Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 ENERJİ oranda kalmaktadır. Bir eleştiri de indirimlerin büyük ölçüde karbon kredileri ile karşılanacağı yönündedir. Ayrıca South Centre adındaki, gelişmekte olan ülkelerin kurduğu hükümetlerarası bir organizasyonun yöneticiliğini yapan Martin Khor tarafından hazırlanan 6 Temmuz 2009 tarihli bir makalede, söz konusu düzenleme ile ABD’ye ithal edilen mallar için, karbon/enerji yoğunluklarına bağlı olarak “tahsisat” satın alınmasını gerektirecek ek parasal yükümlülükler getirildiğine dikkat çekilmektedir. Makalede özellikle Çin ve Hindistan’ın ABD’nin getirdiği bu korumacı uygulamaya karşı çıktıklarına ve uygulamanın Dünya Ticaret Örgütü kurallarına aykırı olduğuna ilişkin saptamalarına yer verilmektedir. olan ülkelere transferini, bu teknolojilere geçişlerini desteklemek, kolaylaştırmak ve finanse etmek üzere tüm uygulanabilir adımları atacağına dair 4.5 sayılı maddesine aykırı olduğuna işaret edilmektedir. Üzerinde tartışmaların olduğu bir konu da iklim değişikliğine karşı mücadele ve uyum çalışmalarının finansmanıdır. Meksika’nın finansman konusunda, gelişmiş ülkelerle diğerleri arasında bir orta yol bulmak üzere, ülkelerin GSYİH’sı, nüfusu ve emisyonlardaki payları dikkate alınarak belirlenecek katkıları ile İDÇS bünyesinde bir fon oluşturulması önerisi vardır. G8’ler Bildirge’de Meksika’nın önerisine olumlu baktıklarını belirtirken, ertesi günkü bildirgede “Meksika’nın Yeşil Fon önerisi de dahil olmak üzere, uluslararası fon düzenlemelerine ilişkin tekliflerin dikkate alınacağı” ifadesi yer almıştır. Zira finansman konusunda, sanayileşmiş ülkelerin sorumlu olmasını savunan Çin ve G77’lerin önerisi ile başka ülkelerin teklifleri de bulunmaktadır. Enerjide bilinen söylemler tekrarlandı G8’lerin bildirgesinde, her biri ayrı ayrı ele alınmaya değer olan uyum, doğal afetler, biyoçeşitlilik, ormanlarda ve arazilerde nitelik kaybı gibi konuların yanısıra temiz ve erişilebilir enerji konusuna da yer verilmektedir. Dokümanda, iklim değişikliği ve uzun erimli sürdürülebilir kalkınma konularının, (özellikle temiz enerji temini vasıtasıyla) enerjinin emre amadeliğinin sağlanması ve enerji yoksulluğunun önüne geçilmesi ile yakından ilişkili olduğu vurgulanmaktadır. Enerji altyapısı ve enerji verimliliği alanındaki yatırımların güçlendirilmesi, enerji çeşitliliği ve teknolojik yenilenme her zamanki gibi dikkat çekilen konulardır. Bu arada sera gazlarını azaltmak üzere, yenilenebilir enerji kaynaklarının yanısıra nükleer enerji, özellikle nükleer güvenlik konularına ve karbon tutma ve depolama teknolojilerine vurgu yapılmaktadır. Bu iki teknoloji de mevcut üretim ve tüketim kalıplarını fazla değiştirmeden yoğun enerji üretimini sürdürmeyi sağlayacak teknolojilerdir; arkalarında güçlü lobilerin desteği bulunmaktadır. Enerji konusunda da, artık beylik hale geldiği üzere enerji piyasasının işlerliğine değinilmekte, enerji piyasasının iyi bir şekilde işleyebilmesinin önşartı olarak uluslararası yasal ve düzenleyici yapıların destekleneceği ve iyileştirileceği vurgulanmaktadır. G8’in kısa vadeli hedefi belirsiz G8’lerin 2050 yılı için uzun vadeli bir hedef telaffuz edip, buna karşılık orta vadede 2020 yılı için indirim oranını somutlaştırmamaları eleştiri almaktadır. Bu şekilde 2050 yılı için koydukları hedefin ciddiyeti ve gerçekleşebilirliği de soru işaretli hale gelmektedir. Bildirgede, gelişmiş ülkelerce iklim değişikliği ile ilişkili olarak teknolojik gelişmelere büyük önem verilmekle birlikte gelişmekte olan ülkelere teknoloji transferi konusunda güçlü vurgular bulunmamakta, buna karşılık çevreyle uyumlu ürünlerin ve hizmetlerin ticaretinin önündeki tarife ve tarife dışı engellerin kaldırılması veya azaltılması gibi gelişmiş ülkelerin çıkarlarına hizmet edecek ifadeler yer almaktadır. Aralarında Çin, Hindistan gibi ülkelerin de yer aldığı Büyük Ekonomiler Forumu tarafından ertesi gün yapılan açıklamada da teknoloji konusuna değinilmiştir. Bu dokümanda, “Özel yatırımların, kamuözel ortaklığının, uluslararası işbirliğinin ve bölgesel yenilik merkezlerinin önemi de dikkate alınarak, düşük karbonlu, çevre dostu teknolojilerin araştırılması, geliştirilmesi ve uygulanabilirliğinin gösterilmesi için kamu yatırımlarının önemli ölçüde arttırılacağı ve koordine edileceği” belirtilmektedir. Ayrıca temiz enerji teknolojilerinde öncülük yapacak ülkelerin atacağı adımların memnuniyetle karşılanacağı ifade edilmektedir. ‘Emisyon piyasası’ vurgusu Tahmin edileceği üzere, bildirgede vurgu yapılan konulardan biri de sera gazı salımlarının azaltılmasında ticari mekanizmaların rolü olup, bu rolün de arttırılacağı anlaşılmaktadır. Konuyla ilgili ifadelerde, piyasa mekanizmalarının diğer ülkeleri de kapsayacak şekilde, sektörel bazda ve mümkün olduğu ölçüde genişletilmesine yönelik görüşler ortaya konmaktadır. Ticari mekanizmaların bugüne kadar sera gazı azaltımına ve iklim değişikliğinin önlenmesine yarar sağlamak yerine, amacından tamamen saptırılarak “karbondioksit” üzerinden yeni bir meta ve yeni bir piyasa oluşturmaya hizmet ettiğinin açıkça ortaya çıkması egemen söylemi ve uygulamaları etkilememekte ve “piyasa” her zamanki gibi kutsanmaya devam edilmektedir. Ayrıca bugüne kadar hesaba katılmayan uluslararası havacılık ve deniz taşımacılığından kaynaklanan emisyonların, 2012 sonrasında kontrol altına alınması için çaba gösterileceği belirtilmektedir. Yeni pazarlar arayışı Enerji yoksulluğunun önüne geçilmesi konusunda da, modern enerji hizmetlerine erişebilir olmanın insani ve toplumsal gelişme açısından önemli olduğu, enerjiye erişim ve emre amadeliğin gerek kırsal gerekse kentsel alanda yaşam koşullarının iyileştirilmesi, daha temiz su, daha iyi sağlık koşulları, daha iyi eğitim ve diğer yaşamsal hizmetlerin temini ile sıkı sıkıya ilişkili olduğu gibi itiraz edilmesi pek de mümkün olmayan saptamalar yer almaktadır. Ancak kırsal elektrifikasyon projeleri ve yenilenebilir enerji sistemlerinde özel sektör yatırımlarına hız verilmesi, “özel sektör” ile işbirliği yapılarak uygun teknolojilerin devreye sokulması, beceri ve yeterliliklerin geliştirilmesi türündeki ifadelerden, esas amacın enerji yoksulluğunu gidermekten çok, bugüne kadar Batılı şirketler için pazar özelliği göstermekten uzak ülkeleri ve yerleri de pazara dönüştürmek için gerekli mekanizmaları harekete geçirmek olduğu anlaşılmaktadır. Zaten konunun genelinde özel sektörün rolüne sürekli vurgu yapılmaktadır. Sonuçta, bekleneceği üzere G8’ler “sorumlu” bir hareket tarzı yerine kendi çıkarlarını öne koyan çizgilerini sürdürmektedir. İklim değişikliği konusunda çizilen felaket senaryoları ile bu işin sorumluluğunu taşıması gereken ülkelerin niyetleri ve uygulamaları arasında önemli bir uçurum bulunmaktadır. Bu durum bazı soruları akla getirmektedir: Sistemin egemen güçleri karşı karşıya kalınan küresel ekolojik kriz karşısında, kısa vadeli çıkarlarını kollamak adına ciddi bir aymazlık içinde midir? Karşımızda, başka konularda da olsa, sık sık duymaya alıştığımız “Krizi fırsata çevirmek” eğilimlerinin bu kez iklim değişikliği karşısında sorumsuzca sürdürülen örnekleri mi vardır? Yoksa iklim değişikliği üzerinden yürütülen programlı ekonomik ve politik manevralar mı söz konusudur? Bilimsel araştırmaların taşıdığı belirsizlikler, bilgi üretimi ve bilgiye erişim dahil, sistemin içerdiği ve ürettiği her türden eşitsizlik ve bağımlılık soru işaretlerini de güçlendirmektedir. Ancak varolan sistemde ekolojik bir krizin bedelini de yoksulların ödeyeceği akıldan çıkarılmamalıdır. ? Kaynaklar G8 Summit 2009, http://www.g8italia2009.it/G8/Home/Su mmit/G8G8Layoutlocale1199882116809Atti.htm BBC news, http://news.bbc.co.uk/2/hi/europe/81432 91.stm , 9.07.2009 G8 Failure to Launch on Climate, 13.07.2009, http://www.ipsnews4.net/news.asp?idne ws=47640 Third World Network web sayfası, http://www.twnside.org.sg/title2/climate/ bonn.briefings.4.htm Teknoloji transferine mülkiyet hakkı freni Bu arada G8’lerin bildirgesinin dikkat çeken bir yanı da teknoloji transferi öne çıkarılmazken fikri mülkiyet haklarına önemli ölçüde vurgu yapılmasıdır. Nitekim ABD’de, gerek yukarıda belirtilen düzenleme gerekse yakın zamandaki başka düzenlemelerle fikri mülkiyet haklarının korunmasına ilişkin koşulların daha da sıkılaştırıldığı belirtilmektedir. Gelişmekte olan ülkeler, fikri mülkiyet hakları üzerinden geliştirilen korumacı politikaların gelişmekte olan ülkelerde iklim değişikliğine karşı alınacak önlemleri zora sokacağına dikkat çekmektedir. Ayrıca bu durumun, İDÇS’nin, gelişmiş ülkelerin çevreye uyumlu teknolojilerin ve knowhow’un özellikle gelişmekte ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