23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

gelmişlerdi. Sol yakada ise silahendaz askerlerle polisler bekliyorlardı. Köprü geçilccek miydı, geçilmeyecek tniydi? Roehm'e uyup nasıl tutsak aldılarsa, ellerine geçirdikleri Bavyera hükümetinin birkaç bakanını kalkan yaptılar, birden yürüdüler köprüye doğru. tşte o anda Ludendorf'un ne yaman bir yanılmacı olduğu gerçeği kafalarına dank etti. Karşıdakiler, kimsenin gözünün yaşına bakmadan kurşun yağdırmaya başladüar, millet çil yavrusu gibı dağıldı, eski askerimiz, dımdızlak ortada kalıverdi. Ne köprüde ne de savunma bakanhğı önünde, Ludendorf'un adı anahtar olmadı. GUvenlik güçleri herkesi bir bir topladı, tutuklayıp hapislere tıktı. Aradan geçen yılları unutup yerlerde, köprüye bakan eylerin duvarlarında eski yitik kurşun izlerini aramaya kalkmadım. Altmış şu kadar yıl, umarsız, uzun mu uzun bir süreydi çünkü. O günleri bana anlatacak kimseyi de bulamadım. Yaşasalar bile o günlerin çiceği burnunda serüvencileri, bugün en azı seksenlerini sürdürüyor olacaklardı. Ayrıca, tkinci Dünya Savaşı hepsinin tozunu çoktan atmıştı bile. MUnih'in havasında o geçmiş zaman ihtilâlinin kokusunu her gidişimde duydum. Gerçi artık ne Hitler vardı ne Roehm ne Goering ne Rosenberg hatta ne de Ludendorf; ama onların yaşadıkları dönemden kalma bugün yaşayan her Münihliye hakçasına pay ettikleri, onların da son derece titizlikle içlerine, gönüllerine sindirdikleri bir olguyu görmezden gelemiyordunuz. Bu, Rosenberg'in mayası tutmuş ideolojisidir. Rosenberg'in ileri sürdüğü; VVagner'inki gibi, bütün üstün uygarlıklann kaynağında Cermen ırkırun bulunduğu inancına dayanıyordu. Birey, değerini, her şeyini adaması gerekli ırkından ahyordu çunku. Almanya'nın birinci değcri, ırk özelliğiydi. Bu düşsel, bir o kadar da ilkel anlayışta insan, yalnızca biyolojik açıdan görülmekteydi; ırkın doruğuna onu temsil eden ve Cermenlere özgü bütün erdemlerin sahibi "Führer"in kişiliğinde erişiyordu. Ve aynca Rosenberg, geleceğin kıta Avrupa'sında, Alman ırkının üstün denetlemesinde yaşayacak bir ırk toplulukları bütününü de görmekteydi. Böylece ırkçılık, kendini kabullendirmek için gerçek bir nitelik kazanmalı ve Alman toplumunun zararına işlemiş hümanizm ile Hıristiyanlığın yerine geçmeliydi. Hitler (tarih, tanıktır), Hegel'in devlet anlayışını reddederek bütün öğelerinin tartışmasız boyun eğeceği ırk devleti fikrini benimsemişti. Böylesi bir ırkçılık anlayışının doğal ve kaçınılmaz sonucu, totaliter bir yönetimdir kuşkusuz; meclislerle çoğunluk sistemleri gibi liberalizmden de, tartışmasız, uzaktır. AfrikaTnın kanayan yüreğinde Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık örgütü ve tüm Batılı kuruluşlar kararlarını kesinleştirdiler: Avrupa'nın korunması, Afrika'ya yardımdan geçer. asım ayının ortalannda, tngiliz Times televizyonunda, "Afrika'da AIDS" adlı programda, bir grupbilim adamının, AIDS'e karşı Uretılen bir aşıyı Zaire ordusundan seçilmiş bin kadar AlDS'li asker Uzerınde uygulayacağı