Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
okantadan çtkınca, buyuk bir pişmanlık duygusu kemirmeye başlamıştı içimi.. Nedcn büylcsine eşsiz bir fırsata sahip çıkmamış, neden bıı ilginç oyundaki rolıımu başarıyla oynayamamıştım? İnsanlar, hep boyledirler zaten: Büyük fırsatları kaçırarak ümür boyu yas (utarlar. O gece, nc yaptığııiı bilmcz bir halde dolaı>tım, durdum. Hep o kadını duşündüm. Duşuıımek dc ne demek? Adela yasadım. Sonunda kcndımi Beyoğlu'nda bir ıneylıaneye attım. Ve biı karaıa vardım sonunda: Bıı kadını arayacaklım. F.vet, koskoca tstanbul'da, yılbaşı gecesi onu arayacak ve bıı kez onunla mutlaka tanışacaktım. Bulabilecek miydim onu? DUşünmesi bile budalalıktı. ılbaşı gecesi, kaç otel, kaç gece kulübü, kaç eğlence yeri dolaştım? Sayılarını anımsayamıyorum. Bildiğim şu ki; izini kaybettiğim o kadını iııanılmaz bir hırsla ve inatla aradım. Tâ sabah oluncaya dek... Kapılarının, gösterişsiz insanların yuzüne sertçe kapatıldığı; şık ve zarif çiftlere saygıyla açıldığı ünlii otellerin balo salonlarına zorla girebilmek için neler çektiğimi bugun bile unutamadım. Arada bir kalabalık meyhanelere dalıp, bir kadeh içerek, cesaretimi ve gücumu yenileye yenileye, gecc yarısına doğru insanları ve eşyayı çift görecek kadar sarhoş olmuştum ve ünlü bir otelin gece kulübunde çıkardığım olayla da bu tarihsel gcccyi "Unutulmaz bir yılbaşı" haline getirmiştim. Şık kadınlann görkcınli luvaletler, erkeklerin f'rak ve smokinler içinde dans ettiği, aynaların danseden çiftlerin parlak görüntüleriyle yanıp tutuştuğu bir salonda; uzaktan ona benzettiğim bir kadını görünce, dans pistine doğru çılgınca yurüdüğümü bugunkü gibi anımsıyorum. Herkes orkestraya kcndisini kaptırmıştı ve kimse dansettiğinden başkasını görmüyordu. Kadını yandan görebiliyordıım. Tanrım, tıpatıp ona benziyordu. Hayır, tâ kendisiydi... Ancak, dansettiği erkeğin, kocası olmadığını da farketmiştim. Enikonu sarhoştum, ama yine de yürürken dengemi kaybetmemeyeçalışıyordum. Kendimi bu güzel kadını, o yabancı haydutlan kurtarnıak için yaratılmış bir kahraman olarak görüyordum. Onlara yaklaştığımı, erkeğin omuzundan çekıp, sonra da ser( bir hareketle kadından ayırdığımı anımsıyorum: "Bıruk o kadını!" Işte ne olduysa o anda oldu: Sol kaşımın üzerine ycdiğim bir kroşeyle sendeledim ve herhalde karşılığını da iyi bir biçimde vermiş olacağım ki, kavalye kendisini bir anda ycrde buldu. Bereket, maç kısa sürmüştü ve ben, aradığım kadının değil, ona benzettiğimin kavalyesinden özür dilemek zorıında kalan mahçup ama oldukça başarılı bir boksör adayı olarak giriyordum yeni yıla. u beklenmedik yılbaşı serüveninden sonra, lstanbul'un tadıtuzu kalmamıştı. O kadınla başlayan olaylar, beni sarsmış, bunalıma itmişti. "Romantik dönenı"den "Gerçekçidönem"e geçmeliydim artık. Yoksa bu fırtınaya göğüs geremezdim. llçeme, görevime dönmeliydim artık. Biletimi aldım, Haydarpaşa'da valizimi kompartmana yerleştirdim. Kaşımın üstünde, bu yeni yılın anısı olan yara dehşetli ağrı yapıyordu, onu bir eczanede kendi elimle pansuman yaparak kapatmıştım. tstanbul'dan ayrılışım böyle mi olacaktı? Acı çığlıklarla kalktı trenimiz. Koınpartımanda uzun süre kalamadım. Gazetelerimi, dergilerimi alarak restorana geçmeye karar verdim. Restoran pek de kalabalık sayılmazdı. Yalnız başıma oturacağım bir masa aradım gözlcrimle. Ve birderi, L T olduğum yerde sendeledim. tnanılma7 şeydi bu gördüğüm: Oydu, evet o kadındı. Evct, bu kez yanılmıyordum. İlerideki masada ve tck başına oturuyordu. Şaşırmak mı? Deli misiniz? Kalbim durabilirdi. Rastlantı diyemezsiniz buna artık. Işte bu, beklediğım muci/eden başkası değildi. Yürüdum... Hangi duygularla nasıl yuruduğumu simdi bile we anlatamam. Kaderim, gcleceğim, her şeyim o masaya oturup oturmamaya bağlıydı. Yurudum ve "İ/ninizle" diyerek masasıtıa oturdum. Oh, nihayet karaya ayak basmıştıın. Uzayda yepycnı bir ge/egene inmiş gıbı bir başka dünyadaydım artık.. anışmamızın, umduğundan da kolay olduğunu belki si/ler de tahmin edemezsiniz. Okuduğu kitabı bıraktıktan sonra, yolculuğumun ncreye alduğunu sordu. Alışılmış bikaç söz, tanışmak için yeterli değil midir? Bana gelince: Kim olduğumu birden açıklamak istemedim ona... Hele o şiirlerin sahibi olduğumu hemen bilmesini hiç istemiyordum. Asıl merak ettiğim şuydu: Niçirı yalnız başına seyahat ediyordu? Ve kime gidiyordu? Sohbet koyulaşınca anlaşıldı: Meğer yılbaşı gecesi, kocasıyla bir araya gelemeyecek biçimde tartışmışlardı. Bu yüzden tstanbul'dan bir süre ayrılmaya karar vermişti. Ankara'ya, annesinin yanına gidiyordu. Ona göre her şey bitmiş sayılabilirdi, bana göre her şey yeniden başlıyordu. O anda hemen karar verdim: Yoluınu yarıda kesip, Ankara'da inecektim. Garsonu çağırarak: "Kırmızı şarap.." dedim. Kırmızı şarap bana şiirle suslenmis aşk gecelerini anımsatır. Şaraptan sonra sıranın şiire geleceğıne inanıyordum. Aşk ise, henüz epeyce uzağımızdaydı. Bir ara, yılbaşı gecesini nasıl geçirdiğimı sordu bana. Sustum ve vagon penceresinden dışarıya, dışarıdaki tapta/e geceye daldım. O ise, kaşımın üstündeki sargıya dikkatle bakarak, Boğa7 lokantasındaki o canlı ve etkileyici gulüşuyle takıldı bana: "Yılbaşı gecesi, güzel bir kadın uğrıına savaş mı verdini/ yoksa?" Gözlerimi önüme egerek: "Evet, öyle oldu.." diyebildim. Garson, şarabımızı getirmişti. Bu unutulmaz yılbaşıyla birlikte, ömrumün en ınutlıı yolculuğu başlıyordu. \ Gümüşlük 1983 üst üste. Bodrum'un pazarı var bugun, 'yaygı.' Köylüler konuşuyorlar, televizyon dun gece gü7elmiş. Gece. Mustat'a Bey'e uğradım, evınde yine jandarma erleri vardı ve televizyon bozuktu. Mustafa Bey bana biı mozayiğin yavaş yavaş butunlenmeye başladıgından söz etti. Kitabı çıkardı, ama göstereceği yerleri bulamadı. I B Şür: Muzaffer Erdost, 1956 temmuzunCuma, 21 Ocak da, haftalık Pazar Postası gazetesinde bi"Kan istemem!" zim bu 'uykırı şiırler'e ikinci yeni adını Çok korknıuştur takmıştı. İkinci Yeni akıını uzeıine duzenV. Murad; o kadar lenen ilk soruşturma da Ankara'da çıkan 'masraP ve 'yatırım' bu Payar F'ostası'nda yapılmıştı: 27.1.1957. yaptığı halde Osman(Benim ilk kitaptaki 26 şiirden 23'u de yilınııı tahtına oturmak istemiyor! Yine de ne Pazar Postası'nda yayımlanmıştı.) Şimdi tahtta 93 gün geçirmiştir. 28 yaşındadır çık 'rastlanıısal değişim'i, yani 'sıçramalı detığında ve hemen indirilir! Merdivenleri ar gişim'i, yani mutasyon'u düşunüyorum. ka arka iniyormuş, avluda bahçede (Memet Fuat bunu 'kulupdeğiştirme' oladolaşırken birdenbire kendini havuza atı rak ele alır. Bence değil. Herhalde şiirde ve yormuş! tndirilip kapatıldığı Çırağan Sa düşüncede olup bitenler 'idman'ın dışında rayı'nda (tam) 27 yıl, 11 ay vc 22 gün elmalıdır.) (Ağustos 1904'e kadar) yaşamış. II. AbdüiCumartesi hamid'in kardeşiymiş, abisidir. Müfide Hanım gelmiş Izmir'den Yaz EvVakit çok erken. tsmailHakkı Uzunçar leri'ndeki evine. Nazmi'nin lokantısında (ya şılı'yı okuyorum işte. da kahvesinde) oturuyorum. Niyazi DinV.Murad'dan önce, 1876'dadır, tahttan çer'le konuştum. Ondan annesinin olan Roindirilen ve enine pehlivan olan Abdülaziz: bert'in Evi konusunda bilgi aldım. 15 "Beni Sultan Selim'e döndürduler" der günlüğüne tutmuşlarmış evi eylulde, geçen. " Ü ç arkadaş daha gelecek" denmiş. Ama vc ağlamaya başlar! Niyazi alelacele lzmir'e giderken yanlış Canına kıyacaktır, 'hal'ledilişini bir turlu anahtar vermiş, bu yüzden 16, 17 ve 18 eykendine yediremiyor, hem öfkeli hem hulülde eve girememişler. 19 eylul? 20 eylulzünlü. Başmabeyincisine diyor: de de 'ayağa kalkış.' "Bir parça zehir bulamaı ınısın?" Lukianos (125192) Samsatlıdır, yazman "Allah etmesln!" ve filozof. Paris adlı genç, Helene'yi Troya'ya kaçırdığında bir 'ihtiyarcık'tı der He"Var ise getir!" ..Sonra bir makas ve ayna . Harem dai lene, bir kez de Theseus kaçırmıştır. Eski taıihte, özellikle de lsa'nın doğuresinden gelen çığlıklar. AvUelerin, vazoların, konsol aynalarının parçalanması ve mundan önceki günlerde kadın kaçırma yerlerde kırılması. (Tarihten biliyorum; Is olayları çok. Hele kadınlar deniz kıyısına tanbul'un dışında sözgelimi Bursa'ya bir kumsala inince.. Savaşlar en çok bu yüzycre gönderilmelerinde de Harem'deki ca den çıkarılıyor, çıkıyor galıba ve gibi. "Felaket Mykerinos'u önce kızıyla vurriyeler, kalfalar böylc yaparlar. Perdeler bile koparılır.) Ortakoy'de Fer'iyc Sarayı, du; ağaçtan bir inek yaptırttı. Bu ineğin yanındaki bir başka odada yirmi kadar çıplak şimdiki adıyla Kabataş Lisesi. kadın heykeli vardır. (..Metin burada çuYerlerde kıvranan Abdülaziz'in annesi rümüş, okunmuyor..) Herodotos. Sergüzeşti Pertevniyal Sultan, fenalık ge"..Kızın anası, kızını babasının avcuna çiriyor, kendisine "hekim getirilsin" diyen teslim eden halayıkların ellerini kestirmiş.. lere bağırıyor: Bana kaiırsa hepsi ınasal, hele heykellerin "Bana hekim değil, cellat gerek! Oglu elleri için söylenenler. Eller zamanın etkimu ölduren makası ben kendi elimle ver siyle kopup düşmuşler ve heykellerin ayak dim! Cellat!" ucunda durmaktadırlar." Europe'yi boğa biçimine giren Zeus deMahalle kahvelerinde ve kışlalarda (Osmanlılar kışla kurmayı çok iyi bilirler ta ğil, Giritli denizciler kaçırırlar. ('Kaçırma', rihte ve hemen!) söylenen bir türku, 'kaçırılma' burada da karşunızda!) Felsefenin ahlâk incelemesinc konu olayakılmıştır: "Üç çifteye bindirdiler." O zaman tahtın olduğu Dolmabahçe Sarayı'n rak aldığı (işte bunu anlayamadım ben) dan, bırakılmış ve soğıık Topkapı Sarayı'na Gyges (Lydia tahtına geçen) bu Gyges'ıir. denizden yağmur altında gotürülmuştur de. Yüzük. Taşı avcunun içine çevirdiğinde kedi yavrusu! Lydia kralını böyle öldürmüş. Abdüla7İ7 padişahlığı sırasında içkiden "..Barbarlara karşı koşmaya başladısızınca bir halı iızerine alınarak odasına ya lar." tağına götürıilmüş. Çaktırmadan ve sessiz"Arion kitara çalardı." ce. "Hiçbir olümlüyü, ömru bir felakete ugDalgıç Pansiyon'da Nazmi'nin lokanta ramaksı/ın tükenmeden once, ınutlıı sayasına (geçici olarak 'kahve' kılındı orası, mayız." Kral Oidipus'un son dizeleri. (Tam Ünal'ın köşedeki kahvesi onarılıyor çunku Grek düşüncesi bu.) "Taht için döviişürler ve ikisi de öliir." bugünlerde) gittim. Kilimci'nin babası Ah"..aına o zaman da bu kralı iki bin yıl nıet Çavuş'la konuşuyoruz. gençleştirmiş oluyor." lskeleden içerdeki Gumuşluk köyune, Sokrates: Insanı hepgölgede.. oturarak Cuma Yanı'na yürüdum. Kahvede çalışan çalışmaya zorlar. "Insanın arkadaşlarına Şelahattin'e bir kahve söyledim. Baktım ayıracak zamanı yoktur." Ünal da gelmiş, onunla onarılan kahveden "...ama her gün ölen." konııştıık biraz.. Erkan Tuncay'ın minibüCebelitarıkTarık Dağı. Deniz Çarşısı. suyle Bodrum'a iniş. Posta kutusunda Olu"Agla diyorum sana!" şum dergisinin Çağdaş Roman Özel Sayısı "Megabales bir Myndos şimdiki Gümüşve Mektuplar. lük iskclcsi gemisinde nöbetvi göremedi.. Nejat Bayramoğlu'nu kaldığı Fesleğen Adamı (Skylax) govdesinin ortasından geMoicl'de bulamadım. 'Laz' Mchmet sfly minin lumbar deliklerinden birine baglalledi: Nejat (sonraları ona Lııkas'ı okumıış tı; başı dışarda, gnvde icerde sarkıyordu." tum; "Sen insanoğlunu operek mi ele "Aristagoras Myndos'lu konugu verirsin?" lsa Yahuda'ya söylemiş bunu!) (Skylax) için Megabalcs'i.. tranlıyı yumıısavaş adlı ve Bitez'e yerleşmiş bir arkada şatmaya gitli." şını sağlık ocağına götürüp yatırmış. Engin "tranlı tartışma sonucu kızar. NaxosluKaradeniz'e giderken yolda Guy Horne'a lara haber verir." rastladım, 'batik'çi Boşnak Meral'in Yeni Başı dövmeli adam nıektup! Zelandalı kocasıdır. "..Sonra bir Irireme bindi." Bu kez Sezai'nin minibüsüyle dönüyo"Bir kale kurup kendilerini unutturmarum Günıüşlük'e. Çok kalabalıkız, adeta lıydılar." D 27