Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ytan bunun neresinde! ların her yıl tarih değiştirmesi ile yaşarız). Bu takvimde yıl başlangıcı Muharrem ayıdır. Bu tarihin takvim açısından yılbaşı olması, kutlanıa açısından hiçbir önem taşımıyordu. Hatta bu tarihten kısa bir süre sonra gelen Kerbelâ olayının yıldönümü, sevinç değil acı çağrışımları taşırdı. Faruk Nafiz Çamlıbel bunu şöyle anlatıyor: "Hicrî yıla girdiğimizi hiz esaslı olarak, Muharremin onuncu gununde anlardık. Aşure giınii dediğimiz Muharremin onunda, bir hayli asır evvel Kerbelâ vakası olmuş ve son peygamberin torunu Hüseyin şehit edilmişti. Boyle yiırekler acısı bir vakanın yıldönümune tesadüf eden bir gunde, agzımızın tadını yerine getirmek için, kazanlarla pişirilen ve kaselerle dagıtılan aşureler kâfi gelmezdi. Bu yüzden biz, hicrî yılın ilk ayına matem hazırlıgı ile ve gdzyaşlarıyla adım atardık." (U Osmanlı'nın kullandığı ikınci takvim "rumî "dir. Burada rumîden kasıt, Hıristiyan dünyasıdır. Batı dünyasının zamanıyla, tslâm dünyasının zamanı arasında sürekli değişen bir tarihleme oluşu Osmanlıları mali ve resmi işlemlerde rumî takvim kullanmaya zorlamıştır. Bu takvimin başlangıç ayı marttı. Maaş ve ücretler rumî ay hesabıyla verildiği için keseler açısından bu takvimin buyuk önemi vardı. Mali yılımızın mart ayında başlamasının nedeni de yine bu takvime dayanır. Dönemin bir tanığı olarak Ercütnent Ekrem Talu şöyle yazıyor: "Mali yılın başı olan martta Diiyunu Umumi>e'ye bağlı birtakım muesseselerde kutlama torenleri yapılır, e/cıirnle o gün, balıkhanede mezada çıkarılan nadide balıklar maliyece satın alınarak saraya takdim edilirdi." (2) Osmanlı tmparatorluğu'nda yaşayan Hıristiyanlar için ise, yılbaşı "Noel"dönemidemekti. Aralığın 15'ınden sonra hareketlenen bu cemaat, 24 aralık tarihınde tsa'nın doğuşunu 6.allmii yıl once "Ankarah hanımlar"ııı yılbafi abşverlfi yapmaya geldlkleri kutlardı. Aslında dinsel •l'uıı BeyoRlu'su... açıdan pck anlam taşılı'nın son dönemlerindc ıkı takvim kullanıh mayan 31 aralık tarıhi dc kimı yerlerde İsayordu. Birisi, "hicrî", dığerı ise "ruınî" tak nın sünnet günu olarak anılırdı. Nedeni ne vim. Hicret olayını başlangıç alan hicrî takvim olursa olsun, Hıristiyanlar ıçın çılgınca kutde bir yıl, bugün kullandığımız miladî takvı lanan bir yılbaşıydı bu... nıe göre yaklaşık on gün daha kısadır. Bu neOsmanlı'nın Hıristiyan yılbaşıya gösterdiği denle mevsimler ve aylar arasında değişken bir ilk ilgi, 1829 yılına rastlar. O yılbaşı, lstanbulilişki vardır (Bunu, bugun de dınsel bayram daki tngilİ7 elçisi, Haliç'te bulunan bir gemı rbununadı letlerinin heyecanı sayesinde, yılbaşının son yıllarda çok önemli bir gün haline geliş sürccini yaşadık. Bazılarımız televizyon başında, parası yetenlerimiz otel ve gazinolarda, daha da şansİılarımız Abant ya da Uludağ'da bir yılı daha arkada b<rakmanın buyuk mutluluğunu yaşayacaklar birkaç gün sonra... Bu coşku bira7 da, "Geçmişten ne bulduk ki, belki gelecekte vardır fayda" felsefesinin göstergesi mi acaba? Lafı daha yuvarlayıp, içinden çıkılmaz hale koymadan şöyle yüzyıl öncesine kadar uzanalım. Osmanlı tmparatorluğu'nda "yılbaşı" diye bir kavram pek yok. Eski takvimle bugünkü arasında hiçbir ilgi de yok zaten. Osman ki deyimle yalınayak başı kabak yani... Gclin, işin bu cephesini de Ercümend Ekrem anlatsm: "Beyoglu'nda kumar oynanan belli ba^lı birkaç yer vardı. Doğruyot'da LUkscmburg Gazinosu'ndan başka, şimdi Saint Antuvan Kilisesi'nin yerindeki Konkordiya Tiyatrosu'nun fuayesi, (lalatasaray koşesindeki Kat'e dU Komers'in arka kısmı, yılbaşı gecelerinde resmen işlerdi. Buralarda daha ziyade bakara donerdi. Çünkü eline hiç kaftıl almamış accmiler bile bu basil oyunu çabıık kavrarlardı. /or ulan cide buyük bir balo verir. Baloya Osmanlı dev het, hilesini sezmekti. Çunku ba/ı kaşarlanlet adamları da çağrıhdır. Davetliler yatsı na mış kumarbazlar mutlaka hile yapar, "cnayi" ınazını Tersane Divanhanesi'nde kıldıktan son soyarlardı." (5) ra, sandallarla gemiye giderler ve sabaha kaYine eskilerden Refi Cevad Dlunay da "Yıldar eğlenirlcr. Ertesi gün Kazasker Yahya Bey, Serasker Hüsrev Pasa'ya, katıldığı balonun ne başı ve Kumarları" başlıklı yazısında barbutmencm bir şey olduğunu sorduğunda şu ceva çuları anlatır. Ondan öğrendiğimize göre, en bı alır: "Az vakille çok hazırlık yapmışlar. Biz iyi barbut yorgan üstünde oynanandır. Bir zar baloda yapılanlan bir ayda du/enleyemeylz. oyunu olduğu için, barbutun hilesi de çoktur. Ulunay'ın bizzat tanıdığı ünlü barbutçularGerçi kâfir işi, fakat ne çare? Devletçe bir şey oldu, katılmak lüzum etti. Kaşık çatal gibi dan Sübyan Mustafa ile Mandacı İsmail, cepmekruh seyler bile vardı..." Kazaskere böylc ko lerinde, zara civa doldurmak için matkap, törnuşan Paşa, tkinci Mahmut'a, tersine, eğlen pü, eğe gibi bütün levazımı beraberlcrinde taceleri ballandıra ballandıra anlatmış, hatta el şır.lar. (6) Bugün mütevazı evlerde tombala, büyük ga•maslı bir çatal kaşık takımı yaptırarak padişaha sunmustu. 1856 yılında ise, Sultan Ab zinolarda oyun makineleri ile talih aramanın dülmecil, Fransız elçisi tarafından duzenlenen ne kadar geleneksel bir olay olduğu böylece orbuyuk baloya gidip dans edenleri seyretti ve taya çıkıyor. Zaten milletçe aldığımız milli piyango biletleri de ulusal kumar tutkumuzun saraya memnun olarak döndü. (3) masum bir ifadesi değil de nedir ki? Devlet katında yılbaşı ilişkileri böyleydi de, aşağı katlarda durum nasıldı acaba? Ahmet Rasim, "Evvelleri biz Türkler, yılbaşı günlerinde başımızı sokmadığımız yer kalmazdı" dıye anlatmaya başlar. "Galata, Beyoglu, kısacası Orlodoks lakvimini tutan milletlerin ciimlesine kendimizi davet eder, sabahlara kadar eglenirdik." (4) Ustat, ayıplar gibi anlatsa da, aslında ayıla bayıla keyfettiği yılbaşı gecesini şöyle anlatCumhuriyet ile birlikte, 1926 yılında miladi maktadır: "O ne hovardalık rezaleti ne sefa takvimi resmi olarak kabul ettik. O güne kahal gecesi idi!.. Aşagıda, yukarıda ne kadar dar Hıristiyan bir âdet olan yılbaşı artık resgenelev varsa, kapılar çekilir; her gazino, her men kendi mahmız olmuştu. Yıllardır hasetle kahve, her koltuk (meyhanesi) bir kumarha seyrettiğimiz Beyoğlu eğlenceleri, adeta bu bekne. Her sokakta çalgı, sa/ eglenlisi, çengi, kö leyişin acısını çıkartırcasına, hızla yurt sathıçek... Her evin odasmda hir ziyafet sofrası. Üs na yayıldı. Dergiler, özel yılbaşı sayıları çıkartunde hindilcr, yemişler, rakılar, biralar, etra maya, gazinolar balolar düzenlemeye, "Tayyare ında tiirlıi türlü erkeklcr... Evin birinden çık, Piyangosu" özel çekilişler yapmaya başladı. Inotekine Rİr... Kumarhancnin birinde yutul, 6te sanlar biraz da tanışır tanışmaz nasıl böylesikinde kazan!.. Kuhuşa, <>arhoşlıığa ait hangi ve ne alışıverdıklerine şaşarak, yeni yılı kutluya kaç türlü vasıla varsa hcpsi ayakta; bildigi yorlardı. miz karnavallar, yahut eski Roma'nın satürnalYazarlar da biraz şaşkındı. Örneğin Peyami leri (Saturnus şenlikler) buralarda akşamleyin dirilir, sabahle>in caıı çekişirdi. Arınonik, Sal'a şöyle yazıyordu: "...Şu yılbaşı gecelerinin çığırtma, lâvtadan ibaret Yenisehir bandoları, manasını bir turlu anlamıyorum. Sevinecek ne zilsiz tefli lâlernalar, kemençesi kucagında bir var? Evvela her şey lersine: Kureiarz ve insan iki udla kabasa/, yanında fırt fırl sumuğunu bir yaş daha ihtiyarlıyor, kâinat bir yıl daha çeker nakkarecisi, zurna, klârnet, keriz ala\ı, eskiyor, buna 'yeni sene' diyorlar. Herkes olubunların nnlerinde çiftetelli oynar kopuk ta me bir yıl daha yaklaşıyor, buna seviniyorlar, kımı, surt Allah kerimdir, sokak sokak ge/i hayatın bir parçasını kaybetmck hoş bir şe>lir. Kâh bir kasaphavası ile oynayan bir sar miş gibi hep birbirlerini tebrik ediyorlar." Aıhoşlar tuplulugu, kâh kapılardan çoşan karı dından; 'sakııı eğlenmesinler' dedığimı sanmakiımeleri yol keserler, tvpsiler içinde susu/, me yın, diye eklcyip dcvaın ediyor: "...Egleıısinler, /esiz rakılar dagıtırlar; oyle aıılar olurdu ki, fakat insanla ölüm arasındaki mesafeyi aydınbulun sokagı doldııran kalabalık, bir evden latan bugünden haşka bir gün bulamazlar mıyiçeri>e dolar; yine bir an olurdu ki, bir vük dı?" (7) selme kuvvetiyle, evlerden birkaçı birdcnbire Refik Halid Karay ise bu kadar gcrçckçi olbu^alırdı." (4) maya gerek görmüyor. Şöyle diyor: "Hiçbir seneden ne fazla iyilik, ne fazla fenalık beklememeliyiz. Dunya sefil ise, bize yıı/ çeviriyorsa ondan alınacak intikam yolumuz şudur: O dünya ile iktifa ederek (yetinerek) muınkun olan zevkinden hissemizi koparmak! Yani sözün filozofçası oportünLst olmak. Oportünist ve neşeli olalıın, böyle olmak için de antrenman yapalım!" (8) Konuya en iyimser yaklaşan ise Nurullah Ataç: "Aralığın son günü akşamı, gonlümüzBeyoğlu'nun bu Hıristiyan yılbaşılannın bir de bir ümittir başhyor. Radyodan gelen ses, sımgesi de kunıar oynamaktı. Zevk ehli Mıh koynumıızda sımsıkı sakladıgımı/, bize bin luman beyler talihlerinı denemck bahanesiyle turlu vaadlerde bulunan Tayyare Piyangosu bierkenden Beyoğhı'na dlişer, kumarhaneleri sı letinin numarusını soylemese bile, yine ertesi rayla dolaşır, sabaha karşı ekseriya eski gun bizim için bir saadet devresi başlajacağıdeyimle "tigi teber, şâhı levend" Unkapanı na inanıyoruz. Bu tallı hülya birkaç gün deKOprusü üstunden evlerine donerlerdi Şimdı vam ediyor ve sonra yeni seneye ahşıp, onun . • •• Cumhuriyet takvimi yılbaşıyı nasıl Müslümanlaştırdı? Yılbaşı biraz da kumardemekti(veya demektir)