Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
I > Cihat Burak'la karaşınlık sanşınlık üzerine ]\ereden l^ereye ECE AYHAN Biıtün Osmanlı tarihçileri sarışındır. Üstelik karaşınlar üzerine ya/arlar, yazıyorlar. CİHAT BURAK Evliya Çelebi'yi biraz aymyorum ben, önce vakanüvis değil. Ortaçağın Philippe de Commine'ındcn daha gelişmiştir. E. AYHAN Hağlara çıkan Cieyikli Niyazi'nin bir resmi yapılmalıydı; larihimiıde bir Ittihatçı. C. BURAK Resme iyi gider. Zaleıı geyiğinden başka akılda kalacak bir şeyi yok. E. AYHAN "Tarihten geliyoruz. insanlarız. Kendimizle buluşmaya gidiyoruz" denebilir mi bir resimde? C. BURAK Gauguin bir soru sormuş. Bence başkası yapmamalı. K. AYHAN Akide şekeri renkleri mi? Cam kavano/ içinde dururlar. C. BURAK Ben 'hâkî' renkleri selsmail Hakkı Izmirli'nin Orduyu Humayun, Donanmayı Hümayun, Divanı Hümayun kitaplarını orada okudunı. Ama kendi kitapları yoktu... 'Tas Havan' adlı bir hikâyesini okudum; adamın biri mezartaşları başlarının koleksiyonunu yapar. E. AYHAN "Seyahal yâ Resulullah" demiş gibi oradan da Hindistan'a Keçmişsiniz. Peki Beydaba'nın masallarına, mesellerine ne dersiniz? C. BURAK Orada bir sey oldu, ya bilet ya para dediler,ben de bilet dedim. Ve Dclhi, Agra, Güvalyac. Beydaba'ya La I'ontaine'in babası diyorlar. E. AYHAN Nakkaşların, müzehhiplcrin (hatta demircikrin bile) bir 'oğul'u ya da bir 'halife'si yoksa 'sır' ınezara götüriiliiyor. Eski bir Anadolu gelenegidir bu; ama gelişmeye karşı bir şeydir, o ayrı. Yakınlarda, mu/ik alaEskiden bir siyasal lider, çağrıldığı işçi mitingine gitmezse nerdeyse suç sayılırdı, şimdi giderse suç sayılıyor. Suçtan da öte bir de anayasayı çiğnemek var. Milli Şef Ismet inönü'nün nereden esinlendiği önemli değil günün birinde aklına demokrasi düştü. Demokrasi ama, nasıl olacaktı? 'Cemiyetler KanunuDernekler Yasası' değiştirilirse demokrasi olacaktı. O da tuttu, Dernekler Yasası'nın mesleksel dernek kurmayı yasaklayan maddesini değiştirdi. Artık herkes bir dilekçe vererek dernek kurabilirdi Elbette bu derneğin ıçıne partiler, sendikalar da gıriyordu. Bir yandan partiler kurulurken, bir yandan da sendikalar kurulmaya başlandı. Serde solculuk var, biz de boş durmayalım, bir sendika kuralım dedık. Ankara Maltepe'de Yenideğirmen'in ustabaşısı Mehmet Göze ahbabımız, ona başvurduk. Mehmet Göze'yl aldık, Yayla Makarna Fabrikası'ndan Sabit Usta ile Ekrem Usta katıldılar. Fırınlardan da bir iki kişi bulduk. Tüzüğü ben yaptım, 'Un ve Unlu Maddeler imalatı işçileri Sendikası'nı kurduk. Dilekçeyi Mehmet Göze ve arkadaşları aldılar, valiliğe başvurdular. Ben uzaktan izliyorum. Vali yardımcısı dilekçeyi Dernekler Masası'na gönderecek. Aaaa, bir de baktık, dilekçeyi Mehmet Usta ve arkadaşları polis müdürlüğüne değil de defterdarlığa götürüyorlar. Hemen yetiştik, 'Ne oldu?' demeye kalmadı, "Vali yardımcısı oraya gönderdi" dediler. Çaresiz defterdara gidecek, dilekçeyi yeniden ilgili yere "havale" ettırecektık. Ustalar, "6u işi biz yapamayız" dediler. Çaresiz iş başa düştü. Defterdar, sonradan Çalışma Genel Müdürlüğü yapan Halıl Sezai Erkut. Karşısına çıktık. Dilekçeyi aldı, şöyle bir baktı: "Sandık kuruyorsunuz sanıyorum, tüzükten yedi tane daha getırecoksiniz, on tane istiyoruz". "Sandık değil efendim kurulan, sendika..." "Ne, anlamadım, sendika mı?" "Evet efendim". "Vali muavini neden yanlış havale etmiş, bizi ilgllendirmez, Dernekler Masası'na gidecek. Vaktiyle bu sendikaları okurduk. Demek demokrasi geliyor, bizde de kuruluyor hal... Neyse hayırlı olsun. Siz bu dilekçeyi yeniden vilayete götürüp emniyete havale ettirin". Dediklerıni yaptık, valiliğe götürüldü, yeniden emniyete gönderildi, sendika kuruldu. Başına gelmedık de kalmadı. Bir dernekler yasasını değıştirince demokrasi kurulmuyor. Milli Şef demokrat başkan olmuyor. Halk hemen yeni re|ime ısınmıyor. Biliyorsunuz bizim 46 demokrasısi 50'ye ulaşıncaya değin çok çekti. Hem ıktıdar partisinden çekti, hem içindekı çatışmalardan çekti. öyle tartışmalar oluyordu ki şimdi katıla katıla gülünür. Örneğın seçimlerde o oylar açıkta atılsın, sayım gizli mi yapılsın? Yoksa bunun tersi, oylar gizlı atılsın, sayım açıkta mı yapılsın? Siyasetçileri bu tartışma epeyce yormuştu. Sendikalar kuruluyordu, kurulan işçi örgütlerinin adı işçi derneği mi olsun, sendika mı olsun? Dernek denirse öztürkçe olur, sendika denirse işin içıne biraz solculuk karışır. Halk Partisi'nin kurdurduklarına dernek dediler, ötekı kurulanlara sendika dendi. Bundan amaçlanan, kurulanlar sizden mi, bizden mi, orasını ayarlamaktı. Bir süre de böyle geçti. Sonunda sıkıyönetim solcu partileri ve adına sendika denilen işçi örgütlerini kapattı da ortalık yatıştı. Yoksa sandika mı, dernek mi, derken nerdeyse ülke batacaktı. O günlerde milattan öncemilattan sonra tartışılmadığı tçın geriye dönüş yoktu, ileriye adımlar atılıyordu. Bir de grev sorunu vardır. işçi sendikaları kurulurken, bir yandan da işçının demokratik hakları ortaya dökülüyordu. Tartışmalardan biri de, işçiye grev hakkı verilsin mi, verilmesin mı? Verilsin diyenler vardı, henüz erken sonraya kalsın diyenler, verilmesin diye kestirıp atanlar vardı. işte tam bu sırada Çalışma Bakanlarından biri ne dese beğenirsiniz? "işçiye grev hakkı istemek vatana Ihanettirl" Hoppala!.. Ortaya vatan çıkınca akan sular durur. Bir süre kimse grev sözünü ağzına alamadı. işin ucunda vatan var. Nerelerden geldik, nereye gideceğiz?D viyorunı, Anadolu toprağı. E. AYHAN Paıar bana 'kara' gibi geliyor. C. BURAK Günleri renk olarak dü^unmek? Cuma kırmızı olabilir bak. Cumartesilcr de griyeşil. E. AYHAN Hiç, bir kentle resminiz kayboldu mu? C. BURAK Bir lskcnderiye'de kayboldu, bir Ankara'da; 'Sinan'. Arandı, bulunamadı. E. AYHAN Lautreamonl'un bu uslu coğrafyada bir rcssam olarak bir karşılığı olabilir mi? C. BURAK Lautreamont'un herhangi bir karşılığı yok Türkiye'de. E. AYHAN Memduh Şevket Esvndul'ı »kııdunıı; mu? C. BURAK İyi bir yazar olduğu söyleniyor. Afganıstan'da Kabil'e gitmiştim, elçilikteki kitaplığı o kurmuş. nında 'Zilciyan' böyle oldu; çalpare.. Sizin bir 'sır' hikâyeniz vardı? C. BURAK Abidin Dino anlattı bana. Belli bir kuşun, belli bir mevsirnde çıkardığı bir 'tüy'. Onunla çızgi v'iziliyor minyalıırlerde; yalruz 'hat'ta kullanılır. Turgut Zaim de bu tüyün Osmanlıdan Avrupa'ya ihraı; edildiğini söylemişti bana. Adı bile 'sır'. Osmanlı çinilerinde ııranyum da kullanılmıştır. Doğuda da, Batıda da eski ressamlann kendilerine özgü renkleri var. E. AYHAN Ne yapalım, Batıya fazla giden Doğuya diişer, aksi dc geçcrlidir bunun. Hele Alaska ile Kamçatka arasında bir Bering Bogazı var, birdenbire salıdan pazartesiye geçiyorsun! C. BURAK Evet, bakmışlar ki Magellan'ın seyir defterinde 1 gün eksik! D 23