Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ama sürekli "kuşalılmışlık" gerçeğiyle karşı karşıya yaşamaktan ve aslında sadece siyahlara karşı değil uzun yıllar tngiltereli beyazlara karşı da savaşmış olmaktan gelen bir katıhkları, kendi içlerine kapanma eğilimlerı var. Gerçekten de Afrikanerler Gıiney Afrıka'ya geldiktcn sonra tek duşmanlan siyahlar olmuyor. Siyahlarla ancak belırlı yörelerin paylaşılması için çarpışıyorlar; bazı yöreler ise za Güney Afrikalı beyazlar, yabancılara özellikle siyahlara asla güvenmeyen, ödün vermenin, ellerindekini toptan yitirmeye götürecek bir süreci başlatmak anlamına geldiğine inanan, uzlaşmaz bir ulustur. ten ıssız, gidip rahatça yerleşiyorlar. Ne var ki başka beyazlar, özellikle Güney Afrika'yı da sömürgeleri arasına katmak isteyen tngilizler, Hollanda asılhlara hiç rahat vermiyorlar. Kaldı ki sorun Güney Afnka'nın hangi devletin sömürgesi olacağı da değil. En azından Afrikanerler böyle düşünmüyorlar. Onlar yukarda gördüğümüz gibi, anayurtlarıyla bağlarını kopartıp gelmişler. Dolayısıyla lngilizlere karşı koyarken aslında kendi yurtlarını sömürgeciliğe karşı savunmuş oluyorlar. Ingilizler 1806'da Güney Afrika Burnu'nu (Cape) ele geçiriyorlar. Bunun üzerine, Afrikanerler kuzeye çekilip Transvaal ve Orange (Portakal) devletini kuruyorlar. 1867'de elmas, 1886'da altın madenı yataklarının keşfi bu bölgeye egemen olmanın önemini arttırıyor. Sonuç: 18991902 yıllarının ünlü ve kanlı Boer Savası, Afrikanerler bu kez de yenik düşüyor ve fngiltere eskı tngiliz sömürgeleri Cape ve Natol ile Transvaal ve Orange'ı bir araya getiren Guney Afrika Birliği'ni kuruyor (31 Mayıs 1910). Afrikanerlerin buna katlanmaları düşünülemezdi. Nitekim çeşitli yollardan tngiliz sömürgeciliğıne direniyorlar. Gerillalı, halk savaşlı bir mücadele yürütmüyorlar, ama sonunda 1961 yılında hem söz konusu birlik bir cumhuriyet oluyor hem de Commonvvealth'den (lngiliz Uluslar Topluluğu) çekiliyor. Güney Afrika Cumhuriyeti o zamandan berı bağımsız bir devletbağımsız ve çok yalnız... "Irk ayrımı" (apartheid) politikası bu yalnızlığın kuşkusuz tek nedenı. Hemen eklemek gerekir kı "apartheid" uygulaması 1961'den sonra başlamış bir şey değil. Tersine, daha 1948 yılında, yanı ülke henüz lngiliz Uluslar Topluluğu'nun organik bir parçası iken resmen ilan edilmiş. Irkların ayrı ayrı gejışmesini öngören bu polıtika o tarihe dek fiilen yürUrlükte iken o tarıhten sonra resmileşmiş. Bir başka deyişle, ırkçılık politikası ülkede ingilizlerın egemenliği varken de söz konusuymuş. Eh, pek şaşılacak bir şey olmasa gerek, sömürgeci mantığı ile ırk ayrımcılığının el ele gitmcsinde!.. Güney Afrika Cumhuriyeti'nin yalnızhğından söz ederken, kuşkusuz bunu mutlak anlamda düşünmemek gerekir. Israil, ABD ve tngiltere başta olmak üzere birçok Batılı ülke ırkçı yönetimin yanında yer abyorlar. Ama özellikle Ingiltere ile ABD'nin Afrikanerleri eskisı kadar rahatça destekleyemedikleri de bir gerçek. Dahası, geçen hafta lngiliz Hükümetinden bir bakan ilk kez Afrika Ulusal Kongresi lideri Olver Tambo'yu Londra'da kabul edip görüşürken, ABD Dışişleri Bakanı George Shultz da hükümetinin GUney Afrika'ya ilişkin siyasetini gözden geçirmeye hazırlandığını açıklıyordu. Tabii Batılı basınyayın ajansları ise özellikle geçtiğimiz 12 hazirandan beri ülkenin bütününde yeniden yürürlüğe konmuş olan "olaganüstii durum" uygulamasına yaylım ateşi açıyordu. Afrikanerler bu gelişmeler karşısında bir kez daha "kuşalılmışlık" duygusuna kapılmaktan kendilerını alamadılar. Başkan Pieler Bothanın, olağanüstü durum ilan ettikten birkaç saat sonra sarfettığı şu sözler bu duygunun belirgin bir göstergesi: "Güney Afrika bir zayıflar ülkesi degildir ve eğer gerekirse tum uluslararası yaplırımlara karşı yoluna tek başına devam elmesini bilir." Ama sormak gerekir; ne zamana dek, nereye kadar ve nasıl? "Eski iyi yöntemler"ın bundan böyle de geçerli olacağını düşünenlerin sayısı hızla azalıyor. Sadece ABD ve Ingiltere yönetimleri değil, aslında bızzat Botha'nın hükümeti de bıraz "esneklik" göstermenin gerekliliğini teslim etmeye başlıyor. Nitekim Afrikaner hükümeti de "reformlar"dan dem vuruyor. Tabii üç yüz yıl boyunca beyaz adamın, daha doğrusu Afrikanerin mutlak üstünlüğü, mutlak haklılığı anlayışı içinde biçimlenip bugünlere gelmiş beyazlara, sıyahların da birer insan olduklarını, köle olmadıklarını kabul ettirmek ımkânsız derecede güç. Nitekim şimdiki iktidar, çok yüzeysel bir iki re Cenaıe törenleri TUtuMun barışçıltğım törpülüyor Toprağa karşılık "Kutsal Kitap" frikaner iktidarı üç direk üzerinde yükselir: 1) Ülkeyi 1948'den beri yöneten Ulusal \Parti; 2) Broederbond, yani yönetici tabakanın çıkttğı bir gizli dernek; 3) NGK (Nederduitse Gereformeerde Kerke), ırk ayrımı kuramına kuramsal gerekcelerinı veren ve reformdan geçirilmiş Hollanda Kilisesi. Afrikanerlerin siyasal düzeni "Apartheid" olarak kendilerince adlandınlmıştır. "Ayrı oluş" diye Türkçeleştirilebilecek bu sözcük bugünku Güney Afrika gerçeğini iyi yansıtmaktadır. Ülkenin bugünkü nüfusu 33 milyon dolayındadır ve tüm beyazlar bunun sadece yüzde 17'sini oluşturmaktadır. Ama Afrikanerlerin sayısı topu topu 3 milyon kadardır. Çünkü beyazların 1,8 milyon kadarı lngiliz ya da Portekiz asıllıdır ve Afrikanerlerin gözunde onlar da siyahlarınkine benzer bir ırk ayrımcılığına hedef olmasalar da ülkeye "yabancı"dırlar. Afrikanerler A kendi kendilerini ötekllerden "ayn bir yere" koymaktadırlar. Siyahları normalde ülkenin ilk sahiplerini, yerliler! yaşadıkları toprakları değerlendirmesini bilmemekle; ingiliz ya da Portekiz asıllı beyazları da, bir ayakları Güney Afrika aa ama öbür ayakları asıl ülkelerinde olmakla suçlamaktadırlar. Siyahların davasına sahip çıkan, 1985 Nobel Barış Ödülü'nü kazanmış Rahip DesmonO Tutu, topraklarına elkonuş öyküsünü şöyle dile getirlyor: "Topraklar blzlmdl. Beyazlar •llarlnde Kutsal Kltap'la blze g«ldller ve dedller ki: "Gözlerimlzl kapayalım, dualanmızı okuyalım." Gözümüzü açtığımızda gördük kl, onlar toprakları almışlar, bize de Kutaal Kitap'ı bırakmışlar." 1913'te çıkarılmış Toprak Yasası uyarınca Güney Afrika topraklarının yüzde 86'sı beyazlara ait. Ama artık siyahlar alacaklarını talep ediyorlar. form yaptı ve yenilerini yapmaya hazırlanıyor diye geniş bir Afrikaner kesimince şiddetle kınanıyor. Bazı Afrikanerler 28 milyon düşman siyahın ortasında kendilerini er geç sular altında kalacak bir mercan adası gibi görüyorlar. Kısacası Afrikanerler o kendilerinde çok beğendikleri mücadeleciliklerıni yitirmişler. Ki saçmalığırun ve artık kendilerine bir şey kazandırmak şöyle dursun herşeylerinı kaybettirecek bir yaklaşım olduğunun bilincine varanların sayısı da giderek artıyor. Hatta siyahlarla birlikte mücadele edenlere bile rastlanıyor. Yine de Afrikanerlerin çok büyük çoğunluğu siyahların amacının eşitlik, özgürlük, demokrasi elde etmek değil de; beyazların ellerindekini, yanı topraklarını, ışyerlerini, serveılerini, haklarım gaspetmek, canlarını almak o duğuna kesinlıkle inanıyor. O yüzden böyle düşünenlerin çoğu siyahlara karşı en küçük b.r yumuşama belirtisini çok tehlikeli buluyo. Şimdiki başkan Botha tüm baskıcı uygulam; larına rağmen böylelerinin gözünde "fazla gevşek". Bunlar için tek "çözum" var, o da, gcçenlerde Celal Bayar'ın komünıstlere karşı salık verdiği yöntem: Tek tek imha! Sözgelimi iktidardaki Ulusal Partı'den yöntem ayrılıklan yüzünden ayrüan ve "aşın sağcı" bir grup oluşturanlardan Goen Uliestra, Başkan Botha'nın görevden uzaklaştırılması gerektiğini savunduktan sonra şöyle diyor: "Bize bir ay müsaade elsin, bıilun bu işi kokiinden temizieyelim. Tanklanmız, toplanmız, uçaklanmız var. tslersek butun Afrika'yı felhedebiliriz." U Afrikanerlerin bazıları şimdiki iktidarı "fazla gevşek" buluyor. Bunlar için tek çözüm var: Siyahları tek tek imhal mıleri başka ulkelere gitmiş, kimileri de gitmeye hazırlanıyor. Herşeye rağmen bunların sayısı az. Beyazların bir bölümü de siyahlarla uzlaşmadan yana. Onların da kendilerine eşit olmasını kabul edenler var. Irkçılığın Irkçı yoneüme karşı mücadele eden siyahların çoğu taman silahlan taş ve sopalar oluyor. 11