bıldirilirken, Birleşmiş Milleller'de de bir "AIDS bozgunu" yaşanıyordu. Doğrudan AIDS tehdidı altında olmayan bazı Afrika ülkelerinin girişimleri sonucu, Dünya Saglık örgiitu, AIDS'e karşı mücadelede üstünlüğünü geçici olarak yitirmekteydi. Avrupalı yorumcular, önümüzdeki birkaç hafta içinde bu durumun AIDS konusunu yeniden Avrupa parlamentolarında gündeme getireceğini belirtiyorlar. Çünkü çeşitli tartışma ve görüşmelerden sonra, hastalığın dünya çapındaki yayılışını önlemek için, bir yandan etkili bir aşı bulunması için çalışılırken, öte yandan da belanın kaynağına inmek gerektiği ortaya çıktı. Belanın kaynağına, yani Afrika'nın yüreğine. Bu amaçla FranceLiberte (Fransaözgürlük) Vakfı ile Dünya Sağlık örgütü AIDS'nin kol gezdiği altı Afrika ülkesinde ortaklaşa bir görev üstlenmişlerdi zaten... Bu çalışmanın sonunda, ortaya dehşet verici bir sonuçla birlikte, bir takım çözUm önerileri ve bir gerçek ortaya çıktı: Batı dünyasının AIDS'ten korunması, Afrika'ya yardımdan geçiyor... AIDS salgınlarına çözümün yeri K Ancak bu konuda, açıklığın doruğa eriştiği Ulke, Uganda. örneğin gerek kentlerde, gerekse kırsal alanda üzerlerinde şöyle yazılar bulunan cankurtaranlar, yalnız Uganda'da turluyor: "AIDS, TARLANIZDA OTLAYIN" Hayvancıhğın el üstünde tutulduğu bu ülkede bu söz şu anlama geliyor: "Clnsel UlşkilerİDİzde, her lamanki eşlerinizle yetlnin!" Afrika'daki AIDS vtrusunün bir özelliği de ulumcul bir zayıflamaya yol açması... v Yayılması da çok hızlı. Örneğin bu tempoda giderse, önümüzdeki on yıl içinde, Fransa'da AIDS''ilerin sayısı, bugün sağlık örgütleri taranndan çok yüksek oranlı olarak nitelenen küçük Afrika ülkesi Ruanda ile eşit hale gelebilir. Ruanda'da Dünya Sağlık Orgütü'ne bildirilen 708 AIDS vakası vardı. Ruanda Sağlık Bakanhğı da, bu sayının bir yıl içinde, yüzde 18 artacağı görüşünde. Ancak Orta Afrika ülkeleri arasında yalnızca Ruanda AIDS'in pençesinde değil... Uganda'da da rakamlann çok tehlikeli bir tırmanış içinde olduğu açık seçik söyleniyor. 1982'de ihbar edilen 19 olaya karşılık, bu yıl şımdiden rakam 1138. Bu arada hastalığın daha çok kamyon şoförleri ile fahişeler arasında yaygın olduğu da saptanmış... öte yandan Zaire Nehrl yakınlarındaki Kinşassa'da, Mama Yemo hastanesindeki kalabalık koridorlarda ölenlerin yüzde 25'inin AIDS'ten oldüğü saklanmıyor. Bu arada, Afrikalı yönetıcıler, virüsün yayılmasına kan nakillerinin sebep olduğunu da saklamıyorlar. Afrika ülkelerinin tepkisi AIDS'in doğrudan tehdidi altında olmayan Afrika ülkelerinin tepkisini de olağan karşılamak gerekiyor. Çünkü hem kendi halklarım paniğe düşürmemek hem de turist ve döviz peşindeki Batı'yı ürkütmemek önde geliyor. Buna, gelişmiş bir ülkeye yakışmayan bir devekuşu politikası denebilir mi? Birçok Batılı gözlemci, böyle bir fikrin peşin bir yargı olacağını söylüyor. Çünkü her şeye rağmen, Avrupa hukümetleri de halkını panikten korumak amacıyla, tehlikeyi küçümseme eğiliminde... Böylece AIDS'e karşı ilk silahın ne olduğu, kendiliğinden ortaya çıkıyor: Hastahk karşısında açık sözlü olmak. Şimdi bütün dünyanın bildiğı gerçekler var: Bir kere, AIDS virüsu özellikle 1545 yaşları arasındakı gençlerı pençesıne alıyor. ' ' ' vırüsünün yayılmasının en büyük faktörlerinden birinin de yoksulluk olduğu, yine Afrika ülkelerinin ortaya koyduğu bir gerçek. Yoksul Ulkelerde liman, demiryolu, havaalanı tesislerinın eksikliği, başta Uganda ve Ruanda olmak üzere, virüsün yayılmasına çok uygun zemin haarlıyor. Bu ülkelerde, fuhuş biçimleri bile, Afrika'da AIDS için "yataklık" yapıyor. . ?"ar*cla A1D S , Zalre'deki ümitli bekleyiş Her yerde acımsı yeşil Kent, Almanya'nın güneyine düşer. Ulusal renk olarak alınmış acımsı yeşille daha Avusturya'ya Maribor'dan gırer girmez karşılaşırsınız ve bunu ülkenin dört bir sınırına kadar beraberinizde götUrUrsünüz. Münih, bir yağmurlar kentidir. Temmuzla bir yaz biter (hiçbir Münihli yazın hangı ayda başladığını bilmez), uzun bir sonbahar başlar. Yeni mevsimde otların saraîıp solacağını, yaprakların ölüp gideceklerini hüzünle beklemek, onmaz bir yanılgıdır. Yağmurlar buna kesinlikle izin vermez. Bu denli bir doğa ortamında insanlann daha duygulu, daha hoşgörülü, daha sevecen olmaları gerektiğini varsaymak da bir yanılgıdır. Tutuculuk, hoşgörüsüzlük, tepeden bakmaklık, kendini beğenmişlik ve Ustün ırk inanmışhğı bu kentte insanlann iliklerine işlemiştir. Yabancıları bu yüzden dışlarlar, bu yüzden çağdaş SA'lar "dariak"lara gülücüklerle bakarlar; bu yüzden birahane, kahvehanebasarlar; bu yuzden duvarlara "auslander raua!" diye yazarlar kargacık burgacık. Kentin kokusu, sürekli başkaldırî kokar: Kaynağı, hâlâ çağdaş olamamakta, kalıntıları bile kalmamış geçmiş RomaCermen Imparatorluğu ile "hasmetli" Prusya, yenilgileri ve Üçüncü Reich bozgunlarındadır. Her Münihlinin her birahaneye bugün bile bir ihtilâlhane diye sağ gözle bakması da bu yüzdendir. D Hastalığın bir başka özelliği, "fırsatçı" virüsün ülkelere göre farktı görüntülerde ortaya çıkması. örneğin virüs Afrika'da ölümcül bir zayıflamaya sebep oluyor. Bu arada başta Uganda olmak üzere, bazı Ulkelerde de İcilise, hastalığa karşı olumlu ve etkıli bir rol oynuyor. Bu arada, ınsanlar bekliyor ve dua ediyorlar... Beklenen ne? Belki de bir grup bilim adamının ürettiği AIDS aşısının 'sihirli' etkileri. "FranceLiberte Vakfı"nın önderi Dr.Sallauy, Pierre ve MarieCurie Üniversitesi ile bağlantı içinde, Zaire'deki ilk aşılama denemelerının sonuçlarını heyecanla bekliyor...D Kaunda'mn AIDS konusundaki mücadelede, Afrika'nın Avrupa'ya karşı on yıllık bir avantajı var. Hem hastalığın yaygınhğı hem hasta sayısı bakımından. Ayrıca hastalık karşısında "açıkhkla" mücadele yönUnden de Afrika ileride. örneğin bundan yaklaşık bir ay kadar önce, Zambiya Cumhurbaşkanı Kaunda, oğlunun AIDS'ten öldüğünü saklamamıştı... Derleyen: Aslı Kayabal AIDS'ten öldü oğlu Uganda'da, kilise ve din adamlan, AIDS'e karşı halkı eflitme seferberliOinde. 13
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle