Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 19 ARALIK 2010 / SAYI 1291 ADNAN BİNYAZAR Örnek bir girişim... ers kitaplarında yer alan metinlerin dışında öğrenciye yazı öneren nice öğretmen MEB’ce kovuşturmaya uğratılıp görevden alınmış, kimileri yıllarca mahkemelerde süründürülmüştür. Oysa yazara, sanatçıya, bilim adamına yasak koymak, faşist yönetimlere özgü yüz karası bir uygulamadır. Benim de yazarları arasında bulunduğum Almanya’da hazırlanan Türkçe Dil ve Okuma Kitabı’na Nâzım Hikmet’ten hem de “Memleketimi Seviyorum” şiirinin alınması iki devlet arasında sorunlar yaratmış, Evren MEB’since kitabın Almanya’da yasaklanması istenmiştir. Genellikle özel okullarca hazırlanan kimi kitaplarda “yazar” olan yazarların metinlerine, gerçek şairlerin şiirlerine rastlanmıyor değil. Devlet desteğiyle hazırlanan anadili kitapları ise, şiir diye hâlâ uydurma manzumelerle, çala kalem yazılmış düzyazılarla dolu. Metin bilgisi kıt kişilerin yazdığı bu metinlerin çoğu düzeysiz, öğrencide beğeni yaratacak nitelikten yoksun. Ders kitaplarındaki bu durumun nasıl bir sonuç doğurduğu, okuma düzeyimizden bellidir: Japonya’da 1 kişiye 26 kitap, Türkiye’de 6 kişiye bir kitap düşüyor! Oran bir yana; liste başı yapılan kitapların çoğu, okuru okuma dışına iten sansasyonel olaylara dayanıyor. Okumanın denek taşı klasiklerdir. Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle klasikler suçlanmış, 12 Mart’ta kitap katliamı başlamış, 12 Eylül düşünce düşmanlığı yaratınca meydan sıradan kitaplara kalmıştır. Değerli kitaplar ancak kimi özel yayınevlerinin akılcı çabalarıyla öne çıkarılmıştır. Bu kötümser tablonun ardından sözü içimizi ferahlatacak bir girişime getirmek istiyorum... “ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel Lisesi’nde edebiyat öğretmeniyim. 16 yıldır gençlerle birlikteyim. Her geçen gün, yaşadığımız D Veli ve öğretmenlere seminerler Şark Gülü Kırtasiye'nin 350 okulda düzenleyeceği seminerlerde, uzman psikolog Özkan Şenol, aileleri ve öğretmenleri çocuk eğitimi hakkında bilgilendirecek. Aralık ayı boyunca Bolu, Düzce, Trabzon, Giresun, Adapazarı, Kocaeli, Balıkesir, Bursa, binyazar@gmail.com Merve Morkoç sizleri Netame Hanım ve Kumpanyası'yla tanışmaya davet ediyor. Morkoç’un tekinsiz kumpanyası DENİZ ÜLKÜTEKİN endini sokakta yaptığı işlerle gösteren bir sanatçı Merve Morkoç. Bolu’da İktisat okurken birden hayatının yönünü 180 derece değiştirip, İstanbul’a gelmiş ve Mimar Sinan Üniversitesi’nde Grafik Tasarım Bölümü’nde okumaya başlamış. Ardından bir süre reklam ajansında çalışmayı denemiş ve yine bir K u dönüşüyle işini bırakmış resim yapmak için. İlk sokakta tanındı dedik ama o kendini bir sokak sanatçısı olarak görmüyor. Daha doğrusu bu tip bir kalıba sokmak istemiyor. Henüz 24 yaşında ama birbiri ardına sergiler açıyor. “1335”in hemen ardından şimdi Milk Galeri’de “Netame Hanım Ve Kumpanyası”yla karşınızda. 31 Aralık’a kadar görebileceğiniz sergide Morkoç, bir dönemin pek de başarılı olamayan kumpanyalarına götürüyor. Netame Hanım’ın Kupmanyası’ndan bahseder misin? Hikâyesi nedir? Eski kumpanyalara yönelik bir ilginden mi kaynaklanıyor? Bu kumpanya, Netame Hanım önderliğinde yürütülen, pek çalışkan olmayan, çoğu üyesinin de ölümüne neden olan bir kumpanya. Sergideki işlerin büyük bir bölümünü de ölen üyelerin portreleri oluşturuyor. Bildiğimiz kumpanyalardan farkı da sizi eğlendirmek için var olmamaları. Biraz tekinsiz bir topluluk kısacası. Kumpanya fikri daha önce yaptığım bir sokak işinden aklıma geldi. Var olmayan sirk afişleri hazırlayıp, sokaklara asmıştım. Milk Galeri’den de bir kişisel sergi teklifi gelince bunu bir sergiye dönüştürmeye karar verdim. Serginin oluşum sürecinde fikir biraz değişime uğradı ve şu anki halini aldı. Bu sergideki işlerini hangi malzemeleri kullanarak yaptın? Senin için dijital çalışmalar mı daha önde geliyor yoksa sprey gibi malzemeler mi? Benim önceliğim her zaman boya. Sergilerimde de bundan şaşmıyorum. Bu sergide de öncekilerde olduğu gibi malzemenin büyük bir çoğunluğunu sprey ve akrilik oluşturuyor Kendini bir sokak sanatçısı olarak tanımlar mısın? Kendimi herhangi bir unvanla tanımlamıyorum aslında. Ben sadece sokak boyuyorum. Bunu yaptığım her işten daha heyecan verici ve doyurucu buluyorum. Galerilere yaptığım çalışmalar, evde yaptıklarımın izliyiciyle buluşmasından ibaret ama sokağa yaptığım işlerde işimi sadece seyre sunmuyorum ortak paylaşıma ve hür müdahaleye bırakıyorum. Peki işlerini galeriye veya herhangi bir kapalı mekâna taşırken tereddütlerin oluyor mu? Hazırlanmış, davetlilerin, simsarların doldurduğu bir galeride odak noktasındaki işleri, sokağın bir parçası olarak görmek benim için bambaşka bir anlama sahip. İşlerim sokaktayken, olması gereken yerdeymiş gibi geliyor. Çıplaklık ve erotizmi işlerine konu edinmeye nasıl başladın? Erotizmi işlerime konu edinmiyorum aslında. Çok az sayıda oturup hazırladığım erotik işler var. İşlerimde genel bir çıplaklık var ve bu durum erotizm olarak yorumlanıyor. Ben kimseyi soymuyorum; sadece giydirmiyorum o kadar. Arada büyük bir fark var. G Üstün yetenekli çocuklar yaratıcılık açısından nasıl yetişmeli? değişimler gençlerden bir şeyler alıp götürüyor. Bu değişime ‘dur’ demek mümkün değil, biliyorum. Ancak gençlerin biraz soluklanmalarını, durup düşünmelerini sağlamak da zor olmasa gerek. Belki de onlara uzatabileceğimiz minicik bir el, onların yaşamlarına yeni anlamlar katıp dünyayı başka gözle görmelerine yardımcı olabilir. İşte bu yüzden iki öğrencimle dedik ki; bize yazdıklarıyla ışık tutan, başka dünyalar açan yazarlara, şairlere ulaşalım. Onlar bize ‘Edebiyatın, sanatın hayata neler katabileceğini anlatsın.’ Bu yazıları bir araya getirelim ve sırası, yeri geldikçe, hatta sırası gelmezse sırasına getirerek bu derleme gençlerin başucu kaynağı olsun. (...) Bedel ödeme süreci çoktan başladı, ama deniz kıyısına vurmuş denizyıldızları örneğinde olduğu gibi, kimi kurtarabilirsek, kimi uyandırabilirsek kârdır diye düşündük. Eğer sizin için çok zor olmazsa, bu çalışmamıza katkıda bulunmanız bizi sonsuz mutlu eder. ‘Edebiyat Hayata Ne Katar?’ başlıklı bir yazı yazıp bize gönderebilir misiniz? Şimdiden ilginize teşekkür ediyoruz. Saygılarımızla... Öğretmen Deniz Zekâ, öğrencileri Cem Terzi, Deniz Alp Atun”. Her alandaki düzeysizlikten, kültürel örgütlerin yanında tek tek bireyler de kendilerini sorumlu tutmalıdır. Öğretmenin, öğrencilerini de yanına alarak giriştiği bu etkinlik bunun küçük bir örneğidir. Öğretmenin bu girişiminin okuma eğitimine açılımlar sağlayacağını düşünüyorum. Yazarların buna katkıda bulunmalarının iki yönlü yararı var: Hem girişimi başlatanlar, hem de başka ve geniş okur kesimi bu yazılardan yararlanacak, böylece edebiyatın hayata kattıkları da irdelenmiş olacaktır. G Üstün çocuk aktif anababa ister! Ülkemizde, 024 yaş grubu nüfusun 627 bin 481’i üstün yetenekli. Bu çocuk ve gençler için neler yapılıyor? Doğru bir eğitim sistemi uygulanıyor mu? Annebabalar, öğretmenler üstün çocukların ne kadar farkında? Bu sorulara olumlu cevap vermek ne yazık ki pek mümkün değil. ABD’de 30 yılı aşkın süredir üstün yetenekli çocukları ve öğretmenlerini eğiten Prof. Dr. James Delisle, Irmak Okulları’nın davetlisi olarak Türkiye’deydi. Irmak Okulları’nda, veli, akademisyen ve eğitimcilere konferans veren Prof. Delisle, bir de basın toplantısı düzenledi ve “üstün yetenekli çocukları anlamak”, “çocuğun karakter oluşumunda yapıcı rol oynamak”, “çocukların hedef ve hayallerinin FİGEN gerçekleşmesinde yardımcı olmak” ATALAY konularındaki bilimsel tespitlerini açıkladı. . Prof. Delisle’ye göre, üstün yeteneklilik, üst düzey hassasiyet ve üst düzey farkındalık olarak tanımlanabilir. Üstün yetenekli çocuklarla normal zekâlı çocukların bir arada eğitim görmelerinin çok nadiren olumlu sonuçlar verdiğine dikkat çeken Prof. Delisle, bu uygulamanın ancak, çok iyi bir öğretmen, çok iyi bir program ve çok iyi bir sınıf yönetimiyle yararlı olabileceğini söyledi. Üstün çocukların ya mükemmel olmak için çaba harcadıklarını ya da hiçbirşey yapmadıklarını belirten Prof. Delisle, ikisinin de doğru olmadığına dikkat çekti. Üstün Prof. Delisle’nin “Üstün Yetenekli Çocuklara yetenekli çocuk ve Ebeveynlik” adlı kitabından… gençlerin bir hata yaptıklarında içten içe Üstün yetenekli çocuğunuza asla söylememeniz gereken dört eridiklerini, çok cümle: G Akıllı bir çocuksun ama bütün potansiyelini ortaya üzüldüklerini anlatan koymuyorsun. G Harika bir iş çikardın ama… G Senin gibi akıllı Prof. James Delisle, bir çocuk için bu kolay olacaktır. G Sen elinden gelenin en iyisini onlara “başarısızlığın yaptığın sürece aldığın notlar umurumda değil. insan değil olay olduğunu” anlatmak gerektiğini vurguladı. Prof. Delisle’ye göre, üstün olsun olmasın 1 Bir şeye “aşık olmaktan” pek çok çocuğun zamanları çok yoğun korkmayın ve yoğun bir şekilde takip biçimde dolduruluyor, hayatlarının her dakikası edin. (En çok yapmak istediğiniz şeyi organize ediliyor. Prof. Delisle, annebabalara, en iyi şekilde yapacaksınız) çocukların zamanlarını biraz boş bırakmaları, 2 En büyük güçlerinizi bilin, zamanlarını kendilerinin organize etmeleri için anlayın, onlarla gurur duyun, çalışın, onlara fırsat tanımalarını önerdi. Annebabalığın onları kullanın, onlardan yararlanın ve “pasif bir süreç” olmadığının asla unutulmaması keyfini çıkarın. gerektiğini de vurgulayan Prof. Delisle, ana3 Başkalarının beklentilerinden babaların üstün çocuklarının eğitimi konusunda kurtulmayı ve size empoze etmeye sorumluluk üstlenmeleri ve kendilerine sık sık çalıştıkları oyunlardan uzak durmayı “bu yeterli mi?” sorusunu sormaları gerektiğini öğrenin. söyledi. G 4 “Kendi oyununuzu oynamak” için kendinizi serbest bırakarak yeteneklerinizi en iyi yönde kullanabileceğiniz bir yol bulun. 5 Size yardımcı olacak harika bir öğretmen ya da danışman bulun. 6 Çok yönlü olmak adına pahalı ve verimsiz enerji harcamayın. (Her şeyi Denizli ve Aydın'da verilecek seminerlerde, yapmaya çalışmayın) “Velilerin anaokulundan beklentileri”, “Sınıf içi 7 Karşılıklı dayanışma becerilerini disiplinin sağlanması”, “Oyunun, çocuğun öğrenin. (Birbirinize güvenmeyi, en hayatındaki rolü ve önemi”, “Okul öncesi büyük güçlerinizi ve en yoğun dönemde hikaye ve masal anlatma teknikleri” sevginizi serbestçe vermeyi öğrenin) gibi konular ele alınacak. G C M Y B C MY B