Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ahnan turistlerin gözüyle Türkiye Federal Almanya'dan, turist olarak Türkiye'ye gelmiş değişik kesimlerden Almanlara şunu sorduk: "Türk deyince, aklınıza gelen ilk sözcük nedir?.." Yanıtlar oldukça farklı idi. Almanyu'da bu krnkır nazik değiliz onlara karşı" "Türk denilince aklınıza gelen ilk sözcük hangisi?" sorumuza, Sabine Martini, "Doğulu", Reimund Reesch ise "Egzotik" karşılığını verdiler. Tıp aianında teknik asistan olan Martini en çok küçük şehırlerdeki insanların nazikliğine şaşırmış. "Bir mucize gibi" diyor gulerek, " H e ıneıı gelip konuyınak istiyorlar, çay ikranı ediyorlar. Biz Almanya'da bu kadar nazik değiliz onlara karşı." Martini'yı en çok rahatsız eden şeylerden biri ise satıcılar: "Küçük kasabalarda böyle degil" diyor. Hayvanları çok sevdiğini söyleyen Martini Türkiye'de hayvanlara kötu davranıldığını görmüş. Almanya'da bunun bir suç teşkil edebileceğini anlatıyor. Martini, Türkiye ve turizmle ilgili olarak da şunları anlatıyor: "Türkiye'de bu kadar çok antik şey olduğunu bilmiyordum, her taraf tarihi eser dolu, Yunanistan'da bile böylesini görmedik. Türkiye'ye geldikten sonra Turkler hakkındaki fikrim değişti. (hıctdcn acayip ve değişik buluyordum onları." Makinakimya mıihendisi olan Reimund ise, genelde Almanların başkalarına güvenmediğini, fakat Türkiye'de ise bunun tamamiyle tersinin gerçekleştiğıni söylüyor. Reimund'a göre "Alınanlar Türkleri bir köşede kendi sorunlarıyla başbaşa bırakıyorlar." Reimund çozüm olarak " H e r Alman'ın bir kere Türkiye'ye gelmesi ve Türkleri anlamaya çalışması gerekli" diyor. Türk nıisafirperverliğini öven NVolfgang Franke, sözlerini şöyle sürdüruyor: Ben bir turist olarak televizyondan kurtulamıyorum. Nereye gitsem " karşıma çıkıyor. Seyretmek istesem Bilgisayar operatöriı olan Wolf Almanya'da seyrederim. Kahvelergang Kranke ise, bize şunları söyle dc, restoranlarda televizyon var, di: "Bana 'Türk' denildiği /aman herkes esir olmuş buna. Televizyonaklıma gelen ilk söz 'İstanbul' olu da Avrupai kadın, zenginlikler, rekyor. lamlar ve şaşaalı dizi filmler veriliTürkiye'ye gelmeden önce bir yor. Doğuya gıttiğini/ zaman da buturizm kitabı almıştım ve bu kitap nun böyle olmadığını ve gerçekleri ta Istanbul'un nüfusu 2 milyondur görüyorsunuz. Televizyonunuz gerdeniliyordu. Şimdı ise 6 milyon ki çekleri anlatmıyor..." şi yaşıyor burada. Doğu boş gibi, "Burada misafirperverlik harika; bir insana rastlamadan yüzlerce ki ama satıcılar çok rahatsız ediyorlar lometre gidilebiliyor. tstanbullu insanı. Biri bana bir turistle bir sagençler, 'Artık çok çoıuk tıcı arasında anlaşmazlık çıksa, tuyapmayacagı/" diyorlar, bu sevin ristin haklı sayılacağını söyledi, hüdirici bir sey." kümet turisti korurmuş. htanbııl akhma "Türk 6 Bu kadarerkek arasında yalnız kalmak korkutııcu' "lanidığınıız bu insanlar her şeylerini fHiylaştılar bizitnle" Bir bankada memur olan Claudia F.ngelmaier, Türk sözcüğünun aklına getirdiği ilk kavramın "iyi arkadaşlar" olduğunu söylerken, sigortacı olan eşi Jurgen Engelmaier "köklü bir kültür" diyor. Engelmaier çiftine göre Türkiye'de en çok şaşırdıkları şeylerin başmda güney sahillerindeki beton binalar ve bozuk yollar geliyor. Engelmaier'ler bir de zenginfakir farklılıklarının çok göze çarptığını belirtiyorlar: "Çok lengin ve çok fakir insanlar yanyana görülehiliyor, bazı fakir insanların devlelten yardım almaları, bu yardımla evlerini inşa edebilmeleri gerekir. Ama biitün bu fakirliklerine ragmen tanıştıgımız bu insanlar her şeylerini paylaştılar bi/imle." Almanya'da postacılık yapanMartin Berens'in, Türk denildiğinde aklına gelen ilk sözcük, " c a m i " ojuyor. Camilerini keyitle gezdiğini söylediği tstanbul'da en çok kalabalıktan ve gürültüden rahatsız olmuş Martin." Almanya'da böyle şey olmaz" diyor Martin. Kız arkadaşı olan ve hemşirelik yapan Maria Sroenemann ise, erkeklerden şikâyetçi: "Ktrafta çok fazla erkek var, kadınlar ortada yok. Bir kadın olarak bu kadar erkek arasında yalnız kalmak korkutucu" diyor Maria. Tanju Gürsu üe Almanlar üzerine MardinMünih Hattı'nda benim canlandırdığım tip, Almanya'da belirli yerleşim merkezlerinde gerçekten var olan bir tip. CEM HAMULOĞLU ^ Senaryosu gerçek bir olaydan yola çıkılarak yazılan ve Almanya' daki Türklerin dramını yansı tan "MardinMünih tlattı" adlı yerli dizi, geçen aylarda pazar geceleri göstcrilmiş ve televizyon izleyicileri tarafından ılgiylc karşılanmıştı. Almanya'da yaşayan Türklerin dramını çarpıcı örneklcrle işleyen filmin başroi oyuncusu Tanju Gürsu ile Almanlar üzerine konuştuk. Daha önce 45 kez Almanya'ya gittiğini, ama Almanlarla pek ilişkiye girmediğini belirterek söze başlayan Tanju Gursu'ya yönelttiğimiz ilk soru, "Alman deyince aklınıza ilk gelen n e ? " oldu... T. GÜRSU Alman deyince aklıma; kendini duşunen, insani duygulardan oldukça uıaklaşmış kişiler geliyor. Bir köpeği ya da çiçeği insandan daha çok seviyorlar. Durum öteki Avrupa ülkelerinde bu kadar aşırı değil. Örneğın Almanlarla aynı ırktan geliyorlar, ama Avusturya'ya geçtiğini? /aman her şey güllük gülistanhk. İnsanların tutumu, davranışları, sevecenlikleri, her şeyleri... Ama Almanya'da çok ilginçlir, insanlar sanki mekanık hale gelmişler. Filmde canlandırdıgınız (ip sizce nasıldı? T. GLIRSU Mardin Münih Hattı'nda benim canlandırdığım tip, Almanya'da belirli yerleşim merkezlerinde gerçekten vaı olan bir tip. Ben oyundan önce Almanya'da gözlem yaparken gerçek Mustafa Ö7tıırklerle karşılaştım. O>undaki liplemeler sizce nasıldı? 1. G('!RSU Ben dublajı biraz aşırı buldunı. tkide bir " P i s Türkler" falan dedirtmenin hiçbir Tanju Gürsu, "MardinMünih gereği yoktu. Tipleme belliyse, halk oyunda o tipi algılamışsa iş bitmiştir. Her diyalogun sonunda "Pis Türk", "Domuz Türk" dedirtmenin bana göre hiçbir gereği yoktur. Oyunda Türk düşmanı kayınpeder rolünü oynayan aktöre şaka yollu "Artık seni Türkiye'ye sokma/lar" dedim. O da, "Ben sanatcıyım her rolü oynayabilirim, neden sokmasınlar" dedi. Alman oyuncular