Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
kusuz... Muhammed Lakdar Hamina, "Son Göriintü"de 1940'ların Cezayir'inı, ama aynı zamanda kendi çocukluk yıllarını anlatıyordu... Mrnal Sen'in "Yaratılış Genesis'M kah ramanları 4 kişi olan bir yalın öykunün ıeerdiği felsefi temaların aıdında yine gunümu/ Hmdistan'ına adanmış bir lilmdı... Slcvtn Spielberg, "Rengi Mor Color Purple"da ABD'li zencılere nefis bir armağan sunarken, Martin Scorsese'in filmi "Geç Saatlerde After Hours" dupeduz Nevv York kentine, orda yaşamanın sefalet ve gorkemi ustune bir yapıttı. Kimi sanatçılar, insanoğlunun yaşlılığına bakıyorlardı: Japon sineına emektarı Yoshishige Yoshida'nın "Söz"ündekı gıbı... Kımisi ise gcnçliğe: Claude Miller'in "L'EffronteV'sindeki gibi... Kimisi tarihte veya günumüzde dinin, Tanrı duşüncesinın geçirdiği evrime, iyi veya kötti biçımde kullamlmasına değiniyorlardı: Roland Joffe'nin "Misyon"u bunu tarihsel, AlainCavalier'mn "Th^rese"ı veya bir Kolombıya filmi olan Pepe Sanchez'ı bıreysel bir düzeyde yapıyordu. insan / din, insan / tanrı ilişkilerıni güncellikten de destek alan çağdaş bir duşünür tavrıyla ele almak gibi daha ust duzeyde bir çaba ise kuşkıısuz daha nadirdı: Tarkovsky'mn "özveri Le Sacrifice"inde olduğu gibi... Tarihsel kişilikler Kimı yönetmenler, kışısel deneyımlerinden yola çıkarak çevrelerindeki insanlaıı anlatıyordu: Woody Allen'in "Hannah ve Kızkardeşleri", Jim JarrnuM.h'un "Yasadışılar Dovvn by Law", vb. Almanya'da yaşıyan Turk yonetmeni Tevfik Başer, ilk filmi olan ve olduk2 ça beğenilcn "Almanya 40 m "de çevresmı gözlemlerken kultur larklılıklarını, giderek şoklarını öykusunun temelıne oturtuyordıı . Kimi yönetmenler, tarihsel kişiliklere eğıliyoı, ama sonuçta çok farklı yapıda filmler ortaya koyuyorlardı: Margaretha Von Trolta'nın "Rosa Luxembourg"u ne denli gerçekçı bir siyasal tavır filmiyse, Claude D'Anna'nın "Salome"si o denli bıçımcı bir üslup denemesıydi. Israilli yonetmen AmosGitai, "Ksther"de tarihsel/dinsel gerçeklik kaygısını tumuyle bu yana bırakıp didaktik bir biçımcılıkle yetınıyordu... Gözde olan bir tür de müzıkal fılmlerdi. Bdçıkalı Çhantal Akerman "Altın 80'ler Golden Eighties"de, Brezılyalı Roy Guerra "Opera do Malandro"da cskı ABD muzıkallerine göndcrmc yapıyorlar, ama artık tarihın malı olmus bir türıln Ö7gvın zarifliğine, estetik olgunluğuna, "hafif'liğine bir turlu ulaşamıyorlardı... Carlos Saura, son filmi "Sihirbazın Çıragı II Amor Bruja"da "Kanlı Du^un" ve " C a r m e n " filmlerini bir uçleme halınde bütunleyen, bir aşk, kıskançlık vc tııtku öyküsünü yine dans vc muzık oğeleriyle olağanüstü biçımde besleyen biı sineına şöleni imzalarken, Franco Zeffirelli "Olhello"da bu unlu Verdı operasının