Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ozan ve yazar olarak,ressam Bedri Rahmi CAHİTKÜLEBt"! Birserginin getirdiği çağrışımlar Bedri Rahmi Eyuboğlu, ne denli ilginç bir ressam olursa olsun, gençlik yıllarında, Türk sanatının yenilik çağında, yazıları, mektuplan ve ozanhğıyla çok ilgi çekmiş ve etkilemede bulunmuştu. T uran Erol, bu hafta içinde, Ankara Bedesten Resim Sergisi'nde bir sergi düzenîedi. Son sergisini 1984'te tstanbul'da açmıştı. Aradan geçen bu iki yıl boyunca, coşkuyla çalışmalarını sürdürdü. Ama herhangi bir sergiye katılınadı. Ashna bakılırsa, sürekli araştırıcılığı ve gcrçekleştiriciliği yanında dengeli bir düzey çizgisini dc sürdüren Turan'ın tstanbul sergisinde de bu son sergisinden izler, örnekler vardı. Büyük boyutlu birkaç kompozisyon, Ankara'nın bıktırıcı kömürlu havası, mahşerallah kömür dağıtım yeri, Bodrum'dan, Ankara'dan zarif gürüntüler az da olsa o sergide de yer alınıştı. Ne var ki, onun bu yeni sergisi coşkulu, yoğun çalışmalarının ürünlerini, nitelik ve nicelik yönlerinden daha belirgin biçimde ortaya koyuyor. Bu sergiye değinmeden önce, uzun suredir nerdeyse başucu yapıtım olan, ne var ki bir turlu üzerinde yazmaya yüreklilik duyamadığım, Turan Erol'un gerçekten ilginç bir kitabını ele almak istiyorum. ler konulmuş. Turan Erol, inceleme bölümünde, Türk resim sanatı konusunda ilginç bir değerlendirme yaptıktan sonra, "Ali Bedreddin Adlı Bir Çocuk"tan başlayarak, görünüşte yaramaz, haylaz, aslında çevresince anlaşılamamanın ve kendine bir yol aramanın bunalımı içindeki Bedri'yi uzun uzun anlatıp çözümlüyor. Bedri Rahmi Eyuboğlu, 1948'deyayımladığı "Karadut"ve kitaplarım, kendidesen ve resimleriyle suslemişti. 1952'deyayımladığı "Tuz"adlışiir Bir kitap, iki ressam Turan Erol, bu incelemesini 1977 yılı sonunda bitirmiş. Doçentlik tezi olarak vermiş. Aradan yıllar geçtikten sonra yapıt 1984'te Cem Yayınevi'nce yayımlanmış. lçeriğinin değeri kadar, baskı yönünden de ülkemizde az rastlanır bir yapıt. Adı: "Günümüz Türk Resminin Oluşum Siirecinde Bedri Rahbi Eyuboğlu" (Yetişme Koşullan, Sanatçı Kişiliği). Buyuk boyutta 252 sayfa. 146 sayfa tutan inceleme ve değerlendirme bölümunden sonra, kısa bir belgeler bölümü var. Bu bölümde yayımlanan baba Rahmi Bey'in ağabey Sabahattin'e yazdığı mektup, Bedri yönünden çok ilginç. Daha sonra kitaba, 85 sayfa tutan Bedri Rahmi resimlerinden nefis baskılı örnek Bütün yaşantısında ilginç bir roman kahramanı kişiliğini yansıtan, daha sonraki serüveni, sanatsal, kişisel ve mesleksel ilişkileri yine bir roman kişisi gibi ilginç olan öğretmenini, can dostunu sevecen bir tutumla tanıtıyor. öyle ki, koca incelemenin son satırlarını bitirince, alıp götüren büyülü havasına gömülüyor insan... Bu denli duygusal bir anlatım ve çözüme karşın, yapıtın bilimsel rıiteliğinin de ilk bakışta göze çarptığını söylemek hiç de abartma sayılmamalı. Yapıt, birbirine koşut üç ana çizgide yürüyor. Bu çizgilerden hiçbirini öbürlerinden ayırmaya olanak yok. Bedri'nin kişiliği, sanatçılığı, Türk sanatına etkinliği öylece birbirine kaynaşmış. Birinci çizgi Bedri Rahmi'nin çocukluğundan başlayıp Ölünceye değin geçtiği yol. Ikinci çizgi, onuıfher evrede yaptığı resimlerin incelenip eleştirilmesi. Kitabın sonuna alınan renkli kopyalar ile bunlar üzerindeki inceleme ve çözümler tam bir uyum içinde. Uçüncü çizgi ise, Bedri'nin ressam, ozan, yazar olarak estetiğini, etkinliklerini gösteriyor. b) Turan Erol'un ortaya attığı önemli sorulardan biri de şu: Çağcıllık ve yerellik alanında, bu eğilimlerin estetiğinin oluşturulmasında, Sabahattin Eyuboğlu mu Bedri'ye, yoksa Bedri Rahmi mi Sabahattin Eyuboğlu'na öncüllük etmiştir? Bu kıyaslamada doğal olarak Sabahattin Eyuboğlu öncelik kazanmakla birlikte, kişisel olarak ben kesin bir yargıda bulunamıyorum. öncelikleri, sonralıkları ne olursa olsun, şuna inanıyorum ki, her iki kardeş birlikte yeşerip boy atmış ve çevrelerini etkilemiştir. Bedesten'deki sergi Resimden anladığım savında değilim, ama resmi çok sevdiğimi söyleyebilirim. Üstelik de, Turgut Zaim ve Eşref İJren gibi iki ustarun öğrencisi olma ergisine ulaşmıştım. Bu durumda resim yapamadığıma göre yeteneksizim. Bizdeki örneklere göre hiç değilse, yazın elcştirmenlerimizin yazından anladıkları kadar, ben de resimden anladığımı sanabilirim. Sergiden söz etmeden önce, bir gerçeğe değinmek istiyorum. 1963 yılında tstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nde bir kopya resimler sergisi açılmıştı. O kopyalardan hemen hepsi Paristeki asıllarının üzerindeki çalışmalardı. Ama, bir Goya kopyası vardı ki, aradan çeyrek yüzyıl geçtiği halde belleğimdcn silinmedi. Bu resim Solana Markizi'nin (ya da Carpio Kontesi'nin) portresiydi. Turan'ın herhalde aylar boyunca Louvre'da çalışarak oluşturduğu bu kopya, kopyanın üstünde bir değer taşıyor, ustalığın en sağlam yolunun çıraklıktan geçtiğini kanıtlıyordu. Aradan geçen yirmi üç yıl boyunca Turanın hemen butün yapıtlarını görme mutluluğuna eriştim. Bir ııstanın kendini adım adım nasıl geliştirdiğini, sezinledim Bu kez Turan'ın Bedesten'de sergilenen resimlerinden ellıye yakını yeni yapıtları, on beş kadarı da eskiden cle geçirdiği resimler. Başlangıçtan beri, yer yer soyut resme özense bile, nonfigüraiif resme pek ilgi duymayan Turan, gittikçe çağımızın anlayışı içinde klasikleşti. Kolaylıklardan, göstermelik davranışlardan hoşlanmıyor. Bu kez, büyük tuvalleri çoğunlukta. Tozlu dumanlı Ankara'mızın kömür dağıtım alanı, yığın yığın kara dağlar, çerden çöpten at arabaları, arık ve yorgun beygirler, kompozisyonlardan çoğunu oluşturuyor. Yine bu kompozisyonlarda, Ankara'ya inat, her biri birer cici oyuncak gibi pırıl pırıl koca kamyonlar, demiryolu döküntüleri var. Turan'ın o çok sevdiği güneyin ak guneşli görüntüleri yanında Ankara'nın tozlu dumanlı göruntuleri de buğulu, sıcak, renk uyumu içinde. Bu kez, o çok cici ölüdoğalara pek yer vermemiş. Onların yerine birtakım portreler.. Bu resimleri seyrederken, "Ey kenl" diye düşunüyor kişi, "Ne denli zehirli, ne denli çirkinleştirilntiş olsan da, yine insanoğlıı sanat denilen o sihirli rii/gârla butun çirkinlikieri, acıları giizelleştiriyor, tertenüz ediyor. Ilpkı doğa gibi..." U İlginç saptamalar, ilginç sorular Sorunlu, bunahmlı, çok duyarlıklı Bedri ile ağabeyi Sabahattin Eyuboğlu ve babaları Rahmi Bey arasındaki ilişkiler çok ilginç. Çözüm isteyen ruhsal ve eğitsel konular. Çocuk Bedreddin'in şaşırtıcı olgunluktaki mektupları; özeilikle, bizler Sıvas Lisesi'nde okurken ta uzaklardan, Trabzon'dan ününü duyduğumuz değerli yönetici deli Şerif Bey'in, bir anlayış mucizesi (!) göstererek Bedri'ye hakkı olan yol öğrenci belgesi bile vermemesi... Bedri'nin daha o yaşta okuduğu romanlar ve onlar üzerindeki düşünceleri... Başlangıçta resme yazın dersleri kadar önem vermeyişi, daha doğrusu resimden pek bir şeyler anlayamamış olması... Güzel Sanatlar Akademisi'ne girişi.. Ardından gerçek bir yalvaç olan ağabey Sabahattin'in onunla Fransa'da ödeneğini paylaşması.. Ardından bir Afrika yağmuru gibi boşanan, gürleyip gelen ressam, ozan, yazar Bedri Rahmi'nin parlayışı.. Eren'le tanışıp evlenmeleri.. Daha sonraki yaşantıları.. Turan'ın yalnız Bedri içın değil, hiçbirimiz için hoş görmedigi içki düşkünlüğü.. Turan'ın resimler, mektuplar, hatta yazınsal yapıtlar üzerindeki değerlendirme ve çözümleri gerçekten kolay kolay rastIanamayacak nitelikte. Bu arada birtakım sorular da ortaya atıyor. Hıç olmazsa bunlardan ikisine değinmek istiyorum: a) Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun o/.anhk ve yazarlığı, ressamlığı oranında önemli değil mi? Bu soru eski bir gerçeği yansıtıyor. Bedri ne denli ilginç bir ressam olursa olsun, gençlik yıllarında yazılarıyla, mektuplarıyla çok ilgi çekmiş ve etkilemede bulunmuştu. Ozanlığına gelince, gerçekten iyi bir ozandır. Ne var ki, resim sanatı varlıksız yazın sanatının yanında gittikçe profesyonelliğını kökleştirdiğinden Bedri'nin bu yönünü az çok gölgelendirmiştir. Bedri Rahminin "tstanbul Haıirau" şiiri ve desenlerl... SlfHA •*« ~VH OOI Af SıPlfi. AN* Ct fLül DoıAnA to'lt *<ı ' M « Sf**lı *AtAt</$ d r i « * v /f f ftto