Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1970 yıhnda Dostlar Tiyatrosu kadrosuna giren Zeliha Berksoy "Brecht Kabare"de Genco Erkal'la beraber. Berksoy 1971 yılından sonra da Brecht konserleri ile izleyicileri karşısına çıktı. önümuzdeki yıl Zeliha Berksoy'u yeni repertuan ile Brecht konserlerinde Uleyeceğiz. ve Anadolu'da ona göre satış yapıyorlardı. Neden sonra sinema bir bunalıma girdi. Ve tiyatro oyuncularına yöneldiler. Ama kendi starlarından ödün vermedcn aldılar tiyatro sanatçılannı. Yani "Hem karnım doysun, hem çöreğim bölünmesin" hesabı. Ben bu olayı o kadar dürüsi görmüyorum. Başrolde oynatılan oyuncu nitelikli değil, etrafına koltuk değneği olarak bazı tiyatro oyuncuları getiriliyor genellikle. Daha doğrusu bir reform olmuyor sinemada. 1970'li yıl anatın hangi dalına* bakarsanız bakın yaratıcılıktır önemli olan. Bence sanatçının iki şeye ihtiyacı var.Sükunet ve konsantrasyon. Bu sanatçının birikimini sağlıyor. Sanat sürekli bir konsantrasyon, sürekli bir birikim gerektiriyor. lardan bu yana, iyi oyuncular, iyi sinemacılar yetişti. Ama bunlar da zamanla ticari çark içinde eridiler. Ya reklam filmlerine yöneldiler ya da başka işlere. Şimdi sinemacılar, hem kendi starlarını kullansınlar, kendi çıkarları zarar görmesin hem de sanat filmı yapsınlar; bunu istiyorlar. Böyle bir aldatmaca sürüyor. Bunların içinde, tek tük, pırıltıları olan filmler çıkıyor tabii; ama bıltüniınde iyi değil. Son yıllarda dış feslivallere yönelik filmler giindeme geldi. Sanırmı soı etüğiniz unlayış yavaş. yavaş kırılıyor. Siz hiç film teklifi almadınız mı? Bir iki teklif oldu. Açıkçası güvenmedim. llgimi çekmedi. Ben bu çevreyi tanımıyorum. O çevreye o dostlukların içine girmiyorum. Bu olay benim dunyamın dışında kalıyor. Sinemadaki yapıtları izliyorum. Onları da pek sevmiyorum. Bizler tanınmış insanlarız, popüler değiliz. PopUler olanlar, halkla doğrudan ilişkide olan insanlardır. Tabii sinemaya para yatıran prodüktör popüler olanı tercih ediyor. Bana para yatır s. ması, onun için bir risk. Ben popüler olmaklansa tanınmış bir insan olmayı yeğliyorum. Biraz önce de dediğim gibi sinemada başrol için popüler birini alıyorlar, etrafına da tiyatro oyuncularını... Ve tiyatro oyuncuları o popüler kişıye koltuk değnekliği yapıyorlar. Film kaliteli oluyor. Ama o popUler kişi iyi oynadığı için değil. Nasıl yansıyor basına? "Çok iyi oyuncu" diye. Hayır iyi oyuncu olmak başka bir şeydır. O kişi iyi oyuncu olmuyor. Son bir sortı. Sizce sanatçının yaşantısı nasıldır? Nasıl olmalıdır? Sanatın hangi dalına bakarsanız bakın yaratıcılıktır önemli olan. Bence sanatçının iki şeye ihtiyacı var. Sükunet ve konsantrasyon. Bu onun birikimini sağlıyor. GunlUk yaşamda, sersem sepelek, sabaha kadar orada burada gez, konuş, şakalaş, dalaş ertesi gün de kalk, "Ben sanat eseri yaratıyorum" de. Bu bana inandırıcı gelmiyor. Gerçek yaratıcılar, sanatçılar son derece sinirli, son derece duygusal, kendi içlerinde kendileriyle kavgaları olan, kendi kaplarına bir turlü sığnıayan, sürekli yaratacaklarının sancısı içinde dönenen insanlardır. Sanat, sürekli bir konsantrasyon, sürekli bir birikim gerektiriyor. Sanatçı önce kendi kendisıyle kavgada, kendi kendisiyle meşguldür. Bu insan tabii ki özel yaşamı tercih ediyor. Kendi duyarlılığı içinde, insanlardan uzakta, kendi dunyasını yaratmak zorunda. Yaratıcılığını dış etkilerden bir mücevher gıbi saklamak zorunda. Bu insanların tabii ki başkalarıyla da ilişkileri var. Ama yaratı döneminde değil. Bir de şöyle yaşayanlar var: Sanatçı bohemdir, sanatçı içer, küfreder, birileriyle dalaşır. Biz sanatçıyız, o bar senin bu bar benim gezeriz diyenler var. Peki birikim dönemi ne oluyor? Bir şey yaratmak için araştırma dönemi ne oluyor? Ve durum böyle olunca da geriye orda burda "iş kotarmak" kalıyor. Piyasada kendıni diri tutma durıımu oluyor. Kendi yaptığı işi reklam etme, kendini en önde lanse etme durumu yani "çeşme başı tutma telaşı" söz konusu oluyor. Sanatçının yaşamı biraz kıskançlığı gerektirir. Sanatçının yaşantısını kıskanması lazım. tşte bana göre, sanatçının bencilliği bu. Bızde ise tiyatro olsun, sınema olsun bir vıtrin olarak kabul ediliyor. Yani anıaç, "var olabilmek" haline dönuşuyor. Bizde kuşkıı yok. Herkes kendinden çok emin. Oysa gerçek sanatçı her an kuşku duymalı, bir şeylerin rahatsızlığını hıssetmeli. D I Io Programın ilk bölümündeki eserlerden sonra... Bu bölüme 'Mihrabım diyerek adlı eserle başhyorum. Mihrabım diyerek güneşle uyandı mı hiç? Yine beceremedik. Allahtan bakan olmuşuz. Yoksa işsiz kalacakttk. 36 yıldır tiyatroyla haşır neştr olan Zeliha Berksoy geçen yıl Dostlar Tiyatrosu'nun sahnelediği "Yaz"da basarth bir kompoüsyon çizdL Kultur ve Tlırtzm Bakaru Mukerrem Tasçtoğlu ve sunucu Cemile Kutgün. | (Fotoğmflan MERT ALÎ BAŞARIR) ı