Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PAZAR 28MART2010/SAYI 1253 Bizim mahallenin haller I Love Mahallem, Dolapdere Gençlik Kulübü çocuklarının ellerinden çıkma birtiyatro oyunu. Kendileri yazmış, kendileri oynuyor. Oynadıkları aslında hayatları. Hayat zorlaştıkça güzelleşiyor mu acaba diye düşündürüyor. Onlardan mı öğrenmeliyiz hayatı nasıl karşılamamız gerektiğini? 1. Sayfanın devamı elli ki su satmaktan utanmıştı. Onun utanmasından ben utandım birden. Ayıp birşey değildi ki yaptığı... Gittim yanına oturdum, oyunun ardından biraz daha konuştuk. Yanında duran annesine benim kim olduğumu anlattı. Gülüştüler birlikte. Babası nakliyeci, annesi kendisiyle birlikte su satıyor. I Love Mahallem'de yer alan çocukların çoğu Tarlabaşı'nda oturuyor. Aynı mahallede, aynı kültürü, aynı oyunları, benzeryaşamları paylaşıyorlar. Herbirinin gözleri pırıl pırıl. "Hiçbirimiz heyecanlı değildik" deseler de, oyundaki heyecanları biz izleyenlere geçti, onlarla birlikte kalplerimiz küt küt attı. I Love Mahallem bir çocuk oyunu değil, tam yetişkinlere göre. Bir çocuğun gözünden hayatta hiçbirimizin gülemeyeceği oyunları karikatürize etmek pek yetişkinvari biryaklaşım da değil zaten. Sahneye hiçbiri o kadar da uzak değil. Daha önce Bilgi Üniversitesi Dolapdere şenliklerinde rol almışlar. Tarlabaşı Toplum Merkezi'nde tiyatro, ritim, müzikgibi konularda kurslara gidiyorlar bir yandan. Eh tabii bir de müzisyenler vararalarında. Hepsi bir müzikaleti çalıyor. Oyun başlamadan önce bize müthiş bir müzik ziyafeti çektiler zaten. Çoğu babasıyla birlikte düğünlere gidiyor, "müzik yapmak" için. Tarlabaşı Toplum Merkezi'nde çalışan çocuklar daha önce de SINEM birkaç oyunda oynamış. Tarlabaşı DÖNMEZ Toplum Merkezi'nden Neşegül Atmaca, daha önceki oyunlardaki roman havası performansıyla keşfedilmiş. Zaten merkeze de en yakın arkadaşı Dilek Özcan'la birlikte gitmiş. Orada çok eğlenmiş, sonradan da rolü almış. Hatta daha önce televizyona bile çıkmış. "Biz ilk önce Tarlabaşı Toplum Merkezi'nde tiyatro yaptık. Orada hocalarımız bize yardımcı oldu. Kötü anılarımız da oldu, iyileri de. Çok kavga ettik, bazen ağladık bazen güldük, en sonunda da böyle bir şey çıktı ortaya." E şimdi siz mi yazdınız bu oyunu diye soruyorum. Biz hepimiz yazdık. En güzel anılarımızı yazdık" diye yanıt veriyorlar. "Peki" diyorum, "bu oyun sizin hayatınıza benziyor mu?" "E biz işte böyleyiz zaten abla" diyorlar, "Bizim hayatımız genelde böyle geçiyor. Roman havası açıyoruz, sokakta başlıyoruz oynamaya" Tektek konuşturmak pek mümkün değil onları. O yüzden hepsinin ağzından anlatayım. "Hepimiz aynı mahalledeyiz. Bazılarımız Dolapdere'de oturuyor. Önceden biz sokakta dolanıyorduk, ilk defa böyle bir şeye katıldık. Başta canımız sıkılıyordu, sonradan sevdik. Amatiyatroda hiç heyecanlanmadık. Artık ezbere almışız. Ara sıra rol için, kostümler için kavga ettik. Sonradan düzeldi aramız, o kadar çok kavga ettik ki ama. Aramızdan birileri duvara boyayla yazı yazdı, ceza aldı o da. Bazılara eşyalara zarar verdi. Ama abla aslında en çok makara yaşadık. Geçen seneden beri bekliyoruz, tiyatro izlemeye gidiyoruz. Çok güzel. Sevdik tiyatroyu. Önce birbirimizi tanımadığımız için dalaştık ama sonra dost olduk." • B Tiyatro hobi ben müzisyen olacağım Kamil Emul oyunun başrollerinden desem yeri. Sesi o kadar güzel ki Kibariye yanında az kalır. Kamil'in babası kazak satıyor. O da bazen babasınayardım ediyor. "Hobi olarak devam etmek isterim de ben müzisyen olmak istiyorum" diyor Kamil. 13 yaşında, orta ikiye gidiyor. "Ben deftere kardeşimi yazdım. Onu almadı DenizAbla. Kardeşim 3 yaşında kalp hastası. 4 ameliyat 3 kere anjiyo oldu. Mahallede kapı önü adamları var her gün onların içindeyiz. Onların hikâyesinden oyun çıkarttık. Hepyaşadığımız şeyler aslında" • Bizde sahne açılımı yapacağız Nerelisiniz, diye soruyorum etrafımdaki çocuklara, biri ben Romanım diyor, biri ben Kürtüm, biri diyor ben Erzurum'dan geldim. E peki, diyorum açılımdan haberiniz var mı? "Bizim aramızda öyle şeyler olmaz. Biz kardeş gibiyiz" diye atılıyor söze Ayşe Örnek. "Yakında Erdoğan'ı dayazacağız. Sahne açılımı yapacağız ona. Erdoğan açılımını da ben yazacağım, bize çocuk açılımı yapsınlar" diyor. • Ne çocuklar ne de büyük % eniz Altun çocukların eğitmenlerinden. "Biz ' onlara bir şey öğretelim derken, biz onlardan pek çok şey öğrendik" diye giriyor sözlerine. "O kadar yaşam çeşitliliği ve deneyimine sahipler ki... Müziğe olan ilgileri, herfırsattaşarkı söyleyip dans etmeleri, okuma güçlükleriyle çok farklılar diğer çocuklardan." Onlara hayatta size neyin yapılmasını istemezsiniz, nelerden memnun değilsiniz diye sorarak anılarını yazdırmaya çalışmış önce Altun. işte en çok zorlandığı da bu olmuş. Çünkü her biri, "Hayatlarımız çok güzel, her şey çok normal" demiş. "Normal çocuklarda sorun yoksa da sorun vardır. Hayat berbattır, boktandır ama bu çocuklar beni çok şaşırttı. Ama anlattıkları anılar çok güzel, sürekli, arkadaşlık dostluk harika, biz birlikte oynuyoruz diye anlatıyorlar. Bir tanecik kedi öyküsü var, sokakta yavru kedi buluyor, annesi istemiyor. Ama bunu da "Önce çok üzüldüm sonra unuttum geçti" diye anlatıyorlar. Unutmak onlar için çok güzel. Onlar çok farklı bir ara dünyadalar. Ne çocuklar ne de büyükler. O yüzden de doğaçlama yaparken çıkmış çoğu hikâye. Bir ev ortamından anne baba kavgası çıkmış örneğin. "Başka bir hikâye olsun biz bunu zaten yaşıyoruz. Biz buraya değişik bir şey yapmaya geldik" demişler en çok. ilk başta da sıkılmışlar. Altun, "Siz oynadıkça hayat sizin kukla gibi olacak" demiş onlara. Amaçlarının biraz da bu olduğunu da ekliyor. Yaşantının sıkıntılarıyla ilgili çocukların kontrol alanını genişletmek. En acıklı şeyle dalga geçiyoruz, oynadıktan sonra geri dönüp onu yaşamak daha kolay". • TARÎHTE BU HAFTA 2 8 M a r t 1 9 6 2 : Ekim 1960'taaskeriyönetimce görevlerinden uzaklaştırılan 147öğretim üyesinin görevlerine dönme hakkını sağlayan kanun TBMM'de kabul edildi. 1985: Rus asıllı Fransız ressam Marc Chagall (sağ üstte) hayata gözlerini yumdu. 2 9 M a r t 1 9 1 0 : Dünyanın en büyük oşinografi müzesi Monaco'daaçıldı. 1957: Kıbrıs'ta gerginliğin tırmanması üzerine sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 1982: Carmina Burana isimli sahne kantatının yaratıcısı olan ünlü Alman besteci Carl Orff hayata gözlerini yumdu. 3 0 M a r t 1 8 6 7 : ABD 7.2 milyon dolar karşılığında Rusya'dan Alaska'yı satın aldı. 1972: Mahir Çayan ile dokuz arkadaşı, Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyünde saklandıkları evde öldürüldü. Üç ingiliz de aynı evde ölü bulundu. Olaydan sadece Ertuğrul Kürkçü sağ olarak kurtuldu. 1985: Amerika'daki Türk lobisi, Özal ile Amerikalı işadamlarını kahvaltıda bir araya getirmesi için eski Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Henry Kissinger'a 25 bin dolar verdi. 3 1 M a r t 1 8 9 1 : Amerikalı mühendis VVhitcomb L. Judson ayakkabılarda kullanılmak üzere fermuar üretti ve patentini aldı. 1939: ispanya'da milliyetçiler ile cumhuriyetçiler arasında gerçekleşen iç savaş sona erdi. General Francisco Franco liderliğindeki milliyetçiler savaşı kazandı. Franco'nun diktatörlük dönemi 1975'te ölene kadar sürdü. 1 N İ s a n 1 5 6 4 : İlk "1 Nisan" şakaları Fransa'da yapılmaya başlandı. Nedeniyse eskiden yılbaşı Nisan ayının ilk günüyken, Ocak ayının ilk günü olarak değiştirilmesiydi. Zira, Nisan'ın ilk gününü yeni yıl olarak kutlamaya alışmış, yeni takvim uygulamasından hoşlanmayan Fransızlar çeşitli şakalar yapmaya başladı. Bu şakalara da Poisson D'avril (Nisan balığı) adı verildi. 1948: istanbul'daki Güzel Sanatlar Akademisi binası yanarak kül oldu. 1969: Münir Nurettin Selçuk'un Amerika'da verdiği konser 525 televizyon tarafından naklen yayınladı. 1991 : NATO'ya karşı SSCB ve Doğu Avrupa ülkelerinin oluşturduğu Varşova Paktı ortadan kalktı. 2002: Ötanazi Hollanda'da yasallaştı. 2 N i s a n 1 9 4 8 : Yazar Sabahattin Ali (sol altta), Bulgaristan sınırını geçmeye çalışırken, kılavuzu Ali Ertekin tarafından öldürüldü. 28 Aralık'tatutuklanan Ertekin'in cezası indirime uğradı. Aynı yıl çıkan af yasasıyla da serbest bırakıldı. 1978: Dallas dizisi Amerikan CBS televizyonunda ilk kez yayınlandı. 3 N İ s a n 1924:Atatürk'ünemriyleTopkapı Sarayı müzeye dönüştürüldü. 1937: Karabük DemirÇelik Fabrikası'nın temeli Başbakan ismet inönü tarafında atıldı. 1948: ABD Başkanı Harry Truman ekonomikyardımları içeren Marshall Planı'nı imzaladı. Hazırlayan: ALİ SELİM EMEÇ (aliselim@yahoo.com) o C M B