / domatesin de / siir öniime ferman ferman / sevgilim / Ankara'nın otelleri kuçiımen / küçiimen otellerde döniıyor diimen / vurgunu da vurgundan / aman dostlar kıyak gitti bu tursu / atalım bir aslan sütü / çözelim kısrakları / bu kaygu bu iizüntü / yetmez mi gayrı." Can Yücel ile Mehmed Kemal de şiirlerinde sık sık rakıdan dem vururlar. Hatta Mehmed Kemal, herhalde epey etkilendiğinden "öğle rakılan"nı spn şiir kitabına ad olarak seçti. Şöyle diyor Mehmed Kemal, "Söz Gibi" adlı kitabında Fethi Giray için yazdığı 'Agıt' şiirinde: "Acıydı tadı yoktu / Akşamleyin buzlu rakının / iiziimler didiklenmiş / ayrılmış saplanndan / sofrada duruyordu / Ama tadı yoktu Bildigin akşamleyin / Ağzı kurur ya adamın / Susar ya / hava karartılıdır / Herkes koşuşur, herkes tezayak / İlk tezgâha ulaşırsın / Bir kadeh buzlu rakı / Bir kaç can erigi / tadı yok" Can Yücel ise kendine özgü kelime oyunlarıyla süslediği bir şiirinde, "Tarihe karıştınlmış bir partidendim / Meyhane işlcliyorum şimdi / ögleden sonralan, işler iyice tavsadıgında / Bir kadeh rakı doldurup kendime / Bir tabakta eğlencelikle gecip oturuyorum / pencerenin kenanndaki 2 numaralı masaya / ve açıklardaki balıkçı teknelerini seyrederken / Başlıyor muyum sana takaza etmeye kendl nefsime" diyqr ve rakının hiç de "şişede durduğu gibi" bir içki olmadığının hoş bir örneğini veriyor. Ne denir üstada?.. "Afiyet olsun!"Z 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle