Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POLITIK, DEMAGOJIK VE SANATSAL KAYGILAR Berlin 86'da bu şenliğin değişmez özelliklerinden olan siyasal ağırlıklı filmlerin çokluğu, ödüllerin 'siyasal nitelikli' olup olmadığına değin tartışmalar ve çeşitli bölümlerde gösterilen film bolluğu, bu yılın başlıca özellikleriydi. Sinema sanatı açısından uzun süre anımsanacak bir avuç filmt bizim açımızdan ise Tuncel Kurtiz'in ödülü ve değişik bölümlerde gösterilen "Bir Avuç Cennet", "Olmez Ağacı", Alman yapımı ' Cemil" gibi filmler ilgi çekiciydi. ATİLLÂ DORSAY Ansiklopedilere göre 1927 doğumlu olduğuna göre bugün 59 yaşını süren ama doğrusu ya hiç göstermeyen, güzelliği hâlâ yerli yerinde Gina Lollobrigida, onca yıl Amerika'da kalmış olmanın hâlâ duzeltemediği bozuk lngilizcesiyle ve scsınde egemen olamadığı bir öfkeyle, küçük salonu hıncahınç doldurmuş olan ga?etecılere şöyle diyordu: "Sinemaya polilikanın sokulmasına, pulilik filmlcre karşıyım. Bu yuzden 'Slummheirtı' filminin birinriligini jüri başkanı olarak onaylamıyorıım". Görmüş geçirmiş olması gereken L/>llo, böylece sinemayı yıllardır pck lyı ızlemediğini, politik sinema diye artık kcndını çoktan kabul ettirmiş, yolunu yftnergesini bulmuş bir türü bilmezlikten geldiğini göstererek olsa olsa kendini guç duruma düşürüyordu. Sorun, bir filmin politik olup olmamasi değildi kuşkusuz... lyi sinema olup olmamasıydı. Bu açıdan, bırçok filmini sevdiğımız, övdüğümüz bir yönetmen olan Reinhard Hauff'un "Stammheiın"ı 'iyi sinema' sayılabilır mıydi? Hauff, başlıca isimlerinin tutukevinde üstuste 'intihar elmesi' sonucu bugün yok olmuş gibı gözüken, ama yandaşlarınm, iz sürücülerının varlığı kuşku götürmeyen 1970'lerin Almanya'sını birbirine katmış ünlü Baader/Meinhof terörisi çetesinin Frankfurt yakıntarındakı Stammheim'da 1975'te yapılan yargılamalarını, özellikle TV filmlerinin ve dizılerinın gözdesi olan bir tur dramatik belgesel anlayışıyla sinemaya aktarmış, ancak tutanaklardan aynen alınan konuşmalar, tartışmalarla olaylara son derece sadık biçimde gelışen fılme, kolay yadsınamaz sinenıasal değerler de katmasını bilmişti. Hauff'un yerinde duramayan kamerası, mahkeme salonu boyunca ordan oraya kayıyor, ustaca seçilmiş, tiplenmış, yönetilmış oyuncuların tarihsel tanıkhklarını, suçlama veya savunmalarını bir kez daha filme saptarken, sinema sanatının öz değerlerıne de o denli bağlı kalmaya çalışıyordu. Bu ilgmç film gerçekten yarınlara kalacak önemli bir sinema yapıtı mıydı, özellikle Alman toplumu için taşıdığı öneme, bu toplumda uyandırdığı yankılara karşın sanatsal bir niteliği var mıydı? Bunca gürultü koparan, siyasal niteliği bunca ön plana vıkan filmlere etki altında kalmadan yaklaşıp değcrlendirmek kolay değil. Reinhard Hauff, hep âsi, düzen dışı kişileri anlatageldıği filmografisinin temel özelliklerine uygun, düzeyli bir film yapmış, birkaç yıldır kendi ülkesınde yankı yapamayan, Berlın'den eli boş dönen Alman sinemasına hatırı sayılır bir zafer kazandırmıştı. Ancak her siyasal filmin basına gelen, "S<ammheim"ın da başına geliyor, sağcı kcsinı filnıi, teröristleri akıllı, scmpatık, olumlu jgösterirken devletı temsıl eden makam ve kişileri aptal ve şaşkın göstermek, karikatııre çevirmekle suçlarken, solcular da filmı Baader/Meinhof 'çuların gerçek kimliğini, davasını ve savaşımını nakletmekte yetersiz kalmakla suçluyorlardı. "Slammheim", yalnız Ginanın değil, çok kişinin de canını sıkan bir sonuçla Berlin 86'dan ayrılırken, bu genelde, siyasal sinemanın da başan hanesine yazılmayı hak eden bir olaydı kuşkusuz... görülüyor Ülkemtzi de ziyaret edip fümlertnl sunmuş olan yeni Alman sinemasımn önde gtlen Isimlerinden Reinhard Hauff'un BaaderMeinhof çetesinin 1975'Urdekiyargüanmastnı anlatan fllmi "Stammheim" Berlin'de Altm Ayt cddı ve şmttğln en çok tarhfihtn fllmlerindtn biri oldu. 18