02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

5. Ne değişti? Kürtçe parça yapacağını söylediğinde, ülkesini bırakmak zorunda kalacağını düşünmemişti Ahmet Kaya. Şimdi Kültür Bakanı mezarının Türkiye’ye taşınmasını istiyor, Gülten Kaya’ysa... Esra Açıkgöz 2. Serbest Bölge “Bölge”, serbest bölgelerde çalışan işçi kadınların sorunlarını dile getiriyor. Evde ve işyerinde yıkmak zorunda oldukları duvarları, yine bu sınırlarda yaşayanlar, işçi kadınlar anlatıyor. 8. Yaşam Atölyesi Hiçbir yere, hiç kimseye yetişemiyoruz, çabuk sıkılıyoruz. Yaşam Bilim Atölyesi bu sorunlardan yola çıkarak bireysel farkındalık çalışmaları başlatıyor. Zuhal Aytolun I LOVE MAHALLEM Bir mahalle. İçinde acısı da var, neşesi de, kavgası da, dansı da. Kısacası koca bir hayat var içinde. Ancak yoksulluğu, yoksunluğu fazla olan zor bir hayat. I Love Mahallem, Dolapdere ve Tarlabaşılı çocukların yazdığı bir oyun. Bu mahalleyi bize kendi gözlerinden anlatıyorlar. Kimi su satıyor, kimi düğünlerde çalgıcılık yapıyor kimi sokaklarda göbek atıyor tıpkı oyunda olduğu gibi. Gülmemek mümkün değil, üzülmemek de. Ama onlar herkesten çok seviyor hayatlarını... 3. Bayana Yeter! Kadın demek varken “bayan” sözcüğü nereden çıktı? Bu kelimeyi kullananların gerekçesi kadınlara kibar bir şekilde hitap etme isteği! Peki kadına kadın demek ayıp mı? Elif Tokbay SİNEM DÖNMEZ “Ben su satıyorum. Mardinliyim. Kürtüz biz. 7 kardeşiz. Mardin’den ben iki yaşındayken geldik. Tarlabaşı’nda oturuyoruz. Bu tiyatroda ablamla kardeşim de var. Ben orta ikiye gidiyorum. Büyüyünce ana sınıfı öğretmeni ya da hemşire olacağım” diyor Medine Örnek. O ve ablası Ayşe ile kardeşi İbrahim Örnek, birlikte Talimhane Tiyatrosu Dolapdere Gençlik Kulübü’nün oyunu I Love Mahallem’de oynuyor. Hem de dört rolde birden. Oyunda su satarken zabıtalara yakalanan çocukların hikâyesini yazmış. I Love Mahallem, Talimhane Tiyatrosu Dolapdere Gençlik Tiyatrosu projesi kapsamında sahneleniyor. Dolapdere ve Tarlabaşılı çocukların yazdığı, kendilerinin oynadığı bir oyun. Oyunda bir mahalle hayatı koyuluyor ortaya. Kurtlar Vadisi müziği eşliğinde “Heeyt var mı lan bana yan bakan?” sorusuyla beliriveren kabadayıları da, su satan çocukları da görebiliyorsunuz o mahallede. Çocukların hayatlarının bir sokak yüzünü, bir de evdeki hallerini anlatıyorlar. Bir yandan yukarıdaki mahalleye rezil olmamak, bu maçı almak lazım, bir yandan da anneye yardım etmek, su satıp ayakkabı parasını biriktirmek lazım. Arkadaşlarını polis ifade vermeye götürdü diye ağlarken, ayağa kalkıp maçı ka zanmak lazım. Aynı sokaktaki gibi birden gülüyor, birden kavga ediveriyorlar. Anlatmak yetmiyor, gidip mutlaka izlemek, yaşamlarına tanıklık etmek gerek. Çok gülüyorsunuz izlerken. Komik oldukları için mi? Aksine, değiller çünkü. Ne 90 liralık ayakkabı parasını su satarak biriktirmeye çalışan çocuğun zabıtalardan kaçması, ne de kapının önünde oturuyor diye ifade vermeye götürülen çocuklar. Ancak öyle barışıklar ki yaşamlarıyla. Medine’yle oyunu izlediğim günün ertesinde, yolda karşılaştık. Ben Taksim’de otobüs bekliyordum, o da durakta su satıyordu. Çekingen, belli belirsiz selam verdi. Çekindi yaklaşmaya. Devamı 6. sayfada C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle