01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

23 ENERJİ Reform), aynı zamanda Türkiye uzmanı olan Direktör Yardımcısı tarafından Ankara Anlaşması’nın yıldönümü münasebetiyle verilen demeçte, Türkiye’ye, “enerji piyasasının serbestleşmesi için atması gereken adımlar olduğu, müzakerelerin gerçek bir müzakere olmayacağı, AB kurallarının tartışmaya açılmayacağı, jeostratejik avantajların müzakere masasında çok anlam taşımadığı” hatırlatılmaktadır.(3) Batı açısından, gerek enerji kaynakları gerekse geçiş koridorları yönünden önemli olan bölgede, ülkeler arasındaki anlaşmazlıkların da dikkate alınması gerekmektedir. AB, kendi enerji güzergahı seçenekleri açısından AzerbaycanErmenistan arasındaki anlaşmazlığı bir engel olarak görmekte, bu konuda Türkiye’ye bir misyon vererek, anlaşmazlığı çözüme ulaştırmak için Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin de yumuşaması gerektiği düşünülmektedir. Türkiye tarafında ise, jeostratejik konumunu AB’ye karşı kullanma ve salt bir geçiş ülkesi olmak yerine aracı/arabulucu misyonunu üstlenme konusunda eğilimler olduğu görülmektedir.(4) Ancak ülkemizde, enerji konusunda uzun vadeli bir politika ve program bulunmadığından, bu tür konuların kısa vadeli ve sonuçsuz, basit pazarlık konuları düzeyinde kalması ihtimali yüksektir. Ülkemizde dışarıdan önce Dünya Bankası, sonra AB baskısı ve kontrolünde gündeme sokulan yeni liberal politikalar, özelleştirmeler, bu doğrultuda kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması, planlamadan uzaklaşma, piyasa yasalarının empoze edilmesi gibi zorlamalar, içeride de özellikle bu ortamın sağladığı elverişli koşullarda daha da öne çıkan, kısa vadeli ve dar siyasal çıkarlar, sermaye grupları ile kayırmacı ilişkiler kurulması, liyakata dayalı olmayan, iktidardaki siyasi parti yandaşlığına bağlı kadrolaşma gibi yaygın alışkanlıklar sonucunda, hem kurumlar hem de uzman ve teknisyen kadrolar, genelde kamu yönetimi yıpratılmış, ülke kendi ihtiyaçları açısından harekete geçebilecek araçlardan büyük ölçüde yoksun bırakılmıştır. Neoliberal politikaların yıllardır yarattığı her türden tahribat sonucunda, piyasa uygulamalarını tek yol, AB’ye uyum sürecini “bir teknisyenlik meselesi” şeklinde algılamak maalesef kamu yönetimi dahil pek çok çevrede yaygınlaşmıştır. Günümüzde bağımsız düşünebilen ve tavır alabilen bilim adamları ve uzmanlar tarafından uzun süredir dikkat çekilmesine karşılık, var olan politikaların uygulayıcıları ve yandaşları tarafından görmezlikten gelinen ekonomik kriz, başta ABD olmak üzere tüm dünyayı etkisi altına almıştır. Böylelikle kapitalizmin, piyasanın “görünmeyen elinin” herkes için en iyi olanı sağlayacağı yönündeki masalının boşluğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin enerji sektöründe, uluslararası gelişmeleri dikkate alan, ancak konunun sosyal boyutları ve her türden kaynağın etkin kullanımı dahil, kendi ihtiyaçlarını öne çıkaran, bütünlüklü politikaları oluşturması ve kamu yönetimini geliştirmesi bir zorunluluk olarak görünmektedir. ? Dipnotlar: 1. Daniel Litvin, Oil, Gas and Imperialism, The Guardian, 4.1.2006 2. S.Larrabee, “Nato and Black Sea Security”, The Wider Black Sea Region in the 21 st Century, Strategic, Economic and Energy perspectives, 2008 3. EurActiv.com.tr, Katinka Barysch: “Enerji müzakereleri bir an önce başlamalı”, 13.09.2008 4. International Herald Tribune Europe, “Turkey uses gas pipe as leverage in EU talks” , 22.4.2008 ENERJİ KİTAPLIĞI Hakkı ÜNLÜ EMO Kütüphane Birimi Petrol ve Doğal Gaz Yazar: Çağdaş Acar, Sevtaç Bülbül, Fevzi Gümrah, Çiğdem Metin, Mahmut Parlaktuna, Baskı Kasım 2007 Yayımlayan: ODTÜ Yayıncılık Orta Doğu Teknik Üniversitesi Toplum ve Bilim Merkezi, kuruluşunun 50. yılı dolayısıyla çeşitli konularda bulunamayan genel bilgileri küçük kitaplar halinde yayımladı. “Petrol ve Doğalgaz” kitabı da bu proje kapsamında hazırlanmış. Günümüzün en önemli enerji kaynaklarından olan petrol ve doğalgaz hakkında merak edilen pek çok konuyu teknik detaylara girmeden aktarmayı amaçlayan kitap, ODTÜ öğretim elemanlarından oluşan bir grup tarafından kaleme alınmış. Kitapta petrol ve doğalgazın oluşumu, özellikleri, yeryüzüne çıkarılması ve üretimi konularının yanı sıra dünyada ve Türkiye’de petrol ve doğalgaz üretiminin gelişim sürecine yer veriliyor. Üç ana bölüme ayrılmış olan ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ kitabın sonundaki sözlük ise okuyuculara terim ve kavramlar konusunda yardımcı oluyor. İlk bölümde, petrolün oluşum evreleri, yeraltından çıkarılması, ikinci bölümde dünyada petrol ve doğalgazın tarihçesi kısaca aktarılırken, doğalgaz ve petrolün üretim, rezerv ve tüketim istatistikleri sunuluyor. OPEC ve petrolün fiyatlandırılması ve büyük petrol şirketleri hakkında bilgiler içeren kitapta ayrıca “Petrolün ne kadar ömrü kaldı? Petrol fiyatlarını kim belirliyor? Dünyada petrol ve doğalgazın kullanımı ne kadar yaygın” gibi sorular da cevaplandırılıyor. Son bölümde ise; Türkiye’nin petrol ve doğalgaz tarihi dünden bugüne anlatılıyor, enerji kaynak kullanımı hakkında da önemli sonuçlara yer veriliyor. Ayrıca Türkiye’de petrol ve doğalgaz konusunda söz sahibi olan MTA, TPAO ve BOTAŞ gibi kurumlar hakkında bilgi verilirken, Türkiye’de faaliyet gösteren yerli ve yabancı petrol ve doğalgaz arama ve üretim şirketleri ile ilgili istatistikler de yer alıyor. ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ Enerji ve Eşitlik Yazar: Ivan Illich, Baskı 1997 Çeviren: Ufuk Uyan Yayımlayan: İz Yayıncılık Bugün yaşadığımız dünyadaki kriz ortamı enerji alanını da farklı bir perspektifle değerlendirmeyi zorunlu kılıyor. Viyanalı Yazar Ivan Illich’in 1970’lerde yazdığı, Ufuk Uyan’ın çevirisiyle Türkçe’ye 1990’larda kazandırılmış olan, halen kitapçılarda bulabileceğiniz bu kitabı, enerji alanında yeni bir anlayış ihtiyacı nedeniyle Cumhuriyet Enerji okurlarının ilgisine sunmak istedik. Kitabın “Enerji Krizi” başlıklı ilk bölümünde, toplumların önünde 3 seçenek bulunduğu anlatılıyor. Bunlardan ilki kişi başına enerji tüketimini refah göstergesi olarak kabul etmek, ikincisi verimliliği yükselterek enerji kullanımını artırmak olarak özetlenebilir. İhmal edilen üçüncü tercih ise, toplumdaki enerji tüketimi yüksek kesimlerin mümkün olduğunca enerji tüketimini azaltması olarak ifade ediliyor. Kitapta, üçüncü tercihe ilişkin olarak şu saptamalar dikkat çekiyor: “İnsanlar kişi başına maksimum enerji kullanımındaki ekolojik sınırları, fiziki devamlılığın bir şartı olarak kabul etmeye başlarken, modern ve arzu edilir bir toplumsal düzenin temelini teşkil edecek, mümkün olan asgari gücün kullanımını henüz düşünemiyorlar. Yine de enerji kullanımına bir sınır konulması, yüksek eşitlik düzeylerinin belirlendiği toplumsal ilişkilere yol açabilir. Şu anda ihmal edilen bu tercih, gerçekte bütün ulusların erişebileceği yegane tercihtir.” Toplumun enerji tüketimi ile beslenme ile insan vücudunun sağladığı kalori arasında benzetme ilişkisi kuran yazar, “Bir halk, yiyeceklerinin kalori muhteviyatından olduğu gibi, aletlerinin enerjisinden de tehlikeli bir şekilde aşırı güç kazanabilir; ancak bir milletin enerji düşkünlüğünü itiraf etmesi bıkkınlık verici bir diyete girmesinden daha zordur” diyor. ? ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle