Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ok tabii. En az olmasına gayret ediliyor Jniformalı ve silahlı bir kuvvet olan poliir., en ufak bir yanlışhğı bile diğer devlet ;örevlilerinden çok daha fazla etkiliyor topumu. Ustelik de polis görevi gereği büyük nenfaat çatışmalarının ortasında çalışıyor. a< » ortam yanlışlık yapmaya çok müsait bir )rtam. Başıca »,. diyebjlirim? Bu olaylar emliyet mesleğinde sevgiyle çalı>anUrı derinien yaralar, üzer. Hakıkaten çok üzüluyoum, derinden yaralanıyorum ve üzülüyoum." Nuran Sayın'ın salonunda bir duvar tabo. tkisi Avni Arbaş'ın. "Dostluğumuz iyilir Avni beyle" diyor. öyle olmalı, çünkü ablonun altına "Sevgili Nuran Sayın'a" diye azmıs Avni Arbaş. Sonra Agop Arad'ın ,üzel istanbul manzaraları. Koyu maviler. Ah Agop Arad" diyor Nuran Sayın, "Agop >ey artık pek rastlayaraadıgımız eskl lstanIUI efendflerinin belki son birkaç örneğinlen biridir." Böyle güzel resımleri görünce nedenini şimdilik çözemedim) aklıma çouklar geliyor. Ve Nuran Sayın'ın ünlü "Çouk Bürosu". Daha ağzımdan "Çocuk Jürosu" sözleri çıkar çıkmaz başlıyor Nuan Sayın: Emniyet çocuk bürosunun fonksiyom, suç ortamlarında bulunan çocukların, ıer türlü ekonomik kesimlerden gelen ço:uklann korunması ve iyileştirilmesi açısınian resmi ve özel her tUrlü görevlinin dikcatini çekmektir. Polis her gün bu tarzda sline geçen çocuk ve gençleri, uzmanhk iseyen bu işle ilgili teşkilata devredebilmeliiir. Henüz bu tarzda çalışan bir kuruluş /oktur. Sosyal hizmet merkezleri henüz elerindeki sadece 35 müesseseyi çalıştırmata gayret ediyor. Ve bu işler masada yapılıiOT. Sosyal hizmet uzmanlarının artık socağa çıkması gerekir. Çocuğun neden sotakta olduğunu, ailesini, okulunu, çalıştı£ı işyerini taruyarak, çocuğun aksaklığını bularak, aileye de destek olmak suretiyle 3nu iyiye doğru götürmek lazım. önümüzleki senelerde bu başıboş çocuklar topluma büyük bir tehlike ve tehdit aracı olacak, yarının profesyonel suçluları yaratılacaktır. Sosyal hizmetlerin sahada ve aile içinde görülmesi, suçlulukla savaşın en ucuz yöntemidir. Çocukların sokaga iuşmelerinin nedenlerini ınlayabilmek çok mu zor bir y Hiç de değil. Yeter ki çocukla ilgilenilsin. Bakın mesela, kırsal kesımden gelme bir ailenin çocuğu vardı seneler önce. Beş kardeşten biri. Okulu sevmiyor. Okuluna gitmediği için evden de kaçıyor. Polis ekibi sahilde buluyor çocuğu. Annesiyle kotıuşuyomz, çocuğun kacması için hiç bir neden olmadığını söylüyor. öğretmeni, "Hiç bir şeyi kafası almıyor, okuduğunu anlamıyor" diyor. Çocuğu aldım yanıma, sline bir kitap verdim, "Oku bakayım yavrum bunu" dedim. Çocuk kitabın içine girdi. Niye bu kadar yaklaştığını sordum, "Okumak için" dedi. Anladım. Çocuk miyop, göremıyor. Okulda arka sıralarda bir \ere oturuyor, anlatılan hiçbir şeyi, tahtayı goremediği için anlamıyor. Bız o çocuğu bulmasaydık, çocuk birilerinin eline düşseydi kim verecekti bunun hesabını? Zor muydu çocuğun miyop olduğunu anlamak. Ama ilgılenen yok kı çocukla. Huysuzluk cdıyor diyorlar, kızıyorlar, bağırıp çağırı>orlar çocuğa. Pasaport Şubesi Mudürlüğü günleri çok neşeli geçmiş Nuran Hanım'ın. Anlatırken gözlerinin parlamasından, ellerini sallamasından, anımsamaktan duyduğu mutluluğun yüzüne yayılmasından anlaşılıyor. O anlatırken, sık sık işittiğimiz "torpil" söylentilerini, ayncalık savlannı düşünüyorum. Bu tür şeylerin uzun boylu olduğunu sanmadığını söylüyor Nuran Sayın. "Peki, hiç mi ayncalık tanınan kişiler ya da dunımlar olmaz?" diye soruyorum. Acil durumda olan her vatandaşa yardım edilir. Bunlara ekstra muamele yapmak gerekli. Ben dayanamazdım, gence de yardım ederdim, yaşlıya da. Kalabahk olan her yerde insanlar muhakkak ki bir yol arıyor. önemli olan, bu yoWa iyi niyetliyle kötü niyetliyi ayırmak. Ben çok scfcrinde fantezi olarak acele isteyeni büyük bir rahatlıkla rcfüze ederdim. Pasaport çok enteresan bir şube. Neler vardı neler. Kızını everecek adam, damadını soruşturmamızı isterdı. "Ben kızımı verecem, ne olur mıidire haıum, şu kişiyi bir tahkik eder misin?" dıyenler vardı. Emekli bürokrat, emekli polis, odacılarımın eşleri, kanlarıyla kavga eden kocalar... Kimler gelmezdi ki yardım istemeye. "Çok meşgulsünüz ama Nuran hanım, bizdm hanım gene kaçtı evden, siz onu ikna edersiniz" diyen yaşlı başlı adamlar. Pasaportunu ivedi isteyenler arasındaki kötü niyetli kişileri nasıl ayırt edersiniz? Onları polis olarak biz çok güzel ayırt ederiz. O artık mesleğin vermiş olduğu, bir av köpeğinin koku alma duygusunun gelişmişliği gibi bir şey. Üçkağıtçıyı, size yanhş 2 z o o Valla gendimı gazatacılığa verdim bugıinlerde; milyoner olmanın yollarını öğretıyorum B en Yaşar Kemal'e bir leylek öyküsü anlatmıştım. Sonra öyküyü bir kitabında kullandı. konuşanı, hava yapanı hemen tefrik edersiniz. O artık ışın gibi bir şey oluyor. Size havasını veriyor. Slzden yardım isteyenlere, doktora gönderebilmek için, iş bulabilmek için örnegin, çok geniş bir çevreniz olması gerekir. Yanüıyor muyum? Çocuk bürosundayken bir kere çok büyük bir kesimle temas halindeydik. Doktoruyla, hekimiyle, psikoloğuyla, pedagoğuyla. Çocuklarımızı işyerlerinde çalıştırmak, bize yardımcı olmak isteyenlerle. Pasaporttan dolayı sanatçılarla, gazetecilerle. Mesela Necati bey. Günaydın'dan Necati Zincirkıran, Feyyaz Tokar , sonra Kemal Dıcak... Bunlar ben polisken polis muhabirleriydi. Sonra Selahattin Guler. Selahattin GUler tabii. Sizin Allah rahmet eylesin, vefat eden istihbarat şefiniz. Canım, hep polis muhabirleriydiler. Yaşar Kemal'le mesela çok iyi tanışırız. Ben ona bir leylekler hikayesi anlatmıştım. Göç sırasında bir tepeye konuyor leylekler. Sonra ürküyorlar. Once biri havalaruyor, sonra ikiUçü, sonra daha büyük bir grup ve hepsi havalanıp gidiyorlar. Bir gün geldi, "Nuran hanımcım" dedi, "Ben bu leylekleri bir kitapta kullandun." Hangi kitaptı o, hatırlamıyorum. Çocuk bürosuna geleceğinı söylerdi, ben ona takılırdım, "Olmaz, sen soicusun. Bu röportajı senin gibi solcu birine vaptırmam" derdim. Nuran Sayın, anılarını, yaşadığı sürece yaşamın ona tatlı bir armağanı gibi saklayacak. Arada sırada dost sohbetlerinde teker tcker yerinden çıkarıp tazeleyecek, billurlaştıracak. Anlatıp sevinecek belki, belki de hüzünlenecek. Peki, gelecekte ne yapacak geçmişi anmanın dışında? önce evimi taşıyacağım. Bu lojmandan çıkıyorum. Ahşap bir ev buldum, oraya yerleşeceğim. Sonra köytlme gideceğim. Marmara Ereğlisi'ne. Biraz dinleneceğim. Polis okullarında öğretmenlik yapmak istiyorum koşullar elverirse. Ah, bir de... Otuzdört yıl çalıştık, insanlarla uğraştık. Bu bir meyve versin artık, değil mi? Evet, anılarımı yazacağım. O insani ilişkileri, o çocukları, o emeklileri hep anlatacağım. Üziilenler de olacak mı anılannız yayımlanınca? Hiç kimseyi üzmek istemiyorum. Sanmıyorum ki yazdıklarımı okuyunca üzülsünler. D Bak yıgenim, bu işler öyle yazılıp çizilmez Babanla ben okuyup mu milyoner olduk. Sakıp Sabancı ve Vehbi Koç. (Fotoğraflar: MERT ALİ BAŞARIRJ