senaryoyu nasıl buldular? T. CÜRSU Senaryoyu beğendiler. Ama oyuncu kadrosunun çoğunun zaten Almanya'daki Türk toplumuyla alakası yok. Yani hiçbir yakınlık, hiçbir bağlantı kurmamışlar. Orada bir Türk toplumunun olup olmadığını yalnız gazetelerden okıımuşlar. Hiçbir beraberlikleri olmamış. Sonuç olarak umurlarında değil yanı. Dizıde bir sahne vardı. Ben bir Türkün yeminli tercümanıyım. Mahkemedeki hâkimler t'alan da Alman aktörler... Senaryo diyor ki: "Bir Türk işçisi tuvalete gitmiş, orada Alman bir homoscksuel buna sarkıntılık etmiş. Türk işçisi de bunu bıçaklamış." Olay bu Şimdi yönetmen, Alman aktörlere bunu izah edecek. Konuyu açıklamaya başlayınca Alman aktörler başladılar kahkahayla gülmeye. Niye gulüyorsunuz dedik... Dünyada bir insanın homoseksüclliği yu/unden yargılanacağı akıllarına gelmiyor. Şimdi iki toplum arasındakı larkı düşüncbiliyor musunuz? Bizde homoseksuellik kınanır, hele Anadolu'da lanetlenir. Adamlar böyle bir dava nasıl olur diye gülduler. İki toplum arasında korkunç bir t'ark var. [ I Türkiye'de çalışan Alman öğretmenler: "Türkler^ Ahnanlan en çok sevenmiUet" üstlenmiş TürkAlman Kültür Işleri Kurulu Dil Bölümü'nde görevli sekiz Türk ve dört Alman öğretmen bir araya gelmişler. Federal Almanya Cumhurbaşkanı Richard von Weizsaecker'in Türkiye ziyareti uzerine görüş alışverişi yapıyorlar. Bu arada, TürkAlman ilişkileri de tartışma konusu oluyor... Toplantıyı yöneten Dil Bölümü Baskanı Dr. Dieler Glade, Türkiye'ye ilk kez 20 yıl önce gelmiş: "tlk ögrendigim deyimlerden biri 'Türkiye Almanya kardeş' oldu. Yok edilmesi gereken birkaç pürüze ragmen, ben bu 'kardeş' kelimesinin halen geçerli olduguna inanıyorura." Cemal Ergül ise işbirliği, dostluk ve kardcslik kelimelerini kullanırken, ayrıntılara dikkat edilmesinin gerektiğini vurguluyor: "Ben Alman Başbakanı Kohl'ün işbirliği anlamına dayanarak ortagı olamam. ÇünkU işbirliginde taranar kendi çıkarlarına önem verirler. Buna karşılık kardesler karşılık beklemeden urkAlman Kültür Enstitüsü'T nün bir odasındayız. öğrenimini Yılda, yaklaşık 4.000 Türkün dil davranııiar." "Türklerle çalışan Alman ögrelmenleıin en hoşuna giden nedlr?" sorusuna, Margot Kissling, "Yardımseverlik ve anlayış" yanıtını veriyor. M. BauneMensinoğlu söz alıyor: "Almanya'da bir yabancı yardıma muhtaç oldugu zaman, Türkiye'de bir yabancının gördügü yardımseverligi katiyetle göremez." Dr. Glade, TUrkler için, "Yapüklan işin degerini anladıklan zaman çalışmayı çok seviyorlar ve Almanlardan daha müteşekkir oluyorlar" deyince ortaya bir ba$ka soru atılıyor: "Almanlarla çalışan Türk öjretmenlerin en çok hoşuna giden nedir?" Necali Duman bu soruyu yanıtlarken, Almanların dürüstlüğUnü, çalışkanlığını ve dakikliğini övüyor. Cemal ErgUl ise, "Almanlar bizden daha sakinler ve bizim gibi çabuk kızmıyoriar" diyor ve bunu Almanların bir avantajı olarak görüyor. Yaklaşık iki saat süren toplantının sonunda, Dr. Glade, "Belki Türkler, Almanlan en çok seven millederin başında geliyor" diyor Hattı"nda.