Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Güney Afrika: Dünyanın en yalnız 334 yıl önce, Avrupa'ya göre dünyanın öbür ucu sayılacak topraklara gelen beyazlar, Hollanda'dan gelmekle birlikte, bile isteye anayurtlarıyla ilişkilerini, bağlarını kopartmışlardı ve yerleştikleri topraklan da Hollanda'ya katmak gibi bir amaçları yoktu. Yeni bir ulus oluşturmak amacıyla gelmişlerdi Afrika'nın güney ucundaki topraklara. Derleyen: Üıerinde "yalnız Avrupalılara mahsustur" yaıılı bir bank. gunluk her anında karşılaşılan ırk ayrımının basit bir orneği. ederse, söz, sonsuza dek her yıl o günü bir şükran günü olarak anacaklardır. Aslında o günkü çarpışma, gerçek bir öç hesaplasmasıydı. Çünkü Boerler ile Zulular toprakların paylaşımı konusunda çok daha önce bir anlaşma imzalamışlardı. Ne var ki, imza töreni, beyazların şefi PieJ Releef'in kalleşçe öldürüldüğü bir tuzağa dönüşmüştü. Bu olayın üzerinden 150 yıl sonra bile birçok beyaz, hâlâ "siyahlara asla güvenmeye gelmez" inancındadır. "Kanlı Nehir" savaşı, o yüzden beyazlar için kıyasıya bir öç alma fırsatı olmuştu. Bu olay, yukarıda kuaca anlatıldığı biçimde, adeta kutsal sayılan bir gün oluşturmasından da anlaşılacagı üzere beyazları derinden NAZIM GÜVENÇ G üney Afrika Cumhuriyeti'nin başkenti Johannesburg'a hâkinı tepelerden birinde devasa bir anıt yükselir, ağırbaşlı vc mağrur: "Voortrekrur: ker Monument. Hcr yıl 16 aralık günü, yani Afrikanerler için "ant günü", tam öğle üzerı güneş, anıtın tepesine dik olarak geçer ve ışınlan bırkaç saniye boyunca minik bir delıkten içerisini, içerdeki şu yapıtı aydınlatır: "Seninle, Guney Afrika". O sırada anıtın çevresindc toplanmış bınlerce ki^i bıı di zenin de yeraldığı milli marşı hep bir ağızdan seslendirırken, "Voortrekkerlerce getirilen uygarlıgın simgesi" bir ateş, küçük bir oyukta hıç sönmeden yanar, durur. "Afrikanerier" Güney Afrika devletini kuran ve surduren beyazlardır. "Voortrekker" ise Büyük Trek, yani 1836'da tngiliz sömürgeciliğinden kaçıp Güney Afrika'nın kalbine, Transvaal'e sığınan 12 bın beyazın Büyük Yolculuğu'nun Afrikaancasıdır. O yıl, 16 aralık gunü bu 12 bin beyaz yeni ayak bastıkları Transvaal'de bölgenin yerlileriyle kesin bir hesaplaşmaya girerler. Siyah tenlı Zulular ile beyaz tenli Boer'ler arasındaki savaşın geçtiği alanın yakınından akan ırmak siyah Zuluların kırmızı kanından kan renginı alır. O zamandan beri Blood River (Kanlı Irmak) adıyla anılan yerdeki meydan savaşının yıldönumü, aynı zamanda, bir "ant günu" olarak da ayrıca manevı bir anlam taşır. Çünkü o 1836 yılının 16 aralık günü, beyazlar ant içmi'jlerdir. Fğer Tanrı, zaferi onlara kısmet Güney Afrikalı beyazlar, kendilerinin Tann'nın seçtiği bir topluluk olduğuna inanırlar ve Güney Afrika'nın kendi eserleri olduğunu ve onu kimsenin ellerinden alamayacağını durmadan tekrar ederler. etkılemıştı. Ama belirtmek gerekir kı beyazların, kendıleri için çok yabancı bu kıtada giriştikleri serüven ister istemez hep buna benzer olaylarla dolu geçmişti. Güney Afrika'daki beyazların Afrika'nın öteki yerlerine giden, yerleşen beyazlardan belirleyici farkı şuradaydı ki, bunlar, bu topraklara somürge edinmeye değıl, yurt edinmeye gelmişlerdi. ötekilerin hepsınin Afrika dışında bırcr anayurdu vardı ve Afrika'da siyahlardan gaspcttikleri topraklar uzerinde sömürgeler kuruyorlardı, yurt deOysa 334 yıl önce Avrupa'ya göre dünyanın öbür ucu sayılacak bu topraklara ayak basan bir avuç Hollandalı, servet peşindc değil, yeni bir ülke yaratmak amacındaydılar. 1652 yılında I lollanda Antılleri'ne giden deniz yolu üzerinde bir uğrak liman olan Cap'a gelip takı "Voortrekker Anıtı" Afrikanerler için manevi bir guç kaynağı lan Jan Van Riebeck ve arkadaşları, adamları, doğrusu olağanüstü bir varkalma mucadelesi vermişler ve türlü acılardan, özverilerden geçerek bedeli ağır da olsa tutunmayı başarmışlardı. Bunlara çok geçmeden Fransız katoliklerin elinden kaçan Fransız Protestanlar da katılmış ve Afrika'nın güney ucunu oluşturan topraklar uzerindeki beyazların sayısı yüzyılın sonunda 15 bın dolaylarına ancak erişebilmişti. Bu beyazlar Hollanda'dan gelmekle birlikte, bile isteye anayurtlarıyla ilişkilerini, bağlarını kopartmışlardı ve yerleştikleri topraklan da Hollanda'ya katmak gibi bir amaçları yoktu. Onlar, Hollanda'dan kaçmışlardı ve şimdi yeni bir ülke yaratmanın çetin mücadelesi içindeydiler. Artık kendilerinı Avrupalı dcğil Afrikalı gibi görüyorlardı. O yüzden kendılerıne "Afrikaner" (Hollandacada "Afrikalı") demeye koyuldular. Zamanla dilleri de Hollandaca temcli üzerinde yükselmekle birlikte, yerli dillerin ve tngilizcenin de karışımıyla değişti, yeni bir kalıba dökuldu. Buna da "Afrikaan" (Arikaca) dediler. Afrikanerler, kendilerinin Tann'nın seçtığı bir topluluk olduklarına inanırlar. Göruş ve eylemlerinin doğruluğundan en küçuk bir kuşkulan yoktur. Kendi yurtlarında olduklarını, sahip oldukları her şeyi alınteriyle kazandıklarını, Güney Afrika'nın kendi eserleri olduğunu ve hiç kimsenin onu ellerinden alamayacağını durmadan tekrar ederler. Gulunçluğe varacak denli ırkçı, şoven ve sofudurlar. Kendilerini yalnız siyahlardan değil başka beyazlardan da ayırırlar, üstün görürler. Protestan ahlakçıhğı, uzun ve çetin varoluş mücadelesi ve kazanılan başanlar, değişik bir topluluk, değişik bir ulus biçimlendirmiştir: Mağrur, kendıne güvenen ve yalnızca kendi gücüne dayanarak ayakta kalabilcceğine inanan bir ulus. Yabancılara, özellıkle de siyahlara kesinlikle güvenmeyen, ödün vermenin ellerindckıni, tüm yapıp meydana getirdiklerini toptan yitırmeye götürecek bir sureci başlatmak anlamına geldiğine inanan, uzlaşmasız bir ulus. Farihçi Hermann Giliomee'nin deyişiyle "dünyanın en yalnız halkı." 10