sınemalaştırılmasında tam bir başarıya erışiyordu Martin Scorsese'in "Geç Saatlerde After Hours" filmi, New York kentinin sefalet vegorkemini anlatıyor. Erotizmden tutkuya, çeşitli tonlara bürünen 'aşk* teması bu yıl Cannes'da oldukça gözdeydi... Filmler, yönetmenler, tutkular, temalar ATİLLÂ DORSAY akit geceyarasından sonra bir... Üç "geccyarısı sonrası çılgınlıgr'nı paylaştığımız Türk arkadaş Croisette'teki eski sen yuzlerce seyırcı gibı... lik sarayında gösterimi başlamış Neler vardı bu yıl Cannes'da, hangi tur bir olan bir filme giriyoruz. Yorgun ve sınema anlayışı egemendı? brolızmden tutkusevinçliyiz. Dışarda güzel bir bir Akdeniz ge ya çeşıtlı tonlara burunen "aşk" teması oldukcesi var. Film, adını bile bilmediğimız bir yö ça gö?de bir temaydı. Brezilya filmi "Bııııu netmenin ilk filmi, "Dancing in the Dark" Aşktan Soz E l " , biı yandan konusurken di... Cole Porter şarkılarını ve gösterişli Ame ğcr yandan da sevişen, genç, ateşli bir çiftin rikan müzikallerini çağrıştıran bu adın arka öykıısunu anlatmaya çalışıyoıdu. Mauro Bosinda ise bir kadının, kocasını mutfak bıça lognini'nın "Ventdikli Kadın La ğıyla öldürdükten sonra kapatıldığı klinikte Vcncxıana"da, Marcu Bellocchio'nun eskı bir geçmişini anımsayan, kişiligini arastıran, filnıının yenıdcn çevıımı olan "Ik'dcndcki ^v\başına gelenlcrı kavraınaya çalışan bir kadı tan"cla ulaştıklaıı erotizm du/eyi olduk<,a sanın öyküsünu anlatıyoı. Yanı tum koşullaı sııtıcıydı... Bertrand Blier'nin "Gece Kılıgı" uyuıtısu/ ve oluınsıı/ go/ukuyoı, bu saatte bu nda eşcinsellik, NeilJordan'ın "MonaLisa"lılını ı/lcmck vc sevmck ıçın... Ama bııaz son sında scvicilik, Roberl Altman'ın "Aşk Dera kapanıı gıbı olan gozkapaklarımı/ açılma lisi"nde hatıt bir "insest" kokusuna buı untn ya, dnpılıı gıbı olan dikkatımı/, venıdeıı be aşk, Oshiıııa vc FcrriTİ'nın filnı'eıinde >onu ya7pcrdL'vc yoğunlaşnıaya baslıyor Çunkıı nıı iyice saşırıyor, " M a \ , Sevgi!iın"de kadıperdcdc bclircn kadının ımajı olağanııslu ılgı nın aşkı bir senıpanzcye, "Seni Seviyurum"çekici "Dancing in Ihe Dark"ın kadın kah Ja erkeğın tııtkusu kadın yu/ln bu analıiaı ramanını gitgide daha iyi tanıyoıuz vc o, gıl lığa yfıııeliyordıı . Irkilticı konulaıına kaısın gide, dışardn çılpın bu Cannes akşammda kal senliğın en başarılı fılmlerı arasıı da yer alan dııımlaıı ıslıla etmıs olan yapımcılaıdan, vıl bu yapıtlar, o/ellıkle Batı saııatında insaııııı, dı/ adaylanııdan, luıluçc^ıtlı eksanlrıklerdeıı, biteyin dusunulcbıleeek hcr tıırlu boyutuyla fahışc ve ııgololardan daha gerçek, daha ellı mıkroskop altına yatırılmasının v? insan rucanlı, daha " i n s a n " j'O7iıkmeve baslıvot go hıınıın en dcıııı, en gizlı yanlaıına dek aı.tslı zümuze... Kaıutdalı yonetmen Lcon Marr'ın rılmasının örnekletini olıibtuıuyurhrdı. filmine ısınıvcrıyorıı? ivicc. Tınkı salonda bu Kımı tılmlct, tııtku temasını polısi"e bir ov V kuyle birleştiriyorlardı: Yine "Mona I.isa" ve Andre Techini'nin "Cinayel Yeri", CostaGavras'ın "Aile Meclisi Conseil de Famille", JeanClaude Guiguiet'nın "Faubourg SaintMarfin" fılmlerinde olduğu gibı .. Claire Devers'in bıri beyaz, diğeri zenci iki kahramanı, "Siyah ve Beyaz"da bir sadomazoşist ilışkıyı sonuna dek yaşıyorlardı... Amadeo Kargu'nun yınc bir ılk film olan "Yoldaki Kadın L a Donna del Tragetto"da, lutkusu mutlaka bir çocuk sahibi olmak olan çirkin, sışman başkişisi, ancak bu tutkusunu karşılamayı göze alan sıradısı biı kadın sayesinde isteğine ka\usabılıyordu... Bruce Beresford'un (Avusllalya) "Kenlin Kıjısıııdakilcr The Fringe Dwelleıs"inin kahramanı olan 16 yaslarındaki gu/el yerlı kahramanı, erkeğı, aşkı ve ondan edindigî ^ocuğu, "ö/gıir, iyi bir yuşanrı" ıığluna gerıdc buakmaktan vekinmiyoıdu Ve cınsellığin, duygu.sallığın ve de herhangı bir ılışkı turunun geteklılığını bir baskı gibı du>umsayan insanlaıı anlatan bunca lilmin yanı sua, Kanadalı Deııjs Arcand'm kahramanldiı olan 4 kadın vc4eıkek, "Amcrikan İınparutorlugıınun Çokıışu" adlı filmde cinsel deneyınılerını bırbırlerıne anlataıak ferahlamavı, boş.ilmayı vc anlasılmayı umut edivorlaıdı Cannes'86, cınselliğın tüm bovutlaııyla yasanmasını anlatan filrnlerin oldukça baskın çıktığı ozguı, go/upok bu senlıkıı Ülkelctinı, kcnıleıını an!atma>ı sc\en sıııe nıacılaı vardı sonıa. . Araya kaçınılma/ biçımde insanı, insancıl soıunları da sokan kuş Ünlü ölülere saygı ... Vekuşkusu/ bir dc "hommage"Iar, saygı gösterileri vardı. Kapanan bir sınemanın oy küsünu anlatan Stephen Bayly'nin "Coming Up Roses"u nostaljik, im.e bir filmdi.. Ama asıl "hommage"lar sinemanın geçmişinden gelen filmler çeıçevesinde gerçekleşti. Louis Feuillade'ın 1915'leıden kalına unlu "Vampirler" dizısıniıı Fransı/ Sıncmatcğı larafından onarılınış biı kopyasını (bir hafta bo yunca gecelerı) ı/ledık.. Doğumunun 80 vıl dönumunde Roberto Rossellini, Italyaıı \enı Gerçekçilik akımını başlatan unlü lılmı "R«ma Av'ik Şehir'Mc anıldı. Siıııone Signoret'nın anısına Chris Markcr biı saailık guzcl biı lılnı hazıılamıştı. Ve ııihayct, Orson Welles'ın yıl lar yılı sabırla, ınatla ve gızcm ıçinde bolunı bölüın çcktığı "Don Kişol" lilmmin ycııı bu lıınan negatıfleı ıııdeıı yapılnıışbir film, dun yada ilk kez ol'arak gösterıldı. Ü/eıındc ıı/un boylu çalışılarak belkı de başısonu olan bir film halıne dftnıhtıııulcbilecek olan bu yapı tııı "ınusvetle"sını ı/lcınek bıle, kuşkıısu/ gcı çek Miıemasever ıçın hcyecan verıcı bir olav vc 39. Cannes Şenlijîi'ne damgasını vuıacak gos terileıden biııydi. f] f